- 12 Eylül 2007
- 7.588
- 15.234
- 498
Güzel dilekleriNiz için teşekkür ederim. Güzellikler hepimizi bulsun inşallah.Gobeginizdeki ve gobeginizin ustundeki bebeklerinize saglikli, mutlu, huzurlu bir omur dilerim. Sabah sabah cok guzel bir mesajla gune baslattiniz beni
Hep not tutacagim diyorum ama bir sekilde olmuyordaha yeni sehir disindan geldim. Alisma sureci, odanin bir turlu toplanamamasi, sabahin erken saatlerinde baslayan surpriz kurs
Aslinda hepsi bahane
Size bir fikir danismak istiyorum. Buyuk bir gazla tugce isinsu kitabini aldim. "Ol der ve olur" Biraz hayal kirikligina ugradim.
Rezonans kanunu kitabini bitirip ona baslayinca hafif kaldi gibi. Bir de rituel dedikleri bikdigin dinimiz tarafindan yasaklanan sey gibiyani ben yanlis anliyor olabilirim. Okuyanlarinizdan fikir almak istiyorum. Biraz internette arastirdim.cok da olumlu seyler okumadim. Gerci eksi sozluk hicbir seyi begenmeme timinin etkisi de yok degil
Ayni zamanda pozitif dusunme gucu kitabini da okuyorum. Hatta Tugce hanim ile ilgili yorumlari okidigumda nerdeyse bu olaya karsi inancimi yitiriyordumama aklima sizler yani canli ornekleri geldi. Inancim tam gaz devam ediyor
Bir de dun yasadigim bir olay
Cok.sevdigim bir sanatcinin konserine gittim. Baska bir sanatcinin sarkilarina yonelik bir konserdi. Hic tahmin etmedigim, keske soylese dedigim ve o sanatciya ait olmayan bir sarkiyi konser sonunda soylediinanamadim.
Ritüel derken böyle mumları yakıp örtü serip özel dans değil de mesela yazın hindistan cevizli güneş kremleri sahilde çok hoşuma gider, o tatlı kokusu, böyle rüzgar estikçe ciğer gören kedi gibi kim sürünse o taraftan kokusu duyar o tarafa bakarım. Bir dönem kışın boş bir şişeye kalan güneş kremimden koyup suyla seyreltmiştim. Her sabah uyanınca ya da streslenince pıst pıst etrafıma sıkardım. Beni yaz mevsimine, denize, güneşle ve güzel anılara götürür anında modumu toplardı. Ya da çalışma masamın üzerine beyaz sabun rendeleyip renkli kavanozlara koyardım yanına lavanta yanına türk kahvesi... çalışmaya ya da olumlamaya başlamadan onlardan koklardım. Evde ağırlık hissettiğimde bir fısfıs şişesine (adım fısfıs ismail'e çıkacak amma fıssıslamışım hehe) su, sirke koyar kapılara yerlere sıka sıka sile sile evimi ağırlıktan kurtarırdım. Böyle ufak dokunuşlar beni mutlu ederdi, sabah ritüelim akşam ritüelim vs derdim...
Ben genelde yabancı forum ve yazıları takip ediyorum. İşini doğru yapanları tenzih ederek söylemek isterim ki Türkiye'de malesef yabancı kitap ya da uzmanlardan esinlenme adı altında çalıp çırpıp iki kelimesini değiştirip yaşam koçu, aşk koçu, olumlamaların babası, imajinasyonun anası, meleklerle konuşanın bacısı gibi insanlar çıkıyor ve sırf çaldıkları kitapları satmak adına sallıyor da sallıyor.
Benim bugüne dek en büyük deneyimim yıllar öncesine dayanan şu hikayeydi; yabancı bir kadın 21 günde istediğiniz dileğinize kavuşacağınızı vaadediyordu. Size her gün bir mail gönderecek ve günlük görevler verecekti (ücretsiz) 21 gün bunları yaptıktan sonra dileğiniz gerçek olacaktı. Ama yok 21 gün çok uzun hemen olsun derseniz size özel (!) kolye hazırlayıp adresinize yollayacaktı(300-500 dolar) ve dileğiniz hemen olacaktı.
Mail trafiği şöyle başlamıştı; ilk görev rengi seni mutlu eden bir ajanda/ defter al ve dileğini büyük harflerle ilk sayfaya yaz.
Ertesi gün; dileğini tüm detaylarıyla başka sayfaya yaz. ( mevsimlerden ne, üzerinde ne giyiyorsun, karşındaki ne konuşuyor, hangi binanın kaçıncı katındasın, rujun ne renk...gibi gibi)
Bir sonraki ödev; peki nasıl hissediyorsun? Karnın heyecandan ağrıyor mu? Aynanın önüne geç bak, yüzün nasıl? Mimiklerin nasıl? Mutluluğunun rengi ne? Gibi gibi
Bir sonraki gün; peki dileğin oldu, şükrün nerede? Bunun için ne yapıyorsun? Dua, şükür namazı, çocuk sevindirmek, sadaka? Kalk ve dileğin olmuşçasına bunları bugün yap...
Benim için özetle oyun gibi olmuştu. Her gün sanki istediğim olmuş gibi yazıyor, bir şeyler yapıyordum ve istediğim o kadar imkansıza yakın bir şeydi ki sanırım 13.-14. Gün gerçekleşti ve inanır mısınız benim o gün giydiğim kıyafet ve karşımdakinin giydiği kıyafet dahi benim o ajandaya yazdığım şekildeydi. Yüzüm, heyecanım, mutluluğum, şükrüm hepsi aynen gerçekleşti ve belki de hayatımın en şaşırtıcı deneyimi olarak bir yere yerleşti.
O yüzden bana 21 günlük tekrarlar, ödevler, düzenli istikrarla yapılan dualar, yakarışlar ve olumlamalar daha yakın geliyor. Ve istemekten ziyade o anı yaşamak. Kokuyla, tatla, duyarak, ayna karşısında sevinerek, ne bileyim olmuşçasına avaz avaz bağırarak, namaz kılarak, teşekkür ederek, şükrederek...
X marka araba istiyorum işte resmi de bu deyip her gün bakmaktansa (evet bunu da yapmıştım ve anca bakmıştım resimlere) o arabayı detaylıca yazmak, içinde kullanacağımız araba kokusuna gidip karar verip hatta almak, sürerken dinleyeceğimiz müzik listesi yapmak, evde o araba kokusu çalan müzikle camlar açık serin serin sanki sürüyor gibi hayaller kurmak... araba için köprü geçiş kartlarını araştırmak, benzin fiyatlarından haberdar olmak, içine koyacağımız kahve termosunu gidip almak ( ne de olsa arabamız gelecek yakında değil mi? Hazırlıklar şart) gibi gibi... bunlar beni havaya sokan, heyecanlandıran şeylerdi. (Geneli bekarken, işsizken, bebeksizken uğraştığım şeylerdi... şimdi doğumdan sonra inşallah bahanesiz bir biçimde planlı ve sistematik olarak başlayacağım. Hayal kurmanın, o anı yaşamanın, dua etmenin, istemenin, bunlar için her gün 5 dakika ayırıp yazıp çizmenin külfeti ne kadar olabilir ki? )