Popüler Konu Düşünce Gücü/Pozitif Düşünce/Olumlamalar

Güzel dilekleriNiz için teşekkür ederim. Güzellikler hepimizi bulsun inşallah.

Ritüel derken böyle mumları yakıp örtü serip özel dans değil de mesela yazın hindistan cevizli güneş kremleri sahilde çok hoşuma gider, o tatlı kokusu, böyle rüzgar estikçe ciğer gören kedi gibi kim sürünse o taraftan kokusu duyar o tarafa bakarım. Bir dönem kışın boş bir şişeye kalan güneş kremimden koyup suyla seyreltmiştim. Her sabah uyanınca ya da streslenince pıst pıst etrafıma sıkardım. Beni yaz mevsimine, denize, güneşle ve güzel anılara götürür anında modumu toplardı. Ya da çalışma masamın üzerine beyaz sabun rendeleyip renkli kavanozlara koyardım yanına lavanta yanına türk kahvesi... çalışmaya ya da olumlamaya başlamadan onlardan koklardım. Evde ağırlık hissettiğimde bir fısfıs şişesine (adım fısfıs ismail'e çıkacak amma fıssıslamışım hehe) su, sirke koyar kapılara yerlere sıka sıka sile sile evimi ağırlıktan kurtarırdım. Böyle ufak dokunuşlar beni mutlu ederdi, sabah ritüelim akşam ritüelim vs derdim...
Ben genelde yabancı forum ve yazıları takip ediyorum. İşini doğru yapanları tenzih ederek söylemek isterim ki Türkiye'de malesef yabancı kitap ya da uzmanlardan esinlenme adı altında çalıp çırpıp iki kelimesini değiştirip yaşam koçu, aşk koçu, olumlamaların babası, imajinasyonun anası, meleklerle konuşanın bacısı gibi insanlar çıkıyor ve sırf çaldıkları kitapları satmak adına sallıyor da sallıyor.

Benim bugüne dek en büyük deneyimim yıllar öncesine dayanan şu hikayeydi; yabancı bir kadın 21 günde istediğiniz dileğinize kavuşacağınızı vaadediyordu. Size her gün bir mail gönderecek ve günlük görevler verecekti (ücretsiz) 21 gün bunları yaptıktan sonra dileğiniz gerçek olacaktı. Ama yok 21 gün çok uzun hemen olsun derseniz size özel (!) kolye hazırlayıp adresinize yollayacaktı(300-500 dolar) ve dileğiniz hemen olacaktı.

Mail trafiği şöyle başlamıştı; ilk görev rengi seni mutlu eden bir ajanda/ defter al ve dileğini büyük harflerle ilk sayfaya yaz.

Ertesi gün; dileğini tüm detaylarıyla başka sayfaya yaz. ( mevsimlerden ne, üzerinde ne giyiyorsun, karşındaki ne konuşuyor, hangi binanın kaçıncı katındasın, rujun ne renk...gibi gibi)

Bir sonraki ödev; peki nasıl hissediyorsun? Karnın heyecandan ağrıyor mu? Aynanın önüne geç bak, yüzün nasıl? Mimiklerin nasıl? Mutluluğunun rengi ne? Gibi gibi

Bir sonraki gün; peki dileğin oldu, şükrün nerede? Bunun için ne yapıyorsun? Dua, şükür namazı, çocuk sevindirmek, sadaka? Kalk ve dileğin olmuşçasına bunları bugün yap...

Benim için özetle oyun gibi olmuştu. Her gün sanki istediğim olmuş gibi yazıyor, bir şeyler yapıyordum ve istediğim o kadar imkansıza yakın bir şeydi ki sanırım 13.-14. Gün gerçekleşti ve inanır mısınız benim o gün giydiğim kıyafet ve karşımdakinin giydiği kıyafet dahi benim o ajandaya yazdığım şekildeydi. Yüzüm, heyecanım, mutluluğum, şükrüm hepsi aynen gerçekleşti ve belki de hayatımın en şaşırtıcı deneyimi olarak bir yere yerleşti.

O yüzden bana 21 günlük tekrarlar, ödevler, düzenli istikrarla yapılan dualar, yakarışlar ve olumlamalar daha yakın geliyor. Ve istemekten ziyade o anı yaşamak. Kokuyla, tatla, duyarak, ayna karşısında sevinerek, ne bileyim olmuşçasına avaz avaz bağırarak, namaz kılarak, teşekkür ederek, şükrederek...

