Rüveyda İsimli kardeşimizin yaşadıklarını anlatan mesajı:
Allah’ın ve Resulünün selamı ve bereketi üzerinize olsun
Ey Hane Halkı. Sizlere zikre nasıl başladığımı anlatmak istiyorum Bundan bir kaç yıl öncesine kadar herkes gibi imtihanlara tabi tutuldum, herkesin dağına göre kar yağdırıyor Rabbim.
Ağırdı imtihanlarım hiç kolay değildi nefsim çok ezildi, üzüldüm.Lakin çok şükür her şeyin Allah’tan geldiğini bilecek idrake de sahiptim. İşte böyle nefsime zor gelen, üzüldüğüm her anda açardım seccadeyi otururdum, namazda anlatırdım Rabbime…
Başka kime anlatayım ki O’ndan iyi dost mu var? Yeri geliyor anneniz babanız bile sizin ötenizde durabiliyor ya da sizi öteleyebiliyor. Benim bu Ağustos’ta düğünüm oldu, yeni gelin sayılırım, sinirli bir yapım yoktur, sakinimdir, insanları kırmaktan çok korkarım kendim kırılırım çoğu şeyi yutarım, gönül yıkmak Kâbe yıkmaktan daha kötüdür hadisini öğrendikten sonra ise daha bir korkarım birisini kırmaktan.
Düğün sonrası sanki şekil değiştirdim. Eşim de çok mülayim, çok iyi bir insandır. Kızmaz, bağırmaz asla. Ben ise o süreçte kaşının üstünde gözün varı sorun yapacak bir tip hale geldim. Susuyordum, sustuğum zamanda kendimi yiyordum, gergindim. Öyle bir gerginlik haliydi ki sürekli bir tetik hali söz konusuydu. Eve giriyorum böyleyim, evin dışında ise hiç bir şey yok bende
. Allah’a sığınmak istiyordum, ibadetlerimin tadı gitmişti. Namaz kılmayı her şeyden kaçış noktası olarak gören ben, namaz kılmak istemiyordum. Affınıza sığınıyorum belki de özel olacak ama bayanların özel durumları olduğu zamanda keşke biraz daha uzasa da namaz kılmasam diyecek hale geldim. İbadet ederken boğazımı sıkıyorlar yapamıyordum, dilim dönmüyordu taki bu zikre kadar. Zor bir süreçti tabi. Bir sürü arayışa giriyorsunuz.
Bir gün oturdum, Allah’ım dedim senden gelen her şey kabulümdür, ben sana ibadet etmek istiyorum. Sende mi beni istemiyorsun diye bir isyana girdim, herkes yüz çevirebilir ama ben senin kulunum Allah’ım sen çevirme diye bir ağlama tuttu, seccadeyi ıslatırsınız derler ya öyle bir ağlama. Şimdi tabi bekliyorsunuzki bu gözyaşları etkili olacak, ertesi gün hiç bir şey O lmamış gibi hafiflemiş bir şekilde geriye döneceksiniz.
Biter mi imtihanınız, bu kadar kolay mı? Tabi ki ben beşer aklımla böyle düşünmüşüm. Ondan sonraki süreçte evde tuhaf tuhaf şeyler görmeye başladım. Evde bir kedim var, kedim evin içinde sürekli bir şeylerden saklanıyor, bir şeylerle kavga ediyordu. Tabi biz kedidir diye hiç önemsemedik. Uykumda kâbuslar görmeye başladım. Karanlık gölgeler geçiyor gibiydi. Geceleri bir şey böyle kolumu çekiyor, kulağıma fısıldayıp gidiyordu.
Daha önce hiç böyle bir şey başıma gelmedi bana öyle bir korku hali geldi ki sormayın. Ben öğretmenim, evlenmeden öncede bir ev arkadaşım vardı, iki gün evdeyse beş gün dışarıdaydı. Yalnız kalırdım çoğu zaman, korkmazdım. Her şeyi Allah’a havale edip yatardım. O sıralar öyle korkmaya başlamıştım ki tuvalete bile yalnız gidemez olmuştum. En son kedimle ilgili başka bir şey daha oldu, dini bilgisine güvendiğim bir arkadaşım
var ona anlattım derdimi, bana evini sirkeli suyla, tuzlu suyla sil, Felak Nas surelerini oku dedi. Ama yok, kalbim mutmain olmuyor. İşte yine böyle bir zamanda Rabbim sen yardım
et ne olur, ben sana ibadet etmek istiyorum dedim. Ne yapsam olmuyor boğuluyorum dedim. O anda eskiden üyesi olduğum bir site aklıma geldi ya da getirildi. Üç sene boyunca da hiç ziyaret etmemişimdir, şifreyi bile hatırlamam bir mucizeydi.
Orada önüme Veysel Karene zikrini anlatan bir bölüm düştü, yaşanılanları bile okumadım, tecelli avcısı da değilim. Amacım yeter ki bir şeyler beni memnun etsindi. O günün yatsı namazını kıldıktan sonra başlamaya karar verdim. Sadece ne yapacağımı not aldım ve zikri yapmaya başladım.
Elimde minik bir notla, hiçbir şeyden haberim yokken sadece okumaya başladım zikrimizi, okumaya başladığım an bende İnşirah gerçekleşti, sanki göğsüm yarıldı ve içeride ne kadar acı varsa alındı, evde ne varsa hepsi silindi süpürüldü.
Bunları anlatıyorum ki bazı yaşadığımız ve dinlediğiniz şeyleri vesvese yapıp bazı kötü düşüncelere kapılan arkadaşlarımıza yardımcı olabileyim. Bu kişiler kâfirdir, bunlar nur değildir, şudur budur diye düşünenler için söylüyorum. Ben hacıya hocaya gitmem Allah verdiyse, Allah alır düşüncesindeydim, Rabbim boğuluyorum dedim, O dedi ki tutun ipime ey kulum bende tutundum.
Budur yani, en Emin ve en Güvenilir olana güvenmek, Fatiha’nın 4. Ayetine tutunmak. Bu zikirde başka yaptığımız bir şey yok, aracı yok, Rabbimizlesiniz. Şu an kalbim çok mutmain, çok huzurluyum, çok mutluyum, kedim bile çok huzurlu mırıl mırıl, öylesi bir ferahlık içindesiniz.