- 8 Ağustos 2007
- 4.782
- 865
- 688
Aşağıdaki videoyu izleyerek sitemizi ana ekranınıza web uygulaması olarak nasıl kuracağınızı öğrenebilirsiniz.
Not: Bu özellik bazı tarayıcılarda mevcut olmayabilir.
Evet bu ara uyurken kalp çakrası iyileştirici müzikler dinliyorum hephoş geldin cnm
sende bi yeşil olmuşsun :)
kalp çakrası yeşili sever biliyor musun :)
Evet canım işte annem olduğu için haline üzülüyorum aslında,hep tahamülsüz,asabi bir insandı ama yaşlandıkça bilgeleşeceğine daha da çocuklaşıyor,bir kin,bir kahır her hareketimize,bizi de küstürüyor kendine,sonra yine mutsuz oluyor...İşte olumsuz düşünceler içinde debelenip duruyor..olumsuz düşünen,dilinde beddua küfür olan insanların yüzlerine ve hayatlarına bakın!!hep kötüdür hep sorundur..
birde tam tersi olanların yüzlerine ve hayatlarına bakın!!miss gibi berraktır..
kendi tercihi kimse bişey yapamaz kendinden başkaEvet canım işte annem olduğu için haline üzülüyorum aslında,hep tahamülsüz,asabi bir insandı ama yaşlandıkça bilgeleşeceğine daha da çocuklaşıyor,bir kin,bir kahır her hareketimize,bizi de küstürüyor kendine,sonra yine mutsuz oluyor...İşte olumsuz düşünceler içinde debelenip duruyor..
buttrfly dediği gibi annen bile olsa bişey yapammıyorsun,laf anlatamıyorsun
Çakraların Psikolojik Yönleri
Kök çakrası
Omuriliğin aşağısında, kuyruk sokumu hizasında yer alan bu çakra, yaşam gücünün, yaşama bağlılığın, toprakla bağlantının merkezini temsil eder. "İki ayağı yere basmak" deyimi bu açıdan doğru bir sözdür. Kök çakrası, fiziksel dünyada yaşam gücünün kendini ilk gösterdiği yerdir. Kuyruk sokumu, uçucu halde bir enerji pompası gibi hareket eder. Bu pompa, enerjiyi omuriliğin tepesine doğru yollar.
Bu çakra açık olduğu zaman birey, fiziksel gerçeklik içinde yaşamak için büyük bir arzu duyar. "Varlığı" kuvvetlidir, yaşam doludur. "Ben, burada ve şimdi varım" diyebilmek, bu merkezin iyice açık olduğunu gösterir. Birey sık sık, bir "enerji jeneratörü" gibi davranır, çevresindeki insanların enerji sistemlerini - bir pilin yaptığı gibi - tekrar doldurarak etkiler.
Bu çakra engellenmişse, birey fiziksel gerçekliği tam olarak farkedemez, gerçekten "orada" değildir. Fiziksel hareketlerden kaçınır, çabuk yorulur ve kolay hastalanır. Fiziksel "gücü" eksilir.
Hara çakrası
Göbeğin altında, hafifçe solda yer alan bu üreme merkezi, bir kişinin açığa vurabileceği sevgi niteliğini temsil eder. Hara çakrası, fiziksel ve cinsel zevkin alışverişini kolaylaştırır.
Bu çakra açık olduğu zaman, tatmin edici ve güçlü bir cinsel deneyim yaşanır. Buna karşılık, tam tatmin, tüm şakraların açık olmasını gerektirir.
Kadında hara çakrası kapalıysa, partnerinden cinsel besin almayı başaramayacağından, tatmin yaşama alışkanlığı da olmayacaktır. Çünkü vajinasıyla iletişim kurmayı başaramaz ve bunun sonucunda da ilişkiden zevk alamaz. Büyük olasılıkla, inisiyatif almayı tercih edecektir. Buradaki bozukluk, onun baskın olma ihtiyacıdır. "Açık" çakra durumunda ise, bazı zamanlarda aktif olmayı ve diğer zamanlarda da alıcı olmayı, alışveriş hareketine göre tercih eder. Ama bu durumda, bir korkusu vardır: partnerinin baskın olma yetisi.
