sözlümden ayrılmalı mıyım?

Ailesinin durumu iyi değildir, okuyamamıştır ama kendini geliştirmiştir bunu anlarım ama bile bile okumamayı seçtiyse bunu anlıyamam. en azından liseyi bitirmesi gerekir diye düşünüyorum.
belkide ileride liseyi bitirmek bile zorunlu olur.
o nedenle okumasın adam olsun gibi eleştiriler saçma.
 
Olmaz canım, o evlilik yürümez.
Sorun sadece aileler değil, ilerde maddi sıkıntılar bile görebiliyorum malesef.
Kültür farkı olacaktır eşinle aranda malesef, burda çok oluyo öyle anlaşmazlıklar çiftler arasında .
Yol yakınken dön derim , üstelik ilgisizlermiş.
 
Herşey dengi dengine olması en iisi ama her iki eğitimli insanın evliliğide mükemmel gitimyor.Herşey dengi dengine olmayla bitmio önemli olan biribirlerini sevebilmeleri seviosan ve değer veirosan eğitim umrunda olmaz zaten ama senin bu cabalarınada böyle karsılık veriosa tek başına mücadele etmiş oluyorsun evlilikte tek diil çift olarak evlilik için yada nişan yada ilişki her nyse ikinizinde çabalaması gerekir... mesela sözlünüz sonradan zengin olmuş şu an ilkokul mezunu olan birisi olsaydı sizin için bişyler değişirmydi merak ettim ... yane hala üstünlük olaya dahil olurmuydu..?ama anladğım kadarıyla siz sözlünüzün ve ailesinin size ilgi göstermesini istiyorsunz okdr..
 
Son düzenleme:
İlk evlendirilen çocuksa acemilikle öyle olabilir. Sen adım at, kararları sen ver sözlüne söyle.
Kat kat üstünüm demek nedir allasen? Aynı şartlarda yaşamıyo herkes. Okumamıştır, okuyamamıştır. Ne insanlar var çevremde. Bende üniversite öğrencisiyim. Cumhurbaşkanının adını bilmeyenler var.
Herşey üniversitelerde yada sıralarda öğrenilmiyo. Evet insana çok büyük kapılar açıp çok başka hayatlarla tanıştırıyo. Katkıları tartışmasız kabulüm.
İnsanlar ancak 'eğitim seviyesinden, dininden,dilinden,teninden, sahip oldugu güzel meziyetlerinden sıyırdıgımızda dahi' seviyorsak o sevgi samimidir. Sizin ilişkinizde o samimiyeti göremedim.
Kimse kimseden üstün olamaz.
Bence arada ki saygıyı daha fazla düşürmeden ayrılın.
 
İnsanın fikri neyse , zikri de odur demiş atalarımız.

Sen şimdi bu çerçeveden bakcak olursak falan diye düşünüp bunları söylüyorsun ya , aslında bunlar bilinçaltında var...

Çoğu kişi söylemiş zaten, ilerde çok büyük bir problem olur bu durum. Hem açıkçası anlamıyorum üniversite mezunu birisinin hayata bakışı farklı olur , ilkokulun ayrı. Nasıl anlaşıp ilişki yaşıyorsunuz ki ?

Yabancı dili var mı mesela sözlünün , tv de sadece 1 cümle ingilizce geçtiğinde sen gülerken o ne yapıyor ? Yada sen üni kep töreni fotolarına bakarken mezuniyetinden söz ederken yada hatırladığın da o ne diyor ne hissediyor ? İnan çok fazla örnek verebilirim. Yollarınız gerçekten çok farklı inan bana...
 

Aşk denen o yoldan geçince bunlar pek önemsiz kalıyo. Haksızsınız diyemem ama 'aşk'.
 
Aşk denen o yoldan geçince bunlar pek önemsiz kalıyo. Haksızsınız diyemem ama 'aşk'.

