Eşinizle çok ciddi problemleriniz yoksa,neden çevrenizdekileri bu kadar kafanıza takıyorsunuz?Sadece içimi dökmek için yazmak istedim...
Evlilik ne kadar değişikmiş meğer, ben annesinin kuzusu babasının prensesi. Aslında sevdiğim için birazda çevre baskısı, biraz da aşka aç olduğum ve de evliliği çook güzel bişey sandığım için hiç düşünmeden evet dedim. Eskiden memnun etmeye çalıştığım kimse yoktu. Annem babamı da kendim isteyerek memnun ediyordum zaten. Sorumluluğum yoktu, derdim yoktu. İzin aldığım bi merci yoktu. Bazı sözlerinde bakışlarında içime işleyen beni mahveden biri yoktu. Çok sevdiğim için sineye çektiğim bi durumda yoktu. Kendi işim kendi param vardı, güzel de bi arkadaş çevresinee sahiptim. Özgürdüm ! Çok özgürdüm hemde...
Peki ya şimdi ?
Düşüncelerden beynimi alamıyorum, çok yorulduğumu hissediyorum oysaki daha 4 ay olmadı. Eşime olan sevgime güvencime lafım yok. Ama aileler, akrabalar, süzmeler, izlemeler, laf almaya çalışan çıkarcı sinsi insanlar. Baba evinde olmadığımı artık bir "gelin" olduğumu sürekli hatırlatan gereksiz laflar. Hep benden bir şeyler beklemeler, hep dolan gözlerim, baba evine özlemim ama artık oranında bana göre olmadığını görüşüm, karakterimin insanların istediği şekile geliyor olmasını son anda farkedişim. Kendim olamayışım
Çok doluyum kızlar, çook... Bağıra bağıra ağlamak geliyor içimden. Derseniz ki ana sorun ne diye? İnanın ki bir çok şey var ve aslında hiçbir şey yok. Bir bunalım sanırım benimkisi. Alışkın olmadığım bir hayat, alışkın olmadığım insanlar, laflar, sözler. Gerekli gereksiz tanımadığım etmediğim misafirler. Herkesin baştan aşağı beni süzmesi. Acaba nasıl biri diye sorgulaması. Laf alma çabaları. Yordu beni. Kafamı taşıyamadığımı hissediyorum bazen. Eşimin oturmamış karakteri de cabası. Çok sevdiğim için ne kadar görmezden gelsem de beni yeterince anlayamıyor olması çok üzüyor beni. Oysa ki benim eşim olmalıydı beni en çok anlayan insan. İstediğim, umduğum şeyleri bulamadım. Ama insanların istediği, umduğu herşeyi vermek için zorluyorum kendimi. Başarabiliyor muyum bilmem, ama bu mücadele beni çok yormaya başladı...
Bunları anlatacağım arkadaşlarımın yüz ifadelerinde o çaresizliği görmemek için buraya yazdım birazda olsa rahatlarım diye...
sadece içimi dökmek için yazmak istedim...
Evlilik ne kadar değişikmiş meğer, ben annesinin kuzusu babasının prensesi. Aslında sevdiğim için birazda çevre baskısı, biraz da aşka aç olduğum ve de evliliği çook güzel bişey sandığım için hiç düşünmeden evet dedim. Eskiden memnun etmeye çalıştığım kimse yoktu. Annem babamı da kendim isteyerek memnun ediyordum zaten. Sorumluluğum yoktu, derdim yoktu. Izin aldığım bi merci yoktu. Bazı sözlerinde bakışlarında içime işleyen beni mahveden biri yoktu. çok sevdiğim için sineye çektiğim bi durumda yoktu. Kendi işim kendi param vardı, güzel de bi arkadaş çevresinee sahiptim. özgürdüm ! çok özgürdüm hemde...
Peki ya şimdi ?
Düşüncelerden beynimi alamıyorum, çok yorulduğumu hissediyorum oysaki daha 4 ay olmadı. Eşime olan sevgime güvencime lafım yok. Ama aileler, akrabalar, süzmeler, izlemeler, laf almaya çalışan çıkarcı sinsi insanlar. Baba evinde olmadığımı artık bir "gelin" olduğumu sürekli hatırlatan gereksiz laflar. Hep benden bir şeyler beklemeler, hep dolan gözlerim, baba evine özlemim ama artık oranında bana göre olmadığını görüşüm, karakterimin insanların istediği şekile geliyor olmasını son anda farkedişim. Kendim olamayışım
çok doluyum kızlar, çook... Bağıra bağıra ağlamak geliyor içimden. Derseniz ki ana sorun ne diye? Inanın ki bir çok şey var ve aslında hiçbir şey yok. Bir bunalım sanırım benimkisi. Alışkın olmadığım bir hayat, alışkın olmadığım insanlar, laflar, sözler. Gerekli gereksiz tanımadığım etmediğim misafirler. Herkesin baştan aşağı beni süzmesi. Acaba nasıl biri diye sorgulaması. Laf alma çabaları. Yordu beni. Kafamı taşıyamadığımı hissediyorum bazen. Eşimin oturmamış karakteri de cabası. çok sevdiğim için ne kadar görmezden gelsem de beni yeterince anlayamıyor olması çok üzüyor beni. Oysa ki benim eşim olmalıydı beni en çok anlayan insan. Istediğim, umduğum şeyleri bulamadım. Ama insanların istediği, umduğu herşeyi vermek için zorluyorum kendimi. Başarabiliyor muyum bilmem, ama bu mücadele beni çok yormaya başladı...