Erkekte bu çakra kapalı olduğu zaman, erken boşalma veya ereksiyon olamama görülebilir. Bu engelleme, cinsel gücünü göstermekten korkma ve bunu bastırma anlamına gelebilir. Karşılıklı saygı ve güven, bu çakranın açılmasını sağlayabilir. O durumda eşler, birbirlerini karşılıklı suçlamak yerine, daha çok anlayış ve sevgi alıp vermeyi seçmelidirler.
Karın çakrası
Gücün yuvası ki nin merkezi (mide ile omurga arasındaki sempatik sistem örgüsü) olan karın bölgesi, insanlar arası ilişki açısından çok önemlidir. Bir çocuk doğduğu zaman,
hayali göbek bağı ile annesine bağlı kalmaya devam eder. Daha sonra, bir başka kişiyle samimiyet kurduğu zaman, aralarında daha sonra bir "kırılma" durumuyla kopacak şekilde "hayali" bir bağ örülür. Diğer çakralar arasında da başka bağlar örülür, ama karın çakrası "anne-çocuk" bağını üretendir.
Karın çakrası açık olan biri, yıldızlı bir gökyüzüne bakıp evrendeki yerinin farkına varabilir. Her ne kadar bu çakra "zihinsel" düzende olsa da, onun iyi çalışması bireyin doğrudan duygusal yaşamına bağlıdır, çünkü zihinsel süreç bir düzenleyici görevi görür. Bu merkez açık ve uyum içinde olduğunda, kişi zengin ve derin bir duygusal yaşam sürer. Buna karşılık, eğer koruyucu zarı yırtılırsa, duygularını, bir uçtan diğer uca doğru engellenemez bir iniş çıkış içinde yaşar.
Ki merkezi kapalı olduğu zaman, birey duygularını hiçbir şey hissetmeyecek kadar engeller. Evrendeki tekliğinin hiçbir zaman bilincine varamaz ve bunun sonucunda, oradaki yerini alamaz. Evrende yerini almak, aynı zamanda sorumluluk almak demektir. Öyleyse, bu çakra aynı zamanda sorumluluk merkezidir.
Kalp çakrası
Kalp çakrası, fiziksel boyut çakralarıyla ruhsal boyut şakralarına eşit uzaklıkta yer alan, evrensel sevgi merkezidir. Kalp hastalıkları, zatürree, astım, bronşit ve hatta tütün zehirlenmesi, sevginin boğuluşunu temsil eder. Bu çakra, aynı zamanda iradenin, egonun merkezidir.
Kalp çakrası, "şifa merkezi"dir. Enerji, omuriliğin dikey enerji akımında dolaşır, ardından kalp çakrasına geçer ve oradan da iyileştirici kişinin ellerine ve gözlerine veya ikisine de yönelir. İyileştirme sürecinde, kalp çakrası fiziksel düzlemdeki enerjiyi, ruhsal enerjiye ve ruhsal enerjiyi de hasta tarafından kullanılacak olan fiziksel enerjiye dönüştürür. Demek ki bütün iyileştirme süreci sevgi üzerine kurulmuştur.
Bu merkez ne kadar açıksa, kendimizden başlamak üzere, çocuklarımızı, eşimizi, ailemizin diğer fertlerini, arkadaşlarımızı, komşularımızı, hayvanları, toplumu, hatta dünyadaki ve evrendeki her yaratığı sevme kapasitemiz o kadar genişler. Bu merkez tarafından, sevdiğimiz ve aşık olduğumuz kişilerle hayali bağlar (ilişkiler) kurarız.
Bu çakra açık olduğu zaman, birey başkalarının kişiliğini bile keşfedebilir. Onların tekliğini, iç güzelliğini, yaydıkları ışığı olduğu kadar olumsuz veya az gelişmiş yönlerini de fark edebilir. Yaşamında ve kendisini çevreleyen insanlara karşı olumlu davranışlar sergiler. Tasarılarının "içinden geldiğini" ve çevresindeki kişilerin gerçekleşmesinde yardımcı olduklarını hisseder. Kendini uyum içinde hisseder.
