güzel bir doğum hikayesi.
Nisa Işık'ın Doğum Hikayesi
İlk 2 yıl çocuk düşünmüyoruz diyerek evlenmiştik aslında
Oysa ben içten içe deliriyordum hemen bir bebeğimiz olsun diye... Sokakta koca göbekleriyle dolaşan hamile kadınlara özenir dururdum. Baba aday adayımızı ikna etmek hiç de kolay olmadı. Tabii ısrarlarıma dayanamayınca Şubat 2005ten sonra oluruna bıraktık artık... O ay regl olmamak için ne kadar dua ettiğimi hatırlamıyorum bile. Ve 2 gün geçmişti. Direkt kan testi yaptırdım, üye olduğum sitelerden eczanelerden alınan testlerin çok sağlıklı sonuçlar vermediğini biliyordum. Sonuç negatifti
İnanılmaz üzülmüştüm. Sanki hemen ilk aydan olacakmış gibi, yıkılmıştım... Birkaç günlük üzüntünün ardından normale döndüm... Sonraki ay yine gecikmişti ama bu kez erkenden heveslenmemek için birkaç gün daha bekledim. Ve kan testi sonucu POZİTİF.
Elimde sonuç, öylece kalakalmıştım. Ne yapacağımı şaşırmış, yüzümün tuhaf şekiller aldığı bir durumdaydım. Biraz gülüyor sonra duruluyordum. Ne yapmalıydım? Kime nasıl haber vermeliydim?
Akşam eve gittiğimde eşime HAMİLEYİM dedim, tuhaf tuhaf yüzüme baktı, hatta bu durum birkaç hafta devam etti. Babalık korkularıymış sözde ama ben mahvoldum tabi. Bebeğimin heyecanını yaşayamadan "Aldırsak mı acaba?" sorusu karşısında yıkılmıştım
İşyerinde de biraz sıkıntılı günler geçiriyordum.
Hamileliğimin ilk günleri böyle sıkıntılı geçti. Ama bebeğim beni hiç yormadı. Aş ermek nasıl bir şey bilmiyorum. Sadece bunun daha kötüsü Migren nöbetlerim çok arttı. Eskiden ayda 1-2 olurken hamileliğimin ilk 4 ayı haftada 1-2 kez inanılmaz ağır bir şekilde geçiyordu. Doktorum ilaç kullanabileceğimi söylese de ben hiç ilaç almadım. Bebeğime en iyi şekilde bakmayı planlıyordum.
Doktor maceralarımız da bambaşkaydı. Her 15 günde bir düzenli gitmeme rağmen 2li ve 3lü tarama testlerinin atlandığını duyunca hemen doktorumu değiştirdim. Yeni gittiğim doktor da sezaryen aşığı bir doktormuş meğerse sonradan anladım.
Beslenmeme çok dikkat ediyordum. Her gün en az 1litre süt içiyordum, meyve zamanı olduğundan her çeşit meyveden yiyordum. Kilo alımım da çok düzenli oldu. Hamileliğim boyunca 16 kilo aldım.
Doğum tarihimiz olarak 31.12.2005 belirlenmişti. İki doktorum da aynı tarihi vermişti. Bir yıl bitecek ve kızıma kavuşacaktım. (İlk doktorumuz ilk birkaç ay erkek bebek demişti ama yanılmış:)) İşim çok yoğundu ve hep masa başıydı. En büyük korkum ben hep böyle oturdukça kızımın sıkışacağıydı. Yaptığım araştırmalar sonucunda bunun mümkün olmadığını öğrenince çok rahatlamıştım ama yine de sık sık ayağa kalkıp yürüyordum. Her şey çok yolunda gidiyordu. 4. ayımdan sonra Migren ağrılarım da tamamen sona ermişti. Sanki hamile değildim de normal hayatımı sürdürüyordum. Sadece kocaman bir karnım vardı. 2. ayımdan sonra normal kıyafetlerimi giyemedim. Karnım çok büyümüştü. Hatta ikiz bebeklerim olacak diye de amma sevinmiştim. Doktorumun "sen hiç ikiz bebek anneleriyle konuştun mu" demesi kafamda biraz soru işaretleri bıraksa da yine de ben çok istiyorum ikiz bebeklerim olmasını:) Doğumumun yılsonuna gelmesi çok ters bir zamandı, bizim gibi muhasebesiler için
Hem ayı hem de yılı kapatacaktık. Bunun için doğum raporumu son 15 gün kala başlattım ama ben yine de çalıştım. Doktorumuz son birkaç ay kala doğum tarihini 3 Ocak olarak belirledi. Muayeneye ya da kontrole her gitmemizde kapıdan girince başlıyordu doktorumuz, "ooo senin karnın çok büyümüş, sen bu çocuğu hayatta doğuramazsın, sana sezaryen yapalım biz en iyisi" Nasıl sinir oluyordum o böyle konuşunca anlatamam. Hayır, ben kesinlikle normal doğum yapacağım diyordum sen bilirsin diyordu.