X marka araba istiyorum işte resmi de bu deyip her gün bakmaktansa (evet bunu da yapmıştım ve anca bakmıştım resimlere) o arabayı detaylıca yazmak, içinde kullanacağımız araba kokusuna gidip karar verip hatta almak, sürerken dinleyeceğimiz müzik listesi yapmak, evde o araba kokusu çalan müzikle camlar açık serin serin sanki sürüyor gibi hayaller kurmak... araba için köprü geçiş kartlarını araştırmak, benzin fiyatlarından haberdar olmak, içine koyacağımız kahve termosunu gidip almak ( ne de olsa arabamız gelecek yakında değil mi? Hazırlıklar şart) gibi gibi... bunlar beni havaya sokan, heyecanlandıran şeylerdi. (Geneli bekarken, işsizken, bebeksizken uğraştığım şeylerdi... şimdi doğumdan sonra inşallah bahanesiz bir biçimde planlı ve sistematik olarak başlayacağım. Hayal kurmanın, o anı yaşamanın, dua etmenin, istemenin, bunlar için her gün 5 dakika ayırıp yazıp çizmenin külfeti ne kadar olabilir ki? )
 
Selamlar topikcanlar...Şu iki yıldır paralel evrenlerde yaşıyor gibiyim : ))) şu an inanılmaz bir dönemdeyim.Kızım henüz 5 yaşını bitirdi anaokuluna başladı.Daha öncede gittiği için dil,kültür konusunda uyum yaşamadı.İnanılmaz olan taraf burada anaokulu bizim 1.sınıf gibi olmamız.Okuma yazma yapılıyor,matemetiksel işlemler yapılıyor ve bir sürü ödevler...Bu sene de laylaylom gideceğiz derken birden ilkokula başlamak hem de baöbaşka ülkede epey yoğun geldi.Neyseki kızım hayata prematüre olarak 1.5 ay önceden başladığında dünyaya hazır geldiyse bu zor zamana da okuma yazmayı bilerek başladığı için beni bir kere daha rahatlattıAma ödev kısmı gerçekten kasıyor,her gün her gün hem de küçük meraklı kardeş canavarıyla İşte böyle bir dönemden paralel evrenden geçerken hayatın bize sunduklarını şaşkınlıkla yorgunlukla izliyorum.Pozitifliğimi korumak tabiki zor oluyor,her dönemin kendine özgü cilvesi var hele hele uykusuzsanız : ))) Rabbime binlerce kere şükürler olsun biliyorum her zorladığı yerler benim hep şükürlerim olarak nimetlerim olarak dönüyor.Yazamıyorum çok ama paylaştıklarınızı zevkle okuyorum iyiki varsınız canlar
 
muhteşem bir deneyim olmuş yine anlatın anlatın lütfen keyifle okuyorum,enerjim yükseliyor resmenMiniğinize çok güzel enerjik yükleme yapıyorsunuz bu arada harikasınız
 

O kadar güzel yazmışsınız ki sanki karşımda konuşuyormuşsunuz gibi heyecanlandım ve keyifle okudum. Çok güzel ritüeller taktikler hayal defteri çok güzelmiş teşekkürler paylaştığınız için. Hayırlı sağlıklı doğumlar dilerim güle güle büyütün miniğinizi inşallah.Bende bir yerde okumuştum aklımda kalan haliyle her gün yaşadığınız 3 pozitif duyguyu defterinize yazıyorsunuz. Örneğin içtiğin kahvenin Harika Kokusu , Rengarenk Çiçekler, Duyduğun Bir Çocuk kahkahası gibi....küçük ama enerjide büyük olumlu kelimeler.Bir araştırmada 3 ay bunu düzenli yapan hastalar depresyondan kurtuluyor ve hayata pozitif devam ediyorlarmış.Geçen sene yapıyordum her gün eşime de okuyordum bir kaç hayalimiz oldu çok şükür. Sonra ne olduysa ben de bıraktım. Ama sizin 21 günlük dilek defteri imajinasyonlu falan bir kaç level üstü bunun çok beğendim. Bakalım becebilecek miyim.
 
Son düzenleme:

Eş zamanlılıklara inanılmaz taktım herhalde bu aralar.Hep karşıma çıkıyor : ))) 5 ekimde dolunayın etkisi mi demişsin ya hemen yanındaki bilgilerine gözüm çarptı,Katılım tarihinde 5 ekim miş.Eş zamanlılık mı desem ne desem bilemedim.
 

