Evlilik ve çocuk fikrine karşı uzaklık

Direkt konuya gireceğim. 29 yaşındayım ve 2 senelik güzel giden bir ilişkim var. Evliliği 1 sene daha istemiyorum çünkü 1, 1 buçuk sene sonra atanma durumum var ve 1 sene daha erkek arkadaşımla vakit geçirip onu tanımak istiyorum, çünkü çok uzun süre uzak mesafedeydik. Erkek arkadaşımla evlilik hakkında konuştuğumuzda kesinlikle çocuk istemediğimden bahsediyorum ve o da onaylıyor ama sanki o benim gibi değil gibi, daha çekimser bu konuda. Acaba daha geleneksel bir kadınla daha mı mutlu olur diye zaman zaman düşünüp üzülüyorum onun için.

Ama asıl sorun ben kendimi topluma ait normal bir insan gibi hissetmiyorum bunun yüzünden. Çünkü ben ne zaman çevreme çocuk istemediğimden bahsetsem(çocukluğumdan beri aynı şeyi söylüyorum) bana çok farklı hissettirdiler, çevremde 23-24 yaşında çocuk derdine düşen kadınları görünce hep şok oldum ve neden bu kadar erken istediklerini idrak edemedim, bana o kadar uzak ki bu duygular.

İşin üzücü tarafı ben evliliği de bu yüzden ertelediğimi fark ettim, yani bu bende çocuk istemeyen duygular her neyse, evlilikten kaçan tarafın kaynağı da aynı. Evlilik fikrinden de zaman zaman midem bulanıyor çünkü. Biriyle her gün aynı yatakta kalkmak, eş ailesinin akrabalarıyla uğraşmak, sorumluluklarımın iki katına çıkması falan. Durduk yere sorumluluklarım neden iki katına çıksın, dertsiz başıma dert alayım diyorum çünkü aile evinde keyfim o kadar yerinde ki, tüm maaşım bana kalıyor istediğim gibi yiyorum, içiyorum, akşam istediğim saatte yatıyorum.

Ben neden toplumun bir parçası olamıyorum ve uyumsuz hissediyorum. Herkes evlenmek ve çocuk sahibi olmak zorunda değilse neden bunları yapmayan sadece arada tek tük çıkıyor. Bir aile dostu beni ve kız kardeşimi her gördüğünde Allah karşınıza hayırlı bir kısmet çıkarsın diyor iyi de dilber ay'ın da dediği gibi zorunda mıyız. Yani bu bir zorunluluk mu.

Sormak istediğim; herkes robot gibi evlenip zamanı gelince muhakkak üremek zorunda mı yahu? Bunun herkesçe özellikle de kadınlar tarafından sorgulanmadan yapılma sebebi içgüdüler mi? Öyleyse benim içgüdü ve hormonlarımda bir sıkıntı olabilir mi? Çünkü son zamanlarda bunu da düşünmeye başladım. Şimdiden teşekkürler
O durum benim de çok garibime gidiyor.her insanın istekleri, hayattan beklentileri farklıdır diye düşünüyorum ama bu kadar çok insanın aynı hayat tarzını benimsemesi bana da cok garip geliyor.hatta daha genç yaşlarda ben hayatta evlenmem, çocuk yapmam diye büyük büyük laflar ediyordum ama şimdi 3 çocuğum var, şimdi ikizlere hamileyim, en az 5 sene çocuk istemiyordum şimdi ilk aydan hamileyim tarzı sevine sevine anlatan kişiler de çok var.benim başıma hiç öyle şeyler gelmedi.ne kendimi bir anda evli buldum ne de bir anda kucağımda çocuk buldum.hayat görüşü bu kadar ince bir çizgiye bağlı değil bana kalırsa.ama durum bu yani.
 
Son düzenleme:
Aynı bu şekilde düşünen bir erkekle görüşmeye başladım yakın zamanda. Dün bunun tartışmasını yaşadım. Bana sonucunda evlilik olmayacak, çocuklardan nefret ediyorum dedi. Bir kaç sefer görüşmüştük. Duygularından bahsetti. İyi ki tanıdım seni, sevdim seni diyor. Asker kendisi. Hatta önümüzdeki ay 6 aylığına ülke dışı göreve gidecek. Bana en başta oraya giderken kafamda ilişkiyle gitmek istemiyorum diyordu. Ama mesele genel olarak isteksizliği imiş. 37 yaşındayım.

