2010 Eylül Anneleri Paylaşım Alanı

  • Konu Sahibi Konu Sahibi Mune
  • Başlangıç Tarihi Başlangıç Tarihi
plasentaya bağlı canım bebiş ordan beslenıyo...bebek doğduktan sonra bağ kesiliyo
plasneta bebekten sonra cıkıyo rahimden sonra bağ kesiliyo bebişin göbeğine
pansuman yapılıyo :)

bende mantıken böyle olması gerektiğini düşünmüştüm de emin olmak istedim.. =)
çookk teşekkürler.... :1hug:
 
günaydın kızlaaarrr nasılsınızz?? bi mrb deyip kaçıcam dersanede sınavım varrrr allahım hiç gitmak istemiorummm allahım şu kpss sınavı bi gelse kurtulsam diyorum bebişlerimde bana uğur getirseee:Saruboceq::Saruboceq:
 
merhabalar ben bu aralar süt konusuna çok taktım. Şöyle bir yazı buldum..

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Ahmet Aydın, sütün, çok faydalı bir içecekken pastörizasyon, yüksek ısı uygulaması (UHT) ve homojenizasyonla çok zararlı bir ürün haline geldiğini söyledi. Hangi sütü içelim? Sütü nasıl tüketmeliyiz? İşte cevapları...

Ahmet Aydın, pastörizasyonun, sütün vitamin ve mineralle zenginleşmesini engellediğini, sindirim enzimlerini tahrip ettiğini ileri sürerek, ''Tahrip olan ve sindirilmeyen protein parçacıkları, bağırsaktan kanımıza geçiyor, vücut da bunları düşman olarak algılıyor ve bağışıklık sistemini tahrip ediyor. İnsan vücudu tahrip oluyor ve alerjik hastalıklara, bağışıklık sistemi hastalıklarına, romatizmal hastalıklara neden oluyor. Çocuklarda görülen kronik orta kulak iltihabının altında da süt kullanımı vardır'' diye konuştu.

Sütü süt olarak değil, süt ürünü olarak kullanmanın daha doğru olacağını dile getiren Aydın, şu önerilerde bulundu:

''Mümkünse günlük mandra sütü tüketilmelidir. Sütü alınan hayvanın meralarda otlamasına ve suni yem yememesine dikkat edilmeli. Temiz olduğuna güveniliyorsa, sokak sütçüsünden de süt alınabilir. Şehirdeki en iyi seçenek, günlük pastörize şişe sütleridir. Uzun ömürlü homojenize kutu sütlerini kesinlikle kullanmayın. Sadece ekşiyen veya kesilen süt ve yoğurtları yiyiniz. Sütü süt olarak değil, mayalanmış olarak yoğurt, kefir, peynir olarak kullanın. Böylece olunca kaynatmaktan dolayı kaybedilen vitamin, mineral ve enzimlerin bir kısmını geri kazanılır.''
 

amannnn doğru söylüyorsun ya ben uyku sersemi saçmalamışım zatensempatiksalakcinni
 

günaydın gamze :)

cıx cıx cıx diyorum bi sınav kagıdını 3 kişi doldurmak yanlış bebişler kopya vermesin
sakın iyi tembihle kaydirigubbakcemile3
 
Günaydın kızzlarrr...
Kaynataya başlamışsınız bakıyorum da....
Bu sabah yuya kalmışım, eşim bıraktı işe.. daha yeni geldim...
Gece hiç uyuyamıyorum, sabah da uyanamıyorm (
 
Gunaydın kızlar
bugun çoook işim var...
Kdv ler-Gelir vergileri hangisi ni yapacağım...
bugun ve yarın geceleyebilirim
kaç zamandır burayada rahat rahat bakamıyorum..
ınşallah hepiniz çok iyisinizdir....
 

