Roxxett'den Seçmeler

Adamın biri kitapçıya gider ve tezgahtara :

-Evin reisi erkektir adlı kitap var mı? , diye sorar.

Tezgahtar cevap verir :

-Maalesef beyefendi masal kitabı satmıyoruz..

__________________
 
Adamin biri yeni ulastigi otele kaydini yaptirir. Odasina girdiginde masada bir bilgisayar görür ve karisina e-mail atmaya karar verir. Fakat yazdigi mesaji farkinda olmadan yanlis bir adrese gönderir....tam bu sirada farkli bir yerde kadin, kocasinin cenaze töreninden evine yeni dönmüstür ve bilgisayarindaki maili görür, arkadaslarindan geldigini düsündügü maili okuyunca oldugu yere yigilip kalir. Odaya giren annesi yerde yatan kizini ve ekrandaki mesaji görür.

Kime : Sevgili karima
Konu : Yeni ulastim.
Tarih : 23.Haziran.2004

Benden haber aldigina bayilacagindan eminim.Burada bilgisayar var ve sevdiklerimize e-mail gönderebiliyoruz. Buraya yeni ulastim ve kaydimi
yaptirdim. Hersey yarin senin buraya gelecegini düsünülerek hazirlanmis. Seninle bulusmayi dört gözle bekliyorum. Umarim benim gibi sorunsuz bir yolculuk geçirirsin.

Not : Burasi çok sicak.

__________________
 
Temel savaşta yanında 10 arkadaşıyla birlikte düşmana esir düşmüş.
İlk gün işkence sonunda ekipten 5 tanesi bülbül gibi konuşmuş.
2. gün 3 kişi daha dayanamamış itiraf etmiş.
3. günün sonunda bir tek Temel kalmış.
4. gün işkencenin dozu artmış, Temel'den çıt yok.
5. gün, işkence iyice ağırlaşmış ama Temel yine aynı 2 hafta sonra, Temel'i kaldığı hücrede izlemeye karar vermişler.
Bizim Temel, hem kafayı duvara vurmakta, hem de söylenmekteymiş:
- Haturla...Haturla...Haturlaaa...
 
temel kendi kıçını bu yaşına kadar hiç görmemiş.birgün arkadaşı idrisle top oynarlarken idris topa çok sert abanmış.top doooru temelin kıçına.temel koşa koşa soyunma odasının yolunu tutmuş.arkadan idris gelir.
-temel abartma sanki ne oldu kıçına...
temel:öyle deme şerefsiz ikiye yarmışsın...
 
BEKLİYORUM +15
Adam resepsiyonda bekliyormus. Arkadasındaki güzel bayanı görememiş. Ve birden dirseği kadının göğüslerine dokunmuş. Adam: Hanımefendi eğer kalbiniz de göğsünüz kadar yumuşaksa beni affedersiniz demiş. Kadın da bunun üzerine: Beyefendi eğer penisiniz de dirseğiniz kadar set ise oda 406'da bekliyorum.


AV MEVSİMİ (Bu Çok Güzel)
Temel bir gün kahvede dertli dertli oturuyomuş. Arkadaşı Dursun "Neoldu Temel neyin var" diye yanaşmış. Temel de anlatmaya başlamış. "Ah be Dursunum. Sorma Fadime'yle bir türlü sevişemiyoruz. Yer yok demiş." Dursun da "Ula bundan kolay ne var" demiş. "Söyle Fadime'ye sen dağa çıkıp ateş edince gelsin yanına görün işinizi" demiş. Temel çok sevinmiş ve gitmiş dağa.. Aradan bir ay geçmiş. Temel yine kahvede üzgün üzgün oturuyo. Dursun gelmiş "Ne oldu uşağım neyin var?" demiş. Temel de "Sorma laa Dursun. Av mevsimi başladı Fadime orospi oldu." demiş...


VETERİNER
Doktor John hastasıyla ateşli bir seks yaptıktan sonra, oturup düşünmüş: 'Keşke yapmasaydım ama olsun.. Tüm doktorlar meslek hayatında hastasıyla yatmıştır' Der ve kendini avutmaya çalışır.O sırada vicdanından bir ses gelir: 'Ama John sen bir veterinersin.'
 
