Şukufe Tozalan'ı kim eve kapattı?

Tam da tahmin ettiğim gibi olur o zaman ☺kendinden de bişeyler katıyorsun değil mi şukufe ye?

Henüz çok katamadım. Beni banladılar abla, kattırmadılar ajskeke. Ancak katarım elbet, başka türlü yazılmıyor ki zaten. Hepimiz Şukufeyiz :)
 
Beyninde aniden şimşekler çakan Şukufe, gözlerini kıstı ve alt dudağını ısırarak, fısıldadı:
-Müyesserrr!!! Aha, ahh... Ben anlamalıydım ah, zaten beni de ahtapot gibi sarıp, kendine çekerek bir öpüşü vardı ki nerem denk gelirse artık. Ayyy.. Ay Şekerparee! Gerçekten yargılamıyorum, cinsel yönelimlerine gayet saygı duyuyorum ama Müyesser ya, Müyesser bu?!

Şukufe'nin bu mkunda boncuk bulmuş gibi hayretler içinde kalması ve dedektif Gadgetvari hareketleri karşısında, kahkahalarına mukayyet olamayan Şekerpare, idrar torbasında son iki saattir tutmakta olduğu çişin bir kısmını altına salıverdi, gülmesi arasında kçını başını tutarak ve "Dur dur, altıma kaçırdım dur, ya sen nasıl bir şapşiksin; aynı anda hem zeki hem aptal yaa, işte en çok bu hallerine aşığım" diyerek tuvalete doğru koştu.

Şukufe, önce yanlış işittiğini zannetti; daha doğrusu yanlış işitmiş olmayı diledi. Sevda Demirel'i aratmayacak bir "Ne dedin sen?" sorusu döküldü dudaklarından gayri ihtiyari ve Hande Ataizi'ne atılan tokat da Şukufe'ye inmiş gibi boş boş, tuvalete doğru yaldır yaldır koşmakta olan Şekerpare'nin ardından bakakaldı.

(Aha, Şukufe'yi Şekerpare'ye yaptım. Hayırlı olsun )
 
Henüz çok katamadım. Beni banladılar abla, kattırmadılar ajskeke. Ancak katarım elbet, başka türlü yazılmıyor ki zaten. Hepimiz Şukufeyiz :)
O konudan çok kişinin gideceği belliydi zaten beni gözden kaçırdılar sanirim
Şukufeye elti ve görümce de lazım sanki
 

Allah da seni kahretmesin ahssjd. Ben o kadar eltiye görümceye pas atayım sen tut şukufenin başını yak ahsjsjs.
 
Allah da seni kahretmesin ahssjd. Ben o kadar eltiye görümceye pas atayım sen tut şukufenin başını yak ahsjsjs.

Yaa, işte sağ gösterip sol vururlar böyle; Müyesser'e mi bakacağdı Şekerpare, Şukufe dururken.
 
Şekerpare'nin bacak arasından damlayan çiş tanecikleri, Şukufe'nin henüz parlattığı parkelerin anasını ağlatıyor, duyduklarının etkisinden çıkamazken nasıl hala parkeleri düşünebildiğine hayret ediyordu.

Yanlış anlamış olmalıydı muhakkak. Bunca yıllık dostuydu; birlikte ağda yapmış, bacak batıklarını zevkle sıkmışlardı. Öyle bir hissi olsa anlardı elbet Şukufe. "Çişini canım parkelere damlattığı yetmiyormuş gibi, dalgasını geçip gitti zalım kadın" diye düşündü Şukufe. Şekerpare'nin en sevdiği yanı buydu zaten, tek sevdiği ya da. Hiçbir zaman hayatı ciddiye almamış, en berbat durumlarda bile insanı hayrete düşürecek bir müptezellik sergilemiş olan bu kadın, elbette dalga geçiyordu şapşik arkadaşıyla.

Peki öyleyse kimdi bu pipisiz? Eve girenleri takip etmeyi bırakmıştı Şukufe. Naylon kazağına sinmiş ter kokusu ile holü aydınlatan kaynından sonra kimin geldiği önemsizdi zaten. En nihayetinde ter zehirlenmesinden ölecekti herkes. Bir müddet sonra kimliklerin bir önemi kalmayacaktı.

Şekerparenin gitmesini fırsat bilen şukufe, hızlıca ayağa kalkıp salondan gelen ürkütücü seslere doğru yürüdü. Gözünden kaçan kimdi, yoksa şekerpare ciddi miydi...
 
