2013 Ocak Anneleri Paylaşım Alanı

Bebişlerimizin Cinsiyetleriii :)

  • Kızımız Olucak

    OY: 169 47,9%
  • Oğlumuz Olucak

    OY: 186 52,7%

  • Ankete Katılan
    353
Teşekkür ederim canım,hoş bulduk.Amin cümlemizin inşallah.Allah ım sağlıkla sıhhatle kucaklarımıza almayı nasip etsin hepimize inşallah.Her şeyin başı sağlık...Çok geç kalmış cinsiyet için dr un bence.Şimdiye söylemesi lazımdı ama hayırlısı olsun hakkınızda...

slm canim hosgeldin aramiza hayirli olsun ikizlerin sagflikla sihatle al insallah kucagina ..ne güzel masallah hep özenmissimdir ikiz olan annelere allahim tamamini erdirsin insallah kendine cok iyi bak bebislerinede ne güzel ya ikiz icim gitti valla ..benimde 10 ocak dedi dogum tarihine daha cinsiyeti belli degil ama belki persembe ögreniirim buyuk ultrasonum var ayin 30 da gün sayiiyorum 3 günüm var ..tekrar hosgeldin ve hayirli olsun bebislerin...:nazar::nazar::emir_bebek::emir_bebek::nazar::nazar:
 
:)) temem ozman :) yaş:25 , kilo : 63, il:balıkesir, b.doğum tarihi: 28 ocak 2013,cinsiyet erkek,isim:kuzey

ekleıdm canım :)

Merhaba kızlar....
Ben de aranıza katılmak istiyorum.Allah kısmet ederse ikiz bebeklerim olacak.Doktorum 10 Ocak dedi beklenen doğum tarihine ama ikizlerin işi belli olmazmış.Daha erkende gelebilirlermiş.Bizde durumlar böyle...

merhaba canım hoşgeldın hayırlı olsun

ılk sayfada listemzı var bıglıelrını yazarsan ekleyeyeım :)

"Eylül 12'den Vurdu " adlı kitaptan ;

Mart ayı gelmişti ama kızım hala okumaya geçmemişti. Ödevlerini yapmamak için bir sürü bahane buluyordu. Elimden geldiğince ilgileniyor, çalışma şevki kazanması için çabalıyordum. Ancak hiçbir gelişme yoktu. Adeta inatla okuma-yazma öğrenmemeye çalışıyor gibiydi. Öğretmenliğin kazandırdığı bütün deneyimlerimi kullanıyor, hiçbirinin işe yaramadığını gördükçe paniğim artıyordu

:43:[/B][/B]

off fenaymış cidden :( ben de bebısımı yalnız bırakmka ıstemıyorum ya :(

ayşe ve tugba hoşgeldiniz kızlar.yoklugunuz hissediliyorr

hoşbulduk canım :16:

yaa sanki benimkide yukarı çıkmaya başladı göbekime geldi gibi :))

ya dımı hareketlerde yukarlarda gıbi :)

bi de hareketler netleşti ve sıklaştı dün hele bi tekme attı

yerımden sıcradım nereye vurdu neresıyle vurdu bilemıyorum ama :27:
 
Son düzenleme:
ne güzel hissediyorsunuz artık bende hissetmek istiyorum :)
bi ara hissettim sanki ama o sırada konuşuyordum anlayamadım pek güme gitti :)
 
gecmiş olsun.neyi var kızının soguk algınlıgı filanmı?benimki 2 yaşına kadar doya doya emdi maşallah
kışlarıda immuzinc bagışıklık kuvvetlendirici ,balık yagı ve çinko veriyorum.maşallah hastalıksız geciriyoruz .
birde ben terleme olayına cok dikkat ediyorum ,devamlı sırtını kontrol ederim nemlendiginde hemen penye bez koyarım
inşallah önemli bi sorunu yoktur kızının.







ayşe ve tugba hoşgeldiniz kızlar.yoklugunuz hissediliyorr

ahh kuzum inanın sizin yoklugunuz daha çok belli meraktan öldüm valla neler oluyo diye ara ara girdim okudum :))
 
