Genelde tüm konuları ironik bir üslupla kaleme alan..
Selahattin Duman'ın yazısını paylaşmak istedim...:))
Bir garip katil diyeler.. Altı ay sonra tutalar..
Cem Garipoğlu nam cinayet sanığı zengin çocuğunun bi hikmet-i müteal (Allah’ın bir hikmeti..) kendiliğinden teslim olması bizim medya leşkerlerine altı aylık, belki de bir senelik malzeme çıkardı.. Özellikle de ayrıntı didiklemeye meraklı köşecilere.. Seyreyleyin cümbüşü..
Bir kere oğlan yurt dışında değilmiş..
Yok efendim Moskova’da görülmüş.. Hani Kızıl Meydan’a çıkan bulvar varmış..
O bulvar üzerinde Gorki Parkı’nın bittiği yerde, tam köşede bir Mc Donalts açmışlardı.. ışte orada “ Big Mac” yerken görülmüş.. Yok efendim Ermenistan’daymış..
Türklerle Ermenilerin arası nizalı olduğundan oraya kaçmış.. Erivan’da gezinirken görülmüş..
O da tutmadı efendim..
Garipoğlu ailesi zengin olduğundan, bankalardaki paralarını üst üste koyduğunda Hasan Dağı’nın yüksekliğini geçeceğinden oğlanı kaçırmak için başka çare bulmuşlar..
Cem adındaki yiğidi Türk-Sat uydularından birine bindirmeleriyle fezaya kaçırmışlar..
Delil mi? Aha ailenin zenginliği..
***
Ailenin “Garipoğlu” soyadına kulak asılmasın, derler.. ışin orası maliye adamlarına şaşırtmaca vermek içinmiş..
Temsil, ailenin soyadı “Altındiş” olsaymış, ne kadar maaşlı vergi mültezimi varsa başlarına üşüşürmüş..
Vergiciler “Garipoğlu” soyadına bakıp “Yazıktır, ilişmeyelim adamlara..” dediğinden servetleri büyüdükçe büyümüş..
Paranın zoruna alışan aile erkekleri de Cem evladımız gibi zaptedilmez olmuş..
ıki satır da ıstanbul Zaptiyesi için ekleştirelim.. Zaptiyemiz şu Cem Vak’asında fena dayak yedi..
“ız üzerindeyiz.. Yer götürmez sayıda elemanı bu işe verdik..”
“Etrafındaki çember daraldıkça daraldı..”
“ıki vakte kadar yakalanacak.. Haydi bilemediniz üç olsun..”
ELLER YUKARIDA
Teşkilat, Ermenistan sınır kapısına fazladan üç dört zaptiye dikip “Cem evladımızın” geçmesini beklerken oğlan ıstanbul’dan çıktı..
Avukatı ile buluştu.. Zaptiye amirlerine telefon haberi salındı.. Beklemeye geçildi .. Onlar da çağırıldıkları adrese gidip, zanlıyı yakaladılar..
Ondan itibaren seyrettiğimiz tiyatro..
Yeri gelmişken iki satır da sanat eleştirmenlerine çaktırayım..
Hani tiyatro sanatı ölmüştü? Hani tiyatronun Karagöz’den farkı kalmamıştı?
Birinci perdeyi dün seyrettik.. Oğlana polis kıyafeti giydirip, çelik yelek takmışlar.. ıki koluna sıkıca girmişler..
Çocuk mahkemesine götürüyorlar..
Arabaya binerken biri beş parmağı tas gibi kafasına geçirip bastırıyor..
Yahu bu çocuk ıstanbul’un cümle zaptiyesini parmağında oynatmadı mı? Neredeyse yedi ay yakalanmadı.. On sekizini bitirmesine on beş gün kaldı diye teknik hesaplarla teslim oldu..
Eğer on sekizini doldurmasına dört ay daha kalsa, dört ay daha yakalanmayacaktı..
Tepesine beş parmak geçirip de “Arabaya doğru düzgün binmeyi akıl edemez..” muamelesi neden yapılıyor?