RUS (Buda Çok Güzel)
CIA, Rusya"da bir kasabaya casus yerlestirecek. Çevrede Ruslar'in
nukleer arastirma merkezleri var. Ama oyle bir casus olacak ki,
tıpkı bir Rus gibi...
Önce Amerika'da, Rusya'daki kasabanin bir benzeri yapilmis. Yuzlerce
kisi arasindan secilen casus adayi, yillarca bu yapma
kasabada yasamis... Rusca'yi o bolgenin lehcesiyle ogrenmis... Ruslar ne
yer, nasil icer, nasil sakalasir, nasil kizar, hepsi en ufak
ayrintisina kadar ogretilmis. Ve zamani gelince bir imtihandan gecirilip,
ucakla kasabanin cevresine atilmis.
Amerikali casus, kasabaya adimini atar atmaz, eliyle koymus gibi
meyhaneyi bulmus. Dalmis iceri, herkesi Rus uslulu selamlamis
ve meyhaneciye votka söylemis... Meyhanede de fazla kisi yokmus,
biraz sonra ondan baska kimse kalmamis...
Meyhaneciyle oradan, buradan, sagdan soldan konusmaya baslamislar.
Vakit gecmis, meyhaneci casusun omuzuna elini atmis!
"Haydi Co, kalkip karakola gidelim, seni teslim edeyim." Amerikan casus
sasirmis, ama bakmis kurtulus yok, kacamayacak, yola
cikmislar...
Amerikali dayanamamis, sormus:
"Cok merak ediyorum, benim Amerikali oldugumu nasil anladin? O kadar
guzel Ruslaşmistim ki !"
Meyhaneci gulmus:
"Her seyin tamam olmasina tamam da, bizim buralarda pek zenci Rus
bulunmaz !"
 
ZENCİLER BEYAZLAŞTIRILIR

Bir gün Smith ve John adında iki zenci New York sokaklarında dolaşırken bir tabela görürler: "Zenciler beyazlaştırılır. Fiyat 100 dolar." Smith'in 101 doları, John'un ise 99 doları vardır. John, Smith'e: "Sende fazla olan 1 doları bana ver birlikte girelim" der. Smith'se: "Önce ben gireyim. Eğer beyazlaşırsam sen de girersin" der ve içeri girer. Az sonra içerden beyaz bir şekilde çıkar Smith. John: "Smith ne kadar beyazlaşmışsın. Şu 1 doları ver de ben de girip beyazlaşayım." Smith cevap verir: "Defol burdan pis zenci!"

BAYAN AJAN

İsrailli güzel casus Suriye'den dönüp İsrail Genelkurmayı'na rapor verir: - Hafız Esad'ın son saldırı planını gece masasından çaldım. Üstelik, bununla kalmayıp oğlunu da hapsettim. Generaller sevinçle haykırırlar: - Harika, oğlunu hemen bize ver, sorguya çekelim. Güzel casus üzgün bir yüzle cevaplar: - İşte bu hemen olmaz, dokuz ay beklememiz lazım...

MAÇ

Bir devrin tüm as ve klas futbolcuları cennette buluşmuş. Cennetin baş meleği de futbol meraklısıymış. Şeytanı çağırtmış: - "Cennetle cehennem arasında bir maç düzenleyelim, ne dersin?" - "Boşuna oynamayalım, biz kazanırız", demiş Şeytan. - "Olur mu en iyi futbolcular bizde. Ne kadar da kötü futbolcu varsa sizde." Şeytan şeytanca gülümsemiş: - "Ama bütün hakemler de bizde."

Arkadaşlar Sitede Yeniyim Yorumlarınızı ve Rep Leriniz Bekliyorum !!!
 
Bi Gün Amerikali Bilim Adamlari Marsta Hayat Olup Olmadiğini Merak Ederler Ve Birini Marsa Göndermeye Karar Verirler Ve Bu Kişi Bizim Temeldir. Temel Marsa Gider Ve 1 Buçuk Ay Sonra Geri Gelir Geldiğinde Basin Mensuplari Merakli Bi şekilde Sorarlar:bütün Dünya Merak Ediyor Marsta Hayat Varmi Temel Derler. Temel: Yok Ya Marsta Hayat Yok Der. Basin Mensuplari Ve Bütün Dünya Hayal Kirikliğina Uğrar. Temel Kendisini Karşilamaya Gelen Oğluyla Arabaya Atlayip Geri Döner Yolda Ufak çocuk Merak Edip Sorar: Baba Gerçekten Marsta Hayat Yok Mu? Der. Temel:yok Olum Saat 10 Oldumu Bütün Dükkanlar Kapaniyo Herkes Evine Gidiyo Der!!!
 
