2010 Mart Anneleri Paylaşım Alanı

Süper Anne Sendromlu Anneden Hepinize Günaydın..
Hava yine buzz gibi, yağmurlu ve ben depresifim (
Akşam bizim birimin müdürünün düğünü var, düğün eğlenceli olabilir ama patronlarla müdürlerle aynı masada olunca pek eğlenemiyor insan, düğünde bile iş konuşuyorlar..

İklim dün gece iyi uyudu, o ağlamalar-bağırmalar o geceye mahsustu anlaşılan, gündüz çok yorulmaması gerekiyormuş demek ki, dün hiç parka falan götürmeyip evde oyalamışlar, gece de bir arıza çıkarmadı, ben yorulmasına bağladım bu sebeple..
 
Günaydın, güzel cumalar,

Bugün daha iyiyim galiba. Dünkü kayıtlar biraz daha iyi, genelde Doruk kendi kendi oynuyor, bakıcı ara sıra oyuna dahil oluyor, gülüyorlar falan, sonra Doruk yine kendi oynamaya devam ediyor. Ama mutsuz bir hali yok. Akşam bakıcının kucağından bana gelmek istemedi mesela, enteresan sıpa...

Aylin, üzüldüm Kerem'in öksürüğünün artmasına, ciddi birşey yoktur inşallah.

Gülşan, Mert'in muzurluklarına çok güldüm, çok tatlı, Allah nazardan saklasın...

Alp'i ben de merak ediyorum, akşam arayacaktım aslında ama telaşlıdırlar diye aramadım.

Esin'le konuştum, Cemy iyiymiş, Esin biraz grip gibiymiş, işi çok yoğunmuş girememiş dün.
 
günaydın:)
kötü bir geceden sonra şişmiş yüzüme bir ton makyaj yaparak güne başladım..dün özzgür erkenden uyudu emerken.19.30 falandı.yemek de yemedi.gece 2.30 dan sonra da yarım saatlik peryotlarşeklinde uyandı ağladı..ağladı..kalkıp kalkıp kafasını yastığa vuruyor sanırım diş sancısı feci tuttu.sürekli emmek istedi ama yatarak değil kucakta..dolayısıyla dökülüyorum..sabah ise hiç bişey yokuş gibi sanmki saatlerce uyumuş gibi dinç ve sırıtarak uyandı

alp den haber alırsanız yazın olur mu..ben de merak ettim..
kerem hemen iyileşir umarım.üzüldüm şimdi..
haftanın son günü ama sizin için..ben yarın çalışıyorum(
 
www.blogcuanne.com

Bugünkü yazısını okumanızı tavsiye ederim, kendinizden bişeyler bulacaksınız eyy süper anne sendromlu anneler :)
 
aylin kero iyileşmeye başlamıştır bile bence,ama sen yinede kontrole götür için rahatlasın
yasemin tekmi gideceksin düğüne yoksa eşinde gelecekmi,onlar oturup iş konuşsun boşver sen sahneye çıkıp kurtlarını dök iyice
burcu inşallah bakıcıyla ilgili sıkıntın biranönce biter olumlu yada olumsuz. biliyorumki böyle beklemek daha zor oluyor
 
günaydın sevgili anneler ay başı olması itibariyle çoookkk yoğun bir haftaydı bide gribim bide iki oğlumda grip allahtan küçük olan iyleşti pek nazlı da değil yalnız büyük olan feciiiii
özledimmmm sizi bu ara çok depresifim aslına hiçbir neden yok süper anne sendromuna birebir uyan bi anne de burda var bu cumartesi en azından öğlene kadar kuzuyu uyutup sadece tv izlicem ayaklarımı uzatıcam kahvemi koyucam hatta bide sigara yakıcam evde içirmiyorum normalde ama bu cumartesi kuzuyu üst katta yatırıp ben aşağıda içicem yatıcam ne temizlik ne yemek tabi kafam rahat olsun die bu öğlen gidip yarının temizlik ve yemeğini yapıcam yardımcı kadın yarın gelemiyomuş bana kaldı yani işlerama yarın öğlene kadar benimdir gün tabi cemy uyursa

yazdıklarımı okudum ve acınacak halde olduğumu gördüm YUKARIYI OKUMAYINNN
 
Günaydın hayırlı Cumalar herkese;
İklim kuzumun iyi olmasına sevindim canım
Doruk paşamı annesi öp benim içinde kendi kendine oynaması da güzel
Gülşan partinin iyi geçmesi ne güzellll

Dün akşam yorulduk walla eşim büyük bir akvaryum yaklaşık 100 lt kadar eşimn 13 tane japon balığı +2 köpek balığı+2 nemo için alınmış bir akvaryum Hilal görünce AYYY demeye başladı kendi kendine konuşup gülmeye başladı.Ama kuzumun hafiften öksürüğü var sanırım gece de yine elini ağzına götürüyor diş geliyorrr ama nerden belli değil....
 

