Baba
Keşke kırdığım sürahiler gibi, döktüğüm sular gibi olmasaydı, ayaklarının dibine dökülenler.Yanlışlıkla
Sahipsiz bir sızı sandığın, sızlandığın sıkıntının aslında benim için ne kadar özel olduğunu anlatabilseydim sana. Suyun tadına bakabilseydin, yanlışlıkla yere dökülen suyu zehirli bilmeseydin.
Çocukluğumu, yıllardır her sabah erkenden gittiğin o okul bahçesinde bıraktığımı görmedin baba.
Beni hala o çay ocağında, o masada Seyit Ali amcayla pişpirik oynayan kız çocuğu sanmazdın yoksa
Ya da Ökkeş amcanın sakızlarını, 5 tane kocaman cebi olan paltosuna dolduran, okulun hizmetlisine kapıcı kapıcı diye bağırıp kaçan, senin kafan neden kel diye patronunun kafasına vuran, senin neden kolun yok diye, boş gömleği çekiştiren ve şimdilerde bunları düşünüp ağlayıp hüzünlenen Ben
Belki cennet henüz benim ayaklarımın altında değil, belki de hiç olmayacak
Ben çocukken cehennemliktim baba.
Ökkeş amcanın sakızlarını çalarken, hizmetliye kapıcı diye bağırırken, para kazandığın minibüsün de en arka koltuğa yatıp banane babamın arabası, oturamazsınız derken, bir daha alamayacaklarını bildiğim çocukların toplarını patlatıp kaçarken, sana haber vermeden ortadan kaybolup, karlı fırtınalı havada, çay ocağını sığınıp, gamsızca pişpirik oynarken, seni sokaklarda kendimi arattığım zamanlarda
Rengarenk dünyamda tek gördüğün renk siyah değil mi baba? Peki siyahı ne denli sevebileceğim hiç gelmiyor mu aklına? Başladığın yere hiç geri döndün mü baba?
Hayatımdaki kimliklerin, kimliğime tutukluluğunu, benim senin kimliğinden ötürü tutuk kaldığımı, bir ileri iki geri saydığımı bilebilir misin baba?
Ben ilk sana aşık oldum, sende adamlığı buldum.
Sonra bir gün, seni kaybetmek korkusuyla herkesi senin yerine koydum baba.
Uykularım çok eskidi, rüyalarım beni çok eskitti.
80 kuşağında dünyaya gelen ben, 60 ların kuşağını belime bağladım baba.
Kızma bana baba!
Ayağım kayabilir, düşebilir, düşürülebilirim.
Belki hayatımda ilk kez ellerime çok uzakta olsa ellerimi sımsıkı tutanlar var.
Ait olmadığın bir yerde kalınır mı baba? Yıllar önce cevabını bulduğum bir sorudur bu.
Kalmak kelimesi fazla yer kaplıyor bu soruda, uğranmaz bile...
Ama ait hissettiğin yer
İşte onu saklayamazsın, sakız olmasından hoşlanmazsın, iftiralara ifrit olur,
hayata isyan bayrağını açarsın.
Komşuculuk oynarsın, vazgeçmek için evden çıkmak istersin ya da yattığın yatağından hiç çıkmamak
Kırgınım baba, çok şeye kızgınım.
Aynı coğrafyada farklı iklimlerde sürdürülen hayata karşı isyanlarınıza kızgınım.
Herkesin bir hayatı var baba, kimse kimsenin hayatında ikincisini yaşayamaz,
yaşamaya çalışan size kırgınım baba.
Kalbimdeki suyun renginin kırmızılığına olan isyanınıza kızgınım.
Renklerimizin hiçbir zaman uyuşamayacağını ifade edemediğim için kendime kızgınım.
Şimdi ben senin kalbinle aynı hissedemediğim için kalpsiz miyim baba?
Bunca başarısızlık kalbimin temizliğinden değil mi?
Benim bir kalbim var baba, içinde sen olsan da, zamanla başkaları için çarpan ya da duran
Bu hayatta çok sınavdan geçtim baba, bakma yaşımın 26 buçuk oluşuna.