Haklısın hemde kesinlikle , aşıkken gerçekten önemsiz , ama aşkın süresi 3 5 yıl ondan sonra saygı ve sevgiye dönüşüyor bunuda biliyoruz. Arkadaşımız şuan aşık ama 2 çocuk yapıp 10 sene geçtiği zaman ve hayata tutunma ve geçim derdine düştüğü zaman bu konular dikkatini çekmeye ve rahatsız etmeye başlıycak bunuda biliyorum. Bu olay tamamiyle tecrübeyle sabittir :)
 
evlilikte denklik önemlidir maddi manevi

EVLİLİKTE DENKLİK

Hiç anlamadığınız bir kitabı okumayı sürdürmeyi, üzerinize bol veya dar gelen bir giysiyi giymeyi ya da odanıza sığmayacak büyüklükte eşyalar almayı düşündünüz mü? Muhtemelen cevabınız “hayır” olacaktır. Çünkü hepimiz giysi, eşya ya da kitap seçerken kendimize ve ihtiyacımıza uygun olanını seçmeye çalışırız. Bir beden küçük veya bir beden büyük bir giysiyle rahat edemeyeceğimiz için tam üzerimize uygun olan giysiyi alırız. Aynı şekilde eşyalarımızı da evimizin büyüklüğüne göre belirlemeye çalışırız, çünkü büyük bir odada küçük eşyalar göze hoş görünmez ya da küçük bir odaya büyük eşyalar sığmaz. Dolayısıyla yaptığımız bütün alışverişlerde alacağımız şeyin istediğimiz şartları taşıyıp taşımadığına bakar, uygun olanlar arasından hoşumuza gideni ve avantajlı olanı tercih ederiz. Peki eş seçiminde de bu örneklerdekine benzer bir uygunluk arayışı içinde miyiz, karşımızdaki kişinin sahip olduğu özelliklerle kendimizin sahip olduğu özellikleri karşılaştırıyor muyuz? Yani bu evlilik bana büyük ya da küçük gelir bilinciyle hareket ediyor muyuz? Yoksa yapacağımız tercihte bize uygun olup olmadığına bakmadan hoşumuza gideni ve avantajlı görüneni mi esas alıyoruz. Özellikle de taraflardan birinin üstünlüğünün ön planda olduğu durumlarda her iki tarafın da kendisine “aramızdaki farklılıklar ilişkiye nasıl yansır, ben böyle bir ilişkiyi taşıyabilir miyim, bu üstünlük karşısında ezilir miyim ya da haksız bir rekabete mi kalkışırım ( tam tersine karşı tarafa üstünlüğümü vurgulayarak onu ezer miyim ya da bana yetersiz gelir mi )?” sorularını sorması çok önemlidir. Bunları düşünmez ve sadece avantajlı göründüğü için bir evliliğe girersek sonuç muhtemelen mutsuzluk olacaktır ve başlangıçta avantaj olarak gördüğümüz üstünlükler de bir müddet sonra karşımıza problem olarak çıkmaya başlayacaktır.

