- 26 Mayıs 2018
- 8.210
- 38.801
- 548
- 51
- Konu Sahibi Mervesevecen
-
- #181
Siz yine de önce okuyup,sonra karar verin.Yazdıklarınızı okumadan beğeniyorum. Okuduktan sonra da beklediğim gibi çıkıyor.
Tam da benim haddime. Zira ben bu ülkede yaşıyorum. Bu ülkede eğitim alıyorum. Benim çocuğum da bu ülkede eğitim alacak. Verilen eğitimin kalitesini de içeriğini de sorgularım. Siz sorgulamıyprsanız da kendi ayıbınız.
Bazıları diyor ya kapasiten eksik, donanımın eksik kusura bakmasınlar 3. Üniversiteyi okuyorum bu yaşta. Cevap vereceğim bir noktada değiller.Siz yine de önce okuyup,sonra karar verin.
Beşeriz,şaşarız,yanıldığımda veya yanlış bir şey yazdığımda da lütfen düzeltin,olur mu?
Yazınızı sonuna kadar okumadım.Çünkü sen dili işe konuşmuşsunuz.İdareci olduğunuzu yazmışsınız.İdarecilerin çoğunun,öğretmen bana şikayete gelmesinde aman aman tarzı insanlar olduğunu gördüm. Sen dili suçlayıcı bir dildir.İyi şeyler ben ben ben,kötü şeyler sen sen sen yazınızın geneli budur.Bunları herkes yazar demenize cevabım ise farklı (?) şeyler yazacak biri ile konuşun o zaman olur.İyi günler.Genç meslektaşım siz önceki yorumlarınızda,
20-25 yıl önceki öğretmenlerden bahsettiniz.
Köy Enstitüleri ise 1954 yılında kapatıldı.
Yani son mezunlarını vermesinin üzerinden
65 yıl geçti.
Diyelim ki son mezunların okutup-yetiştirdiği öğretmenlerden bahsediyorsunuz,
eğer öyleyse en başında 'eski öğretmenler' gibi muğlak bir ifade yerine köy enstitüsü mezunlarını kastettiğinizi belirtseydiniz daha anlaşılır olurdu.
Bu kurumla ismi özdeşleşen politik düşünceye, kendimi yakın hissetmesem de bu durum,
köy enstitülerinin hakkını teslim etmeme engel değil.
Yaparak-yaşayarak eğitim verilmesi ve öğrencilerin hayata hazırlanması,temel yaşam becerilerinin kazandırılması takdire şayan.
Montessori eğitim sisteminden izler taşıyor gibi gelir hep bana.
Bununla birlikte geçmişe takılıp kalmak ve ona özlem duymak bizi bugünden ve gelecekten koparır.
Geçmiş adı üstünde geçti,gitti ve geçen zamanı geri almak mümkün değil,
öyleyse 'çevremdeki herkes geçmişteki eğitimin ve öğretmenlerin daha iyi olduğunu söylüyor'
söylemini bırakıp,geçmişten dersler ve deneyimler çıkararak, geleceğimizi şekillendirmek için gayret etmeliyiz diye düşünüyorum.
Hint filmlerine gelince müzik ve dans,
Hint kültüründe,insanların kendini ifade etme şekli,adeta iletişimin olmazsa olmazı.
Bu filmleri beğeniyor ve tavsiye ediyor olmam,
benim de 'vur patlasın,çal oynasın' tarzında sıraların üzerinde gezmeyi tavsiye ettiğim anlamına gelmiyor.
Ben içerikten ve bakış açısından bahsediyorum.
Ayrıca Amir Khan sadece bir oyuncu ve yönetmen.
Ülkesindeki eğitim sistemini düzenlemek ve insan kalitesini yükseltmek gibi bir yetkisi ve misyonu yok.
Kendisi insana,çocuğa,ilişkilere ve eğitime kafa yoran,bu konudaki duygu ve düşüncelerini de sinema sanatıyla ifade eden biri.
Hiç birimizin bir filmle hayatı tamamen değişmediği gibi bir ülkenin gidişatı ve kaderi de elbette bu filmlerle değişmeyecek.
Bunlar sadece çabadır,tohum ekmek gibi düşünün.
Bu tohum elbette yeşerip,filizlenecek.
Belki 10 yıl sonra,belki 100 yıl sonra.
Benim anlatmak istediğim bize hitap etmese bile
'bu insan bu filmlerde ne anlatıyor?
Bakış açısı ne?' Anlamaya çalışmamız lazım.
'Dandik filmler' diye küçümsemek gösterilen çabanın değerini azaltmağı gibi bize de bir şey kazandırmıyor.
Burda elbette benim de esas meselem
Hint sinema sektörü değil.
Konu burdan ilerlediği için gündem bu oldu.
Ben gelişime inanan bir eğitimci olarak Finlandiya eğitim sistemini de merak eder incelerim,Güney Kore eğitim felsefesini de,
Hint sinemasını da.