Şekerpare'nin bu beklenmedik itirafı karşısında şaşkına dönen ve "Elbette şaka yapıyor, kaç yıllık arkadaşım; öyle olsa ben anlamaz mıyım?" diyerek içini ferahlatan Şukufe, salondan gelen ürkütücü seslerin kaynağını ilk etapta anlamakta zorlansa da, televizyonda dönmekte olan "Hani biz marjinaldik?" adlı reality şov programının reklamı olduğunu fark ederek rahatladı ve bir o kadar da sinirlendi.

Tv kumandasına uzanırken, reklamlarda tv sesinin yükseliyor olmasına verdi veriştirdi;
-Bu yasaklanmadı mı ya?! ..... Neydi ya Rtük'ün numarası?

Günün stresini, tvdeki reklamlarla kavga ederek çıkarmaya çalışan Şukufe için bu minik lezbiyen macera anlaşılan henüz bitmemişti. Tuvaletten çıkarak, salona henüz girmeden Şukufe'ye seslenen Şekerpare manalı manalı "Şaka yaptığımı zannediyorsun değil mi?" dedi.

Samimi dostunun, şakayı uzatarak kaka yapma yolunda ilerlediğini düşünen Şukufe, sert çıkmıştı:
-Ya bi git Allah aşkına Şekerpare, yemezler; mkunu çıkarma tamam yani seni tanımasa...

Çişli donunu, halay başı gibi elinde sallaya sallaya salona kadar gelen yarıçıplak haldeki Şekerpare görünen o ki niyeti bozmuştu; "Ciddiyetimi daha net görebiliyor musun şimdi?" diyerek kapının kenarından Şukufe'ye göz kırpıyor, diliyle garip gurup hareketler yapıyordu.

Şukufe dumur olmuştu.

Şekerpare raydan çıkmıştı bir kere; ağır adımlarla Şukufe'ye doğru ilerlerken, cüretkar tavır ve konuşmalarını sürdürüyordu:

-Şukufe, insanın en kendinden emin olduğu halde bile, kendine ait yeni bir şeyler keşfetmesi, sence de çok ilginç değil mi? Sen ne düşünüyorsun bu konuda? Hey Şukufe, cevap ver, Şukufe, iyi misin? Şukufe... Anne, Müyesserr, ambulansı arayın; kafası kanıyor. Şukufee?! İyi misin?

Eltisi Müyesser'in çocuklarının, kaza ile kafasında patlattığı gazozun ardından kısa süreli baygınlık geçiren ve ardından kendini koşarak dışarılara atan Şukufe'yi, evdeki hiç kimsenin bu darbeyi ciddiye alarak engellememiş, oturtup başını-gözünü bir kontrol etmemiş olmasının ceremesi şimdi çıkıyordu.

Şukufe'nin vapurdan, kendinden geçmişçesine dönüşü karşısında ürküp, sülalesini toplayıp -Hadi gezelim- diyerek dışarı sürtmelere götüren, öküz içgüdülerini dinleyerek ihmalkarlığını göremeyen Murtaza, pişmanlıkla Şukufe'nin başına oturmuş; onu düşüncesizce evde tek başına bırakmasına ağlıyordu şimdi.

Senelerdir görmediği biricik dostu Şekerpare, aslında O'nu çat kapı ziyarete gelmemişti...
Tv açıktı... Ve Şukufe, elinde atlet, kafasının arkası kanar halde salon zemininde belli belirsiz sayıklayarak yatmaktaydı:

- Rtük... Rt... Şekerpare, yapma, bacım , yap...ma...



(Tam kurtaralım bari kurtarmışken )
 
Son düzenleme:
Ambulansın kulak tırmalayan sesi şukufe'nin derinlere gömdüğü anılarını açığa çıkarmıştı. Annesinin boş bakan, hislerden arınmış muhtaç bakışları tam da karşısında duruyordu şimdi. "korkma anne ben buradayım" demişti şukufe annesinin elini tutarken. Filmlerdeki gibi değildi ambulansın içi. Sarsılarak gidiyor, tıbbi ekipmanlar sanki üzerlerine devrilecekmiş gibi zıplıyordu. Şukufe pek bir şeyden korkmazdı ama şimdi deli gibi korkuyordu. Sarsıntılar annesinin beynine zarar verir miydi, zıplayıp duran ambulansın içindeki garip aletler annesinin başına düşer miydi? Korkularını daha fazla sessizliğe gömemedi şukufe.