Kötü bir gece olmuş sahiden, bugün için güç kuvvet diliyorum sana.

Benim kolum ağrımaya başladığından beri biz Doruk'la birlikte yatıyoruz, sonuç fena değil...



Burda da hava tam dediğin gibi, çok daraldım çook...
Sen dinleme onları, kendiği müziğe kaptır :)



Valla Gülşancım çocuğuma başka biri baktığı sürece bu sıkıntılar hiç bitmeyecek sanırım. Hayırlısı...
 
Mert in muzurluklarına bende çok güldüm, maşallah kuzuya, çok tatlı hakkaten..

Aylincim, battık mı yani şimdi biz, çok üzüldüm yaa, İklim in de öksürüğü arttı malesef, özellikle gece uyku içinde çok öksürüyor, bize de doktor yolu göründü..

Burcu, bugün moralman daha iyi olmana sevindim, gerçi galiba diye yazmışsın ama iyisindir iyisindir hadi :)) Doruk kuzusu seninle aynı düşünmüyodur belki de Burcucum, sen bu konuda yırtınırken çocuk bu durumdan memnun vede mutludur belki de, görüntü yok, sadece ses kaydı var, Doruk un davranış ve hareketlerini de görebilsen çok farklı da düşünebilirsin, aman neyse yaa, biraz daha denemeye devam et bakalım, ama çoktan primini tüketti o kadın, son demleri yani..

Alpişi bende merak ettim, inşallah sorun yoktur, kolaylıkla olmuştur sünnet..

Esintoşa çok geçmiş olsun, hepimiz dökülüyoruz bee...

Tanyacım, dün gece hıdırellezi unutmayım diye sürekli tekrarladım, bişeyler yapacaktım sonra unutup yatıp uyumuşum, ne biçim bir insanım yaa, sana da hatırlattığın için dua etmiştim, yine de Rabbim gönlümden geçeni biliyor, kabul eder belki değil mi, bu gece de yapsak oluyormuş birde bunu öğrendim..
Özgür epey yormuş gece seni, esneye esneye çalışırsın artık bugün, yarın bende şirkete gelecem, yeni bir programla iligli eğitim var, hemde sabahın köründe..
 
Blogcu Anne – Anne olmak bu mu demek?

Burcu blogcu anneyi okudum, hatta şu anda zırıl zırıl ağlıyorum, bu ben değilim yaa, ben niye böyleyim, çok değiştim çoook, şirkettekiler eski Yasemin i özlediklerini söylüyorlar, bir çocuk doğurdun ne hale geldin dediler, kendimi çok acınacak halde görüyorum, tuhaf hissediyorum yaa.. İsyanlardayım yineee...

Yukardakini de okuyun hep birlikte zırlayalım ((
 

Bloglu siteler yasak bizde kopyala yapıştır yapsana canım
 
“Çocuğunun başına gelen herhangi bir rahatsızlıkta ‘Ona olacağına bana olsun’ dileğini içtenlikle söyleyen kişiye ANNE denir.”
 
Aşağıdaki konuk yazı, Burcuname blogunun yazarı tarafından kaleme alındı.
05/05/2011 tarihli blog

Yazmak istedim, hem de buraya yazmak istedim. Neden buraya yazmak istedim? Çünkü ben de bu toplumun bir ferdiyim ve kendi bloguma yazdıklarımın kimler tarafından okunduğunu kafama takıyorum. Kendi ailem okuyor, eşimin ailesi okuyor, arkadaşlarım, Ayşe, Fatma, vs. Okuyan bol, eleştiren daha da bol. Kıymet bilmez diyenini mi ararsın, kadere isyan ediyor günah diyenini mi ararsın. Her telden çalıyorlar. Anlamaya çalışan da var mı aralarında? Vardır elbet. Pek çok kadın yaşıyor bu yaşadıklarımı. Bazıları önemsemiyor, bazıları depresyonlara giriyor, bazıları da ben gibi şaşakalıyor bu yaşadıklarına, yetişemiyor hayatın hızına, savrulup gidiyor sağdan sola.