Yazılı, sözlü, test, uygulama Çok yol kat ettim.
Çok sınıf atladım, belki ondan bazı konuları geçtim, temeli kaçırdım.
Kaldığım olmadı mı hiç?
Ama kopya çekmedim ben baba, bileğimin hakkıyla kaldım sınıflarda
Ben hüznü olmayan mutluluğu sevemem baba, bilirsin ağlarken güler, gülerken kahkahalarımı severim.
Bahsettiğim hüzün, bahşettiğiniz kavgalar değil ama!
Ayrılık isterim, kavuşmamın tadı olsun. Özlem isterim, bekleyeyim, bekledikçe özleyeyim, özlemle çerçeveleneyim. Kusur isterim, kusursuzluğu ellerinden tutabileyim.
Sorun isterim, sorunsuzluğu sonsuzluğa taşıyabileyim.
Sen bilmesen de zoru severim, kolaylaşınca kıymetini bileyim.
Ah be baba Ben geceleri nasıl ağlıyorum sen biliyor musun?
Fikri hürlüğümün geniş alanında, tasmalı atlarımın esaretinden haberdar mısın?
Fikri bunca hür bir insanın, fikrinin tepesinde ki fikirsiz akıl diye yargılanışının eziyetini ve ezikliğini bilir misin?
Fikrime, fikrim değil diyen sen için akıttığım deli gibi akan gözyaşlarımı silebilir misin?
Geceleri ya da sabaha karşı, sağ omzumun üzerine yattığımda, sol omzumun boş kalacağından ötürü ne kadar acı çektiğimi hissedebilir misin?
Ah be baba!
Sen hiç yasağa karşı gelerek, yasaklanan yeri, baban için yasaklayarak,
yataklarda ağlayarak yas tuttun mu hiç?
Boş gözlerini karanlığa dikerek sevdiklerinin ölmemesi için Allahınla pazarlık yapmanın huzursuzluğunu hissettin mi?
Tamam sizin dediğiniz olsun, kendi doğrumu,
siz yanlış görüyorsunuz diye vazgeçiyorum, yeter ki siz ölmeyin diye dualar ettin mi?
Hem de bir gün öleceklerinden emin olarak ama o anda onların istediğini yaptığında
oh ölmeyecekler tamam diye kabullenerek
Ah babişkom Ben siz ölmeyin diye öldürüyorum duygularımı.
Sizin isteklerinizi, sizi kaybetmemek için, istemediklerim diye benimsemek için savaş veriyorum.
Beni kaybediyorum, sizi kaybetmemek için kayıp zamanlarımda.
Ah babam!
Mutluluk nerde bulunur ki? Nerde aranmalı ki?
Acıyı çektiğim yerde aradığım mutluluk, mutluluk dediğiniz yerde acı, bana ne kaybettirebilir ki?
İkisinede çok alıştım. İkinize de
Kaybediyorum baba Elimdeki tüm kartları yırtıp atıyorum.
Ben oynamıyorum artık. Sadece siz ölmeyin diye öldürüyorum kendimi, kaybetmeyi seçiyorum sevdiğimi. Kazanmamı istediğiniz için büyük kayıp veriyorum baba.
Yıllarca her sabah gittiğin işinde, okulun bahçesinde, çay ocağında Seyit Ali amcanın masasında pişpirik oynarken bıraktığım çocukluğumu inan hiç aramıyorum baba.
Büyümenin tadını ağzıma sürdüğünüz biberle yaşamaya çalışıyorum, alışamıyorum.
O masaya dönmek istemiyorum baba.
Artık kendi masamda hayatımın kumarını oynuyorum, bu kez zevkine değil ölümüne, ağzıma sürdüğünüz biber, gözlerime çektiğiniz perdeyle.
Hayat bana ilk babamı verdi, sonra baba adaylarımı
Babamı bu kadar sevdiğim için ben bu hayattan sadece BABAYI ALDIM
Tamamen bana ait yazıdır.
