Cuma Zayıflama Yarışması 4. Takım

evet böyle akşamları seviyorum, bu arada benim kocam burda ama uyuyo o yüzden aynı sayılırız küs değilim ama berildenim ben de limoniii :))

Kocasi yanindayken uyutan yada yuruyuse gonderenlere ne deyim ki Ben
Neysem yarin bizde kocalarla bulusur yatak yorgan cirpariz gariiiii
Topik + 18 donecek bn gitmem hepimizin hayrina canlarim
 
kızlar sohbet çok güzel ama benim artık kaçmam gerekiyo yarın görüşürüz hepinize iyi geceler
sen de miii (( iyi geceler fıstık

Kocasi yanindayken uyutan yada yuruyuse gonderenlere ne deyim ki Ben
Neysem yarin bizde kocalarla bulusur yatak yorgan cirpariz gariiiii
Topik + 18 donecek bn gitmem hepimizin hayrina canlarim
sen bence barış
 
Ayyyy son olarak sunda yazayim pek guldum yaw
Radyo dinliyoz ve suan cikan sarki: arabada 5 evde 15
 
SEN GİTME BU ŞEHİRDEN

Sen gitme bu şehirden
Bu şehir hemen gurbet oluyor
Mülteciliğim büyüyor evlerde
Odalarda kesif bir keder
Bütün caddelere yağmur yağıyor

Sen gitme bu şehirden
Akmıyor mecrasından zaman, donuyor
Limanımdan kovuyorlar beni
Pusulam tarumar
İçim alabora oluyor

Sen gitme bu şehirden
Irmak hemen gözlerine dönüyor
Köprülere mıhlanıyor bedenim
İğreti âşıklar ırmak boyunca
Çınarları vuruyor

Sen gitme bu şehirden
Çok naçar kalıyorum
Çocukluğumu görüyor insanlar
Caddelerde vurgun yiyor
Çıkmazlarda ağlıyorum

Sen gitme bu şehirden
Kaldırımlarda ayaklarının izi
Parkeleri yokluğun diye sayıyorum
Sen gitme bu şehirden seni seviyorum
 
