- 24 Eylül 2010
- 6.314
- 20.715
- 873
Suçluluk psikolojisi olabilir ruh haline göre dedikleri yaptıkları değişiyor. Yani söylüyor söylüyor özür dilemiyor "hani ben böyleydim bana şöyle demiştin" diye sorsam hiç böyle bir şey olmamış gibi inkar halinde ve konuşmaktan kaçıyor bu kaçış ise bütün her şeyin dağlar gibi kalbime birikmesine sebep oluyor ve aşamıyorum. Haklısınız sevgi dilimiz tamamen farklı, yabancı dili konuşup anlaşmaya çalışıyoruz birbirimizleBen asıl sorunu anlamadım bu adam kusura bakma rahatlığında sizi seven adammi evi nok götürüyor diyen aynı adammi iş battığı için çalışmadığı için depresyonda kendine acimakla meşgul olabilirmi ?Aslında beraber duyguları açmak konusunda terapi mi alsanız ikiniz
1 yıllık evliyim neredeyse aynı şeyleri yaşıyorum günlerdir ağlaya ağlaya çocuğumu emziriyorum içinden çıkamıyorum artık bugün yemek bile yiyemedim iş yapmak için ama bir eline sağlık lafını duymadım ne desen ne yapsan boş bunlar için sonra sen bana neden sarılmadın diye soruyor bir de sinir krizi geçiresim geliyor Allah bizlere sabır versin sizi bilmem ama ben yakında ayrılırım o derecedeyimMerhaba hanımlar,
İçimi dökmek için yazıyorum çünkü artık dayanacak gücüm kalmadı. Eşimle ilgili her şeyi burada tek tek dökeyim, belki bilen, yaşayan birileri çıkar da ne yapacağımı öğrenirim. Çok uzun, çok içten olacak — çünkü hepsi gerçek ve hepsi benim.
Öncelikle en büyük derdimiz görünmemek. Yaptığım şeyleri görmüyor, fark etmiyor, değer vermiyor. Çocuğumla ilgileniyorum, ev işi, işim derken koşturuyorum; kendisi sürekli telefonda. İş yapılacak kaçıyor. Ben çocuğun peşinden koşup işimi yapmaya çalışırken o arkasını dönüp uyuyor. Akşam olunca ise bütün gün her şeyi ben yapmamışım gibi benden adım bekliyor: “Gel” diyor, “sarıl” diyor. Bir kere peşimden gelmez, hiçbir çaba göstermez; iki buçuk yaşındaki çocuğun peşinden koşmam, nazlatmam yetmiyor; bir de ben onun peşinden koşuyorum. Bu adaletsizlik boğuyor.
Geçenlerde hasta oldu. Bulaşık makinesini dolduruyorum, o “yapamıyorum, kusura bakma” diyor. İçimden “iyiyken de yapmıyorsun” demek geçiyor ama hasta olan adama bunu söyleyemiyorum. Sonra şaka yollu “bir dahaki sefere yaparsın" diyorum, ama anlamıyor. Normalde “canım istemedi yapmadım, kusura bakma” dese belki kabul ederdim; ya da “sen yapınca daha güzel oluyor, eline sağlık” dese, o an için bile olsa görülmüş hissederdim. Ama o, yapılan işi de yapanı da görmezden geliyor.
Birlikte vakit geçirmek istediğim zamanlar var; çocuk odasında oynuyoruz, çağırıyorum “gel oturalım” diyorum, o “haberlere bakacaktım” diyor. "Çay içecektim" diyor. Sanki tek keyif kendisinde varmış gibi.. Doldum, konuşmak istiyorum; konu açıyorum ama devamı yok, gelip beraber olmayı da tercih etmiyor. Rüyamda seni gördüm dediğimde aynı duvarla karşılaşıyorum: “Bi şey demeyecek misin?” diyorum, “aklımda bir şey vardı” diye geçiştiriyor. O anlarda sanki duvarın arkasına konuşuyormuşum gibi hissediyorum.