Kariyerimde belirli bir seviyeye gelmiş bir insanım. Ben de yanımda artık elini tutup sevip sevildiğim aşık olduğum adamı yanımda taşımak, aynı evi hatta hayatımı paylaşmak istiyorum. Sorumluluksa yalnız da zaten sorumluluk var. Ki yaşadığımız sürece de sorumluluklarımız olacak. Ben ona dün rest çektim. Takılmalık aradıktan sonra dışarıda çok insan var dedim. Ben sana değer veriyorum ve sonunda herşey yolunda giderse hayatımı paylaşmak istiyorum dedim. Sen düşün kararını ver dedim. Kimseye zararımız yok, neden olmasın ki evlilik. Henüz dönmedi:) Ghostlanırsam yazarım:D
 
Half birthdayi ilk kez duydum. 6. ayda mi kutluyorlar?
evet jdhdhsjk ilk gördüğümde gözlerim büyümüştü, bebe daha popo üstünde oturamıyor ek gıdaya yeni geçmiş pastayı üflemeyi bırak yemesi de imkan dışı ama eksik kalamaz. Bazılarına kına yakıyorlar üstelik oral dönemdeki bebeğin elini ayağını ağzına atma ihtimali %100 😄
 
O durum benim de çok garibime gidiyor.her insanın istekleri, hayattan beklentileri farklıdır diye düşünüyorum ama bu kadar çok insanın aynı hayat tarzını benimsemesi bana da cok garip geliyor.hatta daha genç yaşlarda ben hayatta evlenmem, çocuk yapmam diye büyük büyük laflar ediyordum ama şimdi 3 çocuğum var, şimdi ikizlere hamileyim, en az 5 sene çocuk istemiyordum şimdi ilk aydan hamileyim tarzı sevine sevine anlatan kişiler de çok var.benim başıma hiç öyle şeyler gelmedi.ne kendimi bir anda evli buldum ne de bir anda kucağımda çocuk buldum.hayat görüşü bu kadar ince bir çizgiye bağlı değil bana kalırsa.

Tercüman oldunuz
 
evet jdhdhsjk ilk gördüğümde gözlerim büyümüştü, bebe daha popo üstünde oturamıyor ek gıdaya yeni geçmiş pastayı üflemeyi bırak yemesi de imkan dışı ama eksik kalamaz. Bazılarına kına yakıyorlar üstelik oral dönemdeki bebeğin elini ayağını ağzına atma ihtimali %100 😄
Artik ne yapacaklarını sasirdilar cidden ahshd

Yalniz dogumgununu bu kadar seven biri olarak half birthday fikrini bebelere kaptirmis olmak hic hosuma gitmedi. Seneye ben de yapayım diyecegim de 36,5 yasin cok da kutlanilacak bir sey oldugunu sanmiyorum artik :(
 
Artik ne yapacaklarını sasirdilar cidden ahshd

Yalniz dogumgununu bu kadar seven biri olarak half birthday fikrini bebelere kaptirmis olmak hic hosuma gitmedi. Seneye ben de yapayım diyecegim de 36,5 yasin cok da kutlanilacak bir sey oldugunu sanmiyorum artik :(
Seviyorsan sen de quarter birthday yap bunu hiç görmedim 😄 hatta her kutlamada birer birer eksiltmeli olsun, geri sayım başlasın 😈
 
İnsanın kendi varlığını ispatı farklı şekillerde oluyor. Kimisi bunu düğünle yapıyor hatta defalarca düğününü izleyenler var asla anlam veremediğim şey. Hayatında her şeyin merkezinde olabildiği tek an onlar çünkü. Her şey gelin merkezinde kurgulanmış yapay bir Barbie dünyası gibi.
Bunun devamında da kimisi gebelikle doğan çocukla merkezde kalma ihtiyacını gideriyor. Sünnet düğünleri, doğun günleri, half birthdayler, bebek kınaları, cinsiyet partileri vs…
Bazı sosyal medya uygulamalarını da kendi merkezini herkese gösterme ihtiyacı doğrultusunda kullanılıyor.
Ne yaptığının gayet farkında görünen bir Truman show gibi.

Her neyse kimisi de bu merkez fikrinden hoşlanmaz, zaten kendisi kendi dünyasının merkezindedir, farkındadır. Ne istediğini ya da istemediğini bilir bunu da kimseye göstermekten hoşlanmaz. Evlenmek isteniyorsan istemiyorsundur. Çocuk istemiyorsan istemiyorsundur. Zaten bunlar büyük sorumluluk gerektiren istemedikçe de yapılmaması gereken şeyler.
Evleneceğin kişiyle ikiniz dışında bu konular hakkında kimse söz sahibi bile olamaz.
Evlendin, diyelim ki karşı taraf istemeye başladı o zaman yolları ayırırsınız. Belki de sen fikir değiştirirsin. Bunlar yıllar içinde yeniden şekillenebilir şekillenmeye de bilir.

muhteşem olan, İstediğini ya da istemediğini bilip o doğrultuda hareket etmek.