Bu çakra kapalı olduğunda birey, kayıtsız şartsız sevmekte, yani karşılığında hiçbir şey beklemeden sevmekte zorluk çeker. "Hiçbir şeyin yolunda gitmediği", tüm projelerinin engellendiği, ve çevresindekilerin, meslektaşlarının onun tekerine taş koyduğu hissine kapılır. Düşmanca bir dünyada yaşadığını düşünür ve o da saldırgan bir şekilde davranmaya yönelir. Şu cümle onu iyi açıklar: "Size rağmen, "ben" ne istersem, elde edeceğim". Bu kişi, sevdiğini söylediği kişiyle karşılıklı saygıya dayanan bir ilişki kurmak yerine "baskın olmayı" ve "onu elde tutmayı" isteme eğilimindedir.
Boğaz çakrası
Bu merkez, ruhsal seviyeleri yönetir. Aynı zamanda, algılama, ifade etme (kendi gerçekliğini ifade etmek) ve iletişim merkezidir. (Boğazına düğüm takılmak, kişinin hissettiklerini açıklayamamasını ifade eder.)
Boğaz seviyesinde yer alan bu çakra, bireyin kişisel ihtiyaçları karşısında sorumluluk almasıyla ilgilidir. Yeni doğmuş bebek, annenin memesine doğru yerleştirilir, ama besin alabilmesi için onun süt emmesi gerekir. Aynı kural, tüm yaşamı boyunca geçerlidir. Kişi büyüdükçe, temel gereksinimlerinin karşılanmasının tümüyle kendine bağlı olduğunun bilincine varmalıdır. Tam olgunluğa, yaşamındaki eksikler için başkalarını suçlamayı bıraktığında ve ihtiyaçlarıyla isteklerini karşılamada inisiyatifi ele aldığında ulaşır.
Bu çakra açık olduğu zaman birey, evrimi için ihtiyaç duyduğu, "karşılık"a doğru çekilir. Bu çakra kapalıyken, bireyin kendisine sunulanları reddettiği gözlenir. Bu eksiklik onda, "kurban" olma (veya kurban rolü oynama) şeklinde gelişebilir.
3.Göz çakrası
İki kaş arasında yer alan bu çakra, Hintliler'de ajna'yı, ruhsal merkezi temsil eder. Bu önsezi merkezi, psikolojik ve manevi olarak kendimizi geliştirdiğimizde açtığımız bir merkezdir. Bu açılma, kişinin zihinsel kavramları anlama ve idrak edebilme kapasitesine bağlıdır, yani evrenin, gerçekliğin kavramlarına, veya yine dünyayı nasıl algıladığına ve dünyanın ona karşı nasıl tepki verdiğine bağlıdır.
Meditasyon sırasında bu merkezin titreşimler yaymasının sebebi, bilgilerle ve algılamalarla genişlemiş bir akımın süzülebilmesi için daha geniş açılması gereğidir.
Eğer düzenli olarak meditasyon yapıyorsanız, bu his zaman içinde azalacaktır. Bu merkez yavaş çalıştığı zaman, yaratıcı fikirler, dolaşımdaki zayıf enerji miktarı yüzünden engellenebilir. Eğer bu merkez kapalıysa, gerçeğin algılanması çok yanıltıcı olmaya başlar ve şekilsiz, hatta olumsuz görüntüler üretilir. Baş ağrısı, bu çakranın kapalı olduğunu gösterir.
Taç çakrası
Ruhsal bilgilerin merkezidir, orada yaratıcı düşünceler oluşur. Bireyin ruhsal dünyasıyla bağlantılı olduğu kadar, fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal bütünlüğüyle de ilgilidir. Meditasyon sırasında, "Üst-Ben"imizle ve tanrısal ışıkla iletişim kurduğumuz merkezdir. "Akaşik(5) perde" den çıkan bilgi, bu çakra tarafından düzene sokulur.