Hoşbulduk canım...
Yaşım:27
Kilom:Şuan 65 (63-64 arası hamile kaldım.)
Tahmini Doğum Tarihi:10 ocak
ilk bebişlerim Allah kısmet ederse ikizler
Cinsiyetleri:İkiside Erkek
Yaşadığım Şehir:İstanbul

merhaba canım hoşgeldın hayırlı olsun

ılk sayfada listemzı var bıglıelrını yazarsan ekleyeyeım :)



off fenaymış cidden :( ben de bebısımı yalnız bırakmka ıstemıyorum ya :(



hoşbulduk canım :16:



ya dımı hareketlerde yukarlarda gıbi :)

bi de hareketler netleşti ve sıklaştı dün hele bi tekme attı

yerımden sıcradım nereye vurdu neresıyle vurdu bilemıyorum ama :27:[/QUOTE]
 
ne güzel hissediyorsunuz artık bende hissetmek istiyorum :)
bi ara hissettim sanki ama o sırada konuşuyordum anlayamadım pek güme gitti :)

ilk hareket hıssetiğimde benımde öle olmsutu

bısı analtıodm o anda oldu tam kavrayamadım :) yavas yavas daha net ve sık

hıssedersın canım az kaldı :)

ben 1 kilo aldım

cnm benimde tam aksine altta karnım şimdilik.bebek kasıklarıma cok baskıyor birde ,şimdiden 9 aylıkkenki gibi cok zor yürüyorum.

hoşgeldin .cinsiyetleri belli oldumu

canım ya ben de zor yuruyorum bebegım aşağıdayken de aynıydı

alt tarafım yanı afedersın şeyim :) bıçakla keıslmıs gibi acıo bazen cok acıyo onun ıcın yuruken

zorluk cekıyorum dr kaslar gergınlesıo kalça kısmın genıslıo ondan dio
 
ekleıdm canım :)



merhaba canım hoşgeldın hayırlı olsun

ılk sayfada listemzı var bıglıelrını yazarsan ekleyeyeım :)



off fenaymış cidden :( ben de bebısımı yalnız bırakmka ıstemıyorum ya :(



hoşbulduk canım :16:



ya dımı hareketlerde yukarlarda gıbi :)

bi de hareketler netleşti ve sıklaştı dün hele bi tekme attı

yerımden sıcradım nereye vurdu neresıyle vurdu bilemıyorum ama :27:

yaa varya ayşe aynen öle yukaru çıktıkça daha çok hissetmeye başladım bazen tam göbek deliğmin altında bazende hemen sol tarafta :)) daha senin kadar sıkı tekme yemedim ama kıpırtıları hissetmeye başladım :))
 
Gerçekten çok etkileyici bir yazı.Çalışan annelerin hali gerçekten çok zor.Kısmet olursa bizde anne olacağız ve aynı durumlarla bizde karşılaşacağız belkide.Çok üzücü ne yazıkki hem anne hemde o minicik çocuklar için...Allah yardımcımız olsun...

"Eylül 12'den Vurdu " adlı kitaptan ;