-çok sarsılıyor ambulans. Bir şey olmaz değil mi?
-ahah ilk defa mı bindiniz ambulansa?
-yok haftada bir gün ambulansla gezinti yapıyoruz çok şükür. İlk defa bindim ki soruyorum yahu.
-bir şey olmaz merak etmeyin.

Annesini İlk kez maskesiz, saf ve en şeffaf haliyle görüyordu Şukufe. Ölüm korkusu insanı tüm hasletlerinden arındırıyordu demek ki. Henüz yeni evliydi Şukufe. Ailesini ziyaret etmek için yola çıktığı bir hafta sonunda kardeşi deli gibi arıyordu telefonla. "abla biraz çabuk gel annemin başı ağırıyor hastaneye götürücem" sinirlendi Şukufe. Her zamanki bencil annesiydi işte. Yine bir bahaneyle arkadaşlarına uğramasına engel oluyor, üç yaşında çocuk gibi ilginin hep üzerinde olmasını istiyordu. Zaten annenin kim olduğu belirsizdi bu ailede. Şukufe her daim annesini idare eden, çocukça bencilliklerini tolere ermeye çalışırken "evlat" olduğunu unutan küçük bir anneydi.

Şimdi elini tuttuğu bu kadın, ilk kez tüm bencilliğinden arınmış minnet dolu gözlerle şukufeye bakıyordu. Anevrizma demişti doktor. Hafif bir sızma da varmış ama acil müdahale edilirse kanama önlenebilirmiş. Ömründe ilk kez duyduğu kelimeleri anlamaya çalışırken, bir yandan da tıp alanına manasızca ilgi duyan Murtaza'yı arıyor, hastalıkla ilgili bilgi almaya çalışıyordu . Hastalık hastası pimpirikli Murtaza'nın zihninde depoladığı bilgiler bir işe yarayacaktı ilk kez.

-anevrizma mı? Hımm. Bekle ben hemen yola çıkıyorum.

Hayra alamet değildi bu cümle şüphesiz. Şukufe iyiden iyiye korkmaya başlarken, annesinin elini daha sıkı kavradı. Aralarındaki o koca duvar yerle bir olmuştu, gariptir Şukufe bu muhtaç haline rağmen annesine karşı hiç olmadığı kadar sevgi doluydu. Hem şimdi ölemezdi. Daha annelik yapacaktı, daha şukufe'nin mahvettiği çocukluğunu onaracaktı. Özür dileyecekti yahu. Öyle laf olsun diye değil, içten en saf haliyle özür dileyecekti ve "ben artık anne olacağım, sen dinlen, sen sadece dinlen" diyecekti. Ya da sadece yaşasındı. Olduğu gibi, en korkunç haliyle olsa bile sadece yaşasın. Anneler öyle çabuk ölmez, ölmemeli...

-şukufe aşkım iyi misin bana bak ne olur şukufe.
-beyefendi kenara çekilir misiniz lütfen. Müdahale etmeyin.

Murtaza'nın sigaradan çatallaşmış sesiyle, daldığı anılardan uyandı Şukufe. Başı ağırıyordu ancak annesinin gözlerinde görünen o boşluk yoktu gözlerinde. Muhtemelen basit bir sarsıntı geçiriyordu. İçten içe öyle olmamasını diledi. Keşke beyin kanaması olsaydı, ne bileyim ölmeseydi ama bir ay kalsaydı hastanede. Ziyaret de yasak olsaydı mesela. Ara sıra Azmancan'ı getirselerdi, kokusunu içine çekseydi iyileşmek için, sonra o da gitseydi. Sadece uyusaydı Şukufe. Her şeyden, herkesten uzak olduğu bir ay boyunca uyusaydı. Bencillik miydi bu istek? Olsun, ömründe bir kez de o bencil olsaydı.

-sedyeyi getirin, açılın. Beyefendi kenara çekilin bize bırakın.

-şukufe ben buradayım. Bak geliyorum korkma şukufe.

Korkmuyordu Şukufe. Nefes alıyordu, özgürlüğe yürüyordu sanki...
 
Ben bu Şukufeyi tanıyorum eline yüreğine sağlık sen yazmaya devam et
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…