Bazen hayal ettiğimiz şeyler bizim irademizle değiştiremeyeceğimiz konumda olabiliyor, aileni anne babanı seçememen gibi. Bir de çok isteyip çalışıp çabalayıp ulaşamamak var buna da nasip diyoruz, hayır gibi görünen şeyin içinde şer oluyor ve biz bundan korunuyoruz belki de, bilemiyoruz. Bir de gerçekten irademizi devreye soktuğumuz, hayatımıza yön verdiğimiz anlar oluyor, burada da elimizden gelen neyse onu yapmadan suçu başka şeylere, kişilere atmadan sorumluluk almak gerekiyor. Evleneceğin kişiyi seçebilmek mesela. Ya da çabalayıp mesleki anlamda iyi yerlere gelebilmek. Benim üniversitede çok sevdiğim bir erkek arkadaşım vardı, 3 yıldır beraberdik evlenmeye karar vermiş aileleri devreye sokmuştuk, ama sonradan oturup enine boyuna düşününce verdiğim kararın doğru olmadığı kanısına varmıştım Çünkü erkek arkadaşım kısıtlayıcı, öfke kontrolü olmayan, her şeyime karışan, her şeyin en iyisini kendisi bilen ve bende özgüven bırakmayan birisiydi. Size yemin ederim aşkımdan geberiyordum, onsuz bir hiçtim, ayrılırsam bu acıya dayanamam diyordum. Evlendikten sonra pişmanlık yaşayacağımı adım gibi bildiğim için ağlaya ağlaya, perişan ola ola ayrıldım. 2 seneye yakın unutamadım, her gün mesaj atar arardı, birilerini araya sokardı barışmak için, her defasında kendimle bir mücadele içinde olurdum, sakın yapma sakın dönme ileriyi düşün diye diye yarama tuz basa basa unuttum. Şimdi tam da hayal ettiğim, mükemmel bir adamla evliyim. O zamanlar ayrılmasaydım şimdi muhtemelen mutsuz bir evlilikte çürüyüp gitmiştim. Bunun gibi.
Siz de oturun düşünün, şu anda ne yapmak isterdiniz, nerede kiminle nasıl hayat yaşamak isterdiniz, ya da şimdiki siz sahiden olmasını istediğiniz siz misiniz, memnun musunuz kendinizden, kabuğunu kırmaya çalışan orada sıkışıp kalmış birisi gibi mi hissediyorsunuz ya da kanatları olan özgür bir kuş gibi mi? Hayat devam ediyor, hayat akıyor. Hiçbir şeye mahkum olmak zorunda değilsiniz. Kırın zincirlerinizi ve hedeflediğiniz ne varsa ona doğru koşmaya başlayın. Geç değil.