Mart ayı gelmişti ama kızım hala okumaya geçmemişti. Ödevlerini yapmamak için bir sürü bahane buluyordu. Elimden geldiğince ilgileniyor, çalışma şevki kazanması için çabalıyordum. Ancak hiçbir gelişme yoktu. Adeta inatla okuma-yazma öğrenmemeye çalışıyor gibiydi. Öğretmenliğin kazandırdığı bütün deneyimlerimi kullanıyor, hiçbirinin işe yaramadığını gördükçe paniğim artıyordu.
Kızımdan bir yaş küçük oğlum ve henüz yedi aylık bebeğim den çalabildiğim her dakikayı kızıma ayırıyor, ancak öğretmeniyle her konuştuğumda büyük bir düş kırıklığı ile eve dönüyordum. 'Kızım acaba geri zekalı mı' diye düşündüğüm oluyor, bu düşünceler yüzünden beynimin zonklamasını geçirmek için iki, üç tane ağrı kesici almak zorunda kalıyordum.
O soğuk mart akşamında, sönmeye yüz tutmuş sobanın yanında, kızıma heceleri söktürebilmek için uğraşırken, onun ilgisizliği kalan son sabrımı da tüketti. Ayların birikimiyle kızı mı omuzlarından tutup, silktim ve minicik yanağına hatırladıkça utandığım' bir tokat attım. Yanağı kıpkırmızı oldu. Şaşkın ama kızgın baktı. Ağlamamak için minik dudaklarını sürekli büküyor, bakışları kalbimin ötelerine doğru ok gibi ilerliyordu.
Sessizliği bozan ben oldum.
"Neden? Nazlıhan neden? Niçin okumayı öğrenmek için gayret göstermiyorsun? Sen aptal değilsin. Neden kendine aptalmışsın gibi davranılmasına izin veriyorsun?"
Bir an durdu, sonra sesinin bütün yırtıcılığı ve kiniyle, "Çünkü ben okumak istemiyorum"diye haykırdı. Kulaklarıma inanamıyordum. Yüksek tahsil yapıp, iyi bir geleceği olacağını düşledim biricik kızım, benim, ben öğretmen Emine Özgenç'in kızı "Okumak istemiyorum" diye bağırıyordu.
Hayal kırıklığı ve şaşkınlık içerisinde "Neden?" diye sorabildim.
"Çünkü ben senin gibi okuyup, öğretmen olup, çocuklarımı evde yalnız bırakıp işe gitmeyeceğim, Çalışmayacağım, Ben sadece anne olacağım."
Kızım konuşmuyor, adeta beni tokatlıyordu. Başım dönüyor, gözüm kararıyor, bu sözlerin gerçekten kızıma mı ait olduğunu anlamaya çalışıyordum. Evet bu sözleri bana yedi yaşındaki kızım söylüyordu. "İnsan şimdi bayılmaz da ne zaman bayılır" di ye düşündüm. Sanki, birden, gözlerimin önünde bir sinema perdesi açıldı ve acı bir film oynamaya başladı. Yozgat'ın Nohutlu Tepesi'nde, o her çıkışımda hiç bitmeyeceğini düşündüğüm yokuşun başındaki bir türlü ısıtamadığım evi hatırladım.
12 Eylül sonrası, eşimin (birçok insana yapıldığı gibi) hiç anlayamadığım bir tarzda ve sebepsizce tutuklanıp cezaevine götürülüşü. Aylarca tutuklu olduğu halde mahkemenin bir türlü başlamayışı. Yıllarca süren ve benim, eşimin neden tutuklandığını beraat ettikten sonra bile anlamadığım mahkemeler. Bakamadığım için dokuz aylık oğlumu Samsun'a, anneme bırakmam. Bakıcı ve anaokulu masraflarını karşılayamadığım için, iki yaşındaki kızımı her gün çalıştığım liseye götürüşüm. Yavrumun öğretmenler odasında koltuklarda uyuyuşu. Uykusunun en derin yerinde çalan teneffüs ziliyle yavrumun fırlayıp koltuklara oturuşu. Sonra müdürün beni çağırıp, "Bak Emine Hanım, biliyorum zor durumdasın ama seni gören herkes çocuğunu okula getirmeye başladı. Burası çocuk yuvası değil ki. Bir daha kızını okula getirme" deyişi. O günden sonra iki buçuk yaşındaki kızımı o koskoca, o sopsoğuk evde, yalnız başına bırakıp, dönene kadar kızımı koruması için Allah'a yalvarışlarım. Acıkır ve susar diye etrafa bıraktığım su bardakları ve yiyecekler. Her akşam eve döndüğümde yavrumu bir köşede battaniyenin altında büzüşmüş buluşum. "Yavrum, iyi misin? Korktun mu?" diye sorunca, "Korktum, ağladım, ağladım, yoruldum, sustum, sonra yine ağladım" diyerek boynuma sarılışı. Bir film şeridi gibi geçiyordu gözlerimin önünden. Bir türlü filmin sonu gelmiyordu.
