- 8 Ağustos 2024
- 67
- 44
- 3
- 30
Merhaba herkese,
Yaklaşık 8 aydır evliyim. 2 yıldır ise eşimin ailesiyle türlü problemler yaşıyorum ve eşimle ayrılmaya karar verdim.
İlk problem, kardeşimi depremde kaybettiğim dönemde başladı. Ailem hastanede tedavi görüyordu, ben ise psikolojik olarak tamamen çökmüştüm. Sinir krizleri, panik ataklar, intihar eğilimleri yaşıyordum. Yalnız kalamıyordum. İşim gereği başka şehirde yaşamam gerekiyordu. Ailem benim yanıma gelemiyordu çünkü hastanedeydiler. Devlet memuruyum, tayin hakkım da yoktu. Bu nedenle eşimle nişanlanıp birlikte yaşamaya karar verdik.
İlk kavga kız isteme sürecinde çıktı. Eşimin babası, “30 kişi geleceğiz istemeye” dedi. Fakat bizim depremde evimiz yıkıldığı için ailem başka şehirde, hastanede kalıyordu 7-8 ay hastanede yattılar, Evimiz yoktu. O kadar kişiyi ağırlayamayacağımızı söyledik. Bunun üzerine tartışmalar başladı. Eşimin babası, “O zaman bizim memlekette salon tutup nişan yapalım” dedi. Ben de 23 yaşında kaybettiğim kardeşimin yasını tutarken, böyle bir kalabalığı ve masrafı ailemin kaldıramayacağını anlattım. Ama eşimin babası sürekli diretti. Sonunda bir şekilde ayarlandı ve 25-30 kişi gelip isteme ve nişan yaptılar. Eşim bu süreci yönetemedi.
Devamında ne konu olursa olsun benimle değil, yalnızca oğullarıyla iletişime geçtiler: davetiye, kuaför, altın… Kuaför olarak bana bir yer gönderdiler. Beğenmedim, kendim bir kuaför bulduğumu eşime söyledim. Bu sırada beni arayıp “Ne istiyorsun?” diyen bile olmadı. Her şeyi eşim üzerinden konuştular. Eşim de kuaförü beğenmediğimi söyleyince babası, “O zaman gelin + 12 kişi için kuaför ayarla” dedi. Eşim burada çıkıp, “Ben sadece gelinden sorumluyum” diyemedi. Sonuçta onların istediği kuaföre torun tombalak, kuzenleri, teyzesi, ninesi cümbür cemaat gittik. Kuaför benimle ilgilenemedi bile; saçım da makyajım da berbattı. Ama asıl mesele bu değil. Önemli olan, eşimin hiçbir şekilde süreci sahiplenmemesi.
Fotoğrafçıyı biz önceden bulup ayarlamıştık. Düğün yerine 1 saat uzaklıktaydı. Bu bile sorun oldu, “50 milyon laf” edildi. Düğünde damadın halası, “Kızım gördün mü 7 bilezik takmışlar sana, biri kelepçe kayınbaban yaptırmış” dedi. Ama sadece 6 bilezik taktılar. Bir kolye vardı ama onun da 14 ayar olduğunu sonradan öğrendik. Bir de nişandaki altınlar vardı. Ben zaten çalışan bir kadınım, iyi maaş alıyorum. Bunlara ihtiyacım yok. Ama ailem beni her zaman dürüst ve düzgün yetiştirdi. Yalanı, dolanı sevmem. Parada pulda gözüm yoktu, ailem de “Ne yaparsanız kendi oğlunuz için yaparsınız” diyerek hiçbir şey talep etmedi.
Düğün günü kayınvalidem kendi bileğine bir kelepçe takmıştı. Hatta bileğine göre değildi, kuaförde kelepçe kopçası sıkıştı, yarım saat onu aradık. Düğünden bir gün sonra eşimle yan yana otururken, eşimin annesi ve babası sadece eşimi çağırdı. Balayına giderken de eşime “çeyrekler ve yarımlar ne oldu?” diye sormuşlar. Eşim de “Ailem aldı, borçları varmış, yılbaşında verecekler” dedi. Ben de, “Altınları almaları önemli değil, sile olduğumuzu söyledim, ama ben yanındayken beni çağırmamaları, insan yerine koymamaları hoş değildi” dedim. Tartışma çıktı. Eşim yine her zamanki gibi, “Ne yapayım şimdi, oldu bitti, canlarını mı alayım?” dedi. Hiçbir tepki göstermedi.
Sonrasında yurt dışına taşınmaya karar verdik. Ben devlet okuluna kabul edildim, hiç masrafım yok. Eşim kazanamadığı için onu özel üniversiteye yazdırmaya karar verdik. 20-25 bin Euro masrafı var. O altınlar üzerinden 8 ay geçti, hâlâ haber yok. Annelerine sorunca “Kız soruyor mu altınları?” demiş. Elimizdeki para yetersiz kalınca altınları satmaya gittik. 120 gram dedikleri bilezikler 95 gram çıktı. Kolyenin 14 ayar olduğunu öğrendik.