26 Aralıkta kontrole gittiğimde çatı muayenesi yapıldı. Doktorun söyledikleri aynen şunlardı; "Çatı muayenesi yaptık, her şey normal, normal doğum yapabilirsin ama sana sezaryen yapalım. Hem bebekte büyük, (kilosunu 3.250kg olarak bildirdi) çıkarken omzu takılır, kırılır, sakat kalır...
Bunları söylerken ben şok oldum, gözümden yaşlar akmaya başladı elimde olmadan. Ayağa kalktım ve "ben gidiyorum" dedim. Kalktım ve odadan çıktım.
Doktor ardımdan geliyor durun Ülker Hanım gelin konuşalım sizi korkutma üzmek istemedim vs vs eşim bir yandan ben durur muyum? Yok, ben gideceğim dedim ve çıktım. Para içindi kesinlikle para için. Eşime söyledim bir daha hayatta gitmem o doktora. Gitmedim de. Madem hiçbir sorun yoksa neden ben doğuramayacakmışım çocuğumu?
Şirkete gelip işverenlerimle konuştum. Onlarda sezaryen olmamdan yana değiller çünkü ameliyat nihayetinde işe dönmem daha uzun sürer:) Beni, tanıdıkları aynı zamanda da iyi arkadaşları olan başka bir doğum doktoruna gönderdiler. Artık farklı farklı doktorlara gitmekten sıkılmıştım. Hatta bir ara bizim evin karşı caddesinde bir evin penceresinde asılı EBE tabelası görmüştüm. Eşime "ben artık doktora filan gitmek istemiyorum, doğumum başlayınca alır gelirsin şu ebeyi o bana yardım eder ben de evde doğum yaparım demiştim":)))
Salı günü öğle saatinde gittik yeni doktorumuza. Çok babacan bir görüntüsü vardı. Muayeneden sonra olanları anlattırdı bana. Neler yaşamışsın öyle dedi hayretle. Kızım 3.650Kg olmuş. Ve doğum yoluna girmiş artık bebek dedi nerden çıkıyor sezaryen. Doğum için o da 3 Ocak tarihini yineledi. Biraz sohbetten sonra rahatlamış bir şekilde muayenehaneden ayrıldım ve işe döndüm. Hala çalışıyorum ben bu arada... hem de o kadar yoğun ki işler, bir an önce bitirmek için bütün enerjimle çalışıyorum. Artık 31 Aralık tarihinde ailemin de baskısıyla izine ayrılmak zorunda kaldım. Ama öğleden sonraları yine de yardım için işyerine geliyordum.
Ve sonunda tarihler 3 Ocak 2006yı gösteriyor. Eşim erkenden işe gittiği için ben evde yalnız kalıyordum. Ama seyahate çıkmıyordu her ihtimale karşın.
Öğle saatleriydi, 1 gibi tuvalete gitmiştim ve çok az bir lekelenme gördüm.
Klozetin üzerinde öylece bakakaldım. Ağlayarak evet, işte kızım geliyor artık dedim... O kadar sevinmiştim ki o lekeye. Tam emin olmak için birkaç dakikada bir kontrol ediyordum. Evet, bu kesinlikle doğum belirtisiydi ama ben de tık yoktu... Ne sancı ne bir kasılma. Akşam olmasını zor bekledim.