Valla Başlii Görünce Bir Sarisin Olarak Bende Yanliş Anladim Aptal Şarisin Muhabbeti Sandim Ama Bu Yazi Herşeyi Gösterio:)dahada Biş Demeye Gerek Yok:)
 
Çekici bir genç kadın, çok zayıf bir bebeği doktora kontrole götürür. Bebeğe bakan doktor: - "Bu çocuk iyi gıda almıyor", der ve kadına dönerek: - "Lütfen soyununuz", diye rica eder. Soyunan kadının göğüslerini iyice kontrol eden doktor: - "Düşündüğüm gibiymiş hanımefendi" der, "sizin hiç sütünüz yok." Kadın: - "Tabi olmaz doktor bey", der. "Ben çocuğun teyzesiyim..."

Kız erkek arkadaşını arayıp akşam yemeğe davet etmiş. Hem ailesiyle tanıştıracak, hem de ailesi dışarı çıktıktan sonra erkek arkadaşıyla birlikte olacakmış. Çocuk kız arkadaşının evine gitmeden önce bir eczaneye uğrar. Eczacıya: - "Bana prezervatif verir misiniz?", der; eczacı da ne yapacağını sorar. Çocuk da kız arkadaşının evine gideceğini, kızın ailesi gittikten sonra birlikte olacaklarını söyler. Akşam yemek yemek için masaya otururlar. Yemekten önce dua edilir herkes yemeğe başlar ama çocuk hala dua ediyordur. Kız çocuğa, "ben senin bu kadar dindar olduğunu bilmiyordum", der. Çocuk da kıza: - "Ben de senin babanın eczacı olduğunu bilmiyordum!!!"

Bir devrin tüm as ve klas futbolcuları cennette buluşmuş. Cennetin baş meleği de futbol meraklısıymış. Şeytanı çağırtmış: -"Cennetle cehennem arasında bir maç düzenleyelim ne dersin?" -"Boşuna oynamayalım, biz kazanırız", demiş şeytan. -"Olur mu en iyi futbolcular bizde, ne kadar da kötü futbolcu varsa sizde..." Şeytan şeytanca gülümsemiş: -"Ama bütün hakemler de bizde..."
 
İnsanlığın ilk var olduğu dönemde adamın biri şeytanı
yakalamaya karar vermiş fakat bunun için 40 yıl boyunca Tanrı'ya
ibadet etmesi gerekiynormuş.
Karısıyla, dostlarıyla ve bütün dünya ile ilişkisini
kesmiş ve 40 boyunca Tanrı'ya ibadet etmiş.
40 yıl sonra Tanrı, ibadetinin karşılığı olarak ona şeytanı
ağzı kapalı bir şişenin içinde sunmuş. Adam da karısına o şişeye sahip
çıkmasını dünyada neler olup bittiğini artık öğrenmek istediğini
söyleyerek
dışarı çıkmış.
Kadıncağız şeytanı merak ediyormuş. Merakına bir türlü
engel olamayıp şişenin ağzını açıvermiş. Açmasıyla şeytan dışarı çıkmış ve
gülmeye başlamış.
-Merakına engel olamadın ve kocanın 40 yıllık emeğini boşa
çıkardın.
Kadın da şeytana:
-Sen o şişenin içinde hiç değildin ki.
Şeytan;
-Nasıl olur? Şişeden çıktım, sen de gördün.
Kadın:
-O şişenin içinde hiç değildin. Nasıl o şişenin içine
girebilirsin ki ?
Şeytan:
-Gireyim de gör (der ve şişenin içine giriverir)
ADAMIN ŞEYTANI HAPSETMESİ 40 YILINI, KADININ İSE 5 DAKİKASINI
ALMIŞ.
ŞEYTAN DA TANRI'YA İSYAN ETMİŞ VEEEEEEEEEE.
- TANRIM MADEM KADINLARI YARATICAKTIN O ZAMAN BENİ
NEDEN YARATTIIN???
 