Bana laf sokuyor; mesela “ev düzensiz, b.k götürüyor” diyor. Ben cevap vermek istediğimde hemen “konuyu uzatıyorsun, sana Bir şey denmiyor” gibi bir savunma geliyor. Yani bir an önce konuyu kapatmak istiyor; ben de neye hata yaptığımı anlamıyorum. Hatalı olan ben miyim yoksa söyleyemediğim hislerim mi bilemiyorum. Bu belirsizlik beni yıpratıyor.
Gülmesi, mutlu olması için bir şey yapsam bile “ne gerek vardı, gerek yoktu” diyerek işi küçümsüyor. Ben elimden geleni yapıp heveslenince karşılık alamayınca, “yapmayayım” diyip geri çekiliyorum; ama içimden geliyor yine. Yine hevesleniyorum, yine kırılıyorum. Artık o kadar sıkıldım ki hevesim kalmadı; ama aynı zamanda çocuk için, kendim için hala bir şeyler yapma isteğim var — bu ikisi arasında eziliyorum.
Bazen düşünüyorum: Evli olmak böyle mi olmalı? Eşim evde ama yok gibi, yanında biri var ama yalnız hissediyorum. Küçük jestler, teşekkür, “senin sayende oldu” gibi basit sözler bile yeterli olurdu; ama o bunu görmüyor, söylemiyor. Gece benden adım beklemesi, gündüz benim tüm yükü çekip o uyurken akşam “gel” demesi çok haksızca.
Bütün bunları kendisiyle konuşmayı deniyorum kaçıyor. Anlaşılmama hissi, kendisini savunmaya başlamasıyla kavgaya dönüşen halimiz bu kısır döngü beni patik atak hastası yaptı. Gerçekten beni dövmediği için, kahvelerde dolaşmadığı ve kumar alışkanlığı olmadığı için bütün bunlardan şikayet edemez miyim? Ben yalnızca konuşunca bir umut yeşeriyor içimde yaşama isteğini bu umuda bağlayıp devam ediyorum. Kavgaya dönüşmesiyle pişman oluyorum çünkü nefes alacak halim kalmıyor gerçekten.
Merak ettiğim şey gerçekten ben mi abartıyorum, olmahacsk şeyleri büyütüyor muyum bilmiyorum artık...
Yardımınıza, tecrübelerinize ihtiyacım var, lafınızı esirgemeyin lütfen. Nasıl ayakta kaldınız? Sınırı nasıl çizdiniz? Konuşurken ne dediniz ki anlattığınızla yetinmeyip gerçekten değişim gördünüz? Varsa alınan somut adımlar, duygularımı hafifletecek tavsiyeler — hepsi çok değerli. Onu ve fikirlerini önemsemeden hayatıma devam edebilir miyim?
Teşekkür ederim, okuyup vaki
t ayırdığınız için.
Hayır, siz abartmiyorsunuz. Eşiniz büyük ihtimalle bunları kendisine söylediğiniz zaman; "ben isten eve gidip gelen bir insanım, sadakatsizlik yapmıyorum, başkalarının kocası karilarina değer mi veriyor, nerde oldukları belli değil" gibi seyler söyleyip sizi manipüle etmeye çalışacak. Ancak böyle devam ederse bu evlilik biter. Nereden mi biliyorum, kendimden.Merhaba hanımlar,
İçimi dökmek için yazıyorum çünkü artık dayanacak gücüm kalmadı. Eşimle ilgili her şeyi burada tek tek dökeyim, belki bilen, yaşayan birileri çıkar da ne yapacağımı öğrenirim. Çok uzun, çok içten olacak — çünkü hepsi gerçek ve hepsi benim.
Öncelikle en büyük derdimiz görünmemek. Yaptığım şeyleri görmüyor, fark etmiyor, değer vermiyor. Çocuğumla ilgileniyorum, ev işi, işim derken koşturuyorum; kendisi sürekli telefonda. İş yapılacak kaçıyor. Ben çocuğun peşinden koşup işimi yapmaya çalışırken o arkasını dönüp uyuyor. Akşam olunca ise bütün gün her şeyi ben yapmamışım gibi benden adım bekliyor: “Gel” diyor, “sarıl” diyor. Bir kere peşimden gelmez, hiçbir çaba göstermez; iki buçuk yaşındaki çocuğun peşinden koşmam, nazlatmam yetmiyor; bir de ben onun peşinden koşuyorum. Bu adaletsizlik boğuyor.
