- 6 Eylül 2016
- 2.829
- 7.399
- 158
- Konu Sahibi salinger29
-
- #21
Biraz da karşı tarafı anlamayı deneyin o zaman?Adam arkadaşlarıyla eğlenirken sizi nazlamasını beklemişsiniz bir nevi ki sert bi tepki dahi vermemis cevabını begenmeyeceginiz için vakit istemiş sizden.Haklı da.Ama gönül ilişkisine geldiğimde sürekli anlaşılmayı bekliyorum.
cevapları için herkese teşekkürler.
Valla biri bu hikayeyi bana anlatsa elimi iman tahtama koyup ay bayılazaaam diyebilirim ama işin içindeyken duygusallaşıyorum.
dostluk ve aile ilişkilerinde de bir kuple alınganlık barındırsam da genelde daha uzlaşmacı biriyim. sürekli dert dinleyip bıdır bıdır akıl veren güzin abla modundayım.
Ama gönül ilişkisine geldiğimde sürekli anlaşılmayı bekliyorum. Karşımdakinin hayatımın aşkı, ruh eşi vesaire belki de gerçek dışı kavramlara denk gelen kişi olup olmadığıa dair kendimde nabız falan ölçüyorum herhalde.
Burnu büyüklük diyemeyiz sanırım, yani herkes benle ilgilensin sürekli beni övsün gibi ihtiyaçlarım yok. ben kendim bir insanın benimle paylaştığı şeylere karşı çok hassas ve ilgili yaklaşırım, karşımdakinden de sürekli aynı şeyi bekliyorum.
Erkekler veya en azından benim sevdiceğim de kendimi picasso sandığım bu anlarda biraz mekanik davranınca evliliğin benim içi yıpratıcı olacağını düşünüyorum.
yaşım 26,5, büyümüş olmam gerek aslında :/
kızlar merhaba,
sanırım ben güzel giden ilişki katiliyim. kendimi karşı cins ilişkilerinde duygusal olarak hiç güvende hissedemiyorum. sürekli karşımdakinin benim kafamda kurguladığım mükemmel cevapları vermesini bekliyorum ama öyle bir dünya yok.
bazen kendime bakınca hayatı romantik müzikal tadında yaşamak isteyen bir psikopatmışım gibi hissediyorum. Böyle anlarda da haliyle bir betona çakılma hadisesi yaşıyorum.
küçük bir örnek anlatayım. Dün gece kendime uzun zaman sonra sanatsal bir ortam oluşturup güzel bir resim yaptım. Sonrasında da 01.00 gibi sevdiceğime, nişanlıma sana az sonra bişey göndereceğim göndereceğim şey senin bana yeniden aşık olmanı, vereceğin tepki de benim sana yeniden aşık olmamı sağlayabilir dedim. (Biraz ergence evet ama ne yapayım duygusala bağladım.)
Kendisi 07.30-16.30 arasında çalışıyor ve cuma günü olduğu için de eğlenmek istedi arkadaşlarıyla oyun oynuyordu. Bunu bildiğim için cevap vermeye uygun olunca bak dedim. O da daha tatlı bi cevap verebilmem için yarın sabah gönderir misin? dedi. Ben klasik betona çakılma anlarından birini yaşadım. Ya ikimizin düşünce sistemi arasında yoğun bir fark var, ya da ben prenseslik sendromuna yakalandım bilmiyorum.
İlişkinin başında kullandığım her kelimeye hayranlık duyan sürekli şiir tadında konuşan kişi neticede, şu an ürettiğim sevdiğim bişeyi merak etme tenezzülünde bulunmadı gibi hissediyorum.
Böyle şeyleri düşününce evlediğimde, içimdeki tüm yumuşak tarafın tüm renklerin zamanla katılaşıp yok olacağına inanıyorum nedense. Sanki kimse beni anlamayacak, karşılaştığım herkes verdiği veya vermediği tepkilerle beni hayal kırıklığına uğratacak gibi.
Zaten böyle bir korku taşıdığım için de sürekli bu meseleler hakkında hassaslaşıp, 'neden öyle dedin' veya 'neden öyle demedin' diye adamı delirtiyorum.
Ya da gerçekte haklıyım ama haklı olmak daha acıtıcı olacağı için kabullenmiyorum.
İnsanlardan veya bu aşk meşk olaylarından sizce çok fazla şey mi bekliyorum, bu beklentilerle evlenirsem iyice kafayı mı sıyırırım, kendimi mi değiştirmek zorundayım, ilişkide mi bir sıkıntı var? hooğğğfff.
Sevgili premses :)kızlar merhaba,
sanırım ben güzel giden ilişki katiliyim. kendimi karşı cins ilişkilerinde duygusal olarak hiç güvende hissedemiyorum. sürekli karşımdakinin benim kafamda kurguladığım mükemmel cevapları vermesini bekliyorum ama öyle bir dünya yok.
bazen kendime bakınca hayatı romantik müzikal tadında yaşamak isteyen bir psikopatmışım gibi hissediyorum. Böyle anlarda da haliyle bir betona çakılma hadisesi yaşıyorum.
küçük bir örnek anlatayım. Dün gece kendime uzun zaman sonra sanatsal bir ortam oluşturup güzel bir resim yaptım. Sonrasında da 01.00 gibi sevdiceğime, nişanlıma sana az sonra bişey göndereceğim göndereceğim şey senin bana yeniden aşık olmanı, vereceğin tepki de benim sana yeniden aşık olmamı sağlayabilir dedim. (Biraz ergence evet ama ne yapayım duygusala bağladım.)
Kendisi 07.30-16.30 arasında çalışıyor ve cuma günü olduğu için de eğlenmek istedi arkadaşlarıyla oyun oynuyordu. Bunu bildiğim için cevap vermeye uygun olunca bak dedim. O da daha tatlı bi cevap verebilmem için yarın sabah gönderir misin? dedi. Ben klasik betona çakılma anlarından birini yaşadım. Ya ikimizin düşünce sistemi arasında yoğun bir fark var, ya da ben prenseslik sendromuna yakalandım bilmiyorum.
İlişkinin başında kullandığım her kelimeye hayranlık duyan sürekli şiir tadında konuşan kişi neticede, şu an ürettiğim sevdiğim bişeyi merak etme tenezzülünde bulunmadı gibi hissediyorum.
Böyle şeyleri düşününce evlediğimde, içimdeki tüm yumuşak tarafın tüm renklerin zamanla katılaşıp yok olacağına inanıyorum nedense. Sanki kimse beni anlamayacak, karşılaştığım herkes verdiği veya vermediği tepkilerle beni hayal kırıklığına uğratacak gibi.
Zaten böyle bir korku taşıdığım için de sürekli bu meseleler hakkında hassaslaşıp, 'neden öyle dedin' veya 'neden öyle demedin' diye adamı delirtiyorum.
Ya da gerçekte haklıyım ama haklı olmak daha acıtıcı olacağı için kabullenmiyorum.
İnsanlardan veya bu aşk meşk olaylarından sizce çok fazla şey mi bekliyorum, bu beklentilerle evlenirsem iyice kafayı mı sıyırırım, kendimi mi değiştirmek zorundayım, ilişkide mi bir sıkıntı var? hooğğğfff.
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?