Eşim eve geldiğinde gülüyordum ben. Dedim bu gece gideriz hastaneye kesin, inanmadı tabi o halime. Eee o da haklı Türk filmlerindeki o doğum yapan, çığlık çığlığa kadınların hali gözünün önüne geliyor bir de bana bakıyor. Ne yeminler ettiysem inandıramadım... Sonra ablamı aradım doğumda yanıma gelmesi için, belki gece ararız sizi diyorum onlar da inanmıyorlar, çünkü ben sevinçten aptal aptal gülüyorum:) Her şeyimi de hazırladım bu arada.
Doğum çantam, eşyalarım her şeyim hazırdı. Gece hiç sorunsuz uyumuşum, sabah kalktık ve eşim beni hastaneye bıraktı. Kanamam iyice artmıştı bu arada. NTS için sıra aldım ve sıram gelince girdim. Sancılar görünüyormuş ama ben hiçbir şey hissetmiyordum. Hemşire doğumumun başladığını ve doktorumla görüşmemi söyledi. Eşimi aradım ve beni hastaneden aldı, öğle saatinde doktora gittik. Ama ben hala gülüyor, eğleniyorum. Hiçbir şeyin farkında değilim oysa her şey oluyormuş haberim yok...
Doktor muayeneye aldı beni ve "ooooo 3cm olmuş bile, sen ne dolaşıyorsun ortalıkta hemen hastaneye bu akşama kalmaz kesin gelir bebek" demez mi?
Durumun ciddiyetine vardık ikimiz de ama ben de herhangi bir belirti olmadığı için yine de içten içe rahattım. Eşimin bir kaç işi vardı tamamlaması gereken, o işyerine geçerken beni de şirkete bıraktı. Yarım kalan işlerimi hallettim. Oda arkadaşlarım beni görünce ve haberi duyunca herkes gibi inanmadılar. İddiaya girmişlerdi benim için, 9 undan önce gelmez diyordu biri, diğeri erkenden gelir...
3 gibi şirketten çıktık ablamla buluştuk, çok acıkmıştım ve yemek yedik. Eve gidip ılık bir duş almak istedim. Giderken eşim hastaneye uğrayıp girişimi yaptırdı. Evde işlerimizi hallettikten sonra artık hastaneye gitme vakti gelmişti. 17.30'da hastaneye giriş yaptık. Ebeler beni görünce önce bir kızdılar, beni arıyorlarmış, hatta dosyama "hasta bulunamadı" diye not bile almışlardı. Ben de durumu anlattım, hazırlanmamı söylediler. Doğum için güzel pembe bir elbise almıştım. Pembe terliklerimi de giyindim ve dolaşmaya başladım. Herkes sancı çekiyordu, ağlayıp sızlayanlar, bağrışanlar vardı.
Ben gülüyordum bu olanlara. Ne işim var bunların içinde dedim bir ara kendi kendime. Ebe lavman için aldı beni, o kadar yemek yememe rağmen hiçbir etkisi olmadı lavmanın.
İlk muayene sonucunda 4cm dediler. Serum takıldı damar yolları açık olsun diye. Ebeler de artık manken gibi ortalıkta dolaşmamdan sıkılmış olmalılar ki bastılar bana sancı iğnesini... Her ne kadar sancı iğnesi değil deseler de iğneyi serumuma ekler eklemez bana bir şeyler oldu. O ne sancılardı öyle yarabbi. Ablamın o anda dediği hiç aklımdan çıkmıyor; "Evet saatlerinizi tutun, başladı saat; 20.15" Sancılar çok sık oluyordu, yatağın başlığı demirdi, onu tutup kendimi sıkıyordum. Sadece dua okuyup, aklımda olan çocuğu olmayan birkaç arkadaşıma dua ediyordum (Şimdi hepsinin oldu ya da yolda) 22.30 gibi son muayene yapıldı, artık tamam dediler alalım doğuma, yürümekte zorlanıyordum sanki kızım düşecekmiş gibi hissediyordum. Hemen yan odaydı doğum odası, masaya yerleştirdiler ve ben ne yapacağım onu söyleyin dedim.