Baştan almam gerekirse ben ”anne” oldum. Her şey öyle başladı. Şikâyetlerimin ardı arkası kesilmiyor artık, farkındayım. Kendi blogum da her daim isyankâr cümlelerle dolu. Ne yapayım, elimde değil. Durduramıyorum içimdeki isyanı, git diyemiyorum. Beynimi, ruhumu kemirip duran garip saplantılı düşüncelere engel olamıyorum. Ya-pa-mı-yo-rum! Nokta.

Hani ben hep sınıf birincisiydim, genelde okul birincisiydim, her gösterinin, her organizasyonun yıldızıydım ya. Hani geldim bir çırpıda Türkiye’nin en iyi üniversitesini kazandım, fakültenin şımarık ve asi kızı oldum, Burcu dendiği zaman herkesin söyleyecek bir lafı vardı, bölüm başkanından dekana kadar benden yaka silktiler, ama adım hep ortalarda dolandı durdu ya. (Reklamın iyisi kötüsü olmaz.) Hani rüyalarımdaki gibi bir düğünle evlendim, dünyalar güzeli bir gelin oldum, herkes bana imreniyordu, evliliğim de diğer yaptığım her şey gibi ortalığı birbirine kattı ya. Hani öyleydi ya Burcu. N’oldu şimdi güzelim? Sen ki konuştuğun zaman herkesi sustururdun, cevap veremezdi kimse hani. Tek bir işaretinle dağları taşları dize getirirdin hani. Kafana eseni yapardın, söz dinlemezdin, deliydin, enginlere sığmaz taşardın hani. Şu aynada gözlerinin altı mosmor, kaşları alınmayalı aylar olmuş, bakışları donuk, üstünde kendisine bile ait olmayan ( koca kişisinin) çuval gibi eşofmanlarla bir zavallı gibi görünen, kamburu çıkmış suret kim o zaman Burcu? Bu kadın bile demeye bin şahit isteyen kadın müsveddesi kim?

Evet, benim dünyalar güzeli bir bebeğim var ve şükürler olsun ki sağlıklı. Ne şükretmeyi bilmeyen biriyim, ne de doyumsuzum. Sadece normal bir insanım ben. Kadınım ben, ya da kadın olmaya çalışıyorum tekrar. Ayların ayları kovaladığı inanılmaz hızla giden bir trendeyim sanki. Cama odaklı baktığımdan ne dışarıdaki manzaranın tadına varabiliyorum, ne de dengemi bulabiliyorum bu hızla. Akıp gidiyoruz rayların üzerinden, bense hala nerede durduğumun, neyin içinde olduğumun, daha da güzeli artık ”kim” olduğumun farkında bile değilim.

Altı ay oldu ben doğum yapalı. Koskoca altı ay. Nasıl bir hızla geçtiğinin farkına varamadım bile. Uykusuz geceler, gaz problemleri atlattık, emdi/emmedi, derken güldü, başını kaldırdı, döndü, süründü, ses çıkardı, emeklemeye hazırlanıyor filan hatta artık. Altı ayda neler değişir dünyada hiç düşündünüz mü? Savaşlar çıkar, ülkeler yok olur, borsa çöker, birileri multimilyoner olur, biri mezun olur doktor olur, biri evlenir hamile kalır, biri iflas eder, birileri grev yapar, birileri isyan eder. Liste böyle uzar gider. 6 ay. 180 uzun gün. 4320 koca saat. Neler neler olur bu dünyada bu sürede. Ben ne oldum peki? Hiç. Koca bir hiç oldum ben bu 4320 saat sonunda. Altı ay önce anne oldum, sonra da bir hiç oldum.

Günlerim oğlum etrafında geçiyor. Evime bile zaman ayıramıyorum. Her daim pis ve dağınık. Etrafıma baktığımda nefret ediyorum bu durumdan. Kendimden utanıyorum. Ama oturtamıyorum işte şu kahrolası düzeni. Beceriksizim ben. Her şey birden olamıyorum. Hepsini yapamıyorum. Hiçbirini yapamıyorum belki.

