- 21 Kasım 2012
- 9.068
- 9.560
- 398
- Konu Sahibi GunesinKizi35
-
- #121
Öncelikle herkese merhaba bayanlar ve özellikle sevgili anneler
Ben bir öğretmenim. Malum okullar yeni açıldı. Okulların da açılması değil aslında yeni yetişen nesili yetiştiren biz anneler (şuan burda olmasa da babalar) sizlere bir sorum bir sorunum var benim.
Bir çok konu okudum burada yıllardır. Çocuğum şöyle, çocuğum şöyle, çocuğumun okulu, çocuğumun kursu, çocuğumun öğretmeni, çocuğumun .............. diye devam eden. Kendi çocukluğumuzu düşünüyorum da bizler bu kadar el üstünde büyümedik. Elbette ki anne babalarımız severdi bizleri ama bizlerden sonra gelen kuşak yani bizim çocuklarımızı bizler şımartıyoruz.
Katıldığım bir seminer de ünlü bir konuşmacı demişti ki eğitim sırasında "O üşümeden giydirilen, acıkmadan yedirilen, o düşünmeden onun adına düşünülen bir nesil yetişiyor". Gerçekten de öyle olduğunu görüyorum. Çocuklarımızı düşünmek adı altında sıkmaya başlıyoruz sanki. Onunla ilgili bir durumda ondan fazla çaba sarf ediyoruz. O çabayı çocuklar sarf etmeli bizler değil. Yarın öbür gün kaybımızı yaşadıklarında hayatla baş etmeyi öğrenmeliler. Yani kısacası onları düşünelim ama bunun bir sınırı olsun istiyorum .
Yani diyorum ki onlar acıkmadan yedirmeyin bırakın acıksınlar açım desinler farına varsınlar. Üşüdüklerini bilsinler. Düşünmeyi öğrensinler.
Sizlerin yorumlarını bekliyorum. Teşekkürler
Katılıyorum Gangsta,yeme meselelerinde aşırı panikleyen bir anne olmasam da benimkileri büyütürken gözlemlediğim şu ki,adeta vitamın hapı kadar bir lokmayla akşamı rahat edebiliyor çocuklar.Yok be kuzum, benim oğlan hastanede serum almak zorunda kaldı, kilosunun altına düştü.
Öyle "Aç bıraktım, acıkınca yiyecek paşa paşa" her çocuğa sökmüyor. @Birgaripinsan a katılıyorum; anne olmadan "Asla, mümkünsüz, ya böyle yapmam kesinlikle" dediğim çok şeyi, kendi oğlumdan sonra "Olabiliyormuş" sorgusuna açtım.
Bi siz bilmiyorsunuz çocuğa nasıl davranılacağını; bizim de elimizin altında bilgi, okuduklarımız-gördüklerimiz- kıyasladıklarımız-deneyince güzel sonuç alacağımızı düşündüklerimiz oldu ama her çocuğa her yöntem uymuyor, bunu da yaşayarak gördük. Artı istemsizce sen gerilmeye ve "Yeterli olamıyorum" düşüncesiyle anneliğini sorgulamaya başlayınca daha berbat bir hale gelebiliyorsun, sen de yiyemiyorsun bir şey boğazından geçmiyor çünkü çocuğunun aç olduğu düşüncesini kafandan atamıyorsun, bir gün boyunca 1 buçuk yaşındaki bacak kadar şey hiçbir şey yemeyince ve diğer gün de reddetmeye çalıştıkça.
Şöyle bir çocuğun olsa anlardın:
https://www.kadinlarkulubu.com/forum/threads/benden-3-4-tane-klonlasalar-ne-guzel-olur.1035691/
Ha ama şu an çorba gibi çok sıvı yiyecekler hariç; kaşık-çatal ile kendi yemeğini kendi yiyebiliyor, öğün biliyor, uyuyor. 2 yaşında.