Bana yapmam gerekenleri tek tek anlattılar. O anda doğumda sadece ben vardım. Bu yüzden ebelerin hepsi başımdaydı. 4 tane ebe. Sancılar geldikçe yapmam gerekenleri aynen yapıyor, ebelere yardımcı oluyordum. 4. sancıya sıra geldiğinde "evet dedi ebe kafasını gördüm artık bu son, şimdi bütün gücünle it bebeğini alacağız" dedi. Ve ebenin kızımı bir bacağından tutmuş yukarıya doğru kaldırdığını gördüm. "Her şeyi tamam mı, her şeyi tamam mı?" diyordum biraz morarmış ve tek bacağından asılan bebeğime bakarken. Ebeler birkaç kez bana evet çok güzel, çok büyük bir kız dediler. Kafası 2 kilo gelir diye de eklediler... Kızım yan masada hazırlanırken benim dikiş işlemlerim başladı. Kızım 52cm ve 3.950Kg doğmuştu. Doğum saati 22.50. Ebeler beni tebrik ettiler doğumdaki cesaretimden dolayı. Hem dikiş yapılıyor hem de bana aferinler geliyordu. Bir yandan acı, bir yandan mutluluk, gözümün önünde aylardır beklediğim kızım, dışarıda dokuz doğuran eşim, kapıda ablamın sesi, aklımda canım anneciğim... Karmakarışık duygular içindeydim. (Bu arada, doğumdan çok canım acıdı dikiş yapılırken
) Dikiş uzun sürdüğü ve odanın sıcaklığı azaldığı için kızımı hazırlayıp ablama verdiler. Yaklaşık 45 dk. Sonunda ben de odadan çıkarıldım ve odaya alındım. Çok yorgun ve bitkindim. Kızım ağlıyordu, hemen aldım ve emzirmeye çalıştım. Ama sütüm olmadığı için ve kızım emmeyi bilmediği için hiç emmedi, emziremedik. Emzirme eğitmenleri geldi yardıma ama yine olmadı. Sürekli ağlıyordu, ememiyordu da, zaten sütümde gelmemişti. Kan şekerim düşmüştü benim de, bir kez tuvalette bir kez de asansörde kendimden geçmiş, bayılmışım. Korkutmuşum ablamı da ebeleri de. Bayıldığımda hep annemi görüyordum. Anne olduğumdan galiba...
Gece annem geldi görmeye, ablam bebeği aşağıya indirmiş babasına göstermek için. Hemen içeriye göndermiş o da üşür diye... Bir de nazar değmesin diye, biraz da doğum şişi olduğundan kocaman, pamuk gibi bir bebekti. Ertesi sabah doktor geldi, kaçak hasta bumuymuş diyerek. Benim kan şekerim hala düzelmemişti ve bebek de henüz emememişti. Hemşireler mama verdiler, ben lavaboya döktürdüm ablama... Hastanenin her yerine anne sütünün önemini anlatan yazılar asmışlar doğumun sabahında mama gönderiyorlar. Çok sinirlendim. Öğleye doğru çıkış işlemlerimizi yaptırıp hastaneden çıktım.
Dikişlerim biraz fazla olduğundan oturmakta zorlanıyordum. 4. günün sonunda kızım emmeyi öğrenmiş, sütüm gelmeye başlamış ve dikişlerim de iyileşmeye başlamıştı. Tabi o 4 günü çok zor geçirdik. 5. gün ablam gitti ve kızımla baş başa kaldık. Sabah babası işe gidiyor akşam dönüyordu. Akşam o gelince ben yarım saat uyuyordum kız izin verdiği sürece. Gece hiç uyutmuyordu çünkü. Sütüm bol geliyordu ama meme ucu yaralarıyla başım dertteydi. Çoğu zaman kan geliyordu. 3. ayımızın sonuna kadar bu şekilde geçti. 3. aydan sonra bütün sıkıntılarımız, meme ucu yaraları, gaz sancıları, uykusuz geceler sona erdi. Her şey yoluna girdi...