Kendime zaman ayırmaya çalışayım oğlumdan arta kalan zamanlarda diyorum, onu hiç yapamıyorum. Asıl mevzu benim ya, yok, olmuyor. Ağdaya gitmiyorum. Makyaj yapmıyorum. Çoğu zaman üstümü değiştirmiyorum. Düzenli beslenmiyorum. Düzenli zaten uyuyamıyorum. İnanılmaz bir hevesle beklediğim kitapları okuyamıyorum, okusam okuduğumdan zevk alamıyorum. Sinemaya kırk yılda bir gitsem aklım evde kalıyor. Uzun uzun banyo yapamıyorum, hatta çoğu zaman kısa bir duş bile alamıyorum. Genelde babaannem donlarıyla geziyorum, dantel ya da saten bir şeye dokunmayalı uzun zaman oldu. İçki içemiyorum. İçtiğim sigaradan zevk almıyorum. Kocama sarılıp uyuyamıyorum. Kocama sarılıp bir aksiyon da başlatamıyorum, o da önceden randevulu olmak zorunda. Arkadaşlarımla buluşamıyorum. Alışverişe gidemiyorum, gittiğimde deneme kabinine girip deneyemiyorum. Uzun zaman alan yemekler pişiremiyorum, zaten genelde yemek bile pişiremiyorum. Oje süremiyorum. Parfüm sıkamıyorum. Çalışamıyorum. Yeni çizim programlarını takip edemiyorum. İş arayamıyorum. Dergi karıştıramıyorum. Tuvalette gazete sefası yapamıyorum. Wii oynayamıyorum. King oynamak istersem yarısında oğlumla ilgilendiğim için kâğıtları takip edemiyorum. Boş boş oturamıyorum. Evet, evet. Hiçbir şey yapmadan, düşünmeden, kafama takmadan bomboş bir insan bile olamıyorum. Bütün bunları yapamayan bir Burcu, artık Burcu mudur acaba? Sanmıyorum.

Bir gün doktora “Bu çocuk uyumuyor, tükendim artık” dedim. “Şu kapının dışına oturup bir gün boyunca geleni gideni seyret, ne hastalıklar, ne sakatlıklar var. Onları görünce bu haline şükretmeyi öğrenirsin” dedi bana. Bu şikayet etmeme engel mi ki? Ben haksız mıyım? Bencil miyim ben? Sadece kendimi mi düşünüyorum? Böyle (fiziksel) sorunsuz bir çocuğum var ve ben hala memnun değil miyim? Ayıplanmalı mıyım bu yüzden? Artık kendim gibi davranamadığım/olamadığım halde her şey harika gibi mi yapmalıyım? Ağzımı açıp bir şey söylemeye, bir adım atmaya çabalamaya hakkım yok mu? Anne olmak bu mu demek? Anneysen aynı zamanda kadın da olamaz mısın? Herkes beceriyor da bir ben mi beceremiyorum? Ben yetersiz miyim? Belki de hak etmiyorumdur tüm bu sahip olduklarımı. Öyle midir acaba? Yine kadın olabilecek miyim? Her şey yoluna girecek mi? Eskisi gibi olabilecek mi hayatım? Bunları kafamda daha ne kadar kurabilirim? Düşünmekten bir insanın beyni yorulur mu? Acaba çok düşünürsem kafam patlar mı? Anne bu ne?

Yeniden kadın olmak istiyorum. Yeniden Burcu olmak istiyorum. Annelik part-time değil ama 24 saatlik de olmamalı bence. Nerede yanlış yapıyorum, neden beceremiyorum, neden olmuyor? Çok yorgunum. Belki de sadece uyumak istiyorumdur… Bilmiyorum!

azmak istedim, hem de buraya yazmak istedim. Neden buraya yazmak istedim? Çünkü ben de bu toplumun bir ferdiyim ve kendi bloguma yazdıklarımın kimler tarafından okunduğunu kafama takıyorum. Kendi ailem okuyor, eşimin ailesi okuyor, arkadaşlarım, Ayşe, Fatma, vs. Okuyan bol, eleştiren daha da bol. Kıymet bilmez diyenini mi ararsın, kadere isyan ediyor günah diyenini mi ararsın. Her telden çalıyorlar. Anlamaya çalışan da var mı aralarında? Vardır elbet. Pek çok kadın yaşıyor bu yaşadıklarımı. Bazıları önemsemiyor, bazıları depresyonlara giriyor, bazıları da ben gibi şaşakalıyor bu yaşadıklarına, yetişemiyor hayatın hızına, savrulup gidiyor sağdan sola.