Benim gözümde bunların hiçbiri sorun değil. Ben mehir olarak bile sadece bir çeyrek istemiş biriyim. Evimin tüm eşyalarını ben aldım. Kayınpederime mahcup olmamak için ailem ellerinden geleni yaptı. Bütün borçları da ben ödedim. Ailem kötü hissetmesin diye fazlasını yaptım. Onlar başı dik dursun istedim. Damadın ailesi sadece bir klima aldı (20 bin lira). Kayınvalidem kendi evinde kullanmadığı tencere takımını getirdi, eski bir halı, birkaç tabak… Başka hiçbir şey almadılar.
Eşim, altınlarla ilgili ailesini aradı. “Hani 120 gramdı, 95 gram çıktı?” dedi. Kayınvalidem, “Nasıl ya, biz 120 gram aldık, kâğıdı vardı, bulursam atarım” dedi. Ama tabii ki o kağıt bulunamadı. Kolye 14 ayar çıkınca kayınvalidem “Ay ben ne anlarım gramından, beğendik aldık” dedi. Ama ben ömrümde iki üç defa kuyumcuya gitmişimdir, yine de bir şey alırken ayarı ve gramı sorulur bilirim. Bir kuyumcu 25 gramlık farkla kimseyi dolandırmaz, kimse de bu kadar saf olamaz. Bence kelepçeyi bana takmaktan vazgeçtiler, kayınvalidem kendi taktı. Gözümün önünde.
Babam 55 yaşında, iki işte çalışıyor. Annemle birlikte bize 8000 Euro yardım ettiler. Eşimin ailesi ise anne-baba ve kardeşler hep çalışıyor olmalarına rağmen hep “para yok” dediler. En son 78 bin TL gönderdiler, sözde kredi çekerek. İnanmıyorum. Çünkü kayınpederim 3 ay önce emekli oldu, 600 bin lira kıdem tazminatı ve 400 bin lira maaş aldı. Eşim ailesine hiçbir şey söylemedi. Her zaman beni suçladı. “Sen kötü düşünüyorsun”, “beni ailemle düşman ediyorsun” dedi. Bugün ise üçüncü kez üstüme yürüdü. Bu kez gerçekten beni döveceğini hissettim.
Evimin eşyalarını ben aldım, kirayı ben ödedim, akşam yemeğini ben yaptım, öğle yemeğini ben hazırladım. Ailem ve ben elimizdekini onun için verdik. Evlenmeden önce aldığım arabayı bile satmayı düşündüm, onun eğitimi için. Altınları da o yüzden bir kenara koyduk. Ailem Allah bin kere razı olsun, hep arkamda oldular. Onu vefat eden kardeşimden sonra ikinci oğulları gibi gördüler.
Kayınvalidem kınada bana z3 çeyrek verdi, emaneten geri aldı. Sonrasında onları 2 çeyrek 1 gram olarak getirdi. Her şeyin hesabını yaptılar. Bazen diyorum ki acaba ben mi abartıyorum? Ama bence değil. Onlar kurnazlık yaptı, biz mülayim kaldık. Eşim, kitaplarını ben aldığım, çalış diye yalvardığım sınavdan bile geçemedi. Ama kayınvalidem üzülmesin diye herkese “yüksek puanla geçti” dedim.
Kayınvalidem bize geldiğinde kendi annemle ilgilenir gibi ilgilendim. Kuaföre götürdüm, sevinsin mutlu olsun diye. Kayınbabama ezdirmedim. Ama bilmiyorum… Çok yoruldum. Boşanmak istiyorum. Eşim bugün işten çıkmış, bana “Bir şeye ihtiyacın var mı?” bile dememiş. Geçen hafta para istediklerinde, kayınvalideme göndersin diye kredi kartımdan çekip eşime verdim. Lafını bile etmedim. Gerçekten ihtiyacı olmasa bile bir anne için “yok” denmez dedim. Ama bilmiyorum…
Tecrübeli evli arkadaşlarımın yorumlarına ihtiyacım var. Sürekli canım annemi bu mutsuz evlilik yüzünden ağlarken anlatıyorum, onu da üzüyorum. Evlat acısının üstüne bir de bu. Bu evliliği sadece eşim, deprem zamanı yanıma geldi diye sürdürdüm. Ama artık gerçekten bıktım. Evde herkes ayrı odada, konuşan yok, gülen yok, yardım yok, paylaşım yok. Dışarı çıksak bile elinde sürekli telefon, Twitter, sosyal medya… Sohbet, ilgi, sevgi yok. Böyle bir hayat yaşanmaz.
