Cuma Zayıflama Yarışması 2. Takım

Ne güzel cahildik;
Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı.
Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!

Dışarıda kar... Ama kuzine içten içe öyle yanıyor ki. Kuzinenin üzerinde demir maşa... Maşanın üzerinde de ekmek dilimleri.
...Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu...

Sucuk lükstü. Yumurta lezzetli. Ekmek her zaman ekmek gibi... Bir kez olsun kümesten yumurta almamış, bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış ve fakat alışveriş merkezlerinin restoran katlarında boğucu bir gürültü ve havasızlık içinde hamburger keyfine fit olmuş çocuklar ve gençler için ben ne kadar yaşlıyım...

Dışarıda kar... İçeride kanaat... İçeride huzur... Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı.

Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!
Portakal kabuklarını sobanın üzerine dizer, kokusuna râm olurduk. Kestane közlemek büsbütün bir gecenin akıllara seza mutluluğuydu. Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar...

Bir çoğu arızalı ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma dizilerin ve filmlerin açtığı hasarlar yerine, geniş ve besleyici bir masal dünyası...
Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret kalacağımız kimin aklına gelirdi? Ekmeklerimiz el değerek üretilirdi, sağlıklıydı, lezzetliydi ve mis gibi kokardı. Çay da kokardı... Domates de...

MURAT BAŞARAN​
 
Aşıktı delikanlı. Sevgilisinin isminden başka bir şey bilmediğinden mi, konuşmaya mecali olmadığından mı bilinmez, arkadaşı anlatıyordu onun halini:

- Gözleri günlerdir uyku görmedi efendim, diyordu, yemiyor, içmiyor, işi gücü, gecesi gündüzü havası suyu o kız oldu sanki. Ne desem kâr etmiyor, son bir çare diye geldik size. Halbuki "sen bir garip çobansın, o padişahın kızı, davul bile dengi dengine" dedim ya, dinlemiyor efendim, ama herhalde aşkın gözü kördür diye de buna diyorlar, değil mi efendim...

İhtiyar adam bu esnada gözlerini dikmiş, iskeletinin üstüne deriden bir zırh giydirilmişcesine zayıf, çelimsiz, saçı sakalına karışmış, uzaklara dalıp dalıp giden, gözlerinde aşktan gayrısı kalmayan diğer çobanı süzüyordu. Sonra bir ah çekti, yüzünü nefes almadan konuşmasını sürdüren delikanlıya çevirip tebessüm etti.

- Kolay evlat kolay, dedi, çaresizseniz çare sizsiniz. Ve tane tane anlatmaya başladı.

İki genç çobanın, çökmek üzere olan bu kulübesinde dertlerine derman aradıkları ihtiyar adam, aslında padişahın bütün dertlerini paylaştığı, her meselesini danıştığı bir bilge idi. Yıllar önce padişah kendisini tanıyıp sevdiğinde bir tek şey istemişti ondan; burada yaşamaya devam edecekti ve kimsecikler bilmeyecekti kim olduğunu. O günden beri de bu kulübede yaşıyar, gelen geçene ikram edip, gül alıp gül satıyordu. Padişahın kızının aşkıyla eriyip muma dönen genç çoban ve yanındaki kadim dostu nereden bilsindi bu garip ihtiyarın padişahın gönlüne sultan olduğunu.

Aşık genç, ihtiyar adamın anlattıklarını dinledikten sonra, her şeyin bittiği anda başlayan son ümide sımsıkı sarılanların o saf ve tertemiz teslimiyetiyle:

- Sahiden bu kadar kolay mı efendim, dedi, yani o mağarada elimde tesbih, kırk gün Allah dersem sevdiğime kavuşabilir miyim, onunla evlenebilir miyim?

- Evet, dedi bilge, kırk gün o mağarada gece gündüz Allah diyeceksin, kırk gün sonra padişahın kızı senindir.