Baştan almam gerekirse ben ”anne” oldum. Her şey öyle başladı. Şikâyetlerimin ardı arkası kesilmiyor artık, farkındayım. Kendi blogum da her daim isyankâr cümlelerle dolu. Ne yapayım, elimde değil. Durduramıyorum içimdeki isyanı, git diyemiyorum. Beynimi, ruhumu kemirip duran garip saplantılı düşüncelere engel olamıyorum. Ya-pa-mı-yo-rum! Nokta.


Hani ben hep sınıf birincisiydim, genelde okul birincisiydim, her gösterinin, her organizasyonun yıldızıydım ya. Hani geldim bir çırpıda Türkiye’nin en iyi üniversitesini kazandım, fakültenin şımarık ve asi kızı oldum, Burcu dendiği zaman herkesin söyleyecek bir lafı vardı, bölüm başkanından dekana kadar benden yaka silktiler, ama adım hep ortalarda dolandı durdu ya. (Reklamın iyisi kötüsü olmaz.) Hani rüyalarımdaki gibi bir düğünle evlendim, dünyalar güzeli bir gelin oldum, herkes bana imreniyordu, evliliğim de diğer yaptığım her şey gibi ortalığı birbirine kattı ya. Hani öyleydi ya Burcu. N’oldu şimdi güzelim? Sen ki konuştuğun zaman herkesi sustururdun, cevap veremezdi kimse hani. Tek bir işaretinle dağları taşları dize getirirdin hani. Kafana eseni yapardın, söz dinlemezdin, deliydin, enginlere sığmaz taşardın hani. Şu aynada gözlerinin altı mosmor, kaşları alınmayalı aylar olmuş, bakışları donuk, üstünde kendisine bile ait olmayan ( koca kişisinin) çuval gibi eşofmanlarla bir zavallı gibi görünen, kamburu çıkmış suret kim o zaman Burcu? Bu kadın bile demeye bin şahit isteyen kadın müsveddesi kim?


Evet, benim dünyalar güzeli bir bebeğim var ve şükürler olsun ki sağlıklı. Ne şükretmeyi bilmeyen biriyim, ne de doyumsuzum. Sadece normal bir insanım ben. Kadınım ben, ya da kadın olmaya çalışıyorum tekrar. Ayların ayları kovaladığı inanılmaz hızla giden bir trendeyim sanki. Cama odaklı baktığımdan ne dışarıdaki manzaranın tadına varabiliyorum, ne de dengemi bulabiliyorum bu hızla. Akıp gidiyoruz rayların üzerinden, bense hala nerede durduğumun, neyin içinde olduğumun, daha da güzeli artık ”kim” olduğumun farkında bile değilim.


Altı ay oldu ben doğum yapalı. Koskoca altı ay. Nasıl bir hızla geçtiğinin farkına varamadım bile. Uykusuz geceler, gaz problemleri atlattık, emdi/emmedi, derken güldü, başını kaldırdı, döndü, süründü, ses çıkardı, emeklemeye hazırlanıyor filan hatta artık. Altı ayda neler değişir dünyada hiç düşündünüz mü? Savaşlar çıkar, ülkeler yok olur, borsa çöker, birileri multimilyoner olur, biri mezun olur doktor olur, biri evlenir hamile kalır, biri iflas eder, birileri grev yapar, birileri isyan eder. Liste böyle uzar gider. 6 ay. 180 uzun gün. 4320 koca saat. Neler neler olur bu dünyada bu sürede. Ben ne oldum peki? Hiç. Koca bir hiç oldum ben bu 4320 saat sonunda. Altı ay önce anne oldum, sonra da bir hiç oldum.


Günlerim oğlum etrafında geçiyor. Evime bile zaman ayıramıyorum. Her daim pis ve dağınık. Etrafıma baktığımda nefret ediyorum bu durumdan. Kendimden utanıyorum. Ama oturtamıyorum işte şu kahrolası düzeni. Beceriksizim ben. Her şey birden olamıyorum. Hepsini yapamıyorum. Hiçbirini yapamıyorum belki.


