- 26 Ekim 2014
- 4.776
- 3.407
- 178
- Konu Sahibi pigme pofuduk
-
- #4.801
öncelikle, yazan arkadaşların hepsi haklı, bu konu başkasının olsa muhtemelen ben de aynı şeyleri yazardım.
ayrılamadığımı söyleyenler haklılar.
günlerdir düşünüyorum oturtamıyorum. "ben gideyim istiyor" oturmuyor, "sevmiyor" oturmuyor, "haa bu yüzdenmiş" diyebileceğim hiçbir şey bulamadım. eski mesajları kurcaladım, başka şeyleri de evirdim çevirdim epey. neden ayrılamadığımı bulmaya çalıştım. yalnız kalmak istemiyor değilim, evlenmek için her şeyi göze alıyor değilim, bi bahaneye sarılıp kendimi kandıracak hiç değilim.
google play'de "şafak sayar" diye bi uygulama var. sevgilim askerdeyken indirmiştim. "sülüs tarihi" diye bi kısım var, oraya sülüsün alınıp askerliğin başladığı tarihi yazıyorsun, kaç gün geçmiş kaç gün kalmış gösteriyor.
sevgilim terhis olduktan sonra uygulamayı silecektim, aklıma başka bi şey geldi. sülüs tarihine yıldönümümüzü yazdım, geçen gün sayısını göstersin diye; 3087.
üniversiteyi ankara'da okumadım ben. 5 sene. öyle il dışında tek başına okumak da kolay değil. tek başına derken aileyi kastetmiyorum, o zaten zor, pek çoğumuz yaşadık. ama benim sevgilim de burda kaldı. yurt hayatı kolay değil. gerçekten değil, her tür insanla muhatap olmak zorunda kalıyorsun, hiç muhatap olmak istemesen aynı tuvalet banyoyu kullanıyorsun, illa ki yüz yüze geliyorsun. kendince sorunların oluyor, ailene hepsini yansıtamıyorsun. sonra eve çıktım, orda ayrı sorunlar oldu, ev arkadaşlarımı kovdum tek kaldım. bazı sebeplerden 5 senelik arkadaşlarımı bi anda sildim. koymadı mı koydu, ama öyle yapmam gerekiyordu ve yaptım. eksileri artılarından fazlaydı, yürütmenin anlamı yoktu.
pek çok şey yaşadık, anlayabilirsiniz diye tahmin ediyorum. çok sık gittim geldim, devam zorunluluğum yoktu, o yüzden ayın yarısını burda geçiriyordum ama geri kalan iki haftada illa ki bi sıkıntı oluyordu. insanlarla muhatap olmak, hele hele kendi seçmediklerinle bir arada yaşamak kolay değil.
neyse çok uzattım anlatmak istediğim şey başka. ben bu adamla 5 sene çok şey yaşadım, zaman zaman tartışıp küstüğümüz de oldu. küsken bile, ben bu adamı ne zaman arasam telefonumu açtı. "sana bi şey anlatmam lazım" dedim, "pofuduk biz kavga ettik küsüz" demedi. kendi sorunumuzu sonra hallettik, ama canım sıkkınsa beni mutlaka dinledi. sabahlara kadar benimle beraber uykusuz kaldığı da oldu, çözüm aradığı da oldu, teselli ettiği de oldu. her durumda yanımda oldu. bi sıkıntım olmasa bile, çok kötü kavga etmiş olsak bile, ben her ihtiyacım olduğunda yanımda oldu. gerçekten zor zamanlar geçirdim, psikolojim ciddi anlamda bozuldu, telefona yapışık yaşadım bazen, yarım saatte üç kere aradığım oldu, hepsini açtı. ama o pek benim gibi değil o konuda. ben moralim bozukken ona yapışırım, o daha çok kendiyle kalmak ister. bi sorun varsa ben bunun ne olduğunu bilirim ama bendeki gibi öyle incesini uzununu konuşmaz. "hayır bana yapışacaksın, beni arayacaksın, bana anlatacaksın" diyemem, çünkü o zaman onun da "canın sıkkınsa kendi kendine hallet" demeye hakkı olur. birbirimizi değiştirmeye çalışmadık, ben konuşmak istediğimde o yanımda oldu, o canını sıkan şeyi anlattığında ben çok üstelemedim.
6. ve 7. seneler aynı şehirdeydik. okulu bitirdi, işe girdi. 8. sene askere gitti. 1 sene bekledim.
askerden döndü, ailesi bize gelip işi ciddiye dökmeden kaç kere buluştuk hatırlamıyorum, o ara biraz sıkıntılı bi dönemdi, aynı anda ankara'da olamadık, 2 veya 3 olabilir. ailesi geldikten sonra sıkıntılar başladı, aldı yürüdü, bitmedi, adamın ilgisi de azaldı.