HEPSİ COK GÜSELDİ:smilewinkgrin: :smilewinkgrin: :smilewinkgrin:
ELLERİNE SAĞLIK.
 
Hollanda'da Mehmet ile Ahmet Helmond-Eindhoven trenine binmişler.Mehmet 1 kg elmayı çantadan çıkarmış ve sadece elmanın çekirdeklerini yemeye başlamış.Ahmet meraklanmış ve sormuş:
-Mehmet ya merak ettim de,sen deminden beri elmanın çekirdeklerini yiyip elmaları atıyorsun?Mehmet:
-Bu elmanın çekirdekleri insanın zekasını açıyor,demiş.İstersen sende dene ama 10 euronu alırım,der.Adam meraklandı bi kere 10 euroyu verir ve yemeye başlar.Mehmet ,nasıl diye sorar?
-Güzelmiş ama 10 euroyu buna vereceğime;10 euroluk ayçiçeği alır onu yerdim,valla şimdi acıdım parama yaa.der.Bunun üzerine de Mehmet:
-Gördün mü bak,şimdiden etkisini gösterdi der.
 
birgün carlsberg, miller, tuborg ve efes pilsen in başkanları barda içmeye gitmiş. garson gelince teker teker soylemişler;
- ben bi carlsberg alıyım
- ben bi büyük miller istiyorum
- ben tuborg içeceğim
sıira efes pilsen'in adamına gelince;
- ben bir kola alıyım, demiş. garson gidince yanındakiler sormuş, "yahu sen niye efes istemedin" diye;
- kimse bira içmiyordu, ben de size uyayım dedim.. demiş..

amerika'da zencinin biri pasaportunu kaybetmiş. tam da türkiye'ye tatile gideceği gün. aksilik bu ya...
uçağı kaçıracak, kara kara düşünürken yolda bir pasaport bulmasın mı ?!..
hemen almış yerden, bir bakmış ki leanardo di caprio'nun pasaportu.. "ne olursa olsun" demiş ve şansını denemeye karar vermiş.
çıkarmış leonardo'nun fotografını, kendi fotografını yapıştırmış.. uçmuş türkiye'ye.
atatürk hava limanında görevli gümrük memurunun karşısına geçmiş.. kim olabilir memur.. tabi ki temel...
almış pasaportu eline temel adamın ismine bakmış :
''leonardo di caprio", fotografa bakmış, bir zenci.
adama bakmış aynı zenci... bir kaç şaşkın bakıştan sonra
temel öbür masaya seslenmiş,
ula cemal, bu titanik batmış mıydı, yanmış mıydı?

bir gün adamın teki ormanlık bir yolda arabasıyla gidiyomuş. aniden önüne kırmızılar içinde bir adam fırlamış ve "ben bu ormanın kırmızılı hipnasıyım, bana yiyecek bi şey vermezsen burdan geçemezsin" demiş. adam da uğraşmamak için bir şeyler verip yoluna koyulmuş. derken bu sefer sarılar içinde bir adam arabanın yolunu kesmiş ve "ben bu ormanın sarılı hipnasıyım, bana içecek bir şey
vermezsen burdan geçemezsin" demiş. adam yine noğlur noolmaz diye bir şeyler verip yoluna devam etmiş. birazcık yol aldıktan sonra mavi elbiseli birisi arabanın yolunu kesmiş. artık adam dayanamamış ve camdan beline kadar çıkıp "sen ne istiyosun lan ormanın mavili hipnası!!!" diye bağırmış. adam şöyle cevap vermiş: ehliyet ve ruhsat.
 