Geçenlerde hasta oldu. Bulaşık makinesini dolduruyorum, o “yapamıyorum, kusura bakma” diyor. İçimden “iyiyken de yapmıyorsun” demek geçiyor ama hasta olan adama bunu söyleyemiyorum. Sonra şaka yollu “bir dahaki sefere yaparsın" diyorum, ama anlamıyor. Normalde “canım istemedi yapmadım, kusura bakma” dese belki kabul ederdim; ya da “sen yapınca daha güzel oluyor, eline sağlık” dese, o an için bile olsa görülmüş hissederdim. Ama o, yapılan işi de yapanı da görmezden geliyor.
Birlikte vakit geçirmek istediğim zamanlar var; çocuk odasında oynuyoruz, çağırıyorum “gel oturalım” diyorum, o “haberlere bakacaktım” diyor. "Çay içecektim" diyor. Sanki tek keyif kendisinde varmış gibi.. Doldum, konuşmak istiyorum; konu açıyorum ama devamı yok, gelip beraber olmayı da tercih etmiyor. Rüyamda seni gördüm dediğimde aynı duvarla karşılaşıyorum: “Bi şey demeyecek misin?” diyorum, “aklımda bir şey vardı” diye geçiştiriyor. O anlarda sanki duvarın arkasına konuşuyormuşum gibi hissediyorum.
Bana laf sokuyor; mesela “ev düzensiz, b.k götürüyor” diyor. Ben cevap vermek istediğimde hemen “konuyu uzatıyorsun, sana Bir şey denmiyor” gibi bir savunma geliyor. Yani bir an önce konuyu kapatmak istiyor; ben de neye hata yaptığımı anlamıyorum. Hatalı olan ben miyim yoksa söyleyemediğim hislerim mi bilemiyorum. Bu belirsizlik beni yıpratıyor.
Gülmesi, mutlu olması için bir şey yapsam bile “ne gerek vardı, gerek yoktu” diyerek işi küçümsüyor. Ben elimden geleni yapıp heveslenince karşılık alamayınca, “yapmayayım” diyip geri çekiliyorum; ama içimden geliyor yine. Yine hevesleniyorum, yine kırılıyorum. Artık o kadar sıkıldım ki hevesim kalmadı; ama aynı zamanda çocuk için, kendim için hala bir şeyler yapma isteğim var — bu ikisi arasında eziliyorum.
Bazen düşünüyorum: Evli olmak böyle mi olmalı? Eşim evde ama yok gibi, yanında biri var ama yalnız hissediyorum. Küçük jestler, teşekkür, “senin sayende oldu” gibi basit sözler bile yeterli olurdu; ama o bunu görmüyor, söylemiyor. Gece benden adım beklemesi, gündüz benim tüm yükü çekip o uyurken akşam “gel” demesi çok haksızca.
Bütün bunları kendisiyle konuşmayı deniyorum kaçıyor. Anlaşılmama hissi, kendisini savunmaya başlamasıyla kavgaya dönüşen halimiz bu kısır döngü beni patik atak hastası yaptı. Gerçekten beni dövmediği için, kahvelerde dolaşmadığı ve kumar alışkanlığı olmadığı için bütün bunlardan şikayet edemez miyim? Ben yalnızca konuşunca bir umut yeşeriyor içimde yaşama isteğini bu umuda bağlayıp devam ediyorum. Kavgaya dönüşmesiyle pişman oluyorum çünkü nefes alacak halim kalmıyor gerçekten.
Merak ettiğim şey gerçekten ben mi abartıyorum, olmahacsk şeyleri büyütüyor muyum bilmiyorum artık...