Keşke kırdığım sürahiler gibi, döktüğüm sular gibi olmasaydı, ayaklarının dibine dökülenler.Yanlışlıkla
Sahipsiz bir sızı sandığın, sızlandığın sıkıntının aslında benim için ne kadar özel olduğunu anlatabilseydim sana. Suyun tadına bakabilseydin, yanlışlıkla yere dökülen suyu zehirli bilmeseydin.
Çocukluğumu, yıllardır her sabah erkenden gittiğin o okul bahçesinde bıraktığımı görmedin baba.
Beni hala o çay ocağında, o masada Seyit Ali amcayla pişpirik oynayan kız çocuğu sanmazdın yoksa
Ya da Ökkeş amcanın sakızlarını, 5 tane kocaman cebi olan paltosuna dolduran, okulun hizmetlisine kapıcı kapıcı diye bağırıp kaçan, senin kafan neden kel diye patronunun kafasına vuran, senin neden kolun yok diye, boş gömleği çekiştiren ve şimdilerde bunları düşünüp ağlayıp hüzünlenen Ben
Belki cennet henüz benim ayaklarımın altında değil, belki de hiç olmayacak
Ben çocukken cehennemliktim baba.
Ökkeş amcanın sakızlarını çalarken, hizmetliye kapıcı diye bağırırken, para kazandığın minibüsün de en arka koltuğa yatıp banane babamın arabası, oturamazsınız derken, bir daha alamayacaklarını bildiğim çocukların toplarını patlatıp kaçarken, sana haber vermeden ortadan kaybolup, karlı fırtınalı havada, çay ocağını sığınıp, gamsızca pişpirik oynarken, seni sokaklarda kendimi arattığım zamanlarda
Rengarenk dünyamda tek gördüğün renk siyah değil mi baba? Peki siyahı ne denli sevebileceğim hiç gelmiyor mu aklına? Başladığın yere hiç geri döndün mü baba?
Hayatımdaki kimliklerin, kimliğime tutukluluğunu, benim senin kimliğinden ötürü tutuk kaldığımı, bir ileri iki geri saydığımı bilebilir misin baba?
Ben ilk sana aşık oldum, sende adamlığı buldum.
Sonra bir gün, seni kaybetmek korkusuyla herkesi senin yerine koydum baba.
Uykularım çok eskidi, rüyalarım beni çok eskitti.
80 kuşağında dünyaya gelen ben, 60 ların kuşağını belime bağladım baba.
Kızma bana baba!
Ayağım kayabilir, düşebilir, düşürülebilirim.
Belki hayatımda ilk kez ellerime çok uzakta olsa ellerimi sımsıkı tutanlar var.
Ait olmadığın bir yerde kalınır mı baba? Yıllar önce cevabını bulduğum bir sorudur bu.
Kalmak kelimesi fazla yer kaplıyor bu soruda, uğranmaz bile...
Ama ait hissettiğin yer
İşte onu saklayamazsın, sakız olmasından hoşlanmazsın, iftiralara ifrit olur,
hayata isyan bayrağını açarsın.
Komşuculuk oynarsın, vazgeçmek için evden çıkmak istersin ya da yattığın yatağından hiç çıkmamak
Kırgınım baba, çok şeye kızgınım.
Aynı coğrafyada farklı iklimlerde sürdürülen hayata karşı isyanlarınıza kızgınım.
Herkesin bir hayatı var baba, kimse kimsenin hayatında ikincisini yaşayamaz,
yaşamaya çalışan size kırgınım baba.
Kalbimdeki suyun renginin kırmızılığına olan isyanınıza kızgınım.
Renklerimizin hiçbir zaman uyuşamayacağını ifade edemediğim için kendime kızgınım.
Şimdi ben senin kalbinle aynı hissedemediğim için kalpsiz miyim baba?
Bunca başarısızlık kalbimin temizliğinden değil mi?
Benim bir kalbim var baba, içinde sen olsan da, zamanla başkaları için çarpan ya da duran
Bu hayatta çok sınavdan geçtim baba, bakma yaşımın 26 buçuk oluşuna.