dünya polis teşkilatlanması örgütü bir gün alman, fransız ve türk polislerin katıldığı bir yarışma düzenler. buna göre ormana bir yaban tavşanı bırakılacak ve en organize, en çabuk şekilde tavşanı bulup görevlilere teslim edecek teşkilat büyük ödülün sahibi olacaktır. bütün hazırlıklar tamamlandığında yarışma başlar. fizik gücü yüksek disiplinli polizeiler ormana girerler, sağlı sollu koşuşturmacalar, değişik tuzaklarla birlikte yakalanması hayli zor olan yaban tavşanını 5 dakikaya yakın bir sürede görevlilere teslim ederler. sıra gelir fransızlara. kartezyen fransızlar, "ulan ben bir yaban tavşanı olsam nereye saklanırdım acaba?" diye düşünerek, arayarak yaban tavşanını bulurlar, böylece 3 dakikalık bir zaman dilimi içerisinde tavşanı görevlilere teslim ederler. türkler son yarışmacı olarak ormana dalarlar, bir curcuna olur ve ortalıktan kaybolurlar. yarım saat olur, bir saat olur, iki saat olur hiçbir haber alınamaz. yetkililer tam dağılmaya hazırlanıyorken, türk polisler çıkagelir, yanlarında kelepçelenmiş, ağzı burnu kan içinde bir boz ayı da onlara eşlik etmektedir. yetkililer sorar:
- hani kardeşim yaban tavşanı? onca saattir nerdeydiniz?
- (polis boz ayıya dönerek) konuş ulan!
- (boz ayı ağlayarak) ben bir küçük yaban tavşanıyım, ben bir küçük yaban tavşanıyım...

6-2 biten man.united-fenerbahçe maçından hemen sonra
fenerli li rüştü tanınmamak için yaşlı bir adam
kılığına girer ve bir cafe ye gider. cafe de yanına
yaşlı bir bayan yanaşır ve : -"naber rüştü" der.

bunun üzerine rüştü delirir nasıl tanıdı bu kadın beni
diye düşünüp durur. ertesi gün yine aynı cafede aynı
kadın yanaşır rüştü'nün yanına yine -"naber rüştü"
der.

3.gün rüştü çok değişik bır kılıkta gider cafeye ve
yine aynı kadın yanaşır ve yine -"naber rüştü" der.
rüştü dayanamayıp sorar nerden tanıyosun beni diye.

yaşlı teyze : -"olum ben tuncay len" der.

ingiliz,amerikalı ve türklerin bulunduğu gemi kaza yapar ve su almaya başlar.kaptan telaşla yolcuların arasına girer ve "lütfen herkes sakince filikalara doğru gitsin gemi su almaya başladı" .yolcular bu uyarıyı umursamaz ve aynen devam ederler.kaptan aynı uyarıyı birkaç defa yapar ve insanların gemiden ayrılmadıklarını görünce çaresizce geri çekilir.bu arada uyanık kaptan yardımcısı kaptana "ben bu insanların hepsini gemiden çıkarırım".kaptan nasıl yapacaksın bunu hemen yap".kaptan yardımcısı gider ve bir süre sonra geri döner.gemi bomboşdur.kaptan merakla sorar "ya nasıl başardın bunu??"kaptan yardımcısı anlatır. "ingilizlere sizin gibi asil bir milletin böyle batan bir gemide ne işi olur dedim hepsi denize atladı,amerikalılara deniz suyu insan sağlığına yararlıdır dedim onlarda hemen suya atladı.." kaptan hararetle sorar "peki türklere ne dedin onlar kesinlikle ayrılmaz gemiden!!"kaptan yardımcısı pişkin pişkin gülerek "türklerede denize girmek yasaktır dedim" .
 
üç arkadaş tren istasyonuna gitmişler. içlerinden biri gişeye
yaklaşıp bilet almış ve trenin kalkmasına ne kadar zaman oldugunu
sormuş.

- bir saat on beş dakika... arkadaşlarına dönmüş:
- daha çok var, hadi gidip su karşıki kafede çay içelim... oradan
buradan derken laf lafı açmış... birden
tren düdüğüyle kendilerine gelmişler.
koşarak dışarı fırlamışlar ama, nafile... tren kaçmış..
sormuşlar:
- sonraki tren ne zaman?
- bir buçuk saat sonra... yine dönmüşler kafeye. yine çay, yine laf
ve derken yine düdük sesi...
koşmuşlar ama bu defa da treni kaçırmışlar.
bir saat sonra bir tren daha varmış. dönmüşler kafeye...
ama bu kez uyanık duruyorlar.
trenin sesini duyar duymaz kalkmışlar ve koşmaya başlamışlar.
içlerinden ikisi; biri bir vagona, diğeri başka vagona zar zor
yetişmiş...
üçüncü ise geride kalmış ve yetişememiş...
bir süre dövündükten sonra baslamış katıla katıla gülmeye.
durumu gören istasyon memuru dayanamayıp sormuş:
- hem treni kaçırdın hem gülüyorsun!
- nasıl gülmeyeyim!... onlar beni uğurlamaya gelmişti...