Kendime zaman ayırmaya çalışayım oğlumdan arta kalan zamanlarda diyorum, onu hiç yapamıyorum. Asıl mevzu benim ya, yok, olmuyor. Ağdaya gitmiyorum. Makyaj yapmıyorum. Çoğu zaman üstümü değiştirmiyorum. Düzenli beslenmiyorum. Düzenli zaten uyuyamıyorum. İnanılmaz bir hevesle beklediğim kitapları okuyamıyorum, okusam okuduğumdan zevk alamıyorum. Sinemaya kırk yılda bir gitsem aklım evde kalıyor. Uzun uzun banyo yapamıyorum, hatta çoğu zaman kısa bir duş bile alamıyorum. Genelde babaannem donlarıyla geziyorum, dantel ya da saten bir şeye dokunmayalı uzun zaman oldu. İçki içemiyorum. İçtiğim sigaradan zevk almıyorum. Kocama sarılıp uyuyamıyorum. Kocama sarılıp bir aksiyon da başlatamıyorum, o da önceden randevulu olmak zorunda. Arkadaşlarımla buluşamıyorum. Alışverişe gidemiyorum, gittiğimde deneme kabinine girip deneyemiyorum. Uzun zaman alan yemekler pişiremiyorum, zaten genelde yemek bile pişiremiyorum. Oje süremiyorum. Parfüm sıkamıyorum. Çalışamıyorum. Yeni çizim programlarını takip edemiyorum. İş arayamıyorum. Dergi karıştıramıyorum. Tuvalette gazete sefası yapamıyorum. Wii oynayamıyorum. King oynamak istersem yarısında oğlumla ilgilendiğim için kâğıtları takip edemiyorum. Boş boş oturamıyorum. Evet, evet. Hiçbir şey yapmadan, düşünmeden, kafama takmadan bomboş bir insan bile olamıyorum. Bütün bunları yapamayan bir Burcu, artık Burcu mudur acaba? Sanmıyorum.


Bir gün doktora “Bu çocuk uyumuyor, tükendim artık”’ dedim. “Şu kapının dışına oturup bir gün boyunca geleni gideni seyret, ne hastalıklar, ne sakatlıklar var. Onları görünce bu haline şükretmeyi öğrenirsin.” dedi bana. Bu şikayet etmeme engel mi ki. Ben haksız mıyım? Bencil miyim ben? Sadece kendimi mi düşünüyorum? Böyle (fiziksel) sorunsuz bir çocuğum var ve ben hala memnun değil miyim? Ayıplanmalı mıyım bu yüzden? Artık kendim gibi davranamadığım/olamadığım halde her şey harika gibi mi yapmalıyım? Ağzımı açıp bir şey söylemeye, bir adım atmaya çabalamaya hakkım yok mu? Anne olmak bu mu demek? Anneysen aynı zamanda kadın da olamaz mısın? Herkes beceriyor da bir ben mi beceremiyorum? Ben yetersiz miyim? Belki de hak etmiyorumdur tüm bu sahip olduklarımı. Öyle midir acaba? Yine kadın olabilecek miyim? Her şey yoluna girecek mi? Eskisi gibi olabilecek mi hayatım? Bunları kafamda daha ne kadar kurabilirim? Düşünmekten bir insanın beyni yorulur mu? Acaba çok düşünürsem kafam patlar mı? Anne bu ne?


Yeniden kadın olmak istiyorum. Yeniden Burcu olmak istiyorum. Annelik part-time değil ama 24 saatlik de olmamalı bence. Nerede yanlış yapıyorum, neden beceremiyorum, neden olmuyor? Çok yorgunum. Belki de sadece uyumak istiyorumdur… Bilmiyorum!


NOT: İsmi geçen Burcu, bizim Burcu değildir, bilginize....
 