Yardımınıza, tecrübelerinize ihtiyacım var, lafınızı esirgemeyin lütfen. Nasıl ayakta kaldınız? Sınırı nasıl çizdiniz? Konuşurken ne dediniz ki anlattığınızla yetinmeyip gerçekten değişim gördünüz? Varsa alınan somut adımlar, duygularımı hafifletecek tavsiyeler — hepsi çok değerli. Onu ve fikirlerini önemsemeden hayatıma devam edebilir miyim?
Teşekkür ederim, okuyup vaki
t ayırdığınız için.
Niye şu işi yap demiyorsunuz ,erkeklerin yüzde doksanı hadi yap demeyince yapmaz.Kalan kısmın da pek erkeklikle alakası yok ,ondan yapıyor..Görev verin ,yapsın.O anlasın diye beklerseniz ömür tükenir.Merhaba hanımlar,
İçimi dökmek için yazıyorum çünkü artık dayanacak gücüm kalmadı. Eşimle ilgili her şeyi burada tek tek dökeyim, belki bilen, yaşayan birileri çıkar da ne yapacağımı öğrenirim. Çok uzun, çok içten olacak — çünkü hepsi gerçek ve hepsi benim.
Öncelikle en büyük derdimiz görünmemek. Yaptığım şeyleri görmüyor, fark etmiyor, değer vermiyor. Çocuğumla ilgileniyorum, ev işi, işim derken koşturuyorum; kendisi sürekli telefonda. İş yapılacak kaçıyor. Ben çocuğun peşinden koşup işimi yapmaya çalışırken o arkasını dönüp uyuyor. Akşam olunca ise bütün gün her şeyi ben yapmamışım gibi benden adım bekliyor: “Gel” diyor, “sarıl” diyor. Bir kere peşimden gelmez, hiçbir çaba göstermez; iki buçuk yaşındaki çocuğun peşinden koşmam, nazlatmam yetmiyor; bir de ben onun peşinden koşuyorum. Bu adaletsizlik boğuyor.
Geçenlerde hasta oldu. Bulaşık makinesini dolduruyorum, o “yapamıyorum, kusura bakma” diyor. İçimden “iyiyken de yapmıyorsun” demek geçiyor ama hasta olan adama bunu söyleyemiyorum. Sonra şaka yollu “bir dahaki sefere yaparsın" diyorum, ama anlamıyor. Normalde “canım istemedi yapmadım, kusura bakma” dese belki kabul ederdim; ya da “sen yapınca daha güzel oluyor, eline sağlık” dese, o an için bile olsa görülmüş hissederdim. Ama o, yapılan işi de yapanı da görmezden geliyor.
Birlikte vakit geçirmek istediğim zamanlar var; çocuk odasında oynuyoruz, çağırıyorum “gel oturalım” diyorum, o “haberlere bakacaktım” diyor. "Çay içecektim" diyor. Sanki tek keyif kendisinde varmış gibi.. Doldum, konuşmak istiyorum; konu açıyorum ama devamı yok, gelip beraber olmayı da tercih etmiyor. Rüyamda seni gördüm dediğimde aynı duvarla karşılaşıyorum: “Bi şey demeyecek misin?” diyorum, “aklımda bir şey vardı” diye geçiştiriyor. O anlarda sanki duvarın arkasına konuşuyormuşum gibi hissediyorum.
Bana laf sokuyor; mesela “ev düzensiz, b.k götürüyor” diyor. Ben cevap vermek istediğimde hemen “konuyu uzatıyorsun, sana Bir şey denmiyor” gibi bir savunma geliyor. Yani bir an önce konuyu kapatmak istiyor; ben de neye hata yaptığımı anlamıyorum. Hatalı olan ben miyim yoksa söyleyemediğim hislerim mi bilemiyorum. Bu belirsizlik beni yıpratıyor.
Gülmesi, mutlu olması için bir şey yapsam bile “ne gerek vardı, gerek yoktu” diyerek işi küçümsüyor. Ben elimden geleni yapıp heveslenince karşılık alamayınca, “yapmayayım” diyip geri çekiliyorum; ama içimden geliyor yine. Yine hevesleniyorum, yine kırılıyorum. Artık o kadar sıkıldım ki hevesim kalmadı; ama aynı zamanda çocuk için, kendim için hala bir şeyler yapma isteğim var — bu ikisi arasında eziliyorum.
