Osmanlı yönetimi;
Her bağırana bir koltuk, her sesini yükseltene bir makam veriyor…
Tek düşünce var…Oda kimse sesini çıkarmasın, eleştirmesin ve sorgulamasın…
El pençe dönemi,
“Padişahım sen çok yaşa” dönemi
Ne dedin? Çok iyi bildin dönemi…!
İşte böyle bir dönem de, isteklerin artması ile köşeye sıkışan yönetim, makam ve koltuk dağıtmak için yeni makamlar uydurmaya başlar…
Tellakçı başı, keseci başı, çöpçü başı, yoğurtçu başı…
Bunlardan biride “İBRİKÇİ BAŞI” dır …
İBRİKÇİ BAŞI’nın görevi ise;
O dönemde Osmanlıda, şehirlerde kurulan ”UMUMİ HELA” lar var..
Şimdiki gibi sular musluktan akmıyor, ahaliye taharetlenmek için su gerekli.
Helalarda ki İBRİKLERİ SEVK ve İDARE etmek, sıraya koymak için BİR KİŞİ LAZIM..
Ve yoğun talep üzerine, “İBRİKÇİ BAŞILIK” adı altında bir MAKAM uydurulur…
GÜNLERDEN BİR GÜN…
Helâları kullanmak isteyen ahalinden biri içeri girer ve eline duvar dibinde sıralanmış olan bir adet SU DOLU İBRİK alıp helâyı kullanmak ister…
AMA…ODA NE..!
Sıralanmış İBRİKLERİN başında, kafasında kavuğu olan, yüksek bir sandalyede oturan İBRİKÇİ BAŞI, bütün haşmetiyle elindeki uzun sopası ile müdahale eder…
HAYIR! der…
O İBRİĞİ DEĞİL…ŞU İBRİĞİ ALACAKSIN…!
ADAM…
Sana ne der…istediğim İBRİĞİ alırım KIÇIMIN BEYİMİSİN…!
EVET der… İBRİKÇİ BAŞI…
Her önüne gelen istediği ibriği alırsa BENİM İBRİKÇİ BAŞILIĞIMIN NE ANLAMI VAR…
Adam ise…ÇARESİZ ve BIYIK ALTINDAN ….GÜLEREK
Haklısın der…