Müthiş bir gözleminiz var iyi ki açmışım bu konuyu. Düğün, kına gecesi diye kendini yırtan kadınların başka bir hayat amacı yok maalesef. Yoksa hiçbir mantığı yok ki bunun, düğün ve kına gecesi toplamda 2 gün. Benim için bu kadar geçici bir şeyin hiç önemi olamaz
 
Son düzenleme:
Aynı bu şekilde düşünen bir erkekle görüşmeye başladım yakın zamanda. Dün bunun tartışmasını yaşadım. Bana sonucunda evlilik olmayacak, çocuklardan nefret ediyorum dedi. Bir kaç sefer görüşmüştük. Duygularından bahsetti. İyi ki tanıdım seni, sevdim seni diyor. Asker kendisi. Hatta önümüzdeki ay 6 aylığına ülke dışı göreve gidecek. Bana en başta oraya giderken kafamda ilişkiyle gitmek istemiyorum diyordu. Ama mesele genel olarak isteksizliği imiş. 37 yaşındayım.

Kariyerimde belirli bir seviyeye gelmiş bir insanım. Ben de yanımda artık elini tutup sevip sevildiğim aşık olduğum adamı yanımda taşımak, aynı evi hatta hayatımı paylaşmak istiyorum. Sorumluluksa yalnız da zaten sorumluluk var. Ki yaşadığımız sürece de sorumluluklarımız olacak. Ben ona dün rest çektim. Takılmalık aradıktan sonra dışarıda çok insan var dedim. Ben sana değer veriyorum ve sonunda herşey yolunda giderse hayatımı paylaşmak istiyorum dedim. Sen düşün kararını ver dedim. Kimseye zararımız yok, neden olmasın ki evlilik. Henüz dönmedi:) Ghostlanırsam yazarım:D
Bu isteklerden ne kadarı içten gelen istekler, ne kadarı toplum yönlendirmesi ve kendine toplumda bir yer edinme çabası tartışılması gereken nokta bu bence.size özel konuşmuyorum gerçekten kendi isteğiniz olabilir ama çoğu kişi de yönlendirilmeye açık oluyor.benim şu an 2 günde bir görüştüğüm erkek arkadaşim var.bu tarz şeyleri ben de düşündüm tabi zamanında.şimdi ben aynı eve girsem o tutkulu, özlem içeren sevişmelerimiz kalmayacak.görüştüğümüz gün bile 4, 5 saati geçtiğimiz zaman aman bir gitse de yalnız kalsam diye düşünüyorum.bunun sevgi seviyesiyle ilgisi yok.hergün hergün aynı evin içinde olsak belli ki cinsel isteğimizde bariz bir düşüş yaşanacak.konuşacak konu bulamayacağız. Biri bir köşede biri başka bir köşede uyuklayacak.araya analar danalar girecek.eee çocuk da istemiyorum ne gerek var ki dedim.tek artisı millete caka satmak aman ben de evliyim, tercih edildim, yalnız kalmadım demek olacak.bir de instagrama gelinlikli profil fotosu koymak.bu kadar romatize etmeye de gerek yok hayatı bana kalırsa.sanki her evli de sizin o anlattığınız tarzda mı? Neler neler okuyoruz buralarda.aynı evin içinde birbirinin yüzüne bakmayan, ayda 1 defa cinsellik yaşamayan çiftler var.üstelik sayıları da az değil.gönül bağınin tutamadığıni ne devlet ne imza tutabiliyor yani.her evlenilmeyen ilişki de takılmalik ilişki değil.gayet de sevgiye saygıya dayalı ilişkiler kurulabiliyor. Kafadaki şablonları çok sert çizmeler gerekiyor bence.siz hayatınızdan memnunsaniz kafada şartlanmamak gerekiyor.
 
Artik ne yapacaklarını sasirdilar cidden ahshd

Yalniz dogumgununu bu kadar seven biri olarak half birthday fikrini bebelere kaptirmis olmak hic hosuma gitmedi. Seneye ben de yapayım diyecegim de 36,5 yasin cok da kutlanilacak bir sey oldugunu sanmiyorum artik :(
Ne 36,5'u kadınlar 3,4 sene daha 35 ten devam eder benim bildiğim.buçukları bile sayarsan ohoo 😁
 
cocuk zaten basli basina cok acayip bir mevzu. Ben de aman aman cocuk icin ölüp bitmezdim ama cocugum olduktan sonra hayatimdaki ennnnn güzel sey oldugunu kesfettim ve cocugumdan önce sanki gercek anlamda sevgiyi tatmamisim gibi hissettim ve bu beni coook sasirtti. Simdi anliyorum ki cocuk olayina illa mantik ile yaklasmamak gerekiyor, biraz akisina birak bence. Belki birgün beklenmeden hamile kalirsin ve o an kendini bi tuhaf hissedersin, merak etmeye baslarsin anneligi. Dedigim gibi cok acayip bir duygu bu anlatmasi bile zor.
 