Bazen düşünüyorum: Evli olmak böyle mi olmalı? Eşim evde ama yok gibi, yanında biri var ama yalnız hissediyorum. Küçük jestler, teşekkür, “senin sayende oldu” gibi basit sözler bile yeterli olurdu; ama o bunu görmüyor, söylemiyor. Gece benden adım beklemesi, gündüz benim tüm yükü çekip o uyurken akşam “gel” demesi çok haksızca.
Bütün bunları kendisiyle konuşmayı deniyorum kaçıyor. Anlaşılmama hissi, kendisini savunmaya başlamasıyla kavgaya dönüşen halimiz bu kısır döngü beni patik atak hastası yaptı. Gerçekten beni dövmediği için, kahvelerde dolaşmadığı ve kumar alışkanlığı olmadığı için bütün bunlardan şikayet edemez miyim? Ben yalnızca konuşunca bir umut yeşeriyor içimde yaşama isteğini bu umuda bağlayıp devam ediyorum. Kavgaya dönüşmesiyle pişman oluyorum çünkü nefes alacak halim kalmıyor gerçekten.
Merak ettiğim şey gerçekten ben mi abartıyorum, olmahacsk şeyleri büyütüyor muyum bilmiyorum artık...
Yardımınıza, tecrübelerinize ihtiyacım var, lafınızı esirgemeyin lütfen. Nasıl ayakta kaldınız? Sınırı nasıl çizdiniz? Konuşurken ne dediniz ki anlattığınızla yetinmeyip gerçekten değişim gördünüz? Varsa alınan somut adımlar, duygularımı hafifletecek tavsiyeler — hepsi çok değerli. Onu ve fikirlerini önemsemeden hayatıma devam edebilir miyim?
Teşekkür ederim, okuyup vaki
t ayırdığınız için.
Bebeğin küçük olduğu zamanlar gerçekten en zoru. Allah kolaylık versin kalbinize güç versin inşallah. Daha sonra o size arkadaşlık yapacak tatlı küçük iş ortağınız olacak1 yıllık evliyim neredeyse aynı şeyleri yaşıyorum günlerdir ağlaya ağlaya çocuğumu emziriyorum içinden çıkamıyorum artık bugün yemek bile yiyemedim iş yapmak için ama bir eline sağlık lafını duymadım ne desen ne yapsan boş bunlar için sonra sen bana neden sarılmadın diye soruyor bir de sinir krizi geçiresim geliyor Allah bizlere sabır versin sizi bilmem ama ben yakında ayrılırım o derecedeyim
Kadinlar sevgi ve ilgiye muhtac insanlardir bu ikisi olmazsa kadinin içinde de zamanla birseyler eriyip bitiyor esinizi cozemedim ama cok bencil ve disil enerjisi yüksek biri gibi geldiMerhaba hanımlar,
İçimi dökmek için yazıyorum çünkü artık dayanacak gücüm kalmadı. Eşimle ilgili her şeyi burada tek tek dökeyim, belki bilen, yaşayan birileri çıkar da ne yapacağımı öğrenirim. Çok uzun, çok içten olacak — çünkü hepsi gerçek ve hepsi benim.
Öncelikle en büyük derdimiz görünmemek. Yaptığım şeyleri görmüyor, fark etmiyor, değer vermiyor. Çocuğumla ilgileniyorum, ev işi, işim derken koşturuyorum; kendisi sürekli telefonda. İş yapılacak kaçıyor. Ben çocuğun peşinden koşup işimi yapmaya çalışırken o arkasını dönüp uyuyor. Akşam olunca ise bütün gün her şeyi ben yapmamışım gibi benden adım bekliyor: “Gel” diyor, “sarıl” diyor. Bir kere peşimden gelmez, hiçbir çaba göstermez; iki buçuk yaşındaki çocuğun peşinden koşmam, nazlatmam yetmiyor; bir de ben onun peşinden koşuyorum. Bu adaletsizlik boğuyor.