Gerek yaş, gerek ekonomik seviye, gerek eğitim düzeyi, gerek kültürel yapı, gerek fiziksel görünüm, gerekse inanışlar açısından denk oluş evlilik ilişkisinin daha olumlu şartlarda başlamasını en azından denk olmayışın getirdiği olumsuzlukların önüne geçilmesini sağlayacaktır. Birçok evlilik ilişkisinde eşlerin denksizlik durumunu birbirlerine karşı bir aşağılama sebebi olarak kullandıklarına şahit olmuşsunuzdur. Örneğin eğitim açısından üstün olan kişi eşini “sen anlamazsın, beni anlamıyorsun, sen ne bilirsin ki…” şeklinde eleştirebilir, bu da karşı tarafın kendisini değersiz hissetmesine yol açar. Aynı şekilde şehirde yetişmiş biri kırsal bir kültüre sahip olan eşini, fiziksel görünümü ve özbakımı iyi olan biri bu açılardan daha yetersiz olan eşini, ekonomik durumu iyi olan biri ekonomik durumu iyi olmayan eşini … eleştirebilir ve bu eksiklikler evlilikte eşlerin arasındaki ilişkinin niteliğini büyük oranda belirler, neredeyse ilişki bu eksikliklerin dile getirilmesi ve sürekli hatırlatılması üzerine devam edip gider. Hatta farklı konulardaki tartışmalarda bile konuşmalar dönüp dolaşıp yine bu eksikliklere getirilir. Böylelikle ilişki bir kısır döngüye dönüşür ve genellikle de kişiler bu kısır döngüden kurtulmak için pek bir çaba harcamazlar. Eşlerden biri kendini diğerinden daha üstün görürken diğeri de eşinin bu söylemlerinden ve davranışlarından şikayet etmekle yetinir, ezilen kişi rolünü üstlenir. Toplumumuzda bu üstünlük genellikle erkeklerin lehinedir. Birçok evlilikte erkekler eşlerinden daha üst özelliklere sahiptirler. Üniversite mezunu olmak, çalışıp para kazanmak, daha kültürlü olmak gibi. Tabi daha seyrek olarak bunun tam tersi durumlarda söz konusu olmaktadır. Ve üstünlük hangi tarafın lehine olursa olsun evlilik ilişkisinde problemlerin yaşanmasına yol açmaktadır. Tablonun böyle olmasına toplum olarak bizim katkımız da azımsanacak gibi değildir. Özellikle de ailelerin kız çocuklarından daha ziyade erkek çocukları için bir meslek planlaması, onların eğitimini ön planda tutması dolayısıyla da erkeklerin kariyer sahibi kızların ise ev hanımı olabilecek kapasitede yetiştirilmesi, kızların kendilerini geliştirmesinin ve bir meslek sahibi olmalarının önünün tıkanması bu tür denksizliklerin ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Birçok erkek daha kolay hükmedebileceğini düşündüğü için kendisinden daha alt özelliklere sahip eş aramaktadır. Ailelerin düşünce tarzı da buna paralellik gösterdiği için eşlerin birbirine denk özelliklere sahip olmadığı evlilikler rahatlıkla ortaya çıkmakta az önce de belirttiğimiz gibi bu bir avantaj olarak görülmektedir. Aileler kız çocuklarını zengin, meslek sahibi, kızlarından yaş olarak büyük kişilerle evlendirerek onların sorumluluklarını üzerlerinden atacaklarını düşünürler ve malesef kız çocuklarına da eşlerine sırtlarını dayamalarını önerirler. Böylelikle kadınların toplumdaki yeri de belirlenmiş olur, kendi ayakları üzerinde duramayan ve mutlaka birilerinin onların bakımlarını üstlenmelerinin şart olduğu bağımlı bireyler olurlar.

Oysaki evlilikler eşler arasında ortak bir paylaşım anlayışıyla gerçekleştirilmelidir, mutlak hakimiyetin değil adaletin ve karşılıklı hak ve sorumlulukların söz konusu olacağı bir nitelikte yapılmalıdır. Denk oluş eşlerin birbirini anlamalarını, aynı dili konuşmalarını, karşılıklı bir dayanışma içinde olmalarını sağlayacaktır. Ayrıca her iki taraf da birbirini geliştirmeye çalışacaktır. Denk olmayan eşlerin birbirini anlamaları daha zordur, çünkü örneğin aralarındaki yaş, eğitim veya ekonomik farklar nedeniyle hayata bakışları, olayları yorumlayışları, zevkleri büyük olasılıkla birbirinden farklı olacak ve birbirleriyle sağlıklı ve doyurucu bir iletişime giremeyecek, problemler karşısında ortak çözümler üretemeyeceklerdir.

Toparlayacak olursak, nasıl ki en küçük ihtiyacımızı bile karşılarken tercih edeceğimiz şeyin bize uygunluğuna dikkat ediyorsak evlilikte de bu hassasiyeti göstermeli, evliliğin hayatımızdaki en önemli paylaşım olduğunu unutmamalıyız ve toplum olarak da “hayırlı kısmet” anlayışımızı denklik kavramı çerçevesinde yeniden tanımlamalıyız.





