Benim ailemde erkek-kadın ayrımı ,şiddet,nefret falan yoktur. Allah'a şükür babam anlayisli-insanlarin bağımsız olmasını savunan biri.
Ama annem çok panik ve ailesini kendi uzvu gibi görüyor,her şeyi çok icsellestiriyor.
Cinsiyetten bağımsız, mesela ananemle dedeme ulasamadiysa da köyün muhtarını arar panikle evine bakmaya gönderirdi

yapisi böyle bir insan.
Ama onunkisi 'kizimin namusu' falan diye değil, bağımsız biri olduğumu kabul edemediğinden ve hastalıklı bir koruma arzusundan.
18 yaşımdan itibaren 42 şehre gezmeye gittim (çoğunda yalnızdım). Bunlardan 20'sini zaten soylememisimdir (ki bu hiç hoşuma gitmiyor,yolda ölsem kalsam benim nerede olduğumu bilmeyecekler), 10'u zaten gitmem gereken yerdir, kalanların da hepsinde 'kizim,içimde kötü bir his var. Gitme' diye anksiyitelerini bana da salmıştır. Çoğunda daha gitmeden bir kavgayla canımı sıkmıştır.
Kaç kere yurtdışına çıktım, yeri gelir altı ay öncesinden bilet alırım. Ama aileme son haftaya kadar söyleyemem çünkü memnuniyetsiz bir suratla bakarlar. Son bir ayım 'nasil konuyu açsam' stresiyle geçer.
Beni havaalanına goturmezler mesela,asık suratla 'kendine dikkat et' derler.
Pandemi senesinde yillar sonra ilk defa yurtdışına çıkmıştım,çok mutluydum. Annem ulasamayinca panik olmasın diye otelden çıkarken 'ciktim' mesajı atardim, restorana girdiysem mutlaka wifi sorar bir mesaj atardım iyi olduğumu bilsinler diye. Yine de gündüz gözüyle bana ulaşamamış . Wifi bulunca aradim, ağzıma etti resmen. Stresten sıkıntıdan uzak,mutlu bir hayat yaşamaya çalışıyorum ama çok mümkün değil. Aynı şekilde babam rahatsızlanmis..normal birisi daha kötü bir şey olsa bile yazmaz, 'kiz tatilde, elinden bir şey gelmez. Kötü hissetmesin' diye. Annem öyle bir mesaj yazmış ki 'tum gece acildeydik,baban çok kötü, sen orada ne yapıyorsun! Cabuk gel!!!!'
Bir de ben dönene kadar covid testi yapmamışlar. Ben eve geldim,test yaptılar,pozitif. 14 gün de karantinada kalmak zorunda kaldım, ki sonra ben de hasta oldum. Ama emin oldum ki benim ailem asla 'evde karantinadayiz,kızım bari arkadaşında kalsın' diyecek insnalar değiller. 'yeter ki gözümüzün önünde olsun,covid de olsa sorun değil,iyilesir' hastalikli düşüncesinde insanlar.
Ben bunun sevgi,baglilik falan olduguna inanmiyorum kesinlikle .
Yine de zamanla bazı şeylere alıştılar, bazı şeyleri normallestirdiler. Tabii benim yaşımın artmasinin da etkisi var.
Sosyokültürel olarak benzer ailelerde yetistigimiz arkadaşlarıma bakiyroum, gençken kavga gürültüye ragmen kendi istediğini direten herkes bir şekilde kendi hayatını yaşıyor. Ama o zaman sesi çıkmayan yaşı 30da olsa aynı şekilde devam ediyor-evlenene kadar. Bir yakın arkadasim için 8 bile geç bir saat. Geçenlerde tiyatroya çağırdım, oyunda ikimizin resmini çekip annesine attı. Dönüşte de onun evi benimkinin hizasinda. 'biraz bekler misin,annem camdan görsün seni,içi rahat etsin kadinin' dedi. Bu arkadaşım 31 yaşında bu arada. Son 9 yıldır da kendi parasını kazanıyor (biriktirsin diye annesine veriyor o ayrı). Yıllık izinlerinde de ya köye gidiyor ya da annesiyle tatil yapıyor . Hayat mı yani bu?
Aile hesapta sevdiği(!) , Yanından ayırmak istemedigi (!) İçin böyle yapıyor ama kızı bir fırsatını bulsam da kaçsam diye yurtdışı iş kovalamaya caliisyor o sevgi dolu aileden kendini kurtarmak için.
Evlatlara bağımlılık bizim ortak sorunsalımız. Bizim kuşağın anne babalarının ebeveynlik anlayışı, arada kalmış bir zihniyetin etkilerinin çok yoğun olduğu bir anlayış(sızlık)a sahip. Anne o kadar önemli bir faktör ki. Hepimizin annesinin tavırları nedeniyle zayi olmuş bir çocukluk/ilk gençlik yıllarımız ve ne kadar zaman geçerse geçsin asla atamadığımız travmalarımız var.
Sevgili konu sahibi;
Yazılanların büyük çoğunluğunu okudum ve her okuduğum mesajda, kendimden bir şeyler buldum.
O kadar çok keşke olmuş ki hayatımda.
Siz de samimi bir şekilde kendinize şunu sorun. Eğer eve geç gelen kişi 23 yaşında oğlunuz olsaydı, eşinizin tavrı ve sizin kaygılarınız yine aynı olur muydu? Bunun cevabını kendinize verin sadece.
Kendi 23 yaşımı düşündüm, hayatımın (annem yüzünden) cehenneme döndüğü anlara denk geliyor.