Kolay gelinmedi bu günlere, hala daha üzerine çalışmam gereken davranışları var; ama öyle "Asla olmam" deme, çocuğun çok güzel olduruverir hiç belli olmaz. :)
Katılıyorum Gangsta,yeme meselelerinde aşırı panikleyen bir anne olmasam da benimkileri büyütürken gözlemlediğim şu ki,adeta vitamın hapı kadar bir lokmayla akşamı rahat edebiliyor çocuklar.
O açlık duygusunu bastırınca gerisini aramıyor.
Peki nerede kaldı dengel beslenme,düzenli yemek saatleri?
Küçüklüklerinden beridir düzenli öğünler olarak yemek hazırladım.Nasıl ki "uykusu gelince uyur nasıl olsa"diyerek saldım çayıra davranmadıysam,yemeklerinde de aynı düzeni kurdum.Yemedikleri örneğin havuç,karnabahar vs,aldırmaz görünerek bir dahaki piştiğinde sadece 1 çatal tattırarak alıştırdım.
Dışarıdan kolay görünüyor"biz küçükken bulduğumuzu yerdik"vs demek.
Keşke bazı şeyler o zamanlardaki gibi olsa.
Ama dünya değişti,çocuklar farklı,ilgiler farklı,şartlar farklı.
Örneğin saatlerce sokaklarda oynayan çocuklar eve aç düşerdi.
Şimdi enerjilerini dökecekleri alanlar yok,annelerimizden çok daha endişeliyiz sokaklardan.
Konu sahibinin demek istediğini anlıyorum ama.
Hazır bir hayat sunuluyor çocuklara,sunuyoruz,belki bizden iyi yaşasınlar diye,kendi eksikliklerimizi tamamlamak adına.
Fakat herşeyin kolaylaştıkça değersizleştiği de bir gerçek...
Eskiden o eti benim kemigi senin lafi vardi, cok uzucu birsey. O zamanda aileler bu kadar ilgili degildi bencede. Herkes ister cocugunu istedigi gibi yetistirmek ama disari yollasan cocugunu oynayacak cocuk yoksa.. ortam yoksa.. ebeveyn napsin? Simdi oyun evleri filan var eskiden yoktu ama yoklugunu aramiyodukki.. isimiz gucunuz sokakti bizim.. ailemizde endise duymazdi bu durumdanbiliyormusun 1996 yılında ilk okula başladığımda ailem tamamina öğretmenine birakmişti...
ailem o konuyu karışmazdi... ödevlerimi dahi aileme yaptırmadik... danişnmadik hepsini kendimiz yapıyorduk..
şöle böle yapın emir vermezdi. hiç kimse..
1996 yıl-2018 yılı arasi bir degil.
çok değişiyo.. farklı bir dünya ile tanişmiş oluyoruz....
ilkokuldayken aç bile kaldik.. şimdiki çocuklar aç degil ..
ben yeni nesil yetişitirmesinden memnun degilim. kimse memnun degil. o halde çocuklarinizi kendinizi nasıl yetişitirildiği gibi yetişirin.... herşeyi kendinize üstelemek zorunda misiniz? birakin çocuklar yapsin çok akıllılar:)
işte bi degil farkli bir nesli çagindayiz..Eskiden o eti benim kemigi senin lafi vardi, cok uzucu birsey. O zamanda aileler bu kadar ilgili degildi bencede. Herkes ister cocugunu istedigi gibi yetistirmek ama disari yollasan cocugunu oynayacak cocuk yoksa.. ortam yoksa.. ebeveyn napsin? Simdi oyun evleri filan var eskiden yoktu ama yoklugunu aramiyodukki.. isimiz gucunuz sokakti bizim.. ailemizde endise duymazdi bu durumdan
Bir ekleme daha yapacağım, birkaç yorum gördüm; kafanızdaki keskin "Bu davranış = bu sonuç" olayını biraz irdelemeniz adına. Genele yazıyorum (Çoğunuzun esas vurgulamak istediğim şeyi anlamayacağınızı da biliyorum); kusurlu bir insan/anne olarak, diğer kusurlu annelere, üzerine alınmak isteyen mükemmel anneler de alınabilir:
Çocuklar sadece anne ve babalarından ibaret yaratıklar değil, bunu aklınızın bir köşesine yazıp "Şöyle yaptı şöyle oldu" örneklerini başka annelerin birkaç davranışını görüp yargıya bağlamadan önce bi düşünün, kendinize bakın.