kayseri'de yol çalışması yapılıyormuş. köylüler eşeğin birini salıp geçtiği yerden yolu geçiriyolarmış. o sırada oradan geçmekte olan amerikalı bir mühendis görmüş bunları.
merak etmiş; gitmiş yanlarına.
-merhaba dayı nabiyonuz böyle? demiş.
köylü -yol yapıyoz diye cevap vermiş.
-"e bu eşek ne" diye devam etmiş mühendis.
köylü genel prosedürü şöyle bir anlatmış. eşeğin yolun nerden geçecegine karar verdigini söylemiş. bizim amerikalı mühendis yerlere yatmış gülmekten, öyle şey mi olur diye. alaycı bir tonla:
- "eee demis, eşek bulamayınca napiyonuz?"
köylü:
- "o zaman amerika'dan mühendis getirtiyoz.
 
adamin biri sinemaya gider. tam sinemada film başlarken önüne saçını kazıtmış biri oturur ve sinemanın ışıkları bu saçını kazıtmış adamın kafasına vurur... arkasındaki adam bir türlü filmi izleyemez. adam içinden "şunun ensesine bi tane yapıştırayim" der sonra "oğlum adam iri yarı... ellese bile beni parçalar" diyip vazgeçerken yanına temel oturur..
adam temel'e dönüp "şu kafasını kazıtmış adamın ensesine bi tane vur sana 5 milyon verecem" der.
temel de dayanamaz adamın ensesine bi tane yapıştırır ve devam eder "ulan hasan sen burada mıydın" der. adam dönüp ;
"ne hasanı kardeşim" der
temel de "pardon kardeşim karıştırdım" der ve adam önüne dönünce 5 milyonunu alır.
adam dayanamaz ve temel'e dönüp "kardeş bi tane daha yapıştır sana 10 milyon verecem" der.
temel bi tane daha adamın ensesine vurur ve ilave eder "hasan sensin be yeme beni"
adam dönüp "hasan değilim kardeşim be " diyip ön koltuklardan birine oturur. temel'in yanındaki adam artık filmi bırakıp bu kafasını kazıtan adamı aramaya başlar ve bulur hemen temel'e dönüp "bak kardeşim işte oraya oturmuş. git ensesine bi tane daha vur sana cebimdeki tüm parayı verecem" der.
temel hemen kafasını kazıtmış adamın arkasına geçip ensesine bi tane yapıştırıp
"ulan hasan burda mıydın, ben de yarım saattır arkadaki adamı sen sanıp ensesine vuruyorum

afrika'da, çok geri kalmış olan bir köye gelen bir papaz, yerlileri eğitmeye çalışıyormuş. her sabah insanların iyilik yapmalarını, birbirlerine karşı iyi davranmalarını vaaz ederken, öğleden sonraları da,
kabilenin reisine, ingilizce öğretmeye çalışırmış.
bir gün papaz yanına kabile reisini alıp dolaşmaya başlamış. bu arada gördükleri şeylerin ingilizcelerini de söyleyerek reisin ingilizce bilgisini arttırmaya çalışıyormuş. bir kayanın önünde papaz "kaya" demiş, reis de "kaya" diye tekrar etmiş. bir göle gelmişler, papaz "göl" demiş, reis de "göl" deyince papaz sevinip "aferin" demiş.

biraz sonra çalılıkların arasında sevişmenin son aşamasında olan bir çifte rastlamışlar.
papaz, biraz kızarmış ve yutkunarak "bisiklete binmek" demiş. reis oynaşanlara söyle bir bakmış ve tüfeği ile ateş ederek her ikisini de öldürmüş. papaz şaşkınlık içinde bağırmış "ne yapıyorsun. bunca zamandır sizi medenileştirmek için uğraşıyorum, insanlara karşı iyi davranmanızın lâzım olduğunu, bunu tanrı'nın istediğini anlatıyorum. şu yaptığın işe bak!" reis parmağı ile ölü kadını göstermiş,