Yaklaşık 8 aydır evliyim. 2 yıldır ise eşimin ailesiyle türlü problemler yaşıyorum ve eşimle ayrılmaya karar verdim.
İlk problem, kardeşimi depremde kaybettiğim dönemde başladı. Ailem hastanede tedavi görüyordu, ben ise psikolojik olarak tamamen çökmüştüm. Sinir krizleri, panik ataklar, intihar eğilimleri yaşıyordum. Yalnız kalamıyordum. İşim gereği başka şehirde yaşamam gerekiyordu. Ailem benim yanıma gelemiyordu çünkü hastanedeydiler. Devlet memuruyum, tayin hakkım da yoktu. Bu nedenle eşimle nişanlanıp birlikte yaşamaya karar verdik.
İlk kavga kız isteme sürecinde çıktı. Eşimin babası, “30 kişi geleceğiz istemeye” dedi. Fakat bizim depremde evimiz yıkıldığı için ailem başka şehirde, hastanede kalıyordu 7-8 ay hastanede yattılar, Evimiz yoktu. O kadar kişiyi ağırlayamayacağımızı söyledik. Bunun üzerine tartışmalar başladı. Eşimin babası, “O zaman bizim memlekette salon tutup nişan yapalım” dedi. Ben de 23 yaşında kaybettiğim kardeşimin yasını tutarken, böyle bir kalabalığı ve masrafı ailemin kaldıramayacağını anlattım. Ama eşimin babası sürekli diretti. Sonunda bir şekilde ayarlandı ve 25-30 kişi gelip isteme ve nişan yaptılar. Eşim bu süreci yönetemedi.
Devamında ne konu olursa olsun benimle değil, yalnızca oğullarıyla iletişime geçtiler: davetiye, kuaför, altın… Kuaför olarak bana bir yer gönderdiler. Beğenmedim, kendim bir kuaför bulduğumu eşime söyledim. Bu sırada beni arayıp “Ne istiyorsun?” diyen bile olmadı. Her şeyi eşim üzerinden konuştular. Eşim de kuaförü beğenmediğimi söyleyince babası, “O zaman gelin + 12 kişi için kuaför ayarla” dedi. Eşim burada çıkıp, “Ben sadece gelinden sorumluyum” diyemedi. Sonuçta onların istediği kuaföre torun tombalak, kuzenleri, teyzesi, ninesi cümbür cemaat gittik. Kuaför benimle ilgilenemedi bile; saçım da makyajım da berbattı. Ama asıl mesele bu değil. Önemli olan, eşimin hiçbir şekilde süreci sahiplenmemesi.
Fotoğrafçıyı biz önceden bulup ayarlamıştık. Düğün yerine 1 saat uzaklıktaydı. Bu bile sorun oldu, “50 milyon laf” edildi. Düğünde damadın halası, “Kızım gördün mü 7 bilezik takmışlar sana, biri kelepçe kayınbaban yaptırmış” dedi. Ama sadece 6 bilezik taktılar. Bir kolye vardı ama onun da 14 ayar olduğunu sonradan öğrendik. Bir de nişandaki altınlar vardı. Ben zaten çalışan bir kadınım, iyi maaş alıyorum. Bunlara ihtiyacım yok. Ama ailem beni her zaman dürüst ve düzgün yetiştirdi. Yalanı, dolanı sevmem. Parada pulda gözüm yoktu, ailem de “Ne yaparsanız kendi oğlunuz için yaparsınız” diyerek hiçbir şey talep etmedi.
Düğün günü kayınvalidem kendi bileğine bir kelepçe takmıştı. Hatta bileğine göre değildi, kuaförde kelepçe kopçası sıkıştı, yarım saat onu aradık. Düğünden bir gün sonra eşimle yan yana otururken, eşimin annesi ve babası sadece eşimi çağırdı. Balayına giderken de eşime “çeyrekler ve yarımlar ne oldu?” diye sormuşlar. Eşim de “Ailem aldı, borçları varmış, yılbaşında verecekler” dedi. Ben de, “Altınları almaları önemli değil, sile olduğumuzu söyledim, ama ben yanındayken beni çağırmamaları, insan yerine koymamaları hoş değildi” dedim. Tartışma çıktı. Eşim yine her zamanki gibi, “Ne yapayım şimdi, oldu bitti, canlarını mı alayım?” dedi. Hiçbir tepki göstermedi.
Sonrasında yurt dışına taşınmaya karar verdik. Ben devlet okuluna kabul edildim, hiç masrafım yok. Eşim kazanamadığı için onu özel üniversiteye yazdırmaya karar verdik. 20-25 bin Euro masrafı var. O altınlar üzerinden 8 ay geçti, hâlâ haber yok. Annelerine sorunca “Kız soruyor mu altınları?” demiş. Elimizdeki para yetersiz kalınca altınları satmaya gittik. 120 gram dedikleri bilezikler 95 gram çıktı. Kolyenin 14 ayar olduğunu öğrendik.