Sende kendimi gördüm biraz:) Uzun bir cevap vereceğim ama sona yazacağımı başa yazayım: Hayır, herkes evlenmek ve çocuk sahibi olmak zorunda değil ve hayır, sende ya da hormonlarında bir sorun yok. Asıl sorun herkesin tek tip bir hayat yaşaması gerekiyormuş gibi davranan düzende.
Toplumun tüm kadınlara yüklediği bir annelik arketipi var. Yani kadın doğar doğmaz doğurması gereken bir varlık gibi görülüyor. Aynı toplum:
Kadın = eş + anne
Hayat = evlilik + çocuk
Mutluluk = aile kurmak
denklemini bize "ideal" denklem olarak gördüğü için bunu taa küçüklüklükten beynimize işliyorlar. Zamanla bireyselleşmeyi önde tutup, bu sistemi sorgulayan insanlar ister istemez kendinde bir gariplik olduğunu zannedip uyumsuz olduğunu düşünüyor. Toplumun büyük çoğunluğu sorgulamaz, çünkü sorgulamak konforu bozar lakin sen kendine dürüstsün. Bu da uyumsuzluk değil, uyanıklık.

Çocuk istememek dünyanın en normal şeyi öncelikle bunu bil. Yalnızca bu fikrin toplumun genelinde normal karşılanabileceği bir alt zemine sahip değiliz daha. Bu çoook uzun yıllar alır. 30'larda evliliğin yaygınlaşması fikri bile yavaş yavaş yaygınlaştı.
Sürü psikolojisiyle herkes doğurmak zorunda değil ya da çocuğu olmayan bir kadın eksik kadın değil. Toplumda çocuğunun psikolojisini, geleceğini, eğitimini uzun uzadıya düşünüp yatırım yapan, onu sağlıklı büyüten kaç bilinçli aile var? Suç işleyen çocuklardan geçilmiyor ortalık. Eskiden sapanla cam kırma, kız kavgası için birbirini döven haytalar vardı şimdi kız yüz vermeyince kızı öldürüyorlar, hiçbir suçu olmayan sokaktaki kedi bile gözlerine batıyor ne işkenceler yapıyorlar, okul müdürünü bıçaklayan çocuk vardı birkaç ay önce.
Yani düşün bunlar nasıl travmatik ailelerde yetişiyorsa korkunç bencil, empati yoksunu ve öfke kontrol sorunları var. Sorumsuzlukları da cabası.
Bunlar ilerde bilinçli düzgün çocuk yetiştiren ailelerin evladına musallat olmasın diye bu insanlar tonla para dökecek ve o sınıfsal sandıkları okullarda da başka tehlikeler onları bekleyebilir. Çocuğunun çevresindeki arkadaşları potansiyel katil, yankesici olmaz da uyuşturucu kullanan başka bir şımarık aile çocuğu, sıkıntılı tip olabilir mesela.

Bak bunları düşünürken bile 50 kere vazgeçtim çocuk sahibi olmaktan ki ben çocukları çok severim. Demem o ki çocuk istemeyen insanlar -istisnaları olmakla birlikte- genelde kolayca evi çocuk dolduran insanlardan potansiyel olarak daha iyi bir anne baba adayıdır aslında. Dünya toz pembe bir yer değil onu burada nasıl yetiştireceği, nasıl koruyacağı, mutluluğu, acısı üzerine ayrıntılı düşünüp vazgeçiyordur. Toplumun çoğunluğu "muazzam" genetiğinin sürmesini dünyanın en önemli olayı falan sandığı, çoğunlukla da bilinçaltında "yalnız ölmeyeyim bana bir bakan olsun, toplum dışlamasın çocuğu yok demesin, evliliğim kurtulsun kocam eve bağlansın" gibi düşüncelerle çocuk yaptıkları için sen büyük oranı bu zihniyetten oluşan insanları hiç takma. "Aynen ben yapmayacağım çok istiyorsan sen benim yerime de yap bir tane" de geç.