"bisiklet benim bisiklet"
 
yer çekoslovakya.
ikinci dünya savaşı dönemi.
çekoslovakya alman işgali altında.
bir tren kompartımanı. içeride 4 kişi.
çekoslovak genç ve güzel bir kız, kızın anneannesi, alman bir subay ve çekoslovak yurtsever bir delikanlı.
yurtsever genç tabii ki alman subaya haylı kıl durumda.
derken tren bir tünele girer. ortalık kararır. karanlığın içinde bir öpücük sesi, ardından da bir tokat sesi duyulur. tren tünelden çıktığında ise kimse renk vermemekte ama bir yandan da düşünmektedir.
genc kız kendi kendine : "bu genc sanırım beni öpmeye çalıştı, yanlışlıkla da anneannemi öptu. oh olsun tokatı da yedi" diye düşünür.
kızın anneannesi ise "bu çocuk herhalde bizim kızı öptü, kızım da hakkettiği dersi verdi. oh olsun" diye düşünmektedir.
alman subay ise dertlidir. kendi kendine "ulan herif kızı öptü, tokatı yiyen biz olduk" der.
çekoslovak genç ise aklından şunları geçirir: "elimin tersini öpüp şu şerefsiz almana bir tokat attiım ya. aklımı seveyim
 
3 arkadaş arabayla gidiyorlarmış. biri elektronik,biri makine,diğeri de bilgisayar mühendisi. bi ara araba bozulmu$. makine mühendisi motora bakmış sorunu bulamamış. elektronik mühendisi devrelere falan bakmış o da bi sorun bulamamış. sıra gelmiş bilgisayar mühendisine. o da "bi çıkıp tekrar girelim."demiş

-------------------------
yıllar öncesinde,küçük bir kasabada çok iyi kalpli bir adam yaşıyormuş.insanlara yardım etmeyi,iyiliklerde bulunmayı çok seven bir adammış bu.bir gün bu adam bir falcıya gitmiş.falcı ''ileride milyonlarca insanın ölümüne neden olacaksın'' diye kehanette bulununca adam neredeyse yıkılmış.üzgün bir şekilde falcının yanından ayrılmış ve yolda dalgın bir şekilde yürümeye başlamış.bu sırada içinden de ''ben nasıl milyonlarca insanın ölümüne sebep olabilirim ki!ne korkunç birşey bu!''diye geçiriyormuş.
--------------------------------------------
adam tam tren raylarının yanından geçerken,rayların üzerinde oyun oynayan 3-4 yaşlarında küçük bir çocuk görmüş.tren de çocuğa gittikçe yaklaşıyormuş.adam rayların üzeine atıldığı gibi kapmış çocuğu,saniye farkıyla kurtarmış.çocuğun saçlarını okşarken demiş ki:
-evladım niye rayların üzerinde oynuyorsun?annen baban nerede?adın ne senin?
ve çocuğun cevabı:
-adolf.
------------------------------
 
üç cerrah golf oynarken yaptıkları başarılı operasyonlardan bahsediyorlarmış.
birincisi başlamış:
- teksas'taki en iyi cerrah benim. hastam olan konser piyanisti bir kazada yedi parmağını kaybetmişti, ben ameliyatla yeniden diktim, sekiz ay sonra ingiltere kraliçesine özel konser verdi.
diğeri atlamış:
- o da birşey mi? genç bir adam kazada her iki bacağını ve kolunu kaybetmişti, ben yeniden monte ettim, iki yil sonra olimpiyatlarda atletizmde altın madalya kazandı.
üçüncüsü başlamış:
- beyler, sizler daha amatörsünüz. birkaç yıl önce kokain ve alkol ile kafayı çekmiş bir kovboy atını saatte 120 km hızla giden trenin üzerine sürmüştü. kazadan çalışmam için arta kalanlar sadece atın g.t. ve kovboyun şapkası idi.
- eeeee hocam...peki şimdi ne oldu ?
- şimdi kendisi abd başkanı.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…