"şafak sayar"a ailesinin geldiği tarihi sülüs yazıyorum, geçen gün 183.
yaşadıklarım çok ciddi sorunlardı biliyorum, benim yanımda olmadı biliyorum, istediğim veya beklediğim gibi davranmadı onu da biliyorum.
sevilmemeyi veya önemsenmemeyi kabul edecek bi kadın değilim zaten, onu da söyleyeyim. bu kadar sorun hep o yüzden çıkıyor. önemsenmediğimi düşündüğüm için. başkası olsa "aman ev veriyorlar içini yaptırıyorlar, alt kat da oluversin nolur yani" der geçer de ben fikrimin alınmamasına, bana dayatılmasına, ne istediğimin önemsenmemesine dayanamıyorum zaten burda. düğün tarihi de öyleydi, elbise de öyleydi. önemsenmediğimi hissettiğimde kazan kaldırıyorum zaten. böyle davranışa göz yumacak ya da rıza gösterecek yapıda değilim.
sevilmediğimi hissettiğimde neden gitmedim? gidemedim. bakıyorum, öyle çok belirgin bi dönüm noktası yok. azalma belirtisi yok. ocaktaki tartışmadan sonra bile yok, o zaman da aradığımda ulaşıyordum. konuşuyorduk. ben aramazsam o arıyordu. kavga ediyorduk evet, ama yine de konuşuyorduk. neye kızdığımı, ne istediğimi dinliyordu, kendi sebeplerini anlatmaya çalışıyordu. böyle değildik yani. biliyorum benim için ailesini karşısına almadı, benim arkamda benim istediğim gibi durmadı ama beni de hiç böyle bırakmamıştı. buluşmaya karar verip iptal ettiğimiz de çok nadirdir, onlar da benim onayımla oldu. unuttuğu olmadı.
cenazeden sonra bi dönemde bi şey oldu, bilmiyorum. kırk gün olmadı daha ama saymadım net. ondan sonra bu açık açık unutmalar, umursamamalar başladı. öncesinde böyle değildi.
çekip giderdim, en ihmal edilmemem gereken zamanda ihmal edildim. asla kabul edilebilir değil. sebebi ne olursa olsun, bana bu şekilde davranmamalıydı.
bakıyorum, 3000 küsür gün. biz çıkmaya başladığımızda sözlenen kuzenimin oğlu okula başladı eylülde. yengesi hamileydi, çocuğu şimdi 3e gidiyor.
bunca zaman, bunca yaşanmış şey var. birbirimize çok destek olmuşuz, benim hep yanımda olmuş. şu an normal bi süreçten geçmediğimizi biliyorum.
olay çok basit ve netti aslında, ikimizin de morali bozuk, benim ailemle onun arasında asla sorun yaşanmadı, ben onunla ve onun ailesiyle sorun yaşıyorum, ama o hem benimle hem ailesiyle sorun yaşıyor. yani bu sıradan bi tartışma değil, ikimizin de psikolojisi bozuk. birbirimize çok destek olamadık çünkü daha önce hiç böyle fikir ayrılığı sebebiyle ikimiz arasında sorun olmadı.
nasıl bağlayacağımı da bilmiyorum.
biz sorun yaşıyoruz evet, belki yapması gerekeni yapmıyor evet, bana kötü davranıyor, ilgisiz, umursamıyor.
ama terazi diye bi şey var. öyle bi anda silip atılmıyor. "konu sahibi ayrılamıyor". evet arkadaşım konu sahibi ayrılamıyor. ben bu adamı terk etmekte sonuna kadar haklıyım, hiç kimse hiçbir şey diyemez ama olmuyor. o 8 senenin hatırı var. çok sorun yaşadık, kendi içine kapanmayı seçti ama bana hiç "benden buraya kadar, eyvallah" demedi. ben de kendime bunu demeyi yakıştıramıyorum. kendini geri çekti ama gitmedi.
"çünkü pasif" kısmı da oturmuyor burda, bu adam bana pasif değil ki. anasına babasına pasif. bana çok güzel aslan kesiliyor. ayrılmak istese ayrılır. neden ayrılmasın? zaten ailesiyle sorun yaşamışım, beni bırakır gider anasının istediği kızla evlenir. kendini geri çekip de benim gitmemi neden beklesin? bunu başından beri yakıştıramadım, kabullenemedim zaten.