Evlilik fikrinden de zaman zaman midem bulanıyor çünkü. Biriyle her gün aynı yatakta kalkmak, eş ailesinin akrabalarıyla uğraşmak, sorumluluklarımın iki katına çıkması falan. Durduk yere sorumluluklarım neden iki katına çıksın, dertsiz başıma dert alayım diyorum çünkü aile evinde keyfim o kadar yerinde ki, tüm maaşım bana kalıyor istediğim gibi yiyorum, içiyorum, akşam istediğim saatte yatıyorum.
Evlilik, iki bireye de sorumluluklar yükleyen bir kurum aile olma bilinci herkeste yok ve erkeklerin çoğunda ne yazık ki "hiç yok". Bu yüzden çoğu evlilikte kadın çalışsa da çalışmasa da yine evin bütün sorumluluğu ona kalıyor, erkek kendi ailesiyle evliliği arasındaki mesafeyi ayarlayamadığı için kadın bir de kaynana, görümce bilmem ne sorunlarıyla uğraşıyor. Hâliyle kendi ayakları üzerinde durabilen, iç huzurunu bulmuş, düzenini kurmuş bir kadın için evlilik bu konfor alanını terk etmek gibi algılanacağından korkutucu olabilir.

Birini seviyorsan, aşıksan onunla ruhsal bir bağ kurmuşsundur ama evlilik o ruhsal bağa toplumsal roller, beklentiler, sorumluluklar yüklüyor. Bu ilişki hâlini bir kuruma dönüştürüyor. Eğer senin ruhun özgürlüğe, bireyselliğe, mesafeye ve kişisel konfor alanına düşkünse bu kurumsal yapı sana boğucu gelir. Sevdiğini seviyorsundur ama onunla “eş” olmak seni ve ilişkinizi başka bir düzene sokar. Bu yeni düzen senin düşünce yapına, bahsettiğim iç dengene tersse de evlilik istemezsin. Bu çok normal ve doğal. Bu düşünceleri birine anlattığında hatta sevgilin bile yüzeysel biriyse "beni sevmiyor musun, güvenmiyor musun?" diye yaklaşır. Hâlbuki senin kafanda "Ama ya kendi yolumu kaybedersem?”
"Ya seninle bir olurken kendimden vazgeçersem" soruları var.
Bu korkular da sevdiğin kişinin kendisiyle değil, onunla kuracağın "biz" halinin oluşturacağı düzenin ne kadar uyumlu ve sağlıklı olacağına duyduğun bir korku. Ben terapistime aynı korkulardan bahsettiğimde "sorun yeterince sevmek değil, evliliğin içindeki benlik kaybı ihtimali" demişti. Bu evlilik istemeyişinin ilk ihtimali olabilir.

Bir başka ihtimal de bazı insanlar gerçek sevgilisini değil, onun üzerinde gördüğü bir "ideal erkek imajını" sever. Bunu bazen kendi bile fark etmez. Yani ruhu onunla bütünlenmiş hisseder ama aynı evi paylaşmak, akrabalar, rutin işler gibi “dünyevi” düzleme inince, büyü bozulur. Evlilik, projeksiyonları törpüler. Gerçek kişilikler filtresiz şekilde ortaya çıkar. Aşık olduğun adamla “evlendiğin adamın” aynı kişi olmama ihtimali ve bunu gördüğünde şok yaşama durumu seni korkutuyordur belki de. Çünkü ilişkilerde çok büyük çoğunluğumuz "tamamen" olduğumuz gibi değiliz. Karşıya ekstra özenli, toleranslı gözükme çabamız var. Evlilik bu maskenin düşme ihtimali de demek. Burada görüyoruz konuları, kaç yıllık sevgilimi tanıyamamışım evlenince çocuk olunca adam bambaşka oldu yazıyorlar. Herkes tabii ki böyle değil ama çoğunluk böyle.

Velhasıl senin şu an evliliğe, çocuk yapmaya, sorumluluklara, hayatını düzene sok dayatmalarına karşı yaşadığın şey "ben kimim ve ne istiyorum?" sorusunun sancılı doğumu. Toplumun sana biçtiği elbiseyi giymek istemiyorsun çünkü kumaşın farklı. Kimsenin ne dediğine kulak asma, kendin nasıl istiyorsan öyle yaşa. Bu senin hayatın, kimseye üzerinde karar verme hakkı verme. 💜
 