Benim gözümde bunların hiçbiri sorun değil. Ben mehir olarak bile sadece bir çeyrek istemiş biriyim. Evimin tüm eşyalarını ben aldım. Kayınpederime mahcup olmamak için ailem ellerinden geleni yaptı. Bütün borçları da ben ödedim. Ailem kötü hissetmesin diye fazlasını yaptım. Onlar başı dik dursun istedim. Damadın ailesi sadece bir klima aldı (20 bin lira). Kayınvalidem kendi evinde kullanmadığı tencere takımını getirdi, eski bir halı, birkaç tabak… Başka hiçbir şey almadılar.
Eşim, altınlarla ilgili ailesini aradı. “Hani 120 gramdı, 95 gram çıktı?” dedi. Kayınvalidem, “Nasıl ya, biz 120 gram aldık, kâğıdı vardı, bulursam atarım” dedi. Ama tabii ki o kağıt bulunamadı. Kolye 14 ayar çıkınca kayınvalidem “Ay ben ne anlarım gramından, beğendik aldık” dedi. Ama ben ömrümde iki üç defa kuyumcuya gitmişimdir, yine de bir şey alırken ayarı ve gramı sorulur bilirim. Bir kuyumcu 25 gramlık farkla kimseyi dolandırmaz, kimse de bu kadar saf olamaz. Bence kelepçeyi bana takmaktan vazgeçtiler, kayınvalidem kendi taktı. Gözümün önünde.
Babam 55 yaşında, iki işte çalışıyor. Annemle birlikte bize 8000 Euro yardım ettiler. Eşimin ailesi ise anne-baba ve kardeşler hep çalışıyor olmalarına rağmen hep “para yok” dediler. En son 78 bin TL gönderdiler, sözde kredi çekerek. İnanmıyorum. Çünkü kayınpederim 3 ay önce emekli oldu, 600 bin lira kıdem tazminatı ve 400 bin lira maaş aldı. Eşim ailesine hiçbir şey söylemedi. Her zaman beni suçladı. “Sen kötü düşünüyorsun”, “beni ailemle düşman ediyorsun” dedi. Bugün ise üçüncü kez üstüme yürüdü. Bu kez gerçekten beni döveceğini hissettim.
Evimin eşyalarını ben aldım, kirayı ben ödedim, akşam yemeğini ben yaptım, öğle yemeğini ben hazırladım. Ailem ve ben elimizdekini onun için verdik. Evlenmeden önce aldığım arabayı bile satmayı düşündüm, onun eğitimi için. Altınları da o yüzden bir kenara koyduk. Ailem Allah bin kere razı olsun, hep arkamda oldular. Onu vefat eden kardeşimden sonra ikinci oğulları gibi gördüler.
Kayınvalidem kınada bana z3 çeyrek verdi, emaneten geri aldı. Sonrasında onları 2 çeyrek 1 gram olarak getirdi. Her şeyin hesabını yaptılar. Bazen diyorum ki acaba ben mi abartıyorum? Ama bence değil. Onlar kurnazlık yaptı, biz mülayim kaldık. Eşim, kitaplarını ben aldığım, çalış diye yalvardığım sınavdan bile geçemedi. Ama kayınvalidem üzülmesin diye herkese “yüksek puanla geçti” dedim.
Kayınvalidem bize geldiğinde kendi annemle ilgilenir gibi ilgilendim. Kuaföre götürdüm, sevinsin mutlu olsun diye. Kayınbabama ezdirmedim. Ama bilmiyorum… Çok yoruldum. Boşanmak istiyorum. Eşim bugün işten çıkmış, bana “Bir şeye ihtiyacın var mı?” bile dememiş. Geçen hafta para istediklerinde, kayınvalideme göndersin diye kredi kartımdan çekip eşime verdim. Lafını bile etmedim. Gerçekten ihtiyacı olmasa bile bir anne için “yok” denmez dedim. Ama bilmiyorum…
Tecrübeli evli arkadaşlarımın yorumlarına ihtiyacım var. Sürekli canım annemi bu mutsuz evlilik yüzünden ağlarken anlatıyorum, onu da üzüyorum. Evlat acısının üstüne bir de bu. Bu evliliği sadece eşim, deprem zamanı yanıma geldi diye sürdürdüm. Ama artık gerçekten bıktım. Evde herkes ayrı odada, konuşan yok, gülen yok, yardım yok, paylaşım yok. Dışarı çıksak bile elinde sürekli telefon, Twitter, sosyal medya… Sohbet, ilgi, sevgi yok. Böyle bir hayat yaşanmaz.