bu konuyu ben zaten aylardır araştırıyorum... pastörize süt ve yoğurt kullanmıyorum. bir çiftlik buldum. oradan bana her hafta taze süt geliyor. ondan içiyorum ve yoğurt yapıyorum...
kesinlikle pastörize sütlerin yüksek ısıda kaynatılıp birden soğutularak yani şoklanarak içindeki tüm mikroplarla birlikte faydalı bakterilerinde öldüğünü düşünüyorum. ben düşünmüyorum her yerde böyle yazıyor. tv de bir çok prof dan da dinledim. o nedenle içim rahat. alıyorum taze sütümü. misler gibi içiyorum
 
günaydın güzel anneler ve melekleri inş. iyisiniz biz 2 li test sonucumuzu aldık güzel çıktı şükür darısı diğer arkadaşların başına opuyorumnanaktan
 
kızlar bende şişe süt kullanıyorum hem içiyorum hemde yoğurt yapıyorum inş. biraz olsun vitamin alıyordurum
 

benim okuduğum yazı daha uzundu bir kısmını aktardım. uht süt ile pastörize süt farklıdır diyor. eğer raf ömrü bir aydan fazlaysa onlar uht imiş..zaten pastörize süt sadece atatürk orman çiftliği ve konyada şeker süt diye biryerde varmış...
 

sonuçta işlem gördüğü zaman içine bir sürü katkı maddesi katıyorlar.. sütün en güzel yerlerini yağını, kaymağını alıyorlar onlarla tereyağı, kaymak fala yapıyorlar. geriye kalan da çok faydalı olmuyor bence...
o yüzden hiç el deymemiş, işlem görmemiş sütümü alıyorum.. kaynatıyorum. üstünde 1 parmak kaymak oluyor.. içiyorum onu, kaymaklı kısmıylada yoğurt yapıyorum... hergün tüketiyorum bunlarıda
bende bu konuyla ilgili çok yazı vardı... bi karıştırayım arşivimi.. bulursam yollarım
 
Bizim çocukluğumuzda, bırakın ‘kutu sütlerini’ ‘şişe sütü’ bile icat edilmemişti. Sütü de bir çok başka şeyi de, meselâ yoğurdu… hatta balığı bile kapıdan geçen seyyar satıcılardan alırdık.

Sütçüler genellikle atlarının iki tarafına astıkları güğümlerle satış yaparlardı. Kupa şeklinde galvanizli tenekeden değişik boylarda ölçekleri olurdu; biz evden tencere ile gider annemizin istediği kadar süt alırdık.
Sütü aldıktan sonra onu hemen ocakta kaynayıncaya kadar ısıtmak biz çocukların görevi idi. Ateşteki süt kaynamaya başlayınca da taşmaması için ocağı biraz kısar ve kabaran sütün köpüklerinin üzerine üflerdik. Sonra sütü ateşten indirir ve bir süre beklerdik. Ancak iyice soğuduktan sonra buzdolabına (demek ki buzdolabı varmış o zaman) koyardık. Sütün üzerinde neredeyse yarım santim kalınlığında kaymak oluşurdu.
Devir kutu sütü devri
Zamanımızda en çok tüketilen kutu sütleri. Bunların gazetelerde, televizyonlarda, sinemalarda… her gün her yerde müthiş reklâmları yapılıyor. Ayrıca, bu sütleri öyle eski usul kaynatmaya gerek yok, çünkü bunlar UHT denilen sistemle, yani çok yüksek ısılara maruz bırakılarak, meselâ 135-150 derecede 2-4 saniye tutularak içlerindeki tüm mikroplar öldürülüyor. Bu sütler kutuları açılmadığı taktirde 4 ay bozulmadan kalabiliyorlar.
Ağzı kapalı günlük şişe sütlerine gelince. Bunlar pastörizasyon denilen bir yöntemle, meselâ 72 derecede 15 saniye tutularak mikroptan arındırılıyor. Şişe sütlerini hem her markette ve her zaman bulmak mümkün değil ve hem de bunların ömürleri kutu sütüne göre çok kısa; ancak 3 gün.
Günümüzde büyük şehirlerde artık açık süt veya çiğ süt bulmak neredeyse imkânsız. Satılsa da alan da olmaz herhâlde, çünkü bunların ‘hastalık yapan mikrop saçtıklarına’ dair müthiş bir negatif propaganda var. Tabii bir de günümüz insanının, kapıdan sütçünün geçmesini bekleyecek… sütü alıp ocakta ısıtacak zamanı ve sabrının olmadığını da hesaba katmak lâzım.
Zurnanın zırt dediği yer
Sütün içilmeden ve değişik şekillerde kullanılmadan önce yüksek ısılara tabi tutulmasının sebebi, içinde bulunabilecek zararlı mikropların öldürülmesi; başka bir deyişle sütün ‘kesilmesinin’ önlenmesidir.
ışin püf noktası da burada zaten. Sütte hastalık yapabilen mikroplar bulunabildiği gibi, probiyotikler de denen vücut için faydalı ‘dost mikroplar’ da bulunuyor. Bunlar, bırakın hastalık yapmayı, tam aksine sağlıklı yaşayabilmemiz için mutlaka gerekli olan mikroplar. Bağırsaklarımızdaki mikropların yüzde 85’ inin bu dost mikroplardan oluştuğunu ve bunların hastalık yapıcı olanlarının üremelerini önlediklerini de belirtelim ki, mesele daha iyi anlaşılsın.
ışte, bu ısıtma işlemi sırasında da zararlı mikroplarla beraber ‘sütü süt yapan’, onu asıl faydalı kılan probiyotikler ve bunların ürettikleri enzimler ve vitaminler de istenmeden tahrip oluyor.
Isıtma yöntemleri içinde sağlığımız açısından en iyisi bizim çocukken yaptığımız ‘süt pişirme’ işlemi, yani sütün bir taşım kaynatılması. Pastörizasyon ve özellikle de UHT denilen yöntem ise ‘iyi-kötü-çirkin tüm mikropları’ öldürdüğü için sütü süt olmaktan çıkarıyor. Çünkü, süt içinde bulunan probiyotikler sebebiyle çok faydalı bir içecek, onları yok ettiniz mi inek sütünün sinek sütünden bir farkı kalmıyor.
Gelelim neticeye
Varsa ve güveniyorsanız daima açık sütü tercih edin, yoksa şişe sütü, o da yoksa kutu sütü alın.
Biz ‘aslan sütünden başka süt tanımayız’ diyenlerdenseniz, onlara derim ki:
Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalp ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumana,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş’tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.’’
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Göğüs Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi
ahmetrasimk@mynet.com
 