Son düzenleme:
Sende kendimi gördüm biraz:) Uzun bir cevap vereceğim ama sona yazacağımı başa yazayım: Hayır, herkes evlenmek ve çocuk sahibi olmak zorunda değil ve hayır, sende ya da hormonlarında bir sorun yok. Asıl sorun herkesin tek tip bir hayat yaşaması gerekiyormuş gibi davranan düzende.
Toplumun tüm kadınlara yüklediği bir annelik arketipi var. Yani kadın doğar doğmaz doğurması gereken bir varlık gibi görülüyor. Aynı toplum:
Kadın = eş + anne
Hayat = evlilik + çocuk
Mutluluk = aile kurmak
denklemini bize "ideal" denklem olarak gördüğü için bunu taa küçüklüklükten beynimize işliyorlar. Zamanla bireyselleşmeyi önde tutup, bu sistemi sorgulayan insanlar ister istemez kendinde bir gariplik olduğunu zannedip uyumsuz olduğunu düşünüyor. Toplumun büyük çoğunluğu sorgulamaz, çünkü sorgulamak konforu bozar lakin sen kendine dürüstsün. Bu da uyumsuzluk değil, uyanıklık.

Çocuk istememek dünyanın en normal şeyi öncelikle bunu bil. Yalnızca bu fikrin toplumun genelinde normal karşılanabileceği bir alt zemine sahip değiliz daha. Bu çoook uzun yıllar alır. 30'larda evliliğin yaygınlaşması fikri bile yavaş yavaş yaygınlaştı.
Sürü psikolojisiyle herkes doğurmak zorunda değil ya da çocuğu olmayan bir kadın eksik kadın değil. Toplumda çocuğunun psikolojisini, geleceğini, eğitimini uzun uzadıya düşünüp yatırım yapan, onu sağlıklı büyüten kaç bilinçli aile var? Suç işleyen çocuklardan geçilmiyor ortalık. Eskiden sapanla cam kırma, kız kavgası için birbirini döven haytalar vardı şimdi kız yüz vermeyince kızı öldürüyorlar, hiçbir suçu olmayan sokaktaki kedi bile gözlerine batıyor ne işkenceler yapıyorlar, okul müdürünü bıçaklayan çocuk vardı birkaç ay önce.
Yani düşün bunlar nasıl travmatik ailelerde yetişiyorsa korkunç bencil, empati yoksunu ve öfke kontrol sorunları var. Sorumsuzlukları da cabası.
Bunlar ilerde bilinçli düzgün çocuk yetiştiren ailelerin evladına musallat olmasın diye bu insanlar tonla para dökecek ve o sınıfsal sandıkları okullarda da başka tehlikeler onları bekleyebilir. Çocuğunun çevresindeki arkadaşları potansiyel katil, yankesici olmaz da uyuşturucu kullanan başka bir şımarık aile çocuğu, sıkıntılı tip olabilir mesela.

Bak bunları düşünürken bile 50 kere vazgeçtim çocuk sahibi olmaktan ki ben çocukları çok severim. Demem o ki çocuk istemeyen insanlar -istisnaları olmakla birlikte- genelde kolayca evi çocuk dolduran insanlardan potansiyel olarak daha iyi bir anne baba adayıdır aslında. Dünya toz pembe bir yer değil onu burada nasıl yetiştireceği, nasıl koruyacağı, mutluluğu, acısı üzerine ayrıntılı düşünüp vazgeçiyordur. Toplumun çoğunluğu "muazzam" genetiğinin sürmesini dünyanın en önemli olayı falan sandığı, çoğunlukla da bilinçaltında "yalnız ölmeyeyim bana bir bakan olsun, toplum dışlamasın çocuğu yok demesin, evliliğim kurtulsun kocam eve bağlansın" gibi düşüncelerle çocuk yaptıkları için sen büyük oranı bu zihniyetten oluşan insanları hiç takma. "Aynen ben yapmayacağım çok istiyorsan sen benim yerime de yap bir tane" de geç.


Evlilik, iki bireye de sorumluluklar yükleyen bir kurum aile olma bilinci herkeste yok ve erkeklerin çoğunda ne yazık ki "hiç yok". Bu yüzden çoğu evlilikte kadın çalışsa da çalışmasa da yine evin bütün sorumluluğu ona kalıyor, erkek kendi ailesiyle evliliği arasındaki mesafeyi ayarlayamadığı için kadın bir de kaynana, görümce bilmem ne sorunlarıyla uğraşıyor. Hâliyle kendi ayakları üzerinde durabilen, iç huzurunu bulmuş, düzenini kurmuş bir kadın için evlilik bu konfor alanını terk etmek gibi algılanacağından korkutucu olabilir.