Lise bitince hemen iş bulmuştum ve üç dört sene çalıştıktan sonra üniversite okumak istedim ve kazandım. Babam beni kucağında döndürdü sevinçten ama annem o günü benim burnumdan getirdi. Vay efendim işimi niye bırakıyormuşum, her şeyim tammış da bir üniversite eksikmiş, neyime lazımmış, ne yapacakmışım o kadar uzaklarda?
Gidene kadar kan kusturdu bana ama babam aldı beni kayda götürdü. Giderken annem bana elini öptürmedi. "Beni çiğneyip gidiyorsun, iki yakan bir araya gelmesin!" diye beddua etti.
Ve iki yakam bir araya gelmedi.
Biz, hepimiz sizin kızınız olduk, siz de oldunuz. Biz hepimiz 23 yaşında olduk, hepimiz kız annesi olabiliyoruz, hepimiz o buhranlardan geçtik. Yani ortak sorunumuz bu aile travmaları.
Okulumu bitirmeye bir ay kala, (ilk kez sevgilim olmuştu, ilk kez bir erkeğe kendimi yakın hissettim, en ufak bir tebessümü sevgi sandım) sevgilim olan insan (!) beni tanınmaz hale getirene kadar dövdü ve ağzım burnum dağılmış halde hastanelik oldum. Yürüyecek duruma gelince de evime döndüm. Kaza yaptım dedim, başıma geleni anlatamadım çünkü korktum. Sınavlar geçti ve okula devam edemediğim için kaydım silindi. Hayallerim yarım kaldı. Bir daha birine güvenmeye çalışmam upuzun yıllar sürdü. Hayatım mahvoldu. Sürekli "ben sana gitme dedim, kendin ettin kendin buldun, kır dizini otur evinde, aç değilsin açıkta değilsin" diye diye beni hastalıklara düşürdü. 50 kilodan 32 kiloya düştüm. Hipertiroidi hastası olduğumu öğrendim. Yıllardır tedavi oluyorum ve bu nedenle çocuğum olmadı benim.
Anneme sorsanız, beni korumak istiyordu sadece. Ne kadar masum bir cümle değil mi?
Anne sözü dinlemeye in sonu böyle olur!
Ama kazın ayağı öyle değil.
Hastalığımın en zor zamanında gittim evden. Öldürmeyen acı güçlendirir dedim. Kaçtım. Kendi evimi tuttum, çalıştım, süründüm, perişan zamanlar yaşadım ama kendi kararlarımın sonucu olduğu için, yine de mutluydum.
Sonra o eve bir daha hiç dönmedim.
Hayata tutundum, daha iyi günlerim oldu, hayatı öğrendim. 32 yaşıma gelince de öğrenci affı çıktı ve gidip okulumu bitirdim, mezun oldum. O hayalimi gerçek yaptım.
Anneme rağmen.
Demem o ki, çocuğunuz sizinle mutlu olsun, size rağmen değil. İnanın öbür türlüsü o kadar zor ki. Şimdi 41 yaşındayım. İnsanlara güvenirken çok zorlanıyorum. Annemi çoktan bağışladım. Hiçbir zaman kin gütmedim ama koca bir gençliği ziyan ettim. Yanlış bir evlilik yaptım, gene başa döndüm, gene yığınla sorun.
Bir kere yanlışa düşünce insan, bin tane doğruyu sorguluyor.
O yüzden evladınıza sadece güvenin ve sevgi duyun. Huzur verin. Mutluluğu evinde bulan biri, dışarıya bağımlı kalmaz zaten.
Aileden sevgi ve saygı görmeyen insanlar, gerçek sevgiyi sahtesinden ayırmakta çok zorluk çekiyor.
Bir sürü it kopuk arkadaşım oldu, bir sürü düzgün arkadaşım da oldu. O çeşitlilik sayesinde muhakeme yeteneğim gelişti.
Sadece annemin onayladığı insanlardan yola çıkarak hayatta kalsaydım, akvaryumdaki bir japon balığından farkım kalmazdı.
Alkolik mi oldum? Hayır.
Madde bağımlısı mı oldum? Hayır. Sigaraya bile çok uzun yıllar sonra ve ileri bir yaşta başladım ki bu en büyük pişmanlığım.
Harama el uzatmadım, hiç tutuklanmadım, yasak ilişki yaşamadım, öğrenciyken disipline bile gitmedim. Ama hep eleştirildim.
Ne istediniz de vermedik dediler hep.
Abimle aramızda üç yaş vardı. Annem onun odasına gider; oğlum, çocuğum hadi kalk geç kalma okuluna derdi.
Benim kapıma tekme atıp, bir kere de erken kalk da abine kahvaltı hazırla, gömleğini ütüle derdi.
Sanki abim benim çocuğum.
Ben o evde hiç annemin çocuğu olmadım.
Oysa ne çok isterdim anne kız olabilmeyi.
Daha ayakları yere sağlam basan hayaller kurabilmeyi.
Anne bir çocuğun ömründe mihenk taşıdır.
Kızınızın her kararında onun yanında olun.
Elbette çatışacaksınız zaman zaman, elbette ters düşeceksiniz. Ayrı dünyalarsınız çünkü ama hataya düşerse, korkmadan sığınacağı şevkat dolu bir anne olmanız lazım.
Beni dövüp hastanelik eden uğursuz, belki şimdi başka birine hayatı dar ediyor. Çünkü beni anlayıp arkamda duracak ve haklarımı koruyacak bir annem yoktu.O nedenle o pislik hiç yargılanmadı. Toplum bunlardan sayısız örnekle dolu.
İnsana en büyük zararı sevdikleri verir.
O nedenle kızınızı kaybederseniz, onun gece çıkması yüzünden değil, bu yersiz kaygılarınız yüzünden kaybedersiniz.
Sizi anlıyorum, annemi de anladım ama hak veremiyorum.
Umarım mutlu bir genç kızın mutlu annesi olursunuz daima.