Sevgili Juliet;
Öyle çok şey yazmak istiyorum ki sana.
Öncelikle ortak hesap konusunda haklısın. "Ev arkadaşı gibi masraflara katılalımi herkes kendi parasını harcasın." diye bir evlilik olmaz. Aynı evde, aklınla, ruhunla hatta bedeninle bir bütün olmuşken nasıl herkes parasını ayırır ki? Tabi herkesin hayat görüşü farklıdır ama ben öyle düşünüyorum. Bizim bir ortak hesabımız var eşimle. İkimizde işlem yapabilelim diye "müşterek hesap" olarak açtırdık. Yoksa benim üstüme olmuş, onun üstüne olmuş önemli değil. İkimiz de paranın hepsini oraya yollar. Otomatik ödemelerimiz, faturamız, kredi kartımız ordan ödenir. Ha bu arada birbirimizin maaş hesaplarının da şifresini biliriz. Ne yapmak gerekirse yaparız. Harçlığımızı da kim yakınsa bankamatiğe o çeker. İkimizin de bir yığın kredi kartı olmasına rağmen tek kredi kartına ek kart yaptırdık onu kullanıyoruz. Evlilik olunca artık özel harcama, ortak harcama diye birşey yok ki. Herşey ortak.
Kavga anına gelince; o kadar tanıdık ki bana. Ben yapı olarak çok sakin, anlayışlı bir insanımdır. Ta ki sinirlenene kadar. Sinirlenmem, sinirlenemem; ama,bir sinirlendim mi karşımdaki insanın canını ne yakacaksa onu bulur söylerim. Sonrası pişmanlık, hüzün, kahredici bir üzüntü. Hadi onu geçtim haklıken haksız olmak. Gerçi arkadaşların dediği gibi sen çok ağır konuşmuşsun. Ben o kadarını söylemedim eşime ama gene de benim performansım(!) da fena değildi yani.
Bir kavga anında istiyorum ki o olay çözülsün. Baktım çözülmüyor bari kavganın dibine vuralım diye olmadık laflar, olmadık sinir krizleri. Ya herro ya merro gibi.Tabi bunu sonrasında düşünebiliyorum. Kavga anında bilinçli yapmıyorum.
Ama eğitmeye çalışıyorum kendimi. Eşimle hiçbir problemimiz yokken yüzüklerimizi çıkarmaya varan birkaç kavgadan sonra silkindim. Öyle sudan sebeplerle öyle büyük tartışmalar yaşadık ki. Sonrasında her sabah şiş gözler, pişmanlıktan uyuşmuş bir kalp....
Benim eşim de senin gbidir. Ben sinirlendikçe o sakin kalır. İnadına inadına soğuk kanlıdır. Ama beni önemsemediği için değil. Umurunda olmadığı için değil. Sen nasıl onun canını yakacak sözleri bulmuşsan, o da senin canını yakacak tavrı sergiliyor. Kitap okurken anladığını mı zannediyorsun? Ama o da onun mücadele yöntemi.
Dedim ya öyle tanıdık ki. Ertesi güne bırakamaz mısın? Biliyorum bırakamazsın. O gece o kavga yapılmaz o barış ilan edilmezse delirmiş uyanırsın sabah. O yüzden uyuyan adamı da uyandırırsın, sulh yoluna gidemiyorsan, tıkandıysan "ne olurs a olsun, düzelmiyorsa bitsin" noktasına da gelirsin.
Keşke yüzyüze konuşabiliyor olsaydık.
Ama şunu söyleyeyim, yaptığımız doğru değil. Herşey anında çözülemeyebiliyor. Biraz sakin olmak ertesi günü beklemek bazen çok kurtarıcı oluyor. Üstelik biliyorum ne kadar hassas olduğunu, o can yakmak için söylediklerin önce gelip seni yakıyor.
O yüzden yapma ne olur. Sen de bu konuda kendini biraz eğitmeye çalış. Ben baya yol katettim. Umarım sen de katedersin. Kendine de eşine de evliliğine de yazık.
Şimdi yapılacak şeye gelince; sakin ol. Eminim eşinin öfkesi de geçer. Yeniden konuşursunuz. Bu sefer konuşun ama, atışmayın. Haklı çıkmak değil önemli olan. Önemli olan eşine içini dökmek. Ona açık ol, içinde kopan fırtınaları anlat. Neden o sözleri söylediğini anlat. Ağzından o söz çıktığında kendinin bile duyduğun şey karşısında şok olduğunu, kendinden korktuğunu anlat. O da sana içini döksün izin ver. Tepki verme anlamaya çalış. Kurtarın evliliğinizi. Evliliği geçtim SİZi kurtarın.
İyi haberlerini bekliyoruz.