Birini seviyorsan, aşıksan onunla ruhsal bir bağ kurmuşsundur ama evlilik o ruhsal bağa toplumsal roller, beklentiler, sorumluluklar yüklüyor. Bu ilişki hâlini bir kuruma dönüştürüyor. Eğer senin ruhun özgürlüğe, bireyselliğe, mesafeye ve kişisel konfor alanına düşkünse bu kurumsal yapı sana boğucu gelir. Sevdiğini seviyorsundur ama onunla “eş” olmak seni ve ilişkinizi başka bir düzene sokar. Bu yeni düzen senin düşünce yapına, bahsettiğim iç dengene tersse de evlilik istemezsin. Bu çok normal ve doğal. Bu düşünceleri birine anlattığında hatta sevgilin bile yüzeysel biriyse "beni sevmiyor musun, güvenmiyor musun?" diye yaklaşır. Hâlbuki senin kafanda "Ama ya kendi yolumu kaybedersem?”
"Ya seninle bir olurken kendimden vazgeçersem" soruları var.
Bu korkular da sevdiğin kişinin kendisiyle değil, onunla kuracağın "biz" halinin oluşturacağı düzenin ne kadar uyumlu ve sağlıklı olacağına duyduğun bir korku. Ben terapistime aynı korkulardan bahsettiğimde "sorun yeterince sevmek değil, evliliğin içindeki benlik kaybı ihtimali" demişti. Bu evlilik istemeyişinin ilk ihtimali olabilir.

Bir başka ihtimal de bazı insanlar gerçek sevgilisini değil, onun üzerinde gördüğü bir "ideal erkek imajını" sever. Bunu bazen kendi bile fark etmez. Yani ruhu onunla bütünlenmiş hisseder ama aynı evi paylaşmak, akrabalar, rutin işler gibi “dünyevi” düzleme inince, büyü bozulur. Evlilik, projeksiyonları törpüler. Gerçek kişilikler filtresiz şekilde ortaya çıkar. Aşık olduğun adamla “evlendiğin adamın” aynı kişi olmama ihtimali ve bunu gördüğünde şok yaşama durumu seni korkutuyordur belki de. Çünkü ilişkilerde çok büyük çoğunluğumuz "tamamen" olduğumuz gibi değiliz. Karşıya ekstra özenli, toleranslı gözükme çabamız var. Evlilik bu maskenin düşme ihtimali de demek. Burada görüyoruz konuları, kaç yıllık sevgilimi tanıyamamışım evlenince çocuk olunca adam bambaşka oldu yazıyorlar. Herkes tabii ki böyle değil ama çoğunluk böyle.

Velhasıl senin şu an evliliğe, çocuk yapmaya, sorumluluklara, hayatını düzene sok dayatmalarına karşı yaşadığın şey "ben kimim ve ne istiyorum?" sorusunun sancılı doğumu. Toplumun sana biçtiği elbiseyi giymek istemiyorsun çünkü kumaşın farklı. Kimsenin ne dediğine kulak asma, kendin nasıl istiyorsan öyle yaşa. Bu senin hayatın, kimseye üzerinde karar verme hakkı verme. 💜
Şahane yazmışsın öncelikle bunu söyleyeyim.bir ekleme yapmam gerekirse daha doğrusu mesajını okurken aklıma geleni yazacağım sadece.bizim ülkedeki kadınlar çocuk olayını fazla romantize ediyor.mesela bir kürtaj konusu açılıyor yok şöyle masum yok böyle melek yok böyle yaşamayı hak ediyor.... tamam bebekler günahsızdır amenna ama sanki öyle bir bahsediyorlar ki bu bebek hiç büyümeyecek hep öyle melek olarak kalacak? Eee o zaman bu toplumdaki katil, yobaz, cahil, zorba, dolandırıcı, ahlaksız, istismarcı kişileri kimler doğuruyor? Çevrenizde gerçekten bu kişi iyidir diye kefil olabileceğiniz kaç insan var? Buradaki arkadaşlar evlenecek doğru dürüst kişi bulamiyor.kimse hayırlıysa olsun demiyor.illa olmalı diyor.toplumun çok büyük bir kısmında bir sorun çıkıyorsa bu işi de bu kadar romantize etmek yerinde olmuyor bence.zaten aynı şeyi söylemişsin de desteklemek istedim.doguştan bazı insanların kötü olduğuna da inanıyorum ben.sadece yetiştirilmeyle ilgili olduğunu düşünmüyorum.dünyanın kuralı bu.
 
Aynı bu şekilde düşünen bir erkekle görüşmeye başladım yakın zamanda. Dün bunun tartışmasını yaşadım. Bana sonucunda evlilik olmayacak, çocuklardan nefret ediyorum dedi. Bir kaç sefer görüşmüştük. Duygularından bahsetti. İyi ki tanıdım seni, sevdim seni diyor. Asker kendisi. Hatta önümüzdeki ay 6 aylığına ülke dışı göreve gidecek. Bana en başta oraya giderken kafamda ilişkiyle gitmek istemiyorum diyordu. Ama mesele genel olarak isteksizliği imiş. 37 yaşındayım.