ömrümün geri kalan 39 yılına bakınca 9 yıl devede kulak kalıyor. ama 9 yıla bakınca da 7 ay devede kulak kalıyor. o yüzden karar veremiyorum. kesip atamıyorum. ayrılamıyorum. hiçbir şey yapamıyorum.
valla yazıyorum yazıyorum bitmiyor ama burda bitireyim artık.
ayrılamadığımı söyleyenler haklılar.
günlerdir düşünüyorum oturtamıyorum. "ben gideyim istiyor" oturmuyor, "sevmiyor" oturmuyor, "haa bu yüzdenmiş" diyebileceğim hiçbir şey bulamadım. eski mesajları kurcaladım, başka şeyleri de evirdim çevirdim epey. neden ayrılamadığımı bulmaya çalıştım. yalnız kalmak istemiyor değilim, evlenmek için her şeyi göze alıyor değilim, bi bahaneye sarılıp kendimi kandıracak hiç değilim.
google play'de "şafak sayar" diye bi uygulama var. sevgilim askerdeyken indirmiştim. "sülüs tarihi" diye bi kısım var, oraya sülüsün alınıp askerliğin başladığı tarihi yazıyorsun, kaç gün geçmiş kaç gün kalmış gösteriyor.
sevgilim terhis olduktan sonra uygulamayı silecektim, aklıma başka bi şey geldi. sülüs tarihine yıldönümümüzü yazdım, geçen gün sayısını göstersin diye; 3087.
üniversiteyi ankara'da okumadım ben. 5 sene. öyle il dışında tek başına okumak da kolay değil. tek başına derken aileyi kastetmiyorum, o zaten zor, pek çoğumuz yaşadık. ama benim sevgilim de burda kaldı. yurt hayatı kolay değil. gerçekten değil, her tür insanla muhatap olmak zorunda kalıyorsun, hiç muhatap olmak istemesen aynı tuvalet banyoyu kullanıyorsun, illa ki yüz yüze geliyorsun. kendince sorunların oluyor, ailene hepsini yansıtamıyorsun. sonra eve çıktım, orda ayrı sorunlar oldu, ev arkadaşlarımı kovdum tek kaldım. bazı sebeplerden 5 senelik arkadaşlarımı bi anda sildim. koymadı mı koydu, ama öyle yapmam gerekiyordu ve yaptım. eksileri artılarından fazlaydı, yürütmenin anlamı yoktu.
pek çok şey yaşadık, anlayabilirsiniz diye tahmin ediyorum. çok sık gittim geldim, devam zorunluluğum yoktu, o yüzden ayın yarısını burda geçiriyordum ama geri kalan iki haftada illa ki bi sıkıntı oluyordu. insanlarla muhatap olmak, hele hele kendi seçmediklerinle bir arada yaşamak kolay değil.
neyse çok uzattım anlatmak istediğim şey başka. ben bu adamla 5 sene çok şey yaşadım, zaman zaman tartışıp küstüğümüz de oldu. küsken bile, ben bu adamı ne zaman arasam telefonumu açtı. "sana bi şey anlatmam lazım" dedim, "pofuduk biz kavga ettik küsüz" demedi. kendi sorunumuzu sonra hallettik, ama canım sıkkınsa beni mutlaka dinledi. sabahlara kadar benimle beraber uykusuz kaldığı da oldu, çözüm aradığı da oldu, teselli ettiği de oldu. her durumda yanımda oldu. bi sıkıntım olmasa bile, çok kötü kavga etmiş olsak bile, ben her ihtiyacım olduğunda yanımda oldu. gerçekten zor zamanlar geçirdim, psikolojim ciddi anlamda bozuldu, telefona yapışık yaşadım bazen, yarım saatte üç kere aradığım oldu, hepsini açtı. ama o pek benim gibi değil o konuda. ben moralim bozukken ona yapışırım, o daha çok kendiyle kalmak ister. bi sorun varsa ben bunun ne olduğunu bilirim ama bendeki gibi öyle incesini uzununu konuşmaz. "hayır bana yapışacaksın, beni arayacaksın, bana anlatacaksın" diyemem, çünkü o zaman onun da "canın sıkkınsa kendi kendine hallet" demeye hakkı olur. birbirimizi değiştirmeye çalışmadık, ben konuşmak istediğimde o yanımda oldu, o canını sıkan şeyi anlattığında ben çok üstelemedim.
6. ve 7. seneler aynı şehirdeydik. okulu bitirdi, işe girdi. 8. sene askere gitti. 1 sene bekledim.
askerden döndü, ailesi bize gelip işi ciddiye dökmeden kaç kere buluştuk hatırlamıyorum, o ara biraz sıkıntılı bi dönemdi, aynı anda ankara'da olamadık, 2 veya 3 olabilir. ailesi geldikten sonra sıkıntılar başladı, aldı yürüdü, bitmedi, adamın ilgisi de azaldı.