Uzman Psikolog Yıldız ŞENGÜL BİLGE
 
şimdi bu duruma benzer ama farklı düşünceler içerisinde olan biri olarak yazıcam bu durum güncellemelerini öncelikle babam ilkokul mezunu annem ise kolej mezunu emekli hemşire diyerek girizgahı yapiyim.. benim 4 senelik bir ilişkim var ve yakında evliliği düşünüyoruz.. kendisi orta terk ben ise 4 senelik üni mezunuyum..bunlar bizim bu hayattaki etiketlerimiz sanırım..yani yüzeyde gözükenler..bir de buz dağının görünmeyen kısmı var..ben 2-3 seneye kadar aileme karşı çok asi ve hırçın biriydim..fakat sevdiğim erkeğin konuşmaları deneyimleri ve yaşantısından sunduğu(bizzat şahit olduğum) örnekler beni derin bir olgunluğa eriştirdi..annem 2 gün önce yemek masasında "senin böyle değişeceğini hiç ummazdım." bile dedi..şuan pedagojik formasyon alıyorum ve yakında kısmetse öğretmen olucam..sevdiğim ve yakında eşim olacak değerli insan bugüne kadar çok çalışmış, çok yıpranmış ve beni çok sevmiş biri..onunla tanışmamız 2001 senesinde oldu..ben daha 14-15 yaşındaydım o ise daha 19unda hazır askerdi..kuzenimin yazlığına gitmiştim ve kuzenim onu bana kankası sıfatıyla tanıştırdı..ilk görüşte aşk! o benim gülüşüme ben ise onun gözlerine vurulmuştum..bir kaç gün sonra kendi evime döndüm fakat aklım hep ondaydı..bi süre sonra konuşmaya başladık telefondan..ve eve gelen yüklü bir telefon faturası sonucu iletişimimiz mecburiyetten sonlanmıştı..ama kadere bakın ki 2005 senesinde unutmadığım numarayı tekrar tuşlayıp konuşmaya başladık..2008 senesinin nisan ayında da tekrar birlikteliğimiz başladı..şuan doğacak çocuklarımızın bile adını koyduk dersem abartmış olmam heralde =) kendisi milliyetçi bir genç, ailesine düşkün, çalışmayı her şeyden çok seviyo..sevdiğini herkesten ve bütün kötülüklerden korumak için dimdik duruyo yanımda..onun yanında huzurlu ve güvenliyim..yemişim okulunu yemişim üniversitesini..ondan önce 2 tane yaşıtı olan üniversite mezunuyla birlikteliğim oldu fakat 2 sini toplasan sevdiğimin tırnağı olamaz..üstünlük meselesine gelirsek:bu hayatta kimse kimseden üstün değildir akıl yaşta olmadığı gibi eğitim ve statüde de değildir..kafada biter her şey..insanlar toplumda yaşanan her olumsuzluğu kendilerinde bizzat göreceklerini sanır ve buna göre şartlanarak yaşamına başlar; fakat yanılanlar azınlık değildir bana göre..annem ve babam 33. senelerini devirdiler evlilik yaşantılarında..Allah herkese böyle evlilikler nasip etsin..tabiki de herkesin kendi yaşanmışlıkları ve fikirleri vardır ama ben bunların yaşanmadan bilinemiceği kanısındayım..deneyimler yaşanarak öğrenilir..herkese bardağın dolu tarafını görmesini diliyorum..benim hikayem de bu =)
 
kendini geliştirmişse ne ala. ben geliştirmemesinden ve ilgisizliklerden sıkıntılıyım. yoksa kendini geliştirmişlik olsa tabiki benim de mezun olduğu okul umrum olmazdı. herkesin yaşadığı bir çok örnek var. benimki de böyle. 1 senedir bardağın dolu tarafını görebilmek için uğraş veriyorum bende. önyargıyla yaklaşmadım hiç bi zaman yaklaşsaydım baştan tavrımı koyardım birlikte olmazdım ama yaşananlardan sonra verilen uğraştan sonra insan yorulup bazı şeyleri gözden geçirmeye başlıyor maalesef...
 