Son düzenleme:
günaydın
çok sinirliyim dün akşamdan beri delirme sınırındayım bu çocuk beni sinir hastası edecek böyle devam ederse
sallayarak uyutuyorum herzaman başka türlü asla uyumuyo dün akşam başladı uykusu var gözleri kıpkırmızı ayağıma yatırıyorum deli gibi bağırıyo kalkıp gitmek istiyo ortalığı ayağa kaldırıyo yatmıyo beşiğine yatırdım kendi uyusun diye ne gezer asla uyumaz kendi sızıp kalsın diye gece 1'e kadar bekledik yok yok kesinlikle uyumuyo bi huzursuzluğu falan yok uyut beni diye gelip dizime yatıyo battaniyesini alıp yatırıyorum ayağıma yine aynı şey en son babasına dedimsen dene yine aynı şeyi yaptı bende tuttum babası sallamaya başladı bayıldı resmen bugün yine aynı şey yine sallatmıyo kendide uyumuyo kucağımda da yatmıyo sinir harbi içindeyim ne yapacağımı şaşırdım
 
Burcu’nun çok ses getiren yazısına yorumumu bu şekilde yapmak istedim.
06/05/2011 tarihli blog

Son birkaç gündür ev dışında vakit geçirmem gerekti. Sağ olsun kayınvalidem her zamanki gibi atladı, geldi, çocuklarla ilgilendi.

Özellikle Çarşamba günü tüm gün dışarıdaydım. Eve geldiğimde Derin uyumuştu. Deniz pijamalarını yeni giymiş, uyumak üzereydi. O kadar uykusu gelmişti ki televizyonun “sinyali bozuldu” diye bile arıza çıkarıyordu.

Benim için normal bir gün olsaydı, tüm günü evde geçirmiş olsaydım, en çok yorulduğum, en sabırsızlandığım o saatlerde Deniz’in bu halini hiç çekemez, büyük ihtimalle ona bağırır, o da ağlar, olay çığırından çıkar bir şekilde yatağa giderdik.

Fakat o gün evde değildim. Öğleden sonra bir toplantım vardı. Sonrasında eve dönmem mümkündü, ancak ben dışarıda vakit geçirmek istedim. Hazır kayınvalidem de evdeyken Doğan’ın işi bitene kadar onu bekleyeyim dedim. Derin’i kaçıracağımı bilerek, Deniz’i de kaçırma ihtimalim olduğunu kabullenerek, bunun için suçluluk hissetsem de kendime böyle bir izin tanıyarak bu şekilde bir karar verdim.

Peki n’oldu? Deniz mızır mızır ağlar, “Ama ben Ben-10′i bitirmek istiyoduuuum!” diye iç geçirirken ben onu kucakladım. “Gel annecim” dedim. İçeri götürdüm, saçını okşadım, normalde iki kitabı zorla okuyup, bir an önce bitsin diye sayfaları sayacakken üç kitap okumayı teklif ettim. Sabırla, sevgiyle yatırdım onu.

Eminim o gece onunla geçirdiğim o “mutlu yarım saat”, evde olsaydım geçirecek olduğumuz “didişmeli 3 saat”ten daha iyi geldi ona. Çünkü ben öncesinde istediğimi yapmış, bir mola vermiş, tatmin olmuş, ruhumu doyurmuştum.

***

Henüz çocuk sahibi olmadan önce, iki çocuklu bir arkadaşım bana “Çocuklar SENİN hayatına geliyorlar Elif. Hayatını ne şekilde devam ettireceğin senin elinde...” demişti.

Çok doğru. Evet, elbette hayatın eskisi gibi olmuyor. Elbette bütün planlarını (gerek gündelik, gerek uzun vadeli) ona göre yapıyorsun. Elbette kadın olarak, anne olarak yeniden tanımlanıyorsun.

Ama kendini unutmalı mısın? Hayır.

Benim bu gerçeği fark etmem iki buçuk sene sürdü. Adını bile koymuştum: Çalışmayan Anne Sendromu.

***

Uçağa bindiğiniz zaman hostesler demonstrasyon yapar ya hani… “Gaz maskeleri böyle takılır, şöyle çıkarılır. Çocuklu yolcularımızın önce kendi maskelerini, sona çocuklarının maskelerini takmaları gerekmektedir.“

Deniz’le ilk uçağa bindiğimde 6 aylık anneydim. Bu duyduğum şey beni çok rahatsız etmişti. “Deli mi ne bunlar?! Niye önce kendimi kurtarayım ki, tabii ki önce çocuğumu kurtaracağım. Ben mi, çocuğum mu?”

Doğru yanıt: Ben.

Çünkü ben olmazsam o da olmaz.

