Evet heyecanlı değilim. Gerginim sadece. Mevcut durumumu sizler gibi "anormal" addedemiyorum zira normal olanın hangisi olduğunu kestiremiyorum. Ne yaptığımın bile henüz farkında değilim. En yakın iki arkadaşım evleniyor. Hayatımın 20 yılında var olmuş 2 insan evleniyor. Ene bir baktım ki ben de evleniyorum. Sanki benim dışımda gelişiyor her şey. Esasında tüm teferruatlar can sıkıcı. Evlenmek zorunluluk değil miydi? Kimileri için ki haksız sayılmazlar. Sevişmek ve üreyebilmek için resmi ve dini makamlarda onay verilmesi değil midir evlilik? E bohça nedir o zaman maralım? Dini bir zorunluluk mu, belediyenin şartı mı?
Peki ya sandık? Sandığı tam olarak hangi deliğe sokayım he validem? Ne yapayım ben o sandığı? Kırmızı kuşağa çamaşır suyu damlatsam kızar mısın bana? Ya da direkt parçalara ayırsam? Kına gecesinde kırmızı payetli örtüyü kaldırıp sıfatıma gözlerini dikerken "Eheheh daha ağlamamış hadi az daha böğürelim ve çember kara deliğe dönüşene dek dönelim" diyenlerin ortasında ağlamam şart mı? Ağlamazsam hevesli, ağlarsam kınalı kuzu mu olacağım?
Yemin ediyorum darlanıyorum. Yine söylüyorum heyecanlı değilim. Sevişebilmek için yaradan'ın ve resmi makamların iznine başvuruyorum sadece. O kadar. Ziyadesiyle gerginim. Mantı yapmana da hiç lüzum yoktu aslında. Hele ki o pencereleri hiç silmeyecektin. Ben kapansam yine odama. Kapatsam gözlerimi ve son 6 yılı hiç yaşanmamış saysam. Geçer mi? Yeniden doğarım belki.
Dramatikleşmeye bu denli hevesli başka canlı var mıdır ki yer kürede. Tamam ben ruhsuzum kabul. Lakin böyle değildim elbet evveliyatında. Ruhuma pençelerinizi geçirmeden önce gayet de yaşıyordum ben. Kına gecelerinde halay başı bile oluyordum. Hiç unutmam bir gün kolbastı oynamışlığım bile var. Bir şekilde dahildim oynak hayatlara. Gülümsüyordum en azından. Şimdi ise evleniyorum. Ben... Sanırım.
He bir de seni ömrümün sonuna dek affetmeyeceğim biliyorsun değil mi? Bilmiyorsun tabi.