Geçenlerde hasta oldu. Bulaşık makinesini dolduruyorum, o “yapamıyorum, kusura bakma” diyor. İçimden “iyiyken de yapmıyorsun” demek geçiyor ama hasta olan adama bunu söyleyemiyorum. Sonra şaka yollu “bir dahaki sefere yaparsın" diyorum, ama anlamıyor. Normalde “canım istemedi yapmadım, kusura bakma” dese belki kabul ederdim; ya da “sen yapınca daha güzel oluyor, eline sağlık” dese, o an için bile olsa görülmüş hissederdim. Ama o, yapılan işi de yapanı da görmezden geliyor.
Birlikte vakit geçirmek istediğim zamanlar var; çocuk odasında oynuyoruz, çağırıyorum “gel oturalım” diyorum, o “haberlere bakacaktım” diyor. "Çay içecektim" diyor. Sanki tek keyif kendisinde varmış gibi.. Doldum, konuşmak istiyorum; konu açıyorum ama devamı yok, gelip beraber olmayı da tercih etmiyor. Rüyamda seni gördüm dediğimde aynı duvarla karşılaşıyorum: “Bi şey demeyecek misin?” diyorum, “aklımda bir şey vardı” diye geçiştiriyor. O anlarda sanki duvarın arkasına konuşuyormuşum gibi hissediyorum.
Bana laf sokuyor; mesela “ev düzensiz, b.k götürüyor” diyor. Ben cevap vermek istediğimde hemen “konuyu uzatıyorsun, sana Bir şey denmiyor” gibi bir savunma geliyor. Yani bir an önce konuyu kapatmak istiyor; ben de neye hata yaptığımı anlamıyorum. Hatalı olan ben miyim yoksa söyleyemediğim hislerim mi bilemiyorum. Bu belirsizlik beni yıpratıyor.
Gülmesi, mutlu olması için bir şey yapsam bile “ne gerek vardı, gerek yoktu” diyerek işi küçümsüyor. Ben elimden geleni yapıp heveslenince karşılık alamayınca, “yapmayayım” diyip geri çekiliyorum; ama içimden geliyor yine. Yine hevesleniyorum, yine kırılıyorum. Artık o kadar sıkıldım ki hevesim kalmadı; ama aynı zamanda çocuk için, kendim için hala bir şeyler yapma isteğim var — bu ikisi arasında eziliyorum.
Bazen düşünüyorum: Evli olmak böyle mi olmalı? Eşim evde ama yok gibi, yanında biri var ama yalnız hissediyorum. Küçük jestler, teşekkür, “senin sayende oldu” gibi basit sözler bile yeterli olurdu; ama o bunu görmüyor, söylemiyor. Gece benden adım beklemesi, gündüz benim tüm yükü çekip o uyurken akşam “gel” demesi çok haksızca.
Bütün bunları kendisiyle konuşmayı deniyorum kaçıyor. Anlaşılmama hissi, kendisini savunmaya başlamasıyla kavgaya dönüşen halimiz bu kısır döngü beni patik atak hastası yaptı. Gerçekten beni dövmediği için, kahvelerde dolaşmadığı ve kumar alışkanlığı olmadığı için bütün bunlardan şikayet edemez miyim? Ben yalnızca konuşunca bir umut yeşeriyor içimde yaşama isteğini bu umuda bağlayıp devam ediyorum. Kavgaya dönüşmesiyle pişman oluyorum çünkü nefes alacak halim kalmıyor gerçekten.
Merak ettiğim şey gerçekten ben mi abartıyorum, olmahacsk şeyleri büyütüyor muyum bilmiyorum artık...
Yardımınıza, tecrübelerinize ihtiyacım var, lafınızı esirgemeyin lütfen. Nasıl ayakta kaldınız? Sınırı nasıl çizdiniz? Konuşurken ne dediniz ki anlattığınızla yetinmeyip gerçekten değişim gördünüz? Varsa alınan somut adımlar, duygularımı hafifletecek tavsiyeler — hepsi çok değerli. Onu ve fikirlerini önemsemeden hayatıma devam edebilir miyim?