Çocuğum, sokakta sürekli kucağıma tırmanmak isterken "Kucağa alıştırınca işte böyle oluyor, ne kadar ağlarsa ağlasın bırakacaktın" bakışını-lafını az işitmedim. Altının hangi sebeplere bağlı olduğunu bilmeyenler gelip böyle, sizin hakkınızda atıp tutunca rahatsız oluyorsunuz ama genelleyip başkalarına sallarken de gayet rahatsınız; çok ilginç. (Çocuğum kendi kusmuğunda boğulana kadar ağlayan-susmayan bir çocuktu; sonucunun kusarak biteceğini bildiğiniz 8-10 aylık bebeğinizi ağlamaya ancak bir yere kadar bırakabiliyorsunuz ve biliyor musunuz, canınız cehenneme hiçbirinizin önyargıları çocuğumun çektiği acı ve benim verdiğim emeğimden önemli değil)
Sokakta "Kimseyi rahatsız etmemek-daha çok yargılanmamak" adına çocuğumla doğru düzgün yürüyüşe çıkamazken, çıktığım birkaç yürüyüşte yaşanan sağa sola fırlamaların da sebebi sizin bu "Ay çocuğu terbiye edememiş, alıştıramamış" yargılarınız yüzünden, çocuğumu alıştıracak ortamı son ana kadar ertelemeye çalışmam-zapt etme çabasında gerilmem. Rahatsız olun be; hepiniz rahatsız olun çocuğum yerde 10 dk ağlayarak tepinip tepinmemesi gerektiğini öğrenene kadar. Çünkü sokak onun da sokağı. Gidip kütüphanenin ortasında zırlamıyor!
Çocuğu düşünce yerden kaldırma olayı... Düşünce kaldırdım çünkü o anki dünyayı algılama biçimine bir de bu fazla gelecekti, buna ihtiyacı vardı; onu ben tanıyorum, sen değil. Şimdi düşünce göz göze geliyor ve benim tebessümümle ayağa kalkıyor. Şu an bensiz ama benim onayımla ayağa "Sağlam çıktım" düşüncesi ile kalkıyor. Sonra o göz temasını da keseceğim mesela.
Yeri gelecek "Ödevini yap" da diyeceğim, yeri gelecek "Yardım da edeceğim", yeri gelecek "Artık bunu tek başına yapabilirsin" de diyeceğim; çocuğumun ihtiyacını herkesten iyi bilirim.
Annem, başımda 2371246 kere ödevini yap demiş insandır; ödevi bilinçli olarak yapmazdım-istemezdim. Ne oldu? Sorumluluk bilmeyen insan mı oldum? :))) Her dalga deniz kabuğu taşımaz, yıldız, yosun da taşır.
Bu genellemelerden bıktım, yeni neslin hep kötü tarafına bakıp durmanızdan sıkıldım; anneanneme benziyorsunuz.
Anneleri, gereksiz baskı altına iterek daha saçma hale getiriyorsunuz; bunu, kendi kendinize yapıyorsunuz. Bu yarışı burada dahi görüyorum, şu konu içinde bile; siz kimi yiyorsunuz? :)
Önyargılarınızı bi kırın önce.
Elalemin çocukları üzerinden tek görüşte hüküm verdiğiniz tahammülsüzlüğünüzü de kendinize saklayın.
Nasrettin hoca hikayesindeki gibi durumlar durumlar;
Alintidir:
Hoca komşu köye gitmek için yola çıkar. Yolda bunları gören bir köyün delisi gülerek:
- “Hocam eşeğin boşta ama siz yürüyorsunuz.” Deyince Hoca hemen oğlunu eşeğe bindirmiş giderken yolda karşılaştıkları bir ihtiyar:
- “Ayıp kardeşim, ihtiyar babasını yürütüyor kendi eşeğe binmiş.” Diye Hoca’nın oğlunu yadırgar.