Bu merkez açık olduğunda birey, ruhsallığını çok kişisel ve kendine özgü bir şekilde yaşar. Bu ruhsal yaşam dogmalar tarafından açığa vurulmaz, daha çok "var olma durumu", sonsuzluğa doğru dünyasal gerçeğin üstünlüğü hissi tarafından açığa vurulur. Kişi, varlığına bir anlam kazandıran tam rahatlık, huzur ve güven hissi geliştirir.
Bu merkez kapalıyken, kişi ruhsallığına bağlanamaz ve üst kaynaktan gelen bilgi kesilmiş olur.
Chislaine D. Martel - Ben Enerjiyim
-----
benim nedense 3. göz çakram bişeyleri görmeye başladığım anda acaip ısınıyor ve beynime basınç yapıyor..bunun nedenini bi türlü bulamadım..bazen istemsiz görüntüler geliyor gözümün önüne..tamamen 3. gözümle alakalı..bi ara 3. göz ile ilgili zikir çalışması da uygulamıştım ki bu 3. boyuttaki göremediğimiz pek çok şeyi gördüğüm anlar vardır :)
evet canım..konumda mevcut hepsi aslında şuan aklımda yok..bi deftere yazdığımı biliyorum ama nereye onu bilmiyorum..geçmiş sayfalarda var ama..paylaşmıştım..yalnız :) evet çok cazip bişey ama denemeni tavsiye etmiyorum çünkü eğer açılırsa ve kullanmayı/kapatmayı bilmeden açarsan inan bana caziplikten çok daha fena şeyler olur..dikkat etPofu 3. Göz ile ilgili zikir mi?
Çok merak ettim söyler misin?
evet canım..konumda mevcut hepsi aslında şuan aklımda yok..bi deftere yazdığımı biliyorum ama nereye onu bilmiyorum..geçmiş sayfalarda var ama..paylaşmıştım..yalnız :) evet çok cazip bişey ama denemeni tavsiye etmiyorum çünkü eğer açılırsa ve kullanmayı/kapatmayı bilmeden açarsan inan bana caziplikten çok daha fena şeyler olur..dikkat et
:))) Korkmalısın canım zatenAyyy iyice merak ettim.
Korktum da tabiii bakayim bulursam okurum.
Sağol canım
:))) Korkmalısın canım zaten
bu işker pek şakaya gelmez :)
Nefs buyur tatlım birden karşıma çıktı :)
Kök Chakrası: Zikir: Hüvvemin Anlamı : Ya Rabbi
Hara Chakrası: Zikir: Üvvemin Anlamı: Ya Kadimu
Göbek Çhakrası: Zikir: Rahin Anlamı: Ya Haliku
Kalp Chakrası: Zikir: Budin neşrin Anlamı: Ya Kerim Ya Rahim
Boğaz Chakrası: Zikir:Bulliyin Anlamı: Ya muhassaras Semavati vel ardı
Alın Chakrası:Zikir: Kema Yürmin Anlamı: Ya Alimü
Tepe chakrası : Zikir: Henşarin Anlamı: Ya Muhyi
Bu Çalışmaları En uzun Süre olarak 10 veya 15 dakika Yapınız.
Ama daha fazla yapabiliyorsanız daha fazla yapınız.
Bak bakMerhabalar ,
Olumlu düşünme ve çekim yasasıyla 11 yaşımda,orta 1 e giderken sınıf arkadaşımın babasının aldığı kitaplarla tanışmıştım.O kadar çok sürükleyiciydi ki daha sonra ben de almaya başladım tabi o zaman çok yaygın değildi hatta ülkemizdeki yerli yazarlar sayılıydı diyebilirim ki onlar da bana çok sıcak gelmiyordu.Norman Vincent Peale'nin kitaplarıyla başlamıştım daha sonra da Antony Robbins ile devam etmiştim.İnanılmazlardı...Ama tabi o zamanlar dileklerim çok şükür oluyordu ama şimdikiler gibi değildi o zamanlar hep bir acelem vardı sanki,olmazsa olmaz gibilerdi.Şimdilerde ise imajinasyonunu yapıyorum yani hayalin içinde oluyorum 5 duyu organımla hissediyorum ve gerisini Rabbim'e bırakıyorum. Sonra bir bakıyorum aynısını hatta daha güzelini yaşıyorum :) Rabbimin Latif ismi tecelli etmişki diyorum fazlasıyla sunmuş.Size hemen bir örnek vereyim, canımdan çok sevdiğim 14 yıldır her gününe varlığı için şükrettiğim sevgili eşimle 15 yaşında tanıştım ve sevdim...Şükürler olsun.