Nisan sonlarına doğru bir öğle paydosunda eve gelmiş ve zili çalmak zorunda kalmıştım.
O sabah telaşla çıkarken anahtarı evde unutmuştum. Ama çok dert etmemiştim. Nasılsa kızım evdeydi. Kapıyı açardı. Ama açmadı. Açmadığı gibi sesinin bütün gücüyle "Anne" diyerek ağlıyordu. "Kızım, ben annenim, aç kapıyı" dedikçe o "Hayır sen annem değilsin. Sen kurtsun. Beni yiyeceksin" diye feryat ediyordu. Ne söyledimse inandıramadım. Dinlediği bir masaldan etkilenmişti besbelli. Yavrum, minik yavrum korkuyor ve ağlıyordu. Yarım saat uğraşmış, ikna edememiştim.
Yapacağım tek şey vardı. Bir şekilde içeri girmek. Ama nasıl? Kapıyı kıracak gücüm yoktu. Nohutlu Tepesi'nde çilingir ne gezerdi. İçerde yavrum feryat figan ağlıyordu. Neden sonra alt kata inmeyi düşündüm. Kapıyı açan komşuma bir yandan olayları anlatıyor, bir yandan balkona doğru koşuyordum. Bir sandalye bulup balkona yerleştirdim ve üst kattaki evimin balkonuna ulaştım. Ben, 153 santimlik ufak tefek kadın, bir sandalye yardımıyla nasıl olup üç metrelik tırmanışı gerçekleştirerek, üçüncü kattaki evimin balkonuna ulaştım. Hala anlamış değilim. Sanki görünmeyen bir el beni yukarı çekti. Balkonun kapısı pek sağlam olmadığından, kilidi kolayca açıp içeri koştum. Kızım kapının dibine oturmuş, başını bacaklarının arasına sıkıştırmış ağlıyordu. Sarıldım, sarıldım, sarıldım... Göz yaşlarım onunkiyle karıştı. Koynuma büzüldü. Sadece "Annem, anneciğim, kurt beni yiyecekti" diyebiliyordu. O gün öğleden sonraki ilk dersimi kaçırdım. Müdürün ikazına rağmen kızımı sınıfıma götürdüm. Önce müdür muavini, sonra müdür tarafından azarlandım ama hiç cevap vermedim. Sadece göz pınarlarımda iki damla yaş belirdi. Ve o yaşlar müdürün birden susup özür dilemesine sebep oldu.
Evet bu acı film bitecek gibi değil. Kızımın sesiyle irkildim.
"Ben okumayacağım. Anne olacağım diye feryat ediyordu. Feryat etmiyor sanki beni tokatlıyordu. Ona iyi bir anne olamadığımı ve bundan duyduğu rahatsızlığı bu sözlerle haykırıyordu yüzüme. Hayatımın hiçbir anında böylesine bir acı yaşamamıştım. Hiçbir söz yüreğimi ve belleğimi böylesine hırpalamamıştı.
Kızımın kestane rengi saçlarını okşadım. Tokadımla kızaran yanağını öptüm. Başını göğsüme bastırdım. Onun hafızasında yer eden bütün acıları silmek istiyordum. En doğru, en eğitici sözleri bulmalıydım. Ama nasıl?.. Bu allak bullak beyinle nasıl?
Öğlece ne kadar kaldık bilemiyorum. Bir ara konuşacak gücü bulabildim.
"Kızım, her okuyan kadın çalışmak zorunda değildir. Sen iyi bir anne olmak istiyorsun. Ben de iyi bir anne olmanı istiyorum. Ancak, okursan, bilgili olursan, iyi bir anne olabilirsin. Çalışmak zorunda değilsin ki. Sen de evde çocuklarına bakar, onlara okuma yazma öğretirsin" diye devam eden birçok cümle sıraladım peş peşe. Kızım ikna olmuş görünüyordu. Ertesi gün okuldan geldiğinde onu masanın başında Cin Ali kitabını okurken buldum. Kızım, okuyup yazmayı aylar önce öğrenmiş fakat ısrarla herkesten saklamıştı.
Öğretmeni şaşkındı. "Nasıl olur da bir çocuk, bir günde bu kadar ilerleme kaydedebilir?" diye soruyordu. Bu sorunun cevabı öyle uzun ve anlaşılması öyle güçtü ki... O an susmak, en güzel cevaptı çünkü bu sorunun cevabını ancak ben ve Nazlıhan anlayabilirdik. Şimdi kızım, Gazi Üniversitesi'nde işletme okuyor. Anadilini çok iyi okuyup, yazdığı gibi iyi derecede İngilizce de biliyor. En önemlisi bir kadının hangi şartlarda olursa olsun çalışması ve ekonomik özgürlüğünü elde etmesi gerektiğine inanıyor. En güzeli de her fırsatta "Canım annem diye sarılıp yanaklarımdan öpüyor. Ben de onun, daha önce "o utandığım tokatla" kızart tığım yanağından öpmeye özen gösteriyorum.
Emine Özgenç