Disiplin,ders geçme,müfredat,Türkçemizin kullanımı gibi sorunlara ek,
yapısal pek çok sorun var eğitim sistemimizde,
bunda sizinle hemfikirim.
Bunları çözmenin yolu da okuyup,izlemekten, araştırmaktan,dünyayı gezmekten,
gözlem yapmaktan,deneyimlerimizi paylaşıp,seviyeyi yüksek tutarak tartışmaktan geçiyor.
Ben,meslektaşım olan sizinle,
bu konularda konuşmak-tartışmak isterim.
'Hint filmi izleyince bir şey değişmiyor,
haber vereyim' şeklindeki sıradan,herkesin kurabileceği cümleler okumak yerine.
Sevgiyle kalın...
Genç meslektaşım siz önceki yorumlarınızda,
20-25 yıl önceki öğretmenlerden bahsettiniz.
Köy Enstitüleri ise 1954 yılında kapatıldı.
Yani son mezunlarını vermesinin üzerinden
65 yıl geçti.
Diyelim ki son mezunların okutup-yetiştirdiği öğretmenlerden bahsediyorsunuz,
eğer öyleyse en başında 'eski öğretmenler' gibi muğlak bir ifade yerine köy enstitüsü mezunlarını kastettiğinizi belirtseydiniz daha anlaşılır olurdu.
Bu kurumla ismi özdeşleşen politik düşünceye, kendimi yakın hissetmesem de bu durum,
köy enstitülerinin hakkını teslim etmeme engel değil.
Yaparak-yaşayarak eğitim verilmesi ve öğrencilerin hayata hazırlanması,temel yaşam becerilerinin kazandırılması takdire şayan.
Montessori eğitim sisteminden izler taşıyor gibi gelir hep bana.
Bununla birlikte geçmişe takılıp kalmak ve ona özlem duymak bizi bugünden ve gelecekten koparır.
Geçmiş adı üstünde geçti,gitti ve geçen zamanı geri almak mümkün değil,
öyleyse 'çevremdeki herkes geçmişteki eğitimin ve öğretmenlerin daha iyi olduğunu söylüyor'
söylemini bırakıp,geçmişten dersler ve deneyimler çıkararak, geleceğimizi şekillendirmek için gayret etmeliyiz diye düşünüyorum.
Hint filmlerine gelince müzik ve dans,
Hint kültüründe,insanların kendini ifade etme şekli,adeta iletişimin olmazsa olmazı.
Bu filmleri beğeniyor ve tavsiye ediyor olmam,
benim de 'vur patlasın,çal oynasın' tarzında sıraların üzerinde gezmeyi tavsiye ettiğim anlamına gelmiyor.
Ben içerikten ve bakış açısından bahsediyorum.
Ayrıca Amir Khan sadece bir oyuncu ve yönetmen.
Ülkesindeki eğitim sistemini düzenlemek ve insan kalitesini yükseltmek gibi bir yetkisi ve misyonu yok.
Kendisi insana,çocuğa,ilişkilere ve eğitime kafa yoran,bu konudaki duygu ve düşüncelerini de sinema sanatıyla ifade eden biri.
Hiç birimizin bir filmle hayatı tamamen değişmediği gibi bir ülkenin gidişatı ve kaderi de elbette bu filmlerle değişmeyecek.
Bunlar sadece çabadır,tohum ekmek gibi düşünün.
Bu tohum elbette yeşerip,filizlenecek.
Belki 10 yıl sonra,belki 100 yıl sonra.
Benim anlatmak istediğim bize hitap etmese bile
'bu insan bu filmlerde ne anlatıyor?
Bakış açısı ne?' Anlamaya çalışmamız lazım.
'Dandik filmler' diye küçümsemek gösterilen çabanın değerini azaltmağı gibi bize de bir şey kazandırmıyor.
Burda elbette benim de esas meselem
Hint sinema sektörü değil.
Konu burdan ilerlediği için gündem bu oldu.
Ben gelişime inanan bir eğitimci olarak Finlandiya eğitim sistemini de merak eder incelerim,Güney Kore eğitim felsefesini de,
Hint sinemasını da.
Disiplin,ders geçme,müfredat,Türkçemizin kullanımı gibi sorunlara ek,
yapısal pek çok sorun var eğitim sistemimizde,
bunda sizinle hemfikirim.
Bunları çözmenin yolu da okuyup,izlemekten, araştırmaktan,dünyayı gezmekten,
gözlem yapmaktan,deneyimlerimizi paylaşıp,seviyeyi yüksek tutarak tartışmaktan geçiyor.
Ben,meslektaşım olan sizinle,
bu konularda konuşmak-tartışmak isterim.
'Hint filmi izleyince bir şey değişmiyor,
haber vereyim' şeklindeki sıradan,herkesin kurabileceği cümleler okumak yerine.
Sevgiyle kalın...