Çok sevdiğim bir söz var: Her dilek kabul olmaz;içinde duygu olan coşku olan dilekler kabul olur.Kalben istemek lazım
Supermis canim,sadece eski sevgiliye degil sevmedigimiz kinlendigimiz her kisiye eterik bag kurariz.Bu baglari cozdukce cok rahatlar daha da ozgurlesiriz.Harika bir yontem sagol bebembuyrun hatunlar
hani şu eski sevgilisinden kurtulmak isteynler
yada birinden zarar görenler
yada geçmişi unut önüne bakıp mutlu olmak isteynler :)) güzel bi çalışma daha sunuyorum size
Canımızı yakan durum ya da kişilerle olan ile görünmez savaşlar yaşamak yerine, o durum ya da kişiden özgürleşmek için bağ kesme meditasyon çalışmasını kolayca uygulayabilirsiniz.
Bir kişi ya da durum canınızı acıttığında, ona nefret ya da olumsuz hisler duyduğunuzu hissettiğiniz her an yapabileceğiniz etkili ve güçlü bir çalışmadır. Anlamalı ve kabul etmeliyiz ki hiçbirimiz, birbirimizden ayrı değiliz. “Başkası” dediğimizde bizim bir yüzümüzü, yönümüzü bize gösteren, içimizde bir duruma işaret eden aynalardan başka bir şey değil. Ne kadar hoşumuza gitmese, canımızı acıtsa da bunun onun görevi olduğunu ve bizim şifalandırılmaya ihtiyaç duyan yanımıza dikkat çektiği için teşekkürü hak ediyor. Şimdi o durum ya da kişi ile görünmez savaşlar yaşamak yerine, o durum ya da kişiden özgürleşme zamandır.
Derin bir nefes alıp, gözlerinizi kapatın.
Burnunuzdan nefes alıp, burnunuzdan yavaşça nefesinizi verin.
Bedeninizin birkaç dakika gevşemesine izin verin.
Şimdi karşınızda o kişi ya da durumu hayal edin.
Gözlerinin içine sevgiyle bakın.
Ve içinizden şunu söyleyin…
“Sevgili …., bana bu yüzümü, yanımı gösterdiğin için sana teşekkür ederim. Seninle çok güzel deneyimler paylaştık. Benim artık buna
ihtiyacım yok. Ben artık bu yükü taşımak istemiyorum. Seni ve kendimi özgür bırakıyorum. Teşekkür ederim”.
Şimdi bedenleriniz arasında eterik bir kordon hayal edin.
Bu eterik kordon ile aranızda negatif enerjiler gidip-geliyor.
Bunlar sizde negatif duygular uyandırıyor.
Şimdi sağ elinize büyük altın bir makas alın.
Ve bu aranızda ki eterik kordonu, altın makas ile kesin.
Şimdi kordonun her iki tarafının da kuruyup düştüğünü imgeleyin.
Ve yeniden o kişinin gözlerinin içine bakın.
Ona yeniden teşekkür edin ve onu sevdiğinizi söyleyin.
Onu ve kendinizi sonsuza dek serbest bıraktığınızı ifade edin.
Ona sarılın ve sonra gitmesine izin verin.
Bu çalışma oldukça etkili ve güçlü bir çalışmadır. Bir defa yapmanız tüm negatif bağları kesmeniz için yeterlidir. Böyle olduğuna inanın, böyle olduğunu bilin.
