Bertrand Russel`dan `Hayatta baskalarinin mutsuzlugu yerine kendi mutlulugumuzu dilemeye baslarsak, 1-2 yil icinde cenneti dunyada yasayabilecegimizi` ogrendim.
`İnsanoğlunun değeri bir kesirle ifade edilecek olursa, payın gerçek kişiligini gösterdigini, paydası da kendisini ne zannettiğini, payda büyüdükçe kesrin değeri küçüldügunu" (Tolstoy) animsadim.
Kimseye uçüncü bir şans, hele hele dorduncu ve besinciyi asla vermemek gerektiğini öğrendim.
Mark Twain`den ac bir kopegi alip doyurursan, seni isirmayacagini, bunun insan ve kopek arasindaki en buyuk fark oldugunu ogrendim.
Dostoyevski`nin bir insani kahkahasindan tartabilecegimi, kendisini tanimadan once kahkahasini sevdigim bir insanin buyuk olasilikla iyi bir insan oldugunu soyledigini animsadim.
Napoleon`dan dusmanlarim hata yaparken onlari rahatsiz etmemek gerektigini ogrendim.
Insanlarin aslinda bana izin verdigim kadar kotu davranabildiklerini ve bazen cok fazla izin verdigimi ogrendim / animsadim.
Ralph Waldo Emerson`dan yanlis anlasilmanin hic de kotu bi sey olmadigini, Sokrates, Hz Isa, Galileo, Newton, hepsinin zamaninda yanlis anlasilmis insanlari oldugunu ogrendim. Ama ben onlardan biri olmadigima gore yanlis anlasilirken bu buyuk insanlarin isimlerinin arkasina saklanmamam gerektigini de karar verdim.
Oscar Wilde`dan iyi bir arkadasin seni arkadan degil de onden bicaklayacagini, ama onumden bicaklayacak cesarette bir tane bile arkadas bulmanin hic kolay olmadiginda kara kildim.
Henry David Thoreau`nun `yardim almaya alisanlar gun gelir buyruk almaya da alisirlar` deyisine cok abartarak sadik kaldigimi animsadim, azcik degismeye karar verdim. Ayni kisiden hayatta ayaga kalkip bi sey yapmadan oturup yazi yazmaya kalkilmayacagini da ogrendim ama.
Baskalarinin benim hakkimda ne dusundugunun ne kadar az umurumda olduguna, ama zaten hayatta anneme aciklayamayacagim bi sey yapmadigim surece iyi bir insan olduguma karar verdim.
Martin Luther King`in insanlarin refah ve rahat icindeyken degil, tehdit ve celiskiler icindeyken nasil davrandiginin esas kisiligini gosterdigini soyledigini animsadim.
Annemin beni gormekten her zaman en fazla mutluluk duyan kisi oldugunu gecen Haziran beni gordugundeki bakislarindan anladim.
John Lennon`dan herkesin yeni bir TV seti yerine dunyada baris isteseydi, o zaman dunyada baris olacagini ogrendim.
Nietzsche`nin kendisine yalan soylenildigi icin degil, artik o kisiye guvenemeyecegi icin sinirlendigini ogrendim.
George Carlin`den muzigi duyamayanlarin dansedenlere deli dedigini ogrendim. Dansetmeye devam etmeye karar verdim!
Baskalarina degil de kendine yalan soylemenin en ciddi yalan oldugunu ogrendim. Ara sira kendime yalan soyleyip, kendimi kandirmaya calistigimi anladim.
Bernard Shaw`dan hayatin kendini bulmakla degil, kendini yaratmakla ilgili oldugunu ogrendim.
Khaled Hosseini`den bir yalanla avutulmaktansa, gercekle incinmenin daha iyi oldugunu,
Andre Gide`den olmadigin bir sey icin sevilmektense, oldugun sey icin nefret edilmenin daha iyi oldugunu,
Mark Twain`den agzini kapali tutup salak sanilmanin, konusmaya baslayip tum supheleri ortadan kaldirmaktan daha iyi oldugunu ogrendim.
Laurel Thatcher Ulrich`den edepli, hanim hanimcik kadinlarin nadiren tarihe gecebildiklerini ogrendim.
Baskalarinin yenilgilerini kendi zaferim sayamayacagimi animsadim.
Elie Wiesel`den sevgininin ziddinin nefret degil, umursamazlik oldugunu ogrendim.
Yazi yazmayi bilmeyenlere, imla hatasi yapanlara, kendini bir kalem, bir kagitla ifade edemeyenelere asla guvenilmeyecegini ogrendim.
Sabirli olmanin salak olmakla neredeyse ayni kefeye koyulabilecegine karar verdim.
Ve Mark Twain`den kirisiklarin sadece gulumsemelerin biraktigi iz oldugunu ogrendim.