Teşekkür ederim, okuyup vaki
t ayırdığınız için.
Ne güzel yolunu bulmuşsunuzbelki bu yüzden linçlenirim ama ben yapabileceğim şeyleri de yapamayacakmış gibi davranıyorum. sen yapar mısın? ben yapamıyorum diyorum mesela. bi erkeklik gururu da kabarıyor böyle olunca. “sen varsın diye gerek duymadım, sen yaparsın diye” diyorum mesela neden ekmek almadın diye sorunca
o gün cocukla ilgilenecek enerjim yoksa, gece hiç uyuyamadım biraz sen ilgilenir misin çocukla ben uzanayım diyorum. ya da cocuk çok huysuz sen mutfağı toplasan olur mu?
evet sanki sürekli ilgi, zaman dileniyor gibi oluyor ama iki tarafı da yormadan başka çözüm bulamadım ben. bu şekilde yaklaşımım yüzünden mesela esim kendini dünyanın en iyi erkeği sanıyorama benim için sorun değil.
kavga etmeden, “sen bütün gece uyudun, ben uykusuzum!” ya da “ben sabahın köründe kalkıp evi topladım sen öğlene kadar uyudun” tartışması veya kıyasına girmeden işleri halledebiliyor hatta açık konuşmak gerekirse işlerin %70ini eşime hallettiriyorum.
ama su da var kendi yaptığımı da abartırım. gece çocuk 2 kez uyandıysa ben 4 kez uyandı derim. evi topladıktan sonra bi “ayy çok yoruldum” çekerimböylece bana da beklediğim takdiri veriyor. mesela ben yemek yaparken bebekle gelip “bak anne ne kadar çok çalışıyor bizim için” diyor. o an dünyalar benim oluyor zaten bazen beni yorgun gördüğünde “nasıl ödeyeceğiz hakkını hayatım” diyor tamam diyorum bütün gün çalışırım bu gazla
yani lafın kısası biraz taktik yapmak gerekiyor. erkekler alenen gözlerinin önünde dahi olsa görmezden gelmeyi çok iyi biliyor. o yüzden onların rahatını eleştirmeden, “sen bi b*k yapmıyorsun ki” kıyasına girmeden iş kitleyeceğiz tatlı tatlı
“ama aşkım ben nasıl gideyim markete evde bir sürü iş var.. he madem gidiyorsun bebeği de al git çocuk da hava alsın”
Kendisi hep yorgun hep hasta hep bir şey ben de anlamadım ki uğraşma etme diyor ama ben kendisi gibi görmezden gelemiyorum çocuk ne yiyecek ne giyecek. Yemek yok desem b.k mu yicez der evde bişey kaybetsem önce içine atar diyelim ikinciye nefretini kusar. Hiç bir şey dememeye çalışır ama biriktirip en kırıcı haliyle yüzüme vurur kırılmaktan yoruldum. Ev işi bunların yanında hiçbir şey.Gereksiz fedakarlik yapip onun gormesini kendini duzeltmesini bekliyorsunuz ama bos caba sadece kendiniz ve cocugunuzla ilgilenin cagirdiginda dinleniyorum kitap okuyorum isim var diyin aksam cocukla oyun oynasin yada su isi yap diceksiniz yapicak baska turlu hep siz ugrasirsiniz
Öyle gerçekten aşırı nazlı titiz ve pimpirikli. Canı da kıymetliKadinlar sevgi ve ilgiye muhtac insanlardir bu ikisi olmazsa kadinin içinde de zamanla birseyler eriyip bitiyor esinizi cozemedim ama cok bencil ve disil enerjisi yüksek biri gibi geldi
Biz bu devirde zaten pehlivan olduk prenses erkekler yüzündenÖyle gerçekten aşırı nazlı titiz ve pimpirikli. Canı da kıymetlisevgi ilgi istesem uğraşamam seni pohpohlayamam der sürekli seni mi övecez iyi alışmışın babanın prensesi olmaya der konuşmak istiyorum diyorum git babanla konuş der vallahi prenseslikten düştüğümüz yere bak.
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?