Olabilir canım geçen yazında tekrar eden olaylar sorunlardan bahsetmişsin 7 yıl önce yaşadığım benzer durumlar yıne sanki aynı tarihlerde oldu haziran temmuzdan beri toparlayacağım diye baya uğraştım çok şükür sular duruldu düzeldi . Sanki daha rahat atlattık gibi geldi bana o zaman iki üç yıl süren dengesizliği (çok açıklayıcı anlatamıyorum olayları) daha kolay çözümlendi sanki. Değişen artan enerjilerden mi,ben geçmişi kişileri arkamda bırakmaya başladım ondan mı bilmiyorum. İnsanız arada yine düşüyoruz ama daha rahat kalkıyoruz gibi geldi bana :)
 
Yaşanan tekrar eden benzer durumlar olaylardan bahsetmiştim ya bir önce ki msjım da takip ettiğim bir site var şu yazıyı paylaşmış cevabımı aldım ben daha çok öğreneceğim şey var gibi

Emblem XXI

Hiçbir karşılaşma tesadüf değildir. Hiçbir hissediş, düşünüş, bakış, algılayış, seziş de öyle. Hatta bunların tersi de tesadüf değil. Alışveriş yaptığımız market, yemek yediğimiz lokanta, su içtiğimiz çeşme, yürüdüğümüz kaldırım ve orada yanlarından birer yabancı olarak geçip gittiğimiz insanlar. Tesadüf gibi görünen karşılaşmalar, yolu sorduğumuz herhangi biri, hafifçe çarptığımız insan.

Bize gülümseyen küçük bir çocuk önümüzden aniden uçuveren kuş…Gün boyu yaşadığımız en basit olay bile herhangi bir zihinsel, fiziksel, ruhsal yada duygusal bir olayın tetikleyicisi olur. Küçük ya da büyük…

Bazen hiç hesapta olmayan durumların içine çekiliveririz. Hayal bile etmediğimiz olayları yaşarken buluruz kendimizi. Bir martı çığlığı,bir satıcı bağırışı, alır götürür bizi yıllarca ya da yollarca uzaklara… Hem öğretmen hem de öğrenciyizdir her ilişkinin içinde. Doğduğumuz aile, gittiğimiz okullar, sıra arkadaşımız, sevgilimiz , eşimiz, çocuğumuz vs.

Her ilişki, farklı bir yönümüzün aynasıdır. Ve bizler de onlar için birer aynayız.

Farkındalığımız yükseldikçe, durumları ve ilişkileri yaşarken, kendimizi ve yaşanılanları gözlemlemeye başlarız. Ve eğer yaşadıklarımıza yüksek idrakle bakabilmeyi başarırsak, o ilişki ya da durumu ne için yaşadığımızı kavrarız. Düğmelerimize en fazla basan insanlar, en iyi öğretmenlerimizdir. O ilişkide kurban olmadığımızı anlar, ilişkinin bize neyi öğretmeye çalıştığını kavrarsak, dersimizi alır ve yolumuza devam ederiz. Eğer bunu yapamazsak, o ilişkide ya da durum içinde tutsak olur, ya daha ağır durumlar yaşar ya da daha travmatik durumları (o dersi alıncaya, eksik yönümüzü tamamlayıncaya, kendimizi düzeltinceye kadar) tekrar takrar yaşamaya devam ederiz.

Bazen bazı insanların hayatına yalnızca katalizör olarak gireriz. Onların hayatlarında değiştirmesi gereken durumun düğmesine basar ve sessizce çekiliriz. Ve yüksek farkındalık içinde kalırsak, yaşanılan durumdan etkilenmeden, arkamıza bakmadan yolumuza devam ederiz.

Özet olarak, en büyük düşmanımız en iyi dostumuzdur aslında. Çünkü bizde en büyük değişime neden olur genellikle. Ve her karşılaşma kutsaldır. Karşımızdaki insanın tanrısallığını kabul edip o şekilde yaklaşırsak, nefreti, öfkeyi, suçluluk duygusunu, o insana karşı sorumlu olduğumuz ve o ilişkiye mahkum olduğumuz duygusunu ve kini söküp atarız varlığımızdan.

Yaşadığımız her durum, tanıştığımız her insan öğretmenimizdir. Ne kadar kısa sürede öğrenirsek öğrenmemiz gerekenleri, karmamızı çözüp, iç huzuruna,mutluluğa,ideal ilişkimize ve ruhsal bütünlüğe ulaşırız…

Kaynak: Academy of Spiritual Life
 
Cok guzel, sanki uygulama yaptirir gibi yazmissiniz tesekkur ederim. Hepimiz yapiyoruz kendimize gore bir seyler. Ozellikle sirke ile silme olayini yapacagim.