:43:
 
Teşekkür ederim canım,hoş bulduk.Amin cümlemizin inşallah.Allah ım sağlıkla sıhhatle kucaklarımıza almayı nasip etsin hepimize inşallah.Her şeyin başı sağlık...Çok geç kalmış cinsiyet için dr un bence.Şimdiye söylemesi lazımdı ama hayırlısı olsun hakkınızda...

evet canim cok gec ama gelde anlat .bu almanyadaki doktorlar böyle daha cinsiyet konusunda bir kelime etmedi...hayirlisi olsun canim aminnn insallahhh hepimizin insallahhh..
 
"Eylül 12'den Vurdu " adlı kitaptan ;

Mart ayı gelmişti ama kızım hala okumaya geçmemişti. Ödevlerini yapmamak için bir sürü bahane buluyordu. Elimden geldiğince ilgileniyor, çalışma şevki kazanması için çabalıyordum. Ancak hiçbir gelişme yoktu. Adeta inatla okuma-yazma öğrenmemeye çalışıyor gibiydi. Öğretmenliğin kazandırdığı bütün deneyimlerimi kullanıyor, hiçbirinin işe yaramadığını gördükçe paniğim artıyordu.
Kızımdan bir yaş küçük oğlum ve henüz yedi aylık bebeğim den çalabildiğim her dakikayı kızıma ayırıyor, ancak öğretmeniyle her konuştuğumda büyük bir düş kırıklığı ile eve dönüyordum. 'Kızım acaba geri zekalı mı' diye düşündüğüm oluyor, bu düşünceler yüzünden beynimin zonklamasını geçirmek için iki, üç tane ağrı kesici almak zorunda kalıyordum.
O soğuk mart akşamında, sönmeye yüz tutmuş sobanın yanında, kızıma heceleri söktürebilmek için uğraşırken, onun ilgisizliği kalan son sabrımı da tüketti. Ayların birikimiyle kızı mı omuzlarından tutup, silktim ve minicik yanağına hatırladıkça utandığım' bir tokat attım. Yanağı kıpkırmızı oldu. Şaşkın ama kızgın baktı. Ağlamamak için minik dudaklarını sürekli büküyor, bakışları kalbimin ötelerine doğru ok gibi ilerliyordu.
Sessizliği bozan ben oldum.
"Neden? Nazlıhan neden? Niçin okumayı öğrenmek için gayret göstermiyorsun? Sen aptal değilsin. Neden kendine aptalmışsın gibi davranılmasına izin veriyorsun?"
Bir an durdu, sonra sesinin bütün yırtıcılığı ve kiniyle, "Çünkü ben okumak istemiyorum"diye haykırdı. Kulaklarıma inanamıyordum. Yüksek tahsil yapıp, iyi bir geleceği olacağını düşledim biricik kızım, benim, ben öğretmen Emine Özgenç'in kızı "Okumak istemiyorum" diye bağırıyordu.
Hayal kırıklığı ve şaşkınlık içerisinde "Neden?" diye sorabildim.
"Çünkü ben senin gibi okuyup, öğretmen olup, çocuklarımı evde yalnız bırakıp işe gitmeyeceğim, Çalışmayacağım, Ben sadece anne olacağım."
Kızım konuşmuyor, adeta beni tokatlıyordu. Başım dönüyor, gözüm kararıyor, bu sözlerin gerçekten kızıma mı ait olduğunu anlamaya çalışıyordum. Evet bu sözleri bana yedi yaşındaki kızım söylüyordu. "İnsan şimdi bayılmaz da ne zaman bayılır" di ye düşündüm. Sanki, birden, gözlerimin önünde bir sinema perdesi açıldı ve acı bir film oynamaya başladı. Yozgat'ın Nohutlu Tepesi'nde, o her çıkışımda hiç bitmeyeceğini düşündüğüm yokuşun başındaki bir türlü ısıtamadığım evi hatırladım.