Yazılı, sözlü, test, uygulama Çok yol kat ettim.
Çok sınıf atladım, belki ondan bazı konuları geçtim, temeli kaçırdım.
Kaldığım olmadı mı hiç?
Ama kopya çekmedim ben baba, bileğimin hakkıyla kaldım sınıflarda
Ben hüznü olmayan mutluluğu sevemem baba, bilirsin ağlarken güler, gülerken kahkahalarımı severim.
Bahsettiğim hüzün, bahşettiğiniz kavgalar değil ama!
Ayrılık isterim, kavuşmamın tadı olsun. Özlem isterim, bekleyeyim, bekledikçe özleyeyim, özlemle çerçeveleneyim. Kusur isterim, kusursuzluğu ellerinden tutabileyim.
Sorun isterim, sorunsuzluğu sonsuzluğa taşıyabileyim.
Sen bilmesen de zoru severim, kolaylaşınca kıymetini bileyim.
Ah be baba Ben geceleri nasıl ağlıyorum sen biliyor musun?
Fikri hürlüğümün geniş alanında, tasmalı atlarımın esaretinden haberdar mısın?
Fikri bunca hür bir insanın, fikrinin tepesinde ki fikirsiz akıl diye yargılanışının eziyetini ve ezikliğini bilir misin?
Fikrime, fikrim değil diyen sen için akıttığım deli gibi akan gözyaşlarımı silebilir misin?
Geceleri ya da sabaha karşı, sağ omzumun üzerine yattığımda, sol omzumun boş kalacağından ötürü ne kadar acı çektiğimi hissedebilir misin?
Ah be baba!
Sen hiç yasağa karşı gelerek, yasaklanan yeri, baban için yasaklayarak,
yataklarda ağlayarak yas tuttun mu hiç?
Boş gözlerini karanlığa dikerek sevdiklerinin ölmemesi için Allahınla pazarlık yapmanın huzursuzluğunu hissettin mi?
Tamam sizin dediğiniz olsun, kendi doğrumu,
siz yanlış görüyorsunuz diye vazgeçiyorum, yeter ki siz ölmeyin diye dualar ettin mi?
Hem de bir gün öleceklerinden emin olarak ama o anda onların istediğini yaptığında
oh ölmeyecekler tamam diye kabullenerek
Ah babişkom Ben siz ölmeyin diye öldürüyorum duygularımı.
Sizin isteklerinizi, sizi kaybetmemek için, istemediklerim diye benimsemek için savaş veriyorum.
Beni kaybediyorum, sizi kaybetmemek için kayıp zamanlarımda.
Ah babam!
Mutluluk nerde bulunur ki? Nerde aranmalı ki?
Acıyı çektiğim yerde aradığım mutluluk, mutluluk dediğiniz yerde acı, bana ne kaybettirebilir ki?
İkisinede çok alıştım. İkinize de
Kaybediyorum baba Elimdeki tüm kartları yırtıp atıyorum.
Ben oynamıyorum artık. Sadece siz ölmeyin diye öldürüyorum kendimi, kaybetmeyi seçiyorum sevdiğimi. Kazanmamı istediğiniz için büyük kayıp veriyorum baba.
Yıllarca her sabah gittiğin işinde, okulun bahçesinde, çay ocağında Seyit Ali amcanın masasında pişpirik oynarken bıraktığım çocukluğumu inan hiç aramıyorum baba.
Büyümenin tadını ağzıma sürdüğünüz biberle yaşamaya çalışıyorum, alışamıyorum.
O masaya dönmek istemiyorum baba.
Artık kendi masamda hayatımın kumarını oynuyorum, bu kez zevkine değil ölümüne, ağzıma sürdüğünüz biber, gözlerime çektiğiniz perdeyle.
Hayat bana ilk babamı verdi, sonra baba adaylarımı
Babamı bu kadar sevdiğim için ben bu hayattan sadece BABAYI ALDIM
Tamamen bana ait yazıdır.