Bunları anlatacağım arkadaşlarımın yüz ifadelerinde o çaresizliği görmemek için buraya yazdım birazda olsa rahatlarım diye...
Sadece içimi dökmek için yazmak istedim...
Evlilik ne kadar değişikmiş meğer, ben annesinin kuzusu babasının prensesi. Aslında sevdiğim için birazda çevre baskısı, biraz da aşka aç olduğum ve de evliliği çook güzel bişey sandığım için hiç düşünmeden evet dedim. Eskiden memnun etmeye çalıştığım kimse yoktu. Annem babamı da kendim isteyerek memnun ediyordum zaten. Sorumluluğum yoktu, derdim yoktu. İzin aldığım bi merci yoktu. Bazı sözlerinde bakışlarında içime işleyen beni mahveden biri yoktu. Çok sevdiğim için sineye çektiğim bi durumda yoktu. Kendi işim kendi param vardı, güzel de bi arkadaş çevresinee sahiptim. Özgürdüm ! Çok özgürdüm hemde...
Peki ya şimdi ?
Düşüncelerden beynimi alamıyorum, çok yorulduğumu hissediyorum oysaki daha 4 ay olmadı. Eşime olan sevgime güvencime lafım yok. Ama aileler, akrabalar, süzmeler, izlemeler, laf almaya çalışan çıkarcı sinsi insanlar. Baba evinde olmadığımı artık bir "gelin" olduğumu sürekli hatırlatan gereksiz laflar. Hep benden bir şeyler beklemeler, hep dolan gözlerim, baba evine özlemim ama artık oranında bana göre olmadığını görüşüm, karakterimin insanların istediği şekile geliyor olmasını son anda farkedişim. Kendim olamayışım
Çok doluyum kızlar, çook... Bağıra bağıra ağlamak geliyor içimden. Derseniz ki ana sorun ne diye? İnanın ki bir çok şey var ve aslında hiçbir şey yok. Bir bunalım sanırım benimkisi. Alışkın olmadığım bir hayat, alışkın olmadığım insanlar, laflar, sözler. Gerekli gereksiz tanımadığım etmediğim misafirler. Herkesin baştan aşağı beni süzmesi. Acaba nasıl biri diye sorgulaması. Laf alma çabaları. Yordu beni. Kafamı taşıyamadığımı hissediyorum bazen. Eşimin oturmamış karakteri de cabası. Çok sevdiğim için ne kadar görmezden gelsem de beni yeterince anlayamıyor olması çok üzüyor beni. Oysa ki benim eşim olmalıydı beni en çok anlayan insan. İstediğim, umduğum şeyleri bulamadım. Ama insanların istediği, umduğu herşeyi vermek için zorluyorum kendimi. Başarabiliyor muyum bilmem, ama bu mücadele beni çok yormaya başladı...
Bunları anlatacağım arkadaşlarımın yüz ifadelerinde o çaresizliği görmemek için buraya yazdım birazda olsa rahatlarım diye...
Belki çok hassas bir dönemden geçiyorum, her gün sanki bir yara açılıyor içime. Her yaptığımı sorgular oldum, acaba doğru mu yapıyorum? acaba yanlış düşünürler mi hakkımda diye? Eşimle de tartışınca iyice çekilmez oluyor hayat.
Aslında onu yanlış kullandım, karakteri oturmamış değil de, nasıl desem bir şeylerimi paylaştığımda ortak olmuyor, yani rahatsız olduğum şeyde yardım etmiyor, mutlu olduğuma da benle mutlu olmuyor bazen...Ewliilikk hayatına alışamamışsınız siz..
Kendinizz dediniz özgürdüm ben çok özgürdüm hemde diye..
Kimseyi memnun etme çaban yoktu..
Kendi halinde takılıyordunn...
Şimdii ewlilik adı üstünde sorumluluk..
Eşinin oturmamış karekteri ne anlamda söyledinizz merak ettim..
Sizi hangi konuda anlamıyor..
ayy bu ne sanki kapana kısılmış gibi yazmışsınız.şöyle bir bismillah deyin.gemi nasıl olsa gidiyor, güverteye bırakın sırtınızdaki yükleri.
nedir size herkesi bu kadar önemseten? biraz kendinize güvenin.yuva kurmuşsunuz nasip olmuş şükretmeli.mutlu olmalı.bahar da geliyor, açın pencereleri
Kendime o kadar güvenen bi insandım ki evlenmeden önce, inanın ki aynalara bayılırdım. Ama şimdi ne görünüş olarak ne karakter olarak kendime o güvenim kalmadı...
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?