12 Eylül sonrası, eşimin (birçok insana yapıldığı gibi) hiç anlayamadığım bir tarzda ve sebepsizce tutuklanıp cezaevine götürülüşü. Aylarca tutuklu olduğu halde mahkemenin bir türlü başlamayışı. Yıllarca süren ve benim, eşimin neden tutuklandığını beraat ettikten sonra bile anlamadığım mahkemeler. Bakamadığım için dokuz aylık oğlumu Samsun'a, anneme bırakmam. Bakıcı ve anaokulu masraflarını karşılayamadığım için, iki yaşındaki kızımı her gün çalıştığım liseye götürüşüm. Yavrumun öğretmenler odasında koltuklarda uyuyuşu. Uykusunun en derin yerinde çalan teneffüs ziliyle yavrumun fırlayıp koltuklara oturuşu. Sonra müdürün beni çağırıp, "Bak Emine Hanım, biliyorum zor durumdasın ama seni gören herkes çocuğunu okula getirmeye başladı. Burası çocuk yuvası değil ki. Bir daha kızını okula getirme" deyişi. O günden sonra iki buçuk yaşındaki kızımı o koskoca, o sopsoğuk evde, yalnız başına bırakıp, dönene kadar kızımı koruması için Allah'a yalvarışlarım. Acıkır ve susar diye etrafa bıraktığım su bardakları ve yiyecekler. Her akşam eve döndüğümde yavrumu bir köşede battaniyenin altında büzüşmüş buluşum. "Yavrum, iyi misin? Korktun mu?" diye sorunca, "Korktum, ağladım, ağladım, yoruldum, sustum, sonra yine ağladım" diyerek boynuma sarılışı. Bir film şeridi gibi geçiyordu gözlerimin önünden. Bir türlü filmin sonu gelmiyordu.
Nisan sonlarına doğru bir öğle paydosunda eve gelmiş ve zili çalmak zorunda kalmıştım.
O sabah telaşla çıkarken anahtarı evde unutmuştum. Ama çok dert etmemiştim. Nasılsa kızım evdeydi. Kapıyı açardı. Ama açmadı. Açmadığı gibi sesinin bütün gücüyle "Anne" diyerek ağlıyordu. "Kızım, ben annenim, aç kapıyı" dedikçe o "Hayır sen annem değilsin. Sen kurtsun. Beni yiyeceksin" diye feryat ediyordu. Ne söyledimse inandıramadım. Dinlediği bir masaldan etkilenmişti besbelli. Yavrum, minik yavrum korkuyor ve ağlıyordu. Yarım saat uğraşmış, ikna edememiştim.
Yapacağım tek şey vardı. Bir şekilde içeri girmek. Ama nasıl? Kapıyı kıracak gücüm yoktu. Nohutlu Tepesi'nde çilingir ne gezerdi. İçerde yavrum feryat figan ağlıyordu. Neden sonra alt kata inmeyi düşündüm. Kapıyı açan komşuma bir yandan olayları anlatıyor, bir yandan balkona doğru koşuyordum. Bir sandalye bulup balkona yerleştirdim ve üst kattaki evimin balkonuna ulaştım. Ben, 153 santimlik ufak tefek kadın, bir sandalye yardımıyla nasıl olup üç metrelik tırmanışı