Okumadığınız belli.Yazınızı sonuna kadar okumadım.Çünkü sen dili işe konuşmuşsunuz.İdareci olduğunuzu yazmışsınız.İdarecilerin çoğunun,öğretmen bana şikayete gelmesinde aman aman tarzı insanlar olduğunu gördüm. Sen dili suçlayıcı bir dildir.İyi şeyler ben ben ben,kötü şeyler sen sen sen yazınızın geneli budur.Bunları herkes yazar demenize cevabım ise farklı (?) şeyler yazacak biri ile konuşun o zaman olur.İyi günler.
Göz gezdirme diye bir kavram vardır.Bilirmiyorsunuz sanırım.Yazınızın genel hatlarını bu kavramı kullanarak kavrayabiliyorum."Bu kurumla ismi özdeşleşen politik düşünceye kendimi yakın hissetmiyorumdan" sonrasını okumadım çünkü eğitim konuşurken araya politika kelimesi geçmemeli bence.Birbirleriyle alakasız kavramlar olmalı.Okumadığınız belli.
Okusaydınız sizi itham edecek veya kırıcı bir şey yazmadığımı da fark ederdiniz.
Cümlenin sonunda ikinci tekil şahıs eki olması,
her zaman ithamkar 'sen dili' kullanıldığını göstermez.
Bununla birlikte canınız sağolsun.
Burası genel bir forum,bir okuyan, anlayan,kendine pay çıkaran bulunur elbet.
Şu konuda haklısınız,birbirimizle konuşmaya devam etmemekte fayda var.
Göz gezdirme diye bir kavram vardır.Bilirmiyorsunuz sanırım.Yazınızın genel hatlarını bu kavramı kullanarak kavrayabiliyorum."Bu kurumla ismi özdeşleşen politik düşünceye kendimi yakın hissetmiyorumdan" sonrasını okumadım çünkü eğitim konuşurken araya politika kelimesi geçmemeli bence.Birbirleriyle alakasız kavramlar olmalı.
Yazınızı sonuna kadar okumadım.Çünkü sen dili işe konuşmuşsunuz.İdareci olduğunuzu yazmışsınız.İdarecilerin çoğunun,öğretmen bana şikayete gelmesinde aman aman tarzı insanlar olduğunu gördüm. Sen dili suçlayıcı bir dildir.İyi şeyler ben ben ben,kötü şeyler sen sen sen yazınızın geneli budur.Bunları herkes yazar demenize cevabım ise farklı (?) şeyler yazacak biri ile konuşun o zaman olur.İyi günler.
Daha engellemediniz mi ? Ne sabır var sizde.@Deniz445 daha da yazardım size de
derin sularda hocamın yanında çok da terbiyemi bozmak istemiyorum.
saygı nasıl kazanılır, belki bir fikir verir size ama çok da sanmıyorum anlayabileceğinizi.
Türkçe Öğretmeniniz sınıf yönetiminden bihaber baskıcı öğretmen modeli tam.Ayrıca doğru davranışların ceza olarak verilmesi çocuğu o davranıştan soğutur.( kitap okumak gibi) Bilimsellikten uzak gaddarca bir sınıf yönetimi bu.Ortaokulda bir türkçe öğretmenimiz vardı. Severdik ama aynı zamanda korkar ve çekinirdik. Derse girdiğinde çıt çıkarmazdı kimse çünkü çok disiplinli bir öğretmendi.
Sosyal bilgiler dersi tam bir şamata dersiydi kimse öğretmeni takmazdı, çünkü disiplin yoktu. İlk derste o rahatlığı verdiği için diğer derslerde otorite kuramadı.
Fen bilgisi öğretmenimizle de tenefüslerde konuşurduk ama derste ağzımızı açıp ders dışı konuşamazdık. Matematikte öyleydi. İngilizce dersi normal, orta seviye diyelim.
Disiplin. Dersten atmak falan çözüm değil. Kendi dersinize has bir oturma planı oluşturun. Bizim türkçe öğretmenimiz öyle yapıyordu. Sizinle laubali konuşmalarına ders sırasında izin vermeyin. "Yaaaaa hocaaaam, öğretmenim amaaaa," gibi sözlere izin vermeyin. Ders sırasında konuşanı, cıvıtanı yok yazacağınızı, notunu düşüreceğinizi veya direk müdür veya mdr yrd. odasına çıkaracağınızı belirtin. Konuşana tenefüslerde kitap okuma cezası verin. Biz eşek gibi yapıyorduk vallahi. Buradan Türkçe öğretmenimize selamlar.
'Kitap okuma cezası' veriyormuş Türkçe öğretmeni.Türkçe Öğretmeniniz sınıf yönetiminden bihaber baskıcı öğretmen modeli tam.Ayrıca doğru davranışların ceza olarak verilmesi çocuğu o davranıştan soğutur.( kitap okumak gibi) Bilimsellikten uzak gaddarca bir sınıf yönetimi bu.
yeni başladım hocamSimdi bu sorunun 2 sebebi olabilir.
1 )Geldi bahar aylari gevser 8.sinifin yaylari.
2)Sinif hakimiyetinde sorun var.
Hep mi boyleydi yoksa son zamanlarda mi tutulamaz hale geldiler ?
yeni başladım hocam
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?