Bu da izlediğim bir TV programından sonra yazdığım bir mail....

TV de izlediğim bir programdan aklımda kalanları sizlerle paylaşmak istedim. Konu süt ve süt ürünleri idi.. Konuşmacı ise TSE'den Gıda Denetim işi yapan bir uzman...
Satın aldığımız yoğurtlarla ilgili şöyle bir bilgi aktardı... Yoğurt ne kadar katı ise proteini o kadar çok anlamına gelir. Ama yoğurt içine kıvam arttırıcı katarak da bu koyuluğu elde edebiliyorlar. O yüzden kutu üzerindeki protein değerine bakmamız gerekiyor. Protein değeri çoksa ve kıvamı koyu ise bu yoğurt katışıksız proteinli yoğurt anlamına gelirmiş.. Örneğin protein değeri 3 se ve kıvamı katıysa bu yoğurt kıvam arttırıcı ile katılaştırılmış proteini az demek oluyomuş.. Dün Pınar yoğurt aldım. Proteini 5,5 idi ve kıvamı oldukça koyuydu. Bunun da bol proteinli ve katışıksız yoğurt demek olduğunu hemen anladım
Aynı şekilde süt tozuda katılıyor bir çok ürüne... Süt tozunun belirlenen oranlarda katıldığında hiç bir zararı olmadığı anlatıldı. Süt tozu sütün en yağlı ve kaliteli yerinden elde ediliyormuş.. Başka türlü oluşması imkansızmış zaten. Süt tozu çıkarıldıktan sonra süt işleme girip yoğurt yapılıyormuş..
Herkese bol proteinli, sağlıklı günler
 
Günaydınnnn güzel annelerr:CüvCüv:bayanssulusmile


günaydın güzel anneler ve melekleri inş. iyisiniz biz 2 li test sonucumuzu aldık güzel çıktı şükür darısı diğer arkadaşların başına opuyorumnanaktan


Canım gözün aydın Allahım sağlıkla bebeşini kucağına almayı nasip etsin.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…