gerçekleştirerek, üçüncü kattaki evimin balkonuna ulaştım. Hala anlamış değilim. Sanki görünmeyen bir el beni yukarı çekti. Balkonun kapısı pek sağlam olmadığından, kilidi kolayca açıp içeri koştum. Kızım kapının dibine oturmuş, başını bacaklarının arasına sıkıştırmış ağlıyordu. Sarıldım, sarıldım, sarıldım... Göz yaşlarım onunkiyle karıştı. Koynuma büzüldü. Sadece "Annem, anneciğim, kurt beni yiyecekti" diyebiliyordu. O gün öğleden sonraki ilk dersimi kaçırdım. Müdürün ikazına rağmen kızımı sınıfıma götürdüm. Önce müdür muavini, sonra müdür tarafından azarlandım ama hiç cevap vermedim. Sadece göz pınarlarımda iki damla yaş belirdi. Ve o yaşlar müdürün birden susup özür dilemesine sebep oldu.
Evet bu acı film bitecek gibi değil. Kızımın sesiyle irkildim.
"Ben okumayacağım. Anne olacağım diye feryat ediyordu. Feryat etmiyor sanki beni tokatlıyordu. Ona iyi bir anne olamadığımı ve bundan duyduğu rahatsızlığı bu sözlerle haykırıyordu yüzüme. Hayatımın hiçbir anında böylesine bir acı yaşamamıştım. Hiçbir söz yüreğimi ve belleğimi böylesine hırpalamamıştı.
Kızımın kestane rengi saçlarını okşadım. Tokadımla kızaran yanağını öptüm. Başını göğsüme bastırdım. Onun hafızasında yer eden bütün acıları silmek istiyordum. En doğru, en eğitici sözleri bulmalıydım. Ama nasıl?.. Bu allak bullak beyinle nasıl?
Öğlece ne kadar kaldık bilemiyorum. Bir ara konuşacak gücü bulabildim.
"Kızım, her okuyan kadın çalışmak zorunda değildir. Sen iyi bir anne olmak istiyorsun. Ben de iyi bir anne olmanı istiyorum. Ancak, okursan, bilgili olursan, iyi bir anne olabilirsin. Çalışmak zorunda değilsin ki. Sen de evde çocuklarına bakar, onlara okuma yazma öğretirsin" diye devam eden birçok cümle sıraladım peş peşe. Kızım ikna olmuş görünüyordu. Ertesi gün okuldan geldiğinde onu masanın başında Cin Ali kitabını okurken buldum. Kızım, okuyup yazmayı aylar önce öğrenmiş fakat ısrarla herkesten saklamıştı.
Öğretmeni şaşkındı. "Nasıl olur da bir çocuk, bir günde bu kadar ilerleme kaydedebilir?" diye soruyordu. Bu sorunun cevabı öyle uzun ve anlaşılması öyle güçtü ki... O an susmak, en güzel cevaptı çünkü bu sorunun cevabını ancak ben ve Nazlıhan anlayabilirdik. Şimdi kızım, Gazi Üniversitesi'nde işletme okuyor. Anadilini çok iyi okuyup, yazdığı gibi iyi derecede İngilizce de biliyor. En önemlisi bir kadının hangi şartlarda olursa olsun çalışması ve ekonomik özgürlüğünü elde etmesi gerektiğine inanıyor. En güzeli de her fırsatta "Canım annem diye sarılıp yanaklarımdan öpüyor. Ben de onun, daha önce "o utandığım tokatla" kızart tığım yanağından öpmeye özen gösteriyorum.
Emine Özgenç