Ceviri yapip, kendi uygulamalariymis gibi gosterenleri de cok elestiriyorlar. Hatta tugce hanim icin de oyle diyorlar:)
 
Bir süredir bende takıntı haline gelen bir şey için artt yapmayı denedim.Sanırım başarılı oldum. Takıntı ettiğim şeye yoğunlaştığımda,bilinçaltım. bunun sebebinin ana rahmindeki dönemim olduğunu söyledi.Ama işin ilginç tarafı,takıntı ettiğim şeyle,bilinçaltımdan gelen cevabın hiç bir alakası yok. Alakaya kel maydanoz,diye bir tabir var ya,aynen öyle bir şey:) Takıntımı içimden boşaltmaya çalıştım ve başarılı oldum.Zira şu an o şeyle ilgili hiç bir şey hissetmiyorum.

Beni rahatsız eden başka bir durumum daha var.Ne zaman resmi bir işlem yaptırmam gerekse,mutlaka aksilikler yaşarım.Hiç bir zaman işim ilk seferde hallolmaz.Mesela bu hafta benim için önemli olan bir kuruma başvuruda bulundum.Ahmaklığıma doymayayım,çıktısını almam gereken başvurunun çıktısını almayı erteledim.Bugün başvurular kapandığı için çıktı da gözükmüyor.Eğer onay çıkarsa muhtemelen kayıtta problem yaşayacağım ya da hiç kayıt yaptıramayacağım.Bildiğiniz basiretim bağlandı.

Ablam her zaman ailecek böyle işlerimizin zor hallolduğunu söyler.Diyeceğim ki,ablam yüzünden bilinçaltımda bu fikir var ve ben hep bu yüzden sorun yaşıyorum, ama yukarıda anlattığım tecrübeden sonra ondan da emin değilim.Belki de bu sorunu sürekli yaşamamın farklı nedenleri vardır...
 
Ben bu yaziyi atlamisim. Cok guzelmis. Farkindalik arttikca mutluluk da artiyor. Simdi gecmis iliskilerimi sorguluyorum ve iyi ki yasanmis diyorum. Hepsinden birer fayda sagladim
 

Bayıldım yazınıza... Bu mailleri atan kadının adını hatırlıyor musunuz veya mailler duruyor mu hala? Ben de uygulamayı çok isterim.
 
Kızlar bir eşzamanlılık da benden size, geçenlerde kütüphaneye gitmiştim, ordan 6 kitap aldım içinden birini kızım için almıştım ismi de cingöz recai. İnce olduğu için evvelki akşam okudum bitti. Bugün çarşıya çıktığımda tesadüfen gördümki 1 haftaya sinemalara cingöz recai filmi çıkacakmış. Önemsiz gibi görünse de aslında müthiş bir eşzamanlılık diye düşünüyorum
 
Bayıldım yazınıza... Bu mailleri atan kadının adını hatırlıyor musunuz veya mailler duruyor mu hala? Ben de uygulamayı çok isterim.
Gerçekten müthiş şeyler değil mi, ama çok eski zamanlarda yaşamış sanırım. Biz de uygulayalım canım yine de, ne kaybederizki.
 
Güzelmiş canım, devamını bekliyoruz.
 
Artt kadar etkili, bilincaltinin hemen cevap verdigi bir teknik daha deneyimlemedim bea.Kulaga o kadar inanilmaz geliyor ki.Gecmis yasamlar,ana rahmi... neler nelere ulasabiliyor.Emin oldugum yerlerden degil beklemedigim yerlerden cikartiyir his olarak.Gecen yine yaptim ben de.Bir korkum endisem diyeyim.Gozumun onune ekran geldi bolumlere ayrilmis,her bir kisimda da farkli bir ben var farkli dusunceler var ilk genclik yillarima ait.Her yasadigim kismi kesin net cizgiyle ayirmisim ama bilincaltima hos sinyaller gitmemis, saklamalar gizlemeler olarak gitmis.Ben her ne kaadar farkli dusuncelere saygiliyim desem de bilincaltim bunu samimiyetsizlik olarak algilamis ve kendime ozsaygimi zedelemis. Son zamanlarda bunu farkedip kendi kutbuma cekilmisim ama yine de o donemin etkileri kalmis. 40 yil dusunsem aklima gelmeyecek seylerdi.Ama hala cozumlemis degilim ben de.Su ara ben de ona calisiyorum :)
 

Hic de basit degil canim ya hicbir seyin tesaduf olmadigina dair bir isaret.Gecenlerde kizimin okul arkadasinin annesi diger cocugunu cagiriyor didii didi diye.Cok hosuma gitti ne guzel isim yahu dedim hic duymadim. Ertesi gun bir kitap aldim kizima okuyorum hikayede gecen cocugun ismi didi idi.Woowwww dedim ikinci didi
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…