Bunun üzerine Hoca eşeğe kendi biner. Biraz sonra bir grup kadın karşılarına çıkar:
- “İnsaf et Hocam el kadar çocuğu yürütüyorsun kendin eşeğe biniyorsun.” Derler. Hoca tutar oğlunun elinden ve arkasına oturur ve beraber yola devam ederken katırcı ile karşılaşırlar katırcı:
- “Yazık Hocam zavallı bir eşeğe bu sıcakta iki kişi binilir mi hiç?” Sonunda Hoca dayanamaz hayatta bir kişinin herkesi memnun etmesi mümkün değildir der ve oğluyla birlikte eşeği sırtlanıp giderler.
Haah işte bu Goha.
Elalem ne der'den, Elalem çocuk görsün çocuk olayına geçiş değil de nedir bu? :) Türk kadınlarının en büyük travması olan elalem, içimize sirayet etmiş, hala devam ediyor. Herkes öbürüne elalemlik yapıveriyor
Ayy, yeter. Acıkmadan yediresim vardı yedirdim, üşümeden giydirdim oh. Hasta olunca başını ben bekliyorum, üşüyeceği zaman da olur üşür görür. O kadar. Kolayı zoru da akıllandıkça idrak eder.
hatasiz kul olmaz,
hatamla sev beni
bu isin kitapta yazilan bir cozumu yok ki zaten. Ben hep soyle yapmaya calisiyorum, evet degisik onerileri okuyorum arastiriyorum, boyle yapin diyen pedagogu okuyorum, ustune gidip tam tersini yapin diyen pedagogu da okuyorum. Sonrasi bana, cocuguma, benim bulundugum ortama hangi yontem uyuyorsa o, ya da elimden nasili geliyorsa. Ben de insanim, neyi yuzde yuz hatasiz yapabilirim ki. Kendimi bu konuda sartlandirip uzmemin de cocuguma bir yarari yok. Onlar da bizi insan olarak degerlendirirler buyuduklerinde. Yeter ki donusu olmayan bir hata ihmal yapmayalim.
cocugu mali gibi gören aileler de var, birey olarak goren de var.Öncelikle herkese merhaba bayanlar ve özellikle sevgili anneler
Ben bir öğretmenim. Malum okullar yeni açıldı. Okulların da açılması değil aslında yeni yetişen nesili yetiştiren biz anneler (şuan burda olmasa da babalar) sizlere bir sorum bir sorunum var benim.
Bir çok konu okudum burada yıllardır. Çocuğum şöyle, çocuğum şöyle, çocuğumun okulu, çocuğumun kursu, çocuğumun öğretmeni, çocuğumun .............. diye devam eden. Kendi çocukluğumuzu düşünüyorum da bizler bu kadar el üstünde büyümedik. Elbette ki anne babalarımız severdi bizleri ama bizlerden sonra gelen kuşak yani bizim çocuklarımızı bizler şımartıyoruz.
Katıldığım bir seminer de ünlü bir konuşmacı demişti ki eğitim sırasında "O üşümeden giydirilen, acıkmadan yedirilen, o düşünmeden onun adına düşünülen bir nesil yetişiyor". Gerçekten de öyle olduğunu görüyorum. Çocuklarımızı düşünmek adı altında sıkmaya başlıyoruz sanki. Onunla ilgili bir durumda ondan fazla çaba sarf ediyoruz. O çabayı çocuklar sarf etmeli bizler değil. Yarın öbür gün kaybımızı yaşadıklarında hayatla baş etmeyi öğrenmeliler. Yani kısacası onları düşünelim ama bunun bir sınırı olsun istiyorum .
Yani diyorum ki onlar acıkmadan yedirmeyin bırakın acıksınlar açım desinler farına varsınlar. Üşüdüklerini bilsinler. Düşünmeyi öğrensinler.
Sizlerin yorumlarını bekliyorum. Teşekkürler
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?