:43:


Bende ogretmenim... :2:
 
kızlar hastane için gecelik takımı alanınız var mı?nereden alıcaz uygun ve güzel olanı ben bir türlü bilemedim..
en çok geceliği tavsiye ediyorlar eğilip pijamayı çekmek zor oluyormuş..
geceliğinde tabi emzirebilmek için önden düğmeli olması gerekmiş,bir de sabahlık kalkıldığında lazım oluyor tabi..yani takım almak şart oldu...
 
yaa varya ayşe aynen öle yukaru çıktıkça daha çok hissetmeye başladım bazen tam göbek deliğmin altında bazende hemen sol tarafta :)) daha senin kadar sıkı tekme yemedim ama kıpırtıları hissetmeye başladım :))

ara ara sert vuruyo ıste :) genelde tok olunca bir de ben göbek hizasının harıcınde aşağı

doğru da hareket hıssediyorum ama çok hafıf pıtpıtlar :) genelde eğilmişsem öle bi kıpırtı oluyo

derine doğru ama uzanmıssam arkama yaslanmıssam göbek deliğinin civarınd aoluop hareket

Hoşbulduk canım...
Yaşım:27
Kilom:Şuan 65 (63-64 arası hamile kaldım.)
Tahmini Doğum Tarihi:10 ocak
ilk bebişlerim Allah kısmet ederse ikizler
Cinsiyetleri:İkiside Erkek
Yaşadığım Şehir:İstanbul

ekledım canım hayırlı olsun :)
 
inşallahh :)) sende bensin demekki bende kasımı tamamlayıp sonra ev hanımlığına terfi edicem Allah kısmet ederse :)) ama hiç keyifli işe gelemiyorum malesef çünkü 6 da kalkıyorum sabahları yataktan kalkmak ölüm gibi geliyo :(( oyuzden bugünler biranönce bitsin istiyorum :)) ayy cnm yaaa az kalmış ohh süpper bi tatil seni belki annenlerde 4 gözle bekliyolardır senii ayy ne güzell hayırlısyla git gel inşallah :))
ayy seninki kız yaa o hansvik serisinin yanına çok güzel çiçek şeklinde lambalar yapıştırmışlardı harikaydı bilgin olsun :)) cnm alt açma ünitesi okadar basit ve kullnışsızki hiç tavsiye etmiyorum bebeği koysan üzerine kırılcakmış gibi hiç beğenmedim... şifonyer konusunda kararsızım çünkü dolabin içi baya kullnışlı gerek kalmayabilir :)

ay ne bileyim olmuşken hepsi olsun istiyorum..sonuçta ilk bebek, oda müsait hem kardeş gelirse herşeyimiz hazır olur diye düşünüyorum..bakalım ya bende daha karar veremedim..alt açma üniteside ilerde hem kitaplık olur hemde oyuncakları yerleştiririz..
 
tatilin güzel geçti mi tuğbacım pek okuyamadım geçmişi ?
süpper geçti cnm hamiş oldugum için el üstünde tutuldu yedim içtim gezdim eğlendim oğluşum ve kocişimle süpper bi tatildi :)) inşallah oğluşada iyi gelmiştir 1 eylülde öğrenicez bakalım :)) sen neler yaptın yaaaa varya biz inanılmaz trafige kaldık cumartesi sabah 5,30 da çıktık 8 saatlik yolu 19 saatte gittik siz naptınız ???
bu arada yazıyı maile aldım boş vaktimde okucam şirkette oldugumdan okuyamadım:)

ilk hareket hıssetiğimde benımde öle olmsutu

bısı analtıodm o anda oldu tam kavrayamadım :) yavas yavas daha net ve sık

hıssedersın canım az kaldı :)



canım ya ben de zor yuruyorum bebegım aşağıdayken de aynıydı

alt tarafım yanı afedersın şeyim :) bıçakla keıslmıs gibi acıo bazen cok acıyo onun ıcın yuruken

zorluk cekıyorum dr kaslar gergınlesıo kalça kısmın genıslıo ondan dio

ayy aynen ölee bende doktora sorucaktım orda bi damar varrr sanki geriliyoooo ve canımı fena yakıyo :))
 
kızlar hastane için gecelik takımı alanınız var mı?nereden alıcaz uygun ve güzel olanı ben bir türlü bilemedim..
en çok geceliği tavsiye ediyorlar eğilip pijamayı çekmek zor oluyormuş..
geceliğinde tabi emzirebilmek için önden düğmeli olması gerekmiş,bir de sabahlık kalkıldığında lazım oluyor tabi..yani takım almak şart oldu...

doğuma 1-2 hafta kala alırım sanıyorum :)

doğum oncesı ıcın elbsıe daha ıyı oluyo normal oclaksa hele sık sık kontrol edildiğinden

eğil doğrul giy çıakr olmuyo efil efil gez :)

doğum sonrası ıcın evet pijamalı daha ıyı olur ama sezeryanlı olursan da pijamayı zor giyebılrısın

belını sıkarsa rahatsız edebilri ben şahsen hamıel değilken bile belımı sıkan hıcbır gıysıye tahammül

edemem rahat olucak hacı :) sıkmıycak kavrıycak böle ohh lohusayken de tercıhım o yonde olr sanıyorum

yani pijama alırken bel lastik sıkılıgı nasıl olucak onalrıda kontrl edin :)
 
Back
X