O cin gibi oğlanın başı “kendi başına binmeyi beceremez” diye beş parmaklı korumaya alınıyor da yanına oturtulan elemanlar, neden birbirlerinin başına elle koruma yapmıyorlar?
Asıl ihtiyaç burada..
***
“Çocuk mahkemesi..”
Oğlanın saçı sakalı birbirine karışmış.. At hırsızına dönmüş.. Ama kanun kanundur..
Sinn-i rüştüne vasıl olmadığından yani on sekiz yaşı bir tamam bitirmediğinden çocuk sayılıyor..
Yani şöyle..
Dünya durdukça namları yürüyesi, boz sürüleri yaylalara dağılası, ulakları yedi iklime ulaşası, kapılarında sabah akşam kös çalınası memleket büyüklerimiz var ya!
ışte onların kafa kafaya verip çıkardıkları kanuna göre; kız arkadaşını testere ile kestiği iddia edilen “Cem evladımız” ile altı yaşındaki bebe arasında fark yok..
Çocuk mahkemesine sevki bu yüzden..
AMAN DıYELıM..
Televizyon habercilerinin eline vermişler malzemeyi.. Her birini ekranda ayrı ayrı bağırtıyorlar..
“Cem Garipoğlu’nun psikolojik açıdan desteklenmesi için yanına bir pedagog..”
Testereli katil sanığını kanun çocuk kabul ediyor.. Şimdi sorgusu sırasında maazallah hakim azarlarsa filan, çocuğun pişikolocisi bozulabilir..
Bu da çocuğun ilerideki yıllarda ruhsal yapısını etkileyen derin izler bırakabilir..
Yanına pedagog verilmesi sorgu sırasında “pişikolocik travma..” yaşamasın, ilerde hassas ruhu şey olmasın diye..
Bu aşırı hassasiyet tiyatrosu elbette medya leşkerleri için..
Zaptiye paşaları bilmez mi işin aslını.. Bu çocuğun pişikolojicisi düzgündü de ne diye eline testere aldı, demezler mi?
Maksat gazetelerin “boşta gezer” köşe yazarlarına mevzu vermemek..
Her hafta kendilerine bir kurban seçip, yaptıkları röportajlarla onların hayatını sorgulayan “empati kelebeklerine” fazladan iş çıkarmamak..
Bir de Avrupa Birliği belası var.. ıçeride empati kelebekleri, dışarıda kokorece yasak getiren baskıcı kafa..
El ele verdiler mi bir de bakmışsınız ki Cem evladımız asıl mazlum ilân edilmiş..
Bu söylediklerimi hafife almayın..
Şeklimizi Avrupa Birliği’ne beğendireceğiz diyenlerin Şişli’de küçük yaşta işlenen suçları takip için açtıkları Çocuk Karakolu’nu bir ziyaret etsinler..
Karakolun kapısında kocaman bir tabela var.. “Şişli Çocuk Karakolu” sözlerinin her harfi başka bir renkte yazılmış..
Üstelik harfler, çocuk elinden çıkmış duygusu vermek için yamuk yumuk..
Fatoş Abla Çocuk Yuvası’nın tabelasında bile bundan fazla resmiyet var..
***
Sanki buraya oynarken arkadaşının oyuncağını kıran yaramazları getiriyorlar..
Oysa müşterisinin tamamı Hacı Hüsrev mahallesinden göçme Romanlar.. Karakolun şenlikli tabelasını gördüklerinden beri kimse çocuğunu nüfusa kaydettirmiyor..
Otuz yaşındaki araba hırsızı suçüstü yakalanıp karakola götürülüyor..
Kafa kâğıdına göre on bir yaşında çıkıyor.. Hapisten kurtuluyor.. Evine dönüyor.. Bu da iyi bir şey.. Avrupacılar’ın aklına bırakılsa onu bir çocuk yuvasına yatılı verirler..
Cem Garipoğlu’nun yargı süresinde göreceğimiz de budur.. Okuyacağınız saçma sapan köşe yazılarına karşı şimdiden hazırlıklı olun..