İki dost hemen yola çıktılar, aşık çobanın yüzüne kan, dizlerine derman, yüreğine yeniden can gelmişti. Arkadaşına sarılıp, elinde tesbih, gönlünde aşk, yüzünde ümit çiçeklerinden örülme bir tebessüm, mağaranın yolunu tuttu. Gelir gelmez hiç vakit kaybetmeden diz çöktü, dualar etti, gözlerini kapattı, kalbini padişahın kızına bağladı, eline tesbihi aldı ve dudakları kıpırdamaya başladı: Allah, Allah, Allah...

Günler günleri padişahın kızının hayaliyle tespih taneleri gibi kovalayadursun, mağaranın yakınındaki köyleri bir söylenti çoktan sarmıştı. Herkes birbirine karşı dağdaki mağarada gece gündüz Allah diyen gençten bahsediyordu. Cami çıkışında ihtiyarlar, çeşme başında kadınlar, tarlada işçiler, top oynarken çocuklar, herkes onu konuşuyordu:

- Şu karşı mağarada bir genç varmış, kendini Allah´a adamış, gece gündüz durmadan Allah diyormuş, Allah Allah..."

Aşık dostunun ne halde olduğunu merak eden genç çoban, mağaraya geldiğinde üç hafta geride kalmıştı bile. Bizimkinin gözleri kapalıydı, dudaklarının da kıpırdamadığını görünce, uyuyakaldı herhalde diye düşündü. Tespih tanelerinin parmaklarının arasında dolaşmaya devam ettiğini görünce de, bu nasıl uyku diye sordu kendine. Bu sırada gözlerini açan genç adam, karşısında arkadaşını görünce, günlerdir yalnızlığıyla paylaştıklarını birbiri ardına anlatmaya başladı: Kırk günün yarıdan fazlası geçmişti, o durmadan Allah diyordu, ama ne padişahın kızı vardı, ne bir haber, ne bir ümit kırıntısı... Acaba, diyecek oluyor, yutkunuyor, hayır diyor, tespihine bakıyor, bir kalp gibi atan sağ el işaret parmağını sabitlemeye çalışıyor, avuçlarını sıkıyor, gözleri doluyordu. Vedalaştılar. Ay ışığında dostunun gözlerine yayılan başkalık dikkatini çekmişti genç çobanın.

Aşık çoban yeniden eline tesbihini aldı, gözlerini kapattı, boynunu neye bağlayacağını bilemediği kalbine doğru büktü, dudakları kıpırdamıyordu artık, sustu gece, mağaranın duvarları sustu, tükendi her şey, hiç tükendi, an bitti, sadece bir söz kaldı: Allah...

Kırk günün dolmasına üç-beş gün kala, mağaradaki dervişin namı bütün ülkeyi sarmış, nihayet sarayın koridorlarında konuşulur olmuştu. Meselenin aslını merak eden padişaha, bu insanların bir yerde sürekli kalmadıklarından, bulundukları mekâna bereket getirdiklerinden, ne yapıp edip bu dervişi ülkelerinde yaşamaya ikna etmeleri gerektiğinden uzun uzun bahsetti başveziri. Ne yapması gerektiğini artık bilen padişah, nasıl yapması gerektiğini bilemediği bütün zamanlarda yaptığı gibi, dağ kulübesinin yolunu tuttu. Hürmetle diz çöktü bilge ihtiyarın önünde. Derdini anlattı, derman diledi. Sarayının yanına bir saray yaptırmaktan, o dervişi veziri yapmaya, sancak-tuğ vermeye kadar saydığı her şey, bilgenin:

- Hünkârım, gönül erleri mala-mülke, makama-mansıba itibar etmezler, demesiyle son buldu.

Kaderdi bu, padişahlarla köleleri aynı eteğin önünde diz çöktürür, birinin derdini diğerine derman eyler, ikisini de aynı tebessümle bahtiyar ederdi. Güldü ihtiyar:

- Neden kerimenizin nikâhını teklif etmiyorsunuz sultanım, dedi. Şaşırma sırası padişaha gelmişti.

- Nasıl yani, diyebildi, bu şerefi bize lütfederler mi, kabul ederler mi?

Kırkıncı günün güneşi batmak üzereydi genç aşığın mağarasının üstünden... Padişah ve ihtiyar bilge en önde, arkalarında vezirler, onların arkasında halktan meraklı bir kalabalık ve en arkada da olup bitenlere bir mana vermeye çalışan aşık çobanın arkadaşı, mağaraya doğru yürümeye başladılar. Bu arada bizim aşık kendinden öylesine geçmiş, tesbihiyle öylesine bir olmuştu ki, gelenler içeri girseler ve bir tesbihten başka bir şey bulamasalar şaşırmazlardı.

Padişah edepte kusur etmemeye çalışarak içeri girdi, ellerini birbirine bağladı, duyulması güç bir sesle;

- Efendim, dedi, sizi ziyarete geldik.

Yavaşça başını çevirdi aşık, sonra bütün vücuduyla döndü, gözlerinde en ufak bir şaşkınlık emaresi yoktu, sapsarı bir heykel gibiydi. Herkes heyecan içinde. Vezirler, halk, genç çoban, mağara, tespih, sessizlik, duvar... Hatta güneş bile batmaktan vazgeçmiş, kafasını mağaranın içine doğru uzatarak olan biteni görme telaşındaydı.

Padişah meramını anlattı, türlü tekliflerde bulundu. Ne saray, ne vezirlik, ne tuğ ne de sancak, hiç birinde gözü yoktu dervişin.

- Efendim, diyebildi en son, sessizce, benim bir kızım var efendim, zat-ı âlinize layık değil belki, ama lütfeder nikâhınıza alırsanız bizi bahtiyar edersiniz...

Kırk günlük çile nihayet bitmiş, olmaz denilen olmuştu. İşte aşık maşukuna kavuşacak, murad hasıl olacaktı. Bizimkinin arkadaşı sevinçten ağlıyordu. Soru ve cevap sanki bu soru sorulsun, cevabı verilsin diye yaratılmıştı. Sessizlik ilk defa bağırmak, haykırmak istiyordu ve bütün gözler genç adamdaydı.

Usulca doğruldu oturduğu yerden, etrafını şöyle bir süzdükten sonra, gözlerini padişahın gözlerine dikti, sarhoş gibiydi. Kendinden emin bir ifadeyle:

- Hayır, dedi, kızınızı istemiyorum.

Birden ortalığı bir sessizlik kaplayıverdi. Padişah mahzundu, halk hayret içindeydi, vezirler şaşkınlıkla birbirine bakıyor, bilge tebessüm ediyordu. Aşık çobanın genç arkadaşı yaşlı gözlerini silip, birden ileri atılarak bozdu sessizliği. Dostunun yanına geldi, kulağına eğilip:

- Sen ne yapıyorsun, dedi, kırk gündür bu çileyi ne diye çektin sen, neyi reddettiğinin farkında mısın?

Güldü aşık çoban gözleriyle ihtiyar bilgeyi arayarak:

- A dostum, dedi, ben kırk gün padişahın kızı için Allah dedim, Allah padişahla vezirlerini ayağıma getirdi. Ya bir de Allah için Allah deseydim...
 

Bu koskocaman şehirde,sanki küçücüktü çocuk...
(Part-3)
Doğar doğmaz bi çocuk esirgeme kurumuna bırakılmıştı,ailesini hiç tanıyamamıştı,geçen yıllar içinde merakta etmemişti,gerçi henüz 11 yaşındaydı ama şu ana kadar belkide hayat mücadelesi ona bu fırsatı vermemişti.

Gürsel adını onu hastanede doğum yaptıktan sonra bırakıp giden annesi ...yastığının kenarına iliştirdiği bi notta yazmıştı,sanki üzerinde bi hükmü varmış gibi hangi hakla bu notu yazdığını da bi türlü anlıyamamıştı çocuk.Birde müdire anneye kızgındı neden onun istediği ismi koydu diye,tabiki bu isyanı aklı başına gelip biraz büyüdüğünde ortaya çıkmıştı.

Aklına koymuştu çocuk ne yapıp edip,ileride bu ismi değiştirecekti,elbet hayat hep böyle gitmeyecekti,bi yerden tutunması gerektiğini biliyordu.

O karanlık ve uğursuz geceyi hatırladı birden...

yattığı odanın camından,dışarıda yağan yağmur çok net görünüyordu,arada çakan şimşekler ise onun gibi diğer arkadaşlarınıda ürkütüyodu,yorganı kafalarına çekmekten başka bi çareleri yoktu, kendilerinden yaşça küçük olanlar ise istem dışı "anne" diye sessizce çığlık atıyodu...işte tam o vakit yan odadan gelen bağırışma ve kargaşanın sesine hepsi yataklarından dışarı çıkmıştı,ama odaları dışarıdan kitli olduğu için sadece kulaklarını kapıya dayayıp ne olup bittiğini anlamaya çalışıyorlardı. İçlerinden daha kıdemli olan Aydın

-hele bi çekilin kenara da ne olup bittiğini bi anlıyalım...dedi,

hepsi kenara çekildi...bağırışmaların yerini korkuyla yalvarma sesleri almıştı.Aydın ne olduğunu anlamıştı,çünkü benzer durumlarla bi çok kez karşılaşmıştı bu yüzden çocuklara

-sakın sesinizi çıkartmayın,hadi hepiniz yataklara müdire anne uyumadığınızı görürse çok kızar...dedi.

hepsi birden korkuyla yataklarına geri dönmüştü,ama çocuk gitmemişti,zaten Aydın abiside onu hep kollardı,bu yüzden ona ses etmedi ve

-yarın burdan gidiyoruz çocuk,benimle geliyomusun...dedi

-nereye gidicez aydın abi,bizim burdan başka bi yerimiz mi varki...dedi çocuk

-sen geliyomusun,yoksa gelmiyomusun ona karar ver gerisi benim bileceğim iş...dedi Aydın

-geliyorum...dedi çocuk

-hadi o zaman şimdi git yat sabah ola hayr ola...dedi Aydın...

Gün çoktan doğmuştu bu hadise olalı tam 2 yıl olmuştu,yurttan kaçışları,Aydın,la bir arkadaşının yanına gidişleri ve ordaki hayal kırıklıklarını hiç unutamamıştı çocuk...

Aydın

-üzgünüm hemde çok üzgünüm ben kendi başımın sen de kendi başının çaresine bakmak zorundasın,yollarımız burda ayrılıyor...demişti...tam 2 yıl önce...

birdahada hiç karşılaşmamıştı Aydın abisiyle...
Bir sokak çocuğunun hikayesi...(Part-3)
"SELDA"​
 
merhaba kizlar, bugun ancak buray agirebildim. yusufun oyuncaklarini toplayip kendi odasina duzenli bir sekilde yerlestirdim aksama misafirim var diye. ben yatak odasina goturup koyuyorum salona gelip oteki oyuncaklari topliyim diyorum, bi bakiyorum yusuf kendi odasinda topladigim duzenledigim oyuncaklari dagitmis eline sigdirabildigi kadarini da salona geri getirmis. boyle boyle iki ileri bir geri hallettim sonunda

kizlar persembe gunu ablam sozlenicekmis acil beni cagiriyorlar, ben gitmek istemedim daha yeni dondum soz de ben olmasam da olur dedim ama annem duygu somurusu yapti bana (asil niyeti yusufu biraz daha gormek ) yarin sabah tekrar istenbbula gidicem persembe aksami da orda kalicam, cuma gunu soz sabahi net bulmakta sorun yasayabilirim o yuzden garanti olsun diye sabah tartildigim kilomu yaziyim simdi.

60.9

kilomu yine akrebe ozel mesajla yaziyim ki memsajlar arasinda bazen gozden kaciyor

bu arada kizlar esimle birlikte artik aksam yemegi yemiyoruz. aksamlari salata yiyoruz, esim oglen arasi eve geliyor oglen vakti yemek yiyoruz :)
 

yusufu öp yerime şekercik
yalnız özelden kilonu yazmamışsın canım..yaz da kaynamasın..
ve akşam salata işine bayıldım.o yüzden tıkırdamaya başladın kııs
 

merhaba canım..ben de bayıldım salata işine..ne kadar yemicem desemde eşim yerken bir iki kaşık ben de yiyorum..aslında eşimde karar almıştı akşamları salata ve çorba yemeye bu kış biraz kilo almışta ama sadece azıcık abur cuburu kesti 2 kilo vermiş.nasıl bir metabolizma anlamadım .biz o kadar uğraşıyoruz gramları sayıyoruz.
bugün hiç giremedim ben de misafirlerim vardı sabahtan beri ayaktayım.mutfağı topladım duş aldım.kızımı yıkadım şimdi de kızımı uyuttum rahat bi nefes aldım.
 
kötü de olsa menümü yazıyım
kalkınca sirkeli su kuru kayısı
sabah 1 kase k-fleaks
ara beyaz leblebi
öğle 1 dilim kek 1 dilim pizza 1 kurabiye 1 ayran
akşam 2 dilim pizza 2 kurabiye azıcık makarna salatası
ara 2-3 çilek 1elma 2 kuru kayısı
2 kupa yeşil çay
30 dk kadar pilates
 
hayırlı geceler kızlar

menüm
sabah ssirkeli su yarım elma
kahvaltı
ara yarım elma
ögle 1 dl pasta 1 tane pogaça 3 tane mercimek köfte marull eltime gittim fazla kaçtı
akşam bol salata yogurt 2 kaşık tavuklu pilav akşamı kurtardım sayılır dimi

eşimle 1 saat yürüyüş ama çok yavaş kaplumbaga gibi
 
MERHABALAR ARKDASLAR
bugun hic ugrayamadim birikmis ayak islerim vardi tam 7 kapi yaptim bugun.
gunlerdir menu yazmiyorum ama iyi gidiyorum hegun yuruyusumu fazlasi ile yapiyorum. bir yesil cayi bosladim bugunlerde. evde durmadigim icin sanirim. neyseki yaz meyveleri cikmaya basladi. yilin ilk karpuzunu aldim bugun ama tadi yerinde degil. bu hafta mezun olabilecekmiyim acaba.

bu arada kizlar esimle birlikte artik aksam yemegi yemiyoruz. aksamlari salata yiyoruz, esim oglen arasi eve geliyor oglen vakti yemek yiyoruz :)
cok iyi yapiyorsunuz posicim bizde 7 aydir kaldirdik aksam yemeklerini. ikimizde cok faydasini gorduk. tabi en cokta ben. yemek yapmamak guzel sey.

 
6 ay sonra kızın sebebiyle başlarsın canım..
 
günaydın arkadaşlar...
akşamları eşim iş dolayısıyla bilgisayarı esir aldığından menülerim ertesi güne kalıyor..bir süre böyle gidecek ama aksatmamaya çalışacağım..
sabah 500 ml su
1 kase müsli
1 muz
öğle 2 dilim ekmek
peynir,zeytin,domates,salatalık
reçel,çay..
ara 1 küçük kase çiğdem
akşam 1 pors.taze fasulye
1 dilim ekmek 1 kase pilav
çok bol az yağlı salata
40 dakika pilates
2 litre su
60 sayfa kitap..
 
Günaydıınn Günaydıııııınnnnn
Bugün süper hissediyorum kendimi, sizler nasılsınız bakayım bir geçmişe öncelikle:86::86:
 
Dün çok eğlendik kuzucuğumla. Dışarda standlar kurmuşlar. Ben 3 tane salatalık ve 2 küçücük paket patlamış mısır yedim. Mezuniyet fotoğrafı çektik, ebru yaptı kuzucuğum, dans ettiler, yüz boyattılar vss. Okulda beyaz tişörtleri elleriyle boyamışlardı geçen hafta, bütün çocuklar boyalı tişörtleri giydi. Çok hoş görünüyorlardı bayıldımm
Sonrasında kız kardeşime gittim, karışık bir bitki çayı hazırlayıp içerken sohbet ettik bol bol. Oğlum olmadığı için rahattık Sonra eltime gittim, oradada oturdum akşama kadar dolma yapmış ondan yedim.
Güzel bir gün geçirdim çok şükür.
Dün oğlum sabahleyin sütünü içtikten sonra iyice bir kusmuştu, herhalde kusmanın etkisiyle boğazındaki hırıltıda gitti çok şükürrr. Çok mutluyum. Allah!a şükürler olsun. Kussa bitecek diyordum ve kusması için dua ediyordum ve işe yaradı. Gerçi 3 gündür çörekotu kaynatıp içiriyordum belkide onun etkisidir.
 

Yarış mııı mıı mı:18::18:ben rahatça vermeden almadan gidiyordum bre, iyiydim böylee...dermişimmm.
Son gtimelik bir yarış daha yapalım iyi olur. Bu haftada veremeyeceğim gibi görünüyor çünkü.
O zaman cuma günü yarış başlasınnn. :124::124:


Güle güle kullan canımcım. Bencede değişiklik iyi olur, iyi yapmışsın boyamakla. gerçekten yapılan ufak değişiklikler bile insana süperr bir pozitif enerji yüklüyor. :118:
 


Evet evet kızımın arkasından oraya buraya sürekli koşuşturdum. Zaten erken gitmişim, yakınlarda bir park vardı, topuklu ayakkabıyla parkta yürüyüşş te yaptım biraz.

Akrepçim kınayı nasıl kullanıyorsun, yani içine bişeyler katıyormusun. Bende kınayı çok severim ama eşim kokusunu hiiçç sevmiyor. Kınanın kokusunu alacak bişey yokmudur acaba bende kullansanm.
 

birincisi öğle ile akşam arası nerde bacım..bir meyve yemek zormu gelmekte acaba
veeee akşamın neresi kurtulmuş bol salata ve yoğurt yetmiyomuydu canım..belki sadece tavuk..
senin yediğin akşamın neresi fakir söylermisin bana


en güzelide her geçen gün aynadaki görüntünü daha bir sevmek tabikii
dimii şekercim
 

alemsin yaa, o zaman ziya paşa boşuna dememiş ""Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir - Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir "" diyee.

süpersin çok doğru bir karar almışsın. Artık bu hafta pilatestede yarışırız
Zülaleycim ablan geldimi şekerim. Hasret giderdiniz mi:86:


Ayy keşke bizde sizin gibi bir karar alsakta akşam yemeği yemesek. Çünkü benim eşiminde kilo vermeye ihtiyacı var ama o benim kilolarımla bir sorunum yok diyor.
Annende haklı ama posiciğim, anlattığın kadarıyla 2-3 gün görmüş sizi, yetmemiştir ona bu kısa zaman. zaten sık göremiyor. bizimkiler 2 hafta göremezse hemen duygu sömürüsüne başlıyorlar ki. senin annenin yaptığı normal. evlat işte dayanamıyorlar.
 

Geçmiş olsun şükrancım, dikkat et kendine şekercim.
 
pilates başlayacakkk gideyimde pilates yapayım bugün, dün yapamadım zaten. bugünü kaçırmak istemiyorum.
 

tatlım çayın dem suyundan katıyorum..bu sefer sadece ondan kattım kalanına su ekledim..
diğerlerinde birine zeytinyağı katmıştım..birinde soğan kabuğu kaynatmıştım..
ama ben her hafta yağ bakımı yapıyorum saçlarıma..karışık yağ karışımı yapıyorum..
ayda bir kına yapıyorum..100 gr kına bana 2 defa oluyor..pazar ilk seferi pazartesi akşam da ikincisini uyguladım..diğer üç haftada da yağ karışımı uyguluyorum..
saçlarım çok dökülüyordu birde acaip cansızlaşmıştı incelmişti.düşünün alnımın yanları açılmaya başlamıştı iyice.
şimdi saçlarım bir harika canlı parlak süper görünüyor üstelik diplerden saçlar çıkıyor.alnımın yanlarıda harika kapandı..ayy kaşlarım bile eksilmişti..yağ karışımından kaşlarımada sürüyorum.onlar bile kendine geldi..çok önemli bir kadın için saç,kaş, kirpik..
doğru beslenme cildimizi besler..bakımlı saçlarla da süslenince süpr oluruz süper
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…