mesela benimde babam üniversite annem ise ilkokul mezunu. ama annem kendini o kadar geliştirmiştir ki genel kültür yarışmalarında dereceye giriyor. maalesef insanın yerinde saymasını hazetmeyen bir yapıya sahibim. sanırım bu yüzden katlanamıyorum bazen. ama beni daha çok üzen şey kendisinin ve ailesinin ilgisizliği oluyor.
 

ee son olarak ne olduki canım ? ayrıldın mı ondan ?
 
kardeşim sen çoktan bitirmişsin ilişkiyi bu sevgi değil aşk değil.. Sen şuan kendini kandırıyorsun sözlüyüm diyerek.. Bak eğer nişan olmadıysa veya uzuyorsa söle sözlüne ne zaman olacak aşkım diye.. o sana cvb verecektir.. Eğitim farkına gelince bu konuda asla katılmıyorum dediklerine sen şuan sözlü olduğun kişiyi sevmiyorsun evlenirsen çok pişman olursun diye bakıyorum senin yazdıklarına..
 
kardeşim ailesini bi tarafa eşin olacak insanı bi tarafa koy ve düşün hangisi bana daha çok lazım.. Evlenince kiminle yatacam kiminle yaşayacam diye bunların hepsini düşün emin ol doğru cvbı alırsın çünkü Sen eşine yani sözlüne bakacaksın ailesi ilgi göstermesin bebeğim sen ona arattırma o da sana arattırmasın..
 

ben üniversitede okuyorum ve okumakla adam olunmaz diyorum.
 

çok haklısın cnm.
 
vay be 1 sene önce neler yazmışım bu adi herif için..şuan o kadar şaşkınım ki..bu yazılanların hepsi o zamanlar hissettiklerim ve yaşadıklarımdı elbet ama bu yazdıklarımdan bir ay sonra ayrıldık saçma sapan bir nedenden(şimdi iyi ki o nedenden ayrılmışız deyip her gün Allah'a şükrediyorum)..6 ay boyunca umutla bekledim tekrar bir araya geliriz diye..kurban bayramında ailemin yanına geldiğimde yeni sevgilisi olduğunu öğrendim kardeşleriyle konuştum ve beni birden fazla kişiyle aldattığını söylediler..yalan söylemeleri gibi birşey söz konusu bile olamaz çünkü şüphelendiğim zamanlarda ve şüphelendiğim kişilerle olmuş maalesef..ama işte insan konduramıyor sevdiğine,değer verdiğine..çok hüsn-ü kuruntu iyi değildir ama şüphe düştüyse içinize araştırın derim..ve bu aldatmaları öğrendikten kısa bir süre sonra sevmediği bir kızla(hem de birbilerine abi-kardeş muhabbeti yaptığı kendinden 10 yaş küçük)sadece mecbur kaldığı için evlendiğini öğrendim..kız kardeşleri 1 ay öncesine kadar beni arıyordu halimi hatrımı sormak için tabi illaki konu ona geliyor bir şekilde..beni hala çok seviyormuş ve bu hataya nasıl düştüğünü sorguluyormuş..ahı benden çıkıcak biliyorum demiş hatta..daha çok vurucak kafasını duvarlara ama benim için tamamen bitti..şu an o kadar huzurluyum ki bu huzuru bozucak hiç kimseye ve hiç bir şeye izin vermicem hayatımda..bu yazdıklarımdan sonra şimdiki hislerimi yazıya dökmek bile bana şaşırtıcı geliyor..herşeyin ilacı zaman kesinlikle..şuna o kadar inanıyorum ki bu hayatta herkes hakettiğini yaşıyor,ve herkes gönlünün ekmeğini yiyor..siz siz olun kimsenin ahını almayın..herşey gönlünüzce olsun..
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…