Kariyerimde belirli bir seviyeye gelmiş bir insanım. Ben de yanımda artık elini tutup sevip sevildiğim aşık olduğum adamı yanımda taşımak, aynı evi hatta hayatımı paylaşmak istiyorum. Sorumluluksa yalnız da zaten sorumluluk var. Ki yaşadığımız sürece de sorumluluklarımız olacak. Ben ona dün rest çektim. Takılmalık aradıktan sonra dışarıda çok insan var dedim. Ben sana değer veriyorum ve sonunda herşey yolunda giderse hayatımı paylaşmak istiyorum dedim. Sen düşün kararını ver dedim. Kimseye zararımız yok, neden olmasın ki evlilik. Henüz dönmedi:) Ghostlanırsam yazarım:D
Yalnız çocuk istememekle çocuklardan nefret etmek aynı şey değil . Askerler biraz sıkıntılı oluyor dikkat edin .
 
Direkt konuya gireceğim. 29 yaşındayım ve 2 senelik güzel giden bir ilişkim var. Evliliği 1 sene daha istemiyorum çünkü 1, 1 buçuk sene sonra atanma durumum var ve 1 sene daha erkek arkadaşımla vakit geçirip onu tanımak istiyorum, çünkü çok uzun süre uzak mesafedeydik. Erkek arkadaşımla evlilik hakkında konuştuğumuzda kesinlikle çocuk istemediğimden bahsediyorum ve o da onaylıyor ama sanki o benim gibi değil gibi, daha çekimser bu konuda. Acaba daha geleneksel bir kadınla daha mı mutlu olur diye zaman zaman düşünüp üzülüyorum onun için.

Ama asıl sorun ben kendimi topluma ait normal bir insan gibi hissetmiyorum bunun yüzünden. Çünkü ben ne zaman çevreme çocuk istemediğimden bahsetsem(çocukluğumdan beri aynı şeyi söylüyorum) bana çok farklı hissettirdiler, çevremde 23-24 yaşında çocuk derdine düşen kadınları görünce hep şok oldum ve neden bu kadar erken istediklerini idrak edemedim, bana o kadar uzak ki bu duygular.

İşin üzücü tarafı ben evliliği de bu yüzden ertelediğimi fark ettim, yani bu bende çocuk istemeyen duygular her neyse, evlilikten kaçan tarafın kaynağı da aynı. Evlilik fikrinden de zaman zaman midem bulanıyor çünkü. Biriyle her gün aynı yatakta kalkmak, eş ailesinin akrabalarıyla uğraşmak, sorumluluklarımın iki katına çıkması falan. Durduk yere sorumluluklarım neden iki katına çıksın, dertsiz başıma dert alayım diyorum çünkü aile evinde keyfim o kadar yerinde ki, tüm maaşım bana kalıyor istediğim gibi yiyorum, içiyorum, akşam istediğim saatte yatıyorum.

Ben neden toplumun bir parçası olamıyorum ve uyumsuz hissediyorum. Herkes evlenmek ve çocuk sahibi olmak zorunda değilse neden bunları yapmayan sadece arada tek tük çıkıyor. Bir aile dostu beni ve kız kardeşimi her gördüğünde Allah karşınıza hayırlı bir kısmet çıkarsın diyor iyi de dilber ay'ın da dediği gibi zorunda mıyız. Yani bu bir zorunluluk mu.

Sormak istediğim; herkes robot gibi evlenip zamanı gelince muhakkak üremek zorunda mı yahu? Bunun herkesçe özellikle de kadınlar tarafından sorgulanmadan yapılma sebebi içgüdüler mi? Öyleyse benim içgüdü ve hormonlarımda bir sıkıntı olabilir mi? Çünkü son zamanlarda bunu da düşünmeye başladım. Şimdiden teşekkürler
Ahhahah 27 yıldır birebir aynı cümleleri kuran kızkardeşimin cumartesi nikahı vardı, biraz önce balayına çıktılar 😂😂

Mutlu,Evli ve çocuklu Bir kadın olarak hiç kimseye evlen demiyorum. Bu düşüncelere sahip insanların evlilikte mutlu olacaklarını da düşünmüyorum. Karşıdaki kişi dünyanın en iyi erkeği/kadını da olsa evlilik karşılıklı sorunluluk gerektiriyor, doğal olarak ağır geliyor ve mutsuzluğa sürüklüyor. Kendin gibi düşünen biri illa ki karşına çıkar. Şimdiki sevgilin yarın öbür gün çocuk için seni darlayabilir.
 
Back
X