Sevgi bağları kesilen bağlar değildir. O yüzden endişeniz olmasın. Bu çalışma sadece ve sadece negatif enerjilerin gidip-geldiği, size yük olan bağları keser. Ve sizi sonsuza dek özgürleştirir. Kendinizi hiç olmadığınız kadar rahatlamış ve hafif hissedersiniz. Her türlü durum ya da kişi ile bunu çalışabilirsiniz.
Şifa olsun.
alıntıdır.
Bak bakpofu cum ilk topigine 1 haziranda yazmisim,daha o zaman Amerika imajinasyonlarimdaydi sadece.Demisim ya Rabbim en guzelini sunuyor diye,yine yapmis yapacagini en guzelini sunmus cok şükür Eş Şekur : )
Supermis canim,sadece eski sevgiliye degil sevmedigimiz kinlendigimiz her kisiye eterik bag kurariz.Bu baglari cozdukce cok rahatlar daha da ozgurlesiriz.Harika bir yontem sagol bebem
Hepsine birebir sahidim,enerjimi yukselttigim an cevrem bambaska boyuta giriyor :) Yeni enerji pesindeyim bakalim kimler cikacak karsima.Yakin zamanda sizler ciktiniz mesela,diger bir grubum vardi cok sevdigim onun ki bitti mesela frekansi.Enerjime enerji kattiniz sagolun varolun bu arada:)HERKESİN BİR FREKANSI VARDIR!
İki insan, aynı ya da birbirine yakın frekansta iseler ancak ortak bir şeylere sahip olur ya da yan yana gelebilirler.
Bunun dış görünüş, kültürel geçmiş, eğitim, deri rengi, mali durum, ülke, ilgi vs ile en ufak bir ilgisi yoktur. İki insan ancak aynı frekansa sahipse, yan yana gelir ve birlikte olurlar.
Örneğin, bir restorana girdiğinizde, belli bir masada insanların birlikte oturduğunu görürseniz, onların hepsinin yakın frekanslarda olduklarını fark edersiniz. Bu yüzden arkadaşlar yan yana gelirler. Yine bu yüzden arkadaşlar ve eşler birbirlerinden ayrılırlar.
Aralarından birinin frekansı yükselir; diğeri aynı kalırsa, ikinci kişi diğerinin hologramından düşer. Ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, diğerinin frekans aralığının dışına düştüğünden bağlantı kuramazlar. Hiç düşündünüz mü, okuldan bazı arkadaşlarınız artık arkadaşınız değildir ve onlarla hiç bir bağlantınız yoktur? Çünkü frekansınız değişmiştir ve genel anlamda onları “göremiyorsunuzdur” artık.
Bizler gerçeği, şimdiki kitlesel bilincimizin odaklandığı bir alt boyutta var olan frekans bantlarının titreşimlerinin alt frekanslarının içinde olan kolektif kitlelerin düşünce formları şekliyle algılayabiliyoruz. Yani örneğin DNA sarmallarınızın 5 tanesi aktive olmuşsa ve bilinçliliğiniz beşinci boyuttaysa düşünce formlarının 4. Boyuttaki gibi yoğun (katı) olduğunu görürsünüz.
Bu yüzden farklı insanlar, yaşamı bütünüyle birbirlerinden farklı algılarlar. Bilinç ve DNA aktivasyon düzeyi farklılıkları yüzünden… Düşünün bakalım dışarıdaki gerçekten tuhaf kombinasyon oluşturan çiftleri, asla yan yana gelmelerini hayal bile edemeyeceğiniz insanlar birliktedirler. Birliktedirler çünkü aynı frekanstadırlar.
Konuya frekans açısından bakarsanız; kendinizin de neden artık bir takım insanlarla birlikte olmadığınızı görürsünüz ve ilişki “yürümüyorsa” kendinizi kötü hissetmek zorunda kalmazsınız.
Eğer frekansları uyumlu değilse 2 kişi yan yana duramaz. Aynı şekilde eğer rezone olmadığınız bir çevrede çalışıyorsanız, orada fazla kalamazsınız. Gerçekten de o çevre ve oradaki insanlarla aynı titreşimde salınmadığınızı hissedersiniz ve sonunda sizin oradan ayrılmanızı gerektirecek bir olay vuku bulur.
Alıntı