"şafak sayar"a ailesinin geldiği tarihi sülüs yazıyorum, geçen gün 183.
yaşadıklarım çok ciddi sorunlardı biliyorum, benim yanımda olmadı biliyorum, istediğim veya beklediğim gibi davranmadı onu da biliyorum.
sevilmemeyi veya önemsenmemeyi kabul edecek bi kadın değilim zaten, onu da söyleyeyim. bu kadar sorun hep o yüzden çıkıyor. önemsenmediğimi düşündüğüm için. başkası olsa "aman ev veriyorlar içini yaptırıyorlar, alt kat da oluversin nolur yani" der geçer de ben fikrimin alınmamasına, bana dayatılmasına, ne istediğimin önemsenmemesine dayanamıyorum zaten burda. düğün tarihi de öyleydi, elbise de öyleydi. önemsenmediğimi hissettiğimde kazan kaldırıyorum zaten. böyle davranışa göz yumacak ya da rıza gösterecek yapıda değilim.
sevilmediğimi hissettiğimde neden gitmedim? gidemedim. bakıyorum, öyle çok belirgin bi dönüm noktası yok. azalma belirtisi yok. ocaktaki tartışmadan sonra bile yok, o zaman da aradığımda ulaşıyordum. konuşuyorduk. ben aramazsam o arıyordu. kavga ediyorduk evet, ama yine de konuşuyorduk. neye kızdığımı, ne istediğimi dinliyordu, kendi sebeplerini anlatmaya çalışıyordu. böyle değildik yani. biliyorum benim için ailesini karşısına almadı, benim arkamda benim istediğim gibi durmadı ama beni de hiç böyle bırakmamıştı. buluşmaya karar verip iptal ettiğimiz de çok nadirdir, onlar da benim onayımla oldu. unuttuğu olmadı.
cenazeden sonra bi dönemde bi şey oldu, bilmiyorum. kırk gün olmadı daha ama saymadım net. ondan sonra bu açık açık unutmalar, umursamamalar başladı. öncesinde böyle değildi.
çekip giderdim, en ihmal edilmemem gereken zamanda ihmal edildim. asla kabul edilebilir değil. sebebi ne olursa olsun, bana bu şekilde davranmamalıydı.
bakıyorum, 3000 küsür gün. biz çıkmaya başladığımızda sözlenen kuzenimin oğlu okula başladı eylülde. yengesi hamileydi, çocuğu şimdi 3e gidiyor.
bunca zaman, bunca yaşanmış şey var. birbirimize çok destek olmuşuz, benim hep yanımda olmuş. şu an normal bi süreçten geçmediğimizi biliyorum.
olay çok basit ve netti aslında, ikimizin de morali bozuk, benim ailemle onun arasında asla sorun yaşanmadı, ben onunla ve onun ailesiyle sorun yaşıyorum, ama o hem benimle hem ailesiyle sorun yaşıyor. yani bu sıradan bi tartışma değil, ikimizin de psikolojisi bozuk. birbirimize çok destek olamadık çünkü daha önce hiç böyle fikir ayrılığı sebebiyle ikimiz arasında sorun olmadı.
nasıl bağlayacağımı da bilmiyorum.
biz sorun yaşıyoruz evet, belki yapması gerekeni yapmıyor evet, bana kötü davranıyor, ilgisiz, umursamıyor.
ama terazi diye bi şey var. öyle bi anda silip atılmıyor. "konu sahibi ayrılamıyor". evet arkadaşım konu sahibi ayrılamıyor. ben bu adamı terk etmekte sonuna kadar haklıyım, hiç kimse hiçbir şey diyemez ama olmuyor. o 8 senenin hatırı var. çok sorun yaşadık, kendi içine kapanmayı seçti ama bana hiç "benden buraya kadar, eyvallah" demedi. ben de kendime bunu demeyi yakıştıramıyorum. kendini geri çekti ama gitmedi.
"çünkü pasif" kısmı da oturmuyor burda, bu adam bana pasif değil ki. anasına babasına pasif. bana çok güzel aslan kesiliyor. ayrılmak istese ayrılır. neden ayrılmasın? zaten ailesiyle sorun yaşamışım, beni bırakır gider anasının istediği kızla evlenir. kendini geri çekip de benim gitmemi neden beklesin? bunu başından beri yakıştıramadım, kabullenemedim zaten.
ömrümün geri kalan 39 yılına bakınca 9 yıl devede kulak kalıyor. ama 9 yıla bakınca da 7 ay devede kulak kalıyor. o yüzden karar veremiyorum. kesip atamıyorum. ayrılamıyorum. hiçbir şey yapamıyorum.
valla yazıyorum yazıyorum bitmiyor ama burda bitireyim artık.
Son düzenleme: