Cuma Zayıflama Yarışması 2. Takım

merhaba kızlar nasılsınız benin oğlum hasta yine oofff o kadar moralim bozuk ki gece hep ateşliydi yine boğazı şişmiş bu yaz çok çektik valla bu hastalıktan kışın bile böyle olmamıştı.neyse önceden söylemiştim yarın ve öbür gün misafir gelecek ne yaprım bilmiyorum.
 
herkese hayırlı kandiller diliyorum allah dualarımızı kabuleylesin.
menümü de yazayım çok hatırlamıyorum ama
az çorba,az pilav,tavuk,az ekmek,nohut,bamya,tulumba tatlısı
bunları oğlum mızıldarken yedim hiç bi şeyanlamadım yazdım ama ne kadar yediğimi hatırlamıyorum
ara az pide ve sarma
sahur 1 bardak fanta,4-5 sarma
 

hemen yazdım ve başladım okumaya parmaklarına sağlık cancazım

arkadaşlar bu cuma herkes kilo bildirimi yapıyor dimi
problem yok

tabiiki de problem yok hatta ben bu sabah tartıldım ve inanamadım...


sen de iyiki varsın. bizlere hep güzel dilekler güzel yönlendirmeler yapıyosun..


uuffff geçmiş olsun tatlım.
 

geçmiş olsun canım oğlun iyileşemedi bir türlü kışın hastalanmadıysa yavrum benim ya mikropları bazen taşırmışız kışın nekahat yani dinlenmeye geçiyor gavur yaz geldimiydi çıkıyor ortaya ki yıllık iznimde bana olduğu gibi birde iyi tarafından bakalım çok şukur senin tatiline denk geldi ki ilgilenebiliyorsun kuzuyla çalışırken olsaydı vicdan yapardın geçmiş olsun yeniden inş birdaha olmaz
sarma yap sarma birde dolma birde bol sarımsaklı bol salatalıklı buuuzzz gibi cacıııkkk önden de çorba soğuk meze olarak mercimek köfte soğan piyazı birde ülübü tanesi ekle birde soğuk şerbet ikram ettinmi alem buysa kral sen olursun
ülübü yü anlatayım ülübü bir fasülye çeşidi bağzı yörelerde manda gözü fasülye dediklerini biliyorum biz mersinliler onun yeşili ile haşar nar eşkisi ile tuz ile sarımsaklı ayrıca mümkünse ekşi nar bulabilirsek tanesi ile ekşi narlı bir salata yaparız yöresel yemektir kışın ise fasülye gibi çekirdeği satılır marketlerde falan da olur ondan alır fasülye gibi bir gece önceden ıslatıp haşlayıp tanesine aynı işlemi yaparız ki tanesi benim en tutuğum dur ki kışın malum nar mesiminde özellikle çok güzel olur ..
 
kızlar dün peygamberimizin hanımlarının isimlerini okudum hz hatice ye
hz hatice-i kübra deniliyor
bilmiyordum
yeni öğrendim .....
 
Sıddıyk" (yürekten tasdik edip, sorgusuz sualsiz bağlanan) lakaplı Hz. Ebû Bekir
sıtıka, sıdıka,sıttık ,sıttıka ......
 
Kumandanlarından biri bir zafer dönüşü Halife Hz. Ömer'in huzuruna çıktı. Yanında kısa boylu, tıknaz biri bulunuyordu. Hz. Ömer "Bu kim?" diye sordu. Kumandan anlattı: "Efendim bu benim sağ kolumdur. Hangi görevi verdimse başarı ile tamamladı. En gizli haberleri yerine ulaştırdı. Bazen bir orduya bedel hizmet gördü. Zaferlerimi onun sayesinde kazandım diyebilirim."

Aradan zaman geçti, aynı kumandan halifenin huzuruna yeniden çıktı. Ama mağlup bir kumandan olarak Halife sordu:

- Hani sağ kolun nerede?

- Sormayın ya Ömer, ihanet etti, düşman tarafına geçti.

Hz. Ömer bu defa konuştu:

- Allah'tan başka hiç kimseye dayanmamak gerektiğini geçen sefer söyleyecektim vazgeçtim. Bir musibet bin nasihattan yeğdir diye düşündüm.
 
Peygamberimizin eşleri şunlardır.

Hz. Hatice (r); Hz. Sevde binti Zem’a (r); Hz. Aişe (r); Hz. Hafsa binti Ömer (r); Hz. Zeynep binti Huzeyme (r); Hz. Zeyneb binti Cahş (r); Hz. Ümmü Seleme (r); Hz. Ümmü Habîbe (Remle binti Ebî Süfyan) (r); Hz. Cüveyriye binti Hâris (r); Hz. Safiyye binti Huyey (r); Hz. Mâriyetü’l-Kıbtiyye (Ümmü İbrahim) (r); Meymûne binti Hâris (r)

Peygamberimizin evliliklerini nefsanî ve şehevanî telâkki eden, eski zaman münafıkları gibi, yeni zamanın ehl-i dalaletine verilen kesin ve susturucu cevap, Üstad Bediüzzaman'ın izahıyla özetle şudur:

Evliliğin iki ana gayesi vardır.. Biri neslin çoğalması, diğeri şehevanî duyguların meşru dairede tatmin edilmesidir.. Neslin çoğalması evliliğin illeti, yani en öncelikli gayesidir. Nefsanî arzuların tatmini ise o vazifeyi gördürmek için yaratıcı tarafından verilmiş cüzi bir ücrettir. Tıpkı şahsi hayatın devamı için yemeğin içine konulan lezzet gibi.

Gerek tarihî açıdan, gerekse insan yaratılışı açısından Peygamberimizin evliliklerini incelediğimizde karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor.

25 yaşına kadar, gençliğinin en heyecanlı çağında kavmi içinde bekar yaşamış ve hiçbir kadınla ilişkiye girmemiş, iffet sahibi olduğu, dost ve düşmanın ittifakıyla sabit olmuştur. Hatta kavmi ona her yönüyle güvenilen biri olarak "Muhammedül-Emîn" unvanını vermişlerdi.

Oysa içinde bulunduğu toplum, çok kadınla münasebeti normal addediyordu; Buna rağmen o, gerek 25 yaşına kadar ve gerekse daha sonraki hayatında pek çok hem de bakire kızla hayatını birleştirebilirdi. Ancak o, böyle yapmayıp kendisinden 15 yaş büyük, 40 yaşında dul bir kadınla evlenmiştir. Hem de bu evliliği eşi vefat edene kadar tam 25 yıl sürmüştür. Yani elli yaşına kadar tek ve dul bir hanımla yetinmiştir.

Onun evliliklerinde nefsaniyet olmadığının bir delili de, müşriklerin davasından vazgeçmesi için yaptıkları teklife verdiği cevapta saklıdır.

Müşrikler, amcası Ebu Talip'e gelip, "yeğenin eğer başımıza reis olmak istiyorsa onu reis yapalım veya en güzel kız ve kadınlarımızı ona verelim. Ta ki, bu davadan vazgeçsin." dediler.

Amcası bu teklifi ilettiğinde Efendimiz (a.s.m) şu karşılığı verdi:

"Ey amca! Eğer sağ elime güneşi, sol elime de ayı koysalar 'vallahi ben bu davadan yine vazgeçmem."

Bu cevap onun neyin peşinde olduğunu, kadın gibi, reislik gibi insanların değerli addettikleri şeylerin onun nazarında ne kadar değersiz olduğunu ispata yeter.

İkinci evliliği ise Hz. Hatice'nin vefatından sonra yine yaşlı ve dul bir kadınla, Hz. Sevde ile olmuştur.

Hz. Sevde ile de üç yıl yaşadıktan sonra, yaklaşık 54 yaşına kadar hep tek kadınla yaşamıştır. İlginçtir ki, onun çok kadınla evliliği hayatının bundan sonraki son on yılı içinde gerçekleşmiştir Bu gerçekler karşısında evliliklerinde şehvani ve nefsanî arzuların tatmin gayesini aramak insan tabiatını ve tarihî gerçekleri inkar etmekle mümkündür. Ve bu yaklaşım asla insaflı ve mantıklı bir yaklaşım sayılamaz. Olsa olsa kasıtlı bir karalama maksadı taşır.

Hayatının son yıllarına rastlayan evliliklerinde yukarda zikredilen evliliğin dayandığı her iki gayenin, Neslin çoğalması ve nefsanî arzuların tatmininin bulunmadığını görürüz. Zira nesli, ilk eşi Hz. Hatice'den devam etmiştir. Daha sonraki evliliklerinde çocuğu olmamıştır. Sadece Mısır'lı Mariye'den İbrahim dünyaya gelmişse de bir buçuk yaşında vefat etmiştir.

Görüldüğü gibi evliliklerin ana gayesi olan neslin çoğalması, tarihî bir gerçek olarak Hz. Hatice'nin dışındaki evliliklerinde yoktur.

Geriye evliliğin ikinci derecedeki gayesi kalıyor, Yani nefsanî ve şehevanî duyguların tatmini. Peygamberimizin çok kadınla evliliğinde gerek fıtrat ve gerekse tarihî gerçekler açısından bu gayenin aranamayacağını gördük. Zira bir insanın nefsanî ve şehevanî arzularının en ateşli ve uyanık bulunduğu şüphesiz 15-45 yaş dönemidir.

Şayet Hz. Peygamber, bu dönemde birçok güzel kadınla evlenmiş, sonradan onları terkedip daha başka genç güzel kadınlar almış olsaydı, şehvanî hisleri tatmin yolunda ileri sürülen iddialar bir dereceye kadar haklılık kazanmış olurdu. Oysa o böyle yapmamış, tam tersine hayatının son on yılı içinde (53-63) aralarında Ümmü Seleme gibi yaşça ilerlemiş, ve birçok çocuğu olanlar da dahil, aldığı hanımları ileri yaşlarda ve dul olarak almıştır. Meselâ, Hz. Sevde 53 yaşında ve dul. Hz. Zeyneb binti Huzeyme, 5O yaşında ve dul. Ümmü Seleme 4 çocuklu ve 65 yaşında bir dul. Ümmü Habibe dul ve 55 yaşında, Meymune 2 çocuklu ve dul.

Bir başka tarihî gerçek de şudur. Bu hanımlardan eceli gelip ölenlerin dışında hiçbirisinden de ayrılmayı düşünmemiştir.

Gençlik çağı geçtikten sonra nefsanî ve şehvani arzularda gerileme olduğu inkar edilemez bir fıtrat kanunu ve yaratılış gerçeğidir.

İşte Peygamber Efendimizin çok evliliklerini tahlil ettiğimizde karşımıza bu ibretli tablo çıkmaktadır.

Özetle ifade edecek olursak, 15-45 yaş dönemindeki evliliklerde nefsanî ve şehevanî gaye aranabilir. Oysa Efendimiz, bu dönemde genç ve bakire kızlar ve kadınlarla evlenmemiştir. Tam tersine 40 yaşında, üstelik dul bir kadın olan, Hz. Hatice ile evlenmiştir. Ve bu evliliği Hz. Hatice'nin vefatına kadar sürmüştür.

Çok evlilikleri, nefsanî duyguların büsbütün gerilemeye yüz tuttuğu 53 yaşından sonraki dönemde gerçekleşmiş olduklarına göre, bu evliliklerde mantığın gereği olarak başka gayeler aramak zaruridir. Bu sadece aklın ve mantığın değil, insan tabiatının ve insaflı bir değerlendirmenin de zorunlu bir gereğidir.
 
Doç. Raşit Küçük bu hususu şöyle dile getirir :

"İslâmın hükümleri hem erkek, hem de kadın cinsini kapsayıcı niteliktedir. Fakat sadece erkeklere ve sadece kadınlara yönelik hükümler de vardır. Hz. Peygamber genel hükümlerin veya erkeklerle ilgili hükümlerin öğretilmesi hususunda fazla sıkıntı çekmiyordu. Çünkü onlar kendi cinsleriydi. Kadınlarla ilgili ahkamın öğretilmesinde, yaşanmasında ve yaşatılmasında müşküllerin halli ve soruların cevaplandırılmasında kadınlardan faydalanmak mecburiyetindeydi. Peygamber Efendimizin değişik yaş ve kabiliyetteki hanımları mümin hanımlar için bir eğitim-öğretim kadrosu niteliği taşıyordu. Âdeta, evleri bir mektep, onlar da bu mektebin eğitimcileriydiler. Peygamber Efendimizin vefatından sonra da bu durum canlılığını koruyarak, hatta artarak devam etmiştir." (1993, İzmir, Ebedî Risalet Sempozyumu Tebliği)
Resulullah'ın Medine'de Mescid-i Nebevinin civarında bulunan okulu iki bölümden oluşuyordu. Biri, erkek sahabelerden oluşan "Ashab-ı Suffe Okulu" Diğeri, hanımlardan oluşan, "Ezvac-ı Tahirat Okulu"

Gerçekten, İslâmî hükümlerin doğrudan doğruya Resulullah'tan öğrenilip, ümmete ders verilmesinde Ezvac-ı Tahirat'ın haneleri bir okul, kendileri de o okulun hem daimî öğrencileri hem de öğretmenleri idiler. Bu görev, yukarda da belirtildiği gibi, Efendimizin ahirete intikalinden sonra da devam etmiştir. Suffe Okulunun önde gelen "Demirbaş bir talebesi" ve bütün hayatını hadislerin muhafazasına vakfeden, bu hizmeti yerine getirirken hafızasının kuvvetlenmesi için Resulullah'ın duasına mazhar olan Ebu Hureyre olduğu gibi, Ezvac-ı Tahirat okulunun önde gelen birinci talebesi de zeka, hafıza ve kavrayış gibi üstün kabiliyetlere sahib olan Efendimizin biricik eşi, Hz. Aişe'dir. Nitekim, "Muksirun" diye anılan en çok hadis rivayet eden sahabelerin başında 5374 hadisle Suffe okulunun baş öğrencisi Ebu Hureyre geldiği gibi, dördüncü sırada 2210 hadisle de "Ezvac-ı Tahirat Okulu"nun öncüsü Hz. Aişe gelir.
 
çok geçmiş olsun canım dikkat et aman noldu çocuğa böyle..
kuşum sen bildiğimiz böğrülceden bahsediyosun
kızlar dün peygamberimizin hanımlarının isimlerini okudum hz hatice ye
hz hatice-i kübra deniliyor
bilmiyordum
yeni öğrendim .....

bilmemek değil öğrenmemek ayıp kuşum..öğrendin ne mutlu sana
 
çok geçmiş olsun canım dikkat et aman noldu çocuğa böyle..
kuşum sen bildiğimiz böğrülceden bahsediyosun
kızlar dün peygamberimizin hanımlarının isimlerini okudum hz hatice ye
hz hatice-i kübra deniliyor
bilmiyordum
yeni öğrendim .....

bilmemek değil öğrenmemek ayıp kuşum..öğrendin ne mutlu sana
 



çok geçmiş olsun canıımm

yazın fazla hasta olmaz çocuklar aslında
 

bugün yoğurda döndüm aynene dediğn gibi yaptım ,ekmeğe hasret kaldımmm çok severim ben ekmek yemeyiii,bu gün kokladım kokladım bir parça attım ağzıma ,40 kere çiğnedim öyle yuttum


şu zımbırtıyı iyice merak ettim ,ayakparmağına mı takılıyo ben biraz sıkıntılıyımdır ,tutbilirmiyim onu ayağımda bilmiyorum
 
günaaaaaydıııııııııııııııııııııııııııııııııın:103:
 
Kefirin anavatanı Kafkaslardır. İlk kez Batı Asya’ da Türkler tarafından yapılan ve günümüzde pek çok ülkeye yayılan fermente bir süt ürünüdür. Kafkasyalılar kefiri su yerine içmekte ve gençlik iksiri olarak kullanmaktadırlar. Kafkaslardan
dünyanın her tarafına yayılan Türkler bu içeceklerini beraberinde dünyanın her tarafına götürmüşler ve yaymışlardır. Şu anda bilimsel araştırma yapan fakülteler başta olmak üzere kuruluşlar kefirin faydaları üzerinde ciddi çalışmalar yapmakta ve önemli sonuçlara ulaşmaktadırlar.

Kefir, Kafkasya’ da yaşayan insanların sıklıkla kullandıkları sütün mayalandırılmasıyla elde edilen bir süt ürünüdür. Son yıllarda Avrupa ve Amerika’da yapılmaya başlanmış ve ülkemizde de Ziraat Fakültelerinin Teknolojisi bölümlerinde üretilmekte olup, sınırlı miktarda satışı yapılmaktadır.

Kefir, kefir taneleri ile elde edilen Kafkas orjinli etilalkol ve laktik asit fermantasyonlarının bir arada oluştuğu tarihi geçmişi olan bir süt içeceğidir. Kefir çok karışık mikrobiyolojik yapıya sahiptir. Boyutları 0,5-3 cm arasında değişir ve fındık yada buğday tanesi büyüklüğünde beyaz, beyaz-sarı arasında renklerde küçük karnabahar veya patlamış mısır görünümündedir.

Kullanımı ( içimi ) ve hazmı çok kolay olan kefir hücre yenileme özelliğine sahiptir. Mucize içecek kefir özellikle bağırsaklardaki maddelerin küreselleşmesini önlediğinden ömür uzatıcı olduğuna inanılır. İşte kefirin saymakla bitmeyen faydaları:

1. Tüm alerjilere karşı en kuvvetli iyileştiricidir.
2. Hiçbir yan etkisi bulunmayan güçlü bir antibiyotiktir.
3. Karaciğer hastalıklarını tedavi eder.
4. Safra kesesi taşlarını dökmeye yardımcı olur.
5. Vücudu ağır metal, tuz ve alkolik maddelerden arındırır.
6. Kimyasal antibiyotikleri elimine eder.
7. Böbrek taşlarına iyi gelir.
8. Kötü kolesterolü düşürür.
9. Bağırsak yolunu temizler.
10. Patojen mikro organizmalara karşı etkilidir.
11. Rahatsız Bağırsak Sendromuna iyi gelir.
12. Gastrit tedavisinde etkilidir.
13. Pankreas sorunlarında faydalıdır.
14. Ülseri tedavi edici özelliği vardır.
15. Kolon kanserini önler ve tedavi eder.
16. Sindirimi kolaylaştırır.
17. Vücut fonksiyonlarını düzenler.
18. Bağışıklık sistemini güçlendirir.
19. Mantara iyi gelir.
20. Yüksek tansiyonu düşürür.
21. İyileşme sürecini hızlandırır.
22. Kanser hücrelerinin büyümesini engeller.
23. Sedef hastalığına iyi gelir.
24. Egzama tedavisinde kullanılır.
25. Enflamatuvar hastalıklara karşı etkilidir.
26. Tümörlerin büyüklüğünü azaltır.
27. Kalp hastalıklarını tedavi eder.
28. Bağırsaklardaki tıkanıklığı tersine çevirir.
29. Kan damarlarını temizler.
30. Enerji verir.
***
Sizin için hayvanlarda da elbette ibretler vardır, size onların karınlarındaki fers (yarı sindirilmiş gıdalar) ile kan arasından, içenlerin boğazından kolaylıkla kayan dupduru bir süt içirmekteyiz. (Nahl Suresi, 66)​
 
geçmiş olsun dileğinde bılunan herkese çok teşekkür ediyorum.dün hiç bişey yemedi.sabah kahvalıdada bi şey yemedi .ağzına alıyor lokmayı acıyor diye geri çıkarıyor ya içim gidiyo süt içebilse süt de içemedi yavrum.uyuyor şimdi bari öyle rahat etsin.bende regl oldum orucum gitti baştan 7 4 te öyle 11 gün etti valla nasıl tutacağım bu borç oruçları bilmiyorum.neyse kızlar akşamada misafirim var oğlum azıcık uyurken iş yapayım ben.menümü de yazayım
iftar makarna,çorba ,salata,tatlı 2 dilim(oğlum hatayken en basit şeyleri yapabildim)
ara 3-4 sarma
sahura kalkamamıştım.şimdi orucum bozuldu fırsatbulursam yerim.

bahocan dediğin yemeği bilmiyorum ama bi ara denemekisstiyorum.farklı şeyleri denemeyi severim ben.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…