Ben gaz maskemi takmasam, sonra ne bileyim, uçağın içindeki basınç değişikliğinden kendimden geçsem mesela, sonra uçak bir yerlere zorunlu iniş yapsa, herkes sıkış tepiş koşa koşa uçaktan inse, benim bebeğimi kimse görmese, almasa, ben baygın bir şekilde yatarken bebeğim de yanımda gaz maskesinden gelen oksijeni soluyor olsa, ne faydam kaldı ki benim ona?

Önce kendime iyi bakmalıyım ki çocuklarıma faydam dokunsun.

Anne kendini iyi hissetmeli ki ışığını bebeğine yansıtabilsin.

Bu “iyi hissetmek” kişiden kişiye değişen bir şey. Hepimiz farklı insanlarız, farklı beklentilerimiz var. Kimi yeni bir elbise alınca kendini iyi hisseder; kimi ağdacıya gidince. Bazısı kitap okuyarak kendine gelir. Bir diğeri televizyon izleyince.

Çocuklarımız bizim her şeyimiz. Ama biz sadece çocuklarımızdan ibaret değiliz.

Onlardan önce de vardık. Onlarla birlikte var olmaya da devam etmeliyiz.
 

Offf ne zor bir gece geçirmişsin Seyhancım yaa, dönem dönem böyle yapıyorlar malesef, ne için yaptıklarını bende çözemedim inan, geçenlerde İklim de aynı şeyi bana yaptı, ben uyutamadım, sonra annem uyuttu, sinir harbi içindeyim bende, zaten havalar kötü, bunalıma giriyor insan, sakin ol demeyeceğim, Serhan ın görmediği yerlerde tepin-dişlerini-yumruklarını sık, çığlık at rahatla, ben öyle yapıyorum valla..
 
dün sabah itibariyle çok hastaydım yataktan kalkacak halim yoktu ki kuzu oynamak istedi bende top havuzuna koyup yatağa geçtim önce havuzdaki topları odanın muhtelif yerlerine attı sonra tek tek alım merdivenden yuvarladı sonra çekmeceyi açıp tokalarımı yere attı sonra diğer bi çekmeceyi aşıp makaraları yerlere attı sonra babasının temiz çamaşırlarını yerlerde sürüdü baktım olmicak aldım giyindim aşağı indim yemeğini saklama kabına koyana kadar mutfak dolabını açtı ekmeği tahıl dolabına bulguru plastik dolabına silikon kek kalıbını ekmek dolabına koydu ve bu arada ağzına bir arpacık soğan attı ben onu almya çalışırken o devirdiği sirke şişesinden dökülen sirkeleri ayağıyla tüm yüzeye yayıyordu en son ben gidiyorum by by dedim kapıya gittim arkamdan kendisi kadar bir pekmez şişesiyle geldi ve o şişeyievde bırakıp çıktığımız için bütün apartmanı inletti bunlar her sabah oluyor hepsi yarım saatin içinde oldu bense boş boş bakıyordum sadece çünkü çok yorgundum tenim acıyordu başım ağrıyordu yapma bile demedim hoş desem ne olacaktı yalnız tüm bunlar olurken onu kapıda pekmez şişesiyle gördüğümde güldüm çok içten güldüm herşeye rağmen çok tatlıydı çok ha bide göz kırpmayı öğrendi tabi ikisini birden kırpıyo ama kırpıyo
 
diş sıkıntısı 2 yaşına kadar devam edecek galiba yandık canım

www.blogcuanne.com

Bugünkü yazısını okumanızı tavsiye ederim, kendinizden bişeyler bulacaksınız eyy süper anne sendromlu anneler :)
aynı biz gerçektende

geçmiş olsun canım hepsini okudum maalesef

ayy mertte bayılıyo akvaryuma,patronun odasında var akvaryum buraya geldiğinde saatlerce balıkları izliyor beyefendi

deli niye ağlıyosunki

geçen hafta aynısını mertte yapıyodu,sallayarak uyutamadım ama babası kucağına alıp evi iki turlayınca sızıyordu:26: anlamıyorum niye böyle olduklarını ben ayrılık korkusunada bağlıyorum biraz, çünkü bir haftadır bana yapışık geziyo,gece uyandığında bile beni görmezse tekrar uyumuyo
 
söyleyecek bi kaç ssözüm vardı yazıları okuyunca onları da unuttum..leyla gibiydim meczup gibi oldum
bi daha bakayım..
iş de çok 2 gün serdim yine..
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…