Beykoz yuvam benim, çocukluğum ,ilk gençliğim…
Eğer siz de bir süre ayrı yaşadıysanız benim gibi doğduğunuz, sokaklarında koşturduğunuz, düşüp dizlerinizi kanattığınız, sımsıcak arkadaşlıklar yaşadığınız, ilk aşklarınızı haykırdığınız Beykoz sokaklarından, özlersiniz. Kokusunu, havasını, anımsattıklarını…
Sonra bir gün yolunuz düşer de yeniden selamlaşma fırsatınız olursa…
Daha Hisar’dan almaya başlarsınız Beykoz’un ruhunuzu saran yuva kokusunu ve dayanamayıp bir mola verirsiniz illa ki Kanlıca’da… Çocukken zevkle yediğiniz şekerli meşhur kanlıca yoğurdu damağınızda eriyip giderken çocukluğunuzun tatlı hatıraları da ruhunuza keyif verir.
Hatırlıyorum da ne hesapsız, ne doğal, ne sıcak hayatlarımız vardı çocukken, içten, samimi, güvenilir komşuluklarımız vardı.
Anahtarlar hep üstündeydi kapıların mesela, kocaman bir aile gibi herkes birbirinin acısına, mutluluğuna koşar paylaşırdı. Paylaşırdı ki sıkıntılar azalsın, mutluluklar çoğalsın. Düğünler, bayramlar, piknikler nasıl kalabalık nasıl eğlenceli olurdu. Daha mı çok seviyordu insanlar birbirini yoksa çocuk gözü öyle mi görüyordu bilmiyorum ama şimdiki kadar korkmuyordu insanlar ne sevgisini dile dökmekten ne de gönle hissettirmekten. Öyle olmasa uzun yıllar süren dostluklar, komşuuklar nasıl baki kalacaktı…
Keramet Beykoz’da mı bilmem ama çocuk olmak da güzeldi burada… Bir pamuk nine vardı hayal meyal hatırladığım, evet pamuk gibi yumuşacık bir sesi vardı. Toplar bizi başına keyifli hikayeler anlatırdı, sonra hepimizin avucuna birer şeker kondurur salardı sokağa… Daha çok oynamaktı derdimiz o zamanlar, evden çağırdılar mı düşerdi yüzümüz hemen. Bir kere parmaklarımız bilgisayar tuşlarına değil ayaklarımız toprağa değerdi. Şimdilerde çoğu çocuğun reklamlarda duyduğu “ kirlenmek güzeldir” bizim için zaten başka türlüsünü bilmediğimizden o kadar olağandı ki. Sokaklarda koşturup yuvarlanan çocuk kirlenmeden olur mu?
Boğazın sularına dalmışken nemli gözleriniz yavaşça dönersiniz şimdiki ana… Şimdi sokaklarını adımlamak, başınızda esen kavak yelleri ile nasıl da uçar gibi dolaştığınızı hatırlamak istersiniz, hazır başlamışken geçmişe yolculuk ilk gençliğe uğramadan gitmek olmaz.
İlk heyecanlar, ilk delilikler, ilk kaçamaklar… Yürürken sahilde dudağınızın kenarında gizleyemediğiniz bir gülümseme oluştu bile… İnsanın yaşı ilerleyince o zamanki kalp kırıklıkları bile gülümseyerek hatırlıyor nedense. Beykoz’da dalyanlara bakarak güneşi batırmak ya da dilenci vapuruyla sabahtan kaçamak gezmelere açılmak, kaçamak sevdalara tutulmak… Orhan Veli’nin bir şiiri de gelip yerleşti mi aklınızın bir köşesine tamam oldu işte… Nedense ne zaman Beykoz’dan seyretsem İstanbul boğazını bir garip Orhan Veli olurum.
“Sevdalım…
Boynuna vebalim
İstanbul’da, Boğaziçi’ndeyim
Bir garip Orhan Veli’yim”
Hey deli gönlüm konu sevdaya düşünce çıkamıyorsun sözcüklerin içinden, hep yazasın geliyor ama biraz da garipliğine bak semtimin, unutulmuşluğuna, fukaralığına… Ekmeği elinden alınan insanlarına.
Hiç anlayamıyorum, nedir acaba insanların içindeki bu sahip olma hırsı ? Bir çocuk evinde ağlarken yokluktan nasıl mutlu ediyor insanları taşlar, topraklar. Nasıl da unutuyoruz yüreğimizdeki saf ışığı, nasıl koşturup duruyoruz bir hayat gailesiyle, neleri çiğniyoruz ayaklarımızın altında. Birileri daha az birileri daha çok ama hepimiz, hepimiz yaşamak adına yaşamaktan uzaklaşıyoruz…
İşte böyle Beykoz düşünce yolumun üstüne çocukluğuma değiyor kalbim o zaman da en son sorgulamalar düşüyor insanın payına… Çünkü burası benim yuvam, çünkü burası benim insan olduğum zamanlara ait evim…
Her kim insan olduğu zamana ait semte uğrarsa bir gün, aynı hisleri yaşayacak ve sonunda aynı sorguda bitecektir yolu, tabi hala yüreğindeki o saf ışıktan bir parça bile kaldıysa…
 
waaaaaawwww aşka bak beaaaaa
 
Amaniiin şairler yazarlar nasil bi topik burasiii.masallah gonlunuze saglik kızlar.
 

çok beğendim canım :) devamını bekliyorum
 
kızlar hepinizi kocamancık öpüyorum. iyi geceler kocişlerinizi gelince üzmeyin yanında olanlar sizde kıymetini bilin başınızda bir kocadan çok hayat arkadaşınız yeri gelir dostunuz yeri gelir ananız babanız olur. yarım elma olun birbirinizi tamamlayın hoş tutun gönlünü şu 3 günlük dünyada değer mi kırmaya üzmeye yıpratmaya sarılın sıkıca hayata ve sevdiklerinize hoş kalın esen kalın..
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…