PEK ÇOK HASTALIĞIN ALTINDA BAĞIRSAK BAKTERİLERİNİN BOZULMASI YATIYOR!
ARAŞTIRMALAR MİKROBİYOMUN SAĞLIĞIMIZ İÇİN NE KADAR ÖNEMLİ OLDUĞUNU GÖSTERİYOR
Son zamanlarda okuduğumuz yayınların çoğunda mikrobiyom olarak adlandırılan bağırsak bakterilerinin önemine değiniliyor. Bu yazıda kısaltılmış bir özetini bulabileceğiniz bir makalesinde Dr. Mercola da bu konuya değinmiş ve söze bundan on beş sene önce hastalıkların pek çoğunun genetik nedenlerle ortaya çıktığı, dolayısıyla genetiğe dayalı tedavilerle hastalıklara çare bulunacağı konusunda güçlü bir inanç varken bunun doğrulanamadığını belirterek başlamış. (1)
“Vücudumuzda toplam 100 trilyon bakteri yaşıyor. Bunu mikrobiyom olarak adlandırıyoruz. Potansiyel olarak zararlı mikroplar yararlı olanların sayısından çok fazla olursa tehlikeli olmaya ve çeşitli hastalıklara yol açmaya başlarlar. Birçok kronik hastalık ve sağlık sorunu mikrobiyomumuzun yapısıyla ilişkilidir. Bazı örnekler vermek gerekirse:
Ruh hali, zihinsel sağlık,
Yararlı bakteriler antidepresan rolünü üstlenirler. Ruh halinin kontrolünde ve depresyonda önemli bir rol oynadığı düşünülen serotoninin % 90 'ı bağırsaklar tarafından bakteriler yardımıyla üretiliyor. Bir çalışmada en az dört hafta boyunca probiyotik kullananların kaygı düzeylerinde azalma olduğu belirlenmiş.
Obezite,
İlk üç yılda antibiyotik verilen çocuklar obeziteye daha yatkın oluyor. Bunun da nedeni antibiyotiklerin probiyotiklere zarar vermesi.
Crohn Hastalığı,
Crohn hastalarında bir bakteri türünün (Faecalibacteriumprausnitzii) daha az olduğu görülmüş.
Tip 1 Diyabet,
Bir tür otoimmün hastalık olan Tip 1 Diyabet görülmesinden önce çocuklarda bağırsak bakterilerinde bir değişiklik olduğu saptanmış. Araştırmalar bazı mikropların Tip 1 Diyabeti önlemede yardımcı olacağını göstermiş.
Tip 2 Diyabet,
Bazı bakteri türlerinin bir metabolik bozukluk olan Tip 2 Diyabet hastalığının oluşmasına katkıda bulunduğu belirlenmiş.
Otizm,
Otistik çocukların mikrobiyomları sağlıklı çocuklardan çok farklı: Otistik çocuklarda çok daha az sağlıklı bakteri türü Bifidobacterium bulunuyor.
Beyin hastalıkları,
Dr. David Perlmutter yeni kitabı olan Brain Maker kitabında mikrobiyom ve beyin sağlığı arasındaki sıkı bağlantıları anlatıyor ve Alzheimer dâhil birçok nörolojik hastalığın bağırsak florasının bozulmasına bağlı olduğunu söylüyor.
Gıda alerjileri,
Clostridia bakterilerinin gıda alerjenlerine karşı oluşan hassasiyeti önlemede yardımcı olduğu gösterilmiş. Clostiridia bakterileri bağışıklık hücrelerine IL-22 molekülü üretmeleri talimatını veriyor bu ise bağırsak duvarlarının geçirgenliğini azaltıyor ve alerjenlerin kana karışmasını önlüyor.
Hastalıklardan korunmanın en güçlü yolu bağırsak florasını düzeltmekten geçer.
Yukarıda sayılan çeşitli hastalıklarla bağlantısı olduğu gösterilen bağırsak florasını sağlıklı tutmak o kadar da zor değil. Sadece bazı etkin önlemler almak gerekiyor. Dr. Mercola bu konuda yapılacak ve yapılmayacakları şu şekilde sıralamış.
YAP: Bol miktarda fermente yiyecek tüketin. Fermente süt ürünleri yoğurt ve kefir ve turşular son derece sağlıklı yiyeceklerdir. Aynı zamanda bu yiyecekleri fermente eden bakteriler K2 vitamini üretmeye de yararlar. D Vitamini desteği alıyorsanız gereken K2 Vitaminini almanın en ucuz yolu bu fermente yiyeceklerden geçiyor.
YAPMA: Mutlak zorunluluk olmadıkça antibiyotik kullanmayın. Kullanmanız halinde bozulan mikrobiyomunuzu fermente yiyecekler veya probiyotik desteğiyle düzeltin.
YAP: Probiyotik desteği alın. Ben (Dr. Mercola) mümkün mertebe vücudumuza gereken maddelerin gıdalardan alınmasını savunurum ancak probiyotikleri bir istisna olarak görüyor ve düzenli olarak fermente gıda yiyemiyorsanız mutlaka destek alınması gerektiğini söylüyorum.
YAPMA: Besi çiftliklerinde üretilen hayvanlara rutin olarak düşük doz antibiyotik verildiği ve glifosat yüklü GDO lutahıllarla beslendikleri için çiftlik ürünleri birçok yararlı bağırsak bakterisini öldürüyor. Çiftlik hayvanlarından uzak durun.
YAP: Daha fazla lif tüketin bunun için sebzeler, kuruyemişler, tohumlar ve filizlenmiş tohumlara beslenmenizde yer verin.
YAPMA: Klorlu ve/veya florlu sulardan kaçının özellikle bu sularla banyo yapmak içmekten bile kötü.
YAP: Ellerinizin bahçede toprakla haşır neşir olarak kirlenmesine izin verin. Bu bitkiler ve topraktaki mikroorganizmalar bağışıklık sistemimizin güçlendirilmesine yardımcı olur. Doğal aşılanma gibidir. Yeni bir araştırmaya göre yeterince açık havada bulunmamanınmikrobiyomun bozulmasına yol açtığı gösterilmiş.
YAPMA: İşlenmiş gıdalardan kaçının. Bu gıdalardaki şeker ve katkı maddeleri bağırsak bakterilerine çok zarar veriyor.
YAP: Pencerelerinizi açın. İnsanlık, tarihinin büyük bir bölümünde açık havadaydı. Bir çalışmada pencere açarak eve doğal hