bir sene önceydi seni son görüşüm, ayrılıp da "arkadaş" olarak buluştuğumuz o son gün... askerlik öncesi. arkadaş arkadaş sohbet edip alış-veriş yapıp, sen giysileri denedikçe aynalardan birbirimize bakışımız, gider ayak "sen benimsin" dercesine öpüşün... tüm vedaları ağlatan vedamız. tam yokluğuna alıştım derken dün fotoğrafına bakışımla başlayan sabah arkadaşımın bizim şakımızı paylaşmasıyla devam eden ve en kalabalık metrobüs duraklarından birinde beklerken metrobüste seni görüp seslenmem ve hemen inmenle devam eden o muhteşem tarifsiz gün... bugün. şaşkınlıktan dizlerim titriyordu. hasretten... üstelik İstanbul'da bile yaşamıyordun nereden bilecektim senin İstanbul'a yerleştiğini? 1 bardak çayı 45 dakikada içmek de nesi? rüya gibi gülüşünle neden baktın dolu dolu gözlerimin içine. neden sarıldın onca insanın içinde "bu kadın benim sevdiğim" dercesine, bırakmadan? hala tüm "iyi ki"lerim senmişsin, gördüm, anladım.
seni karşıma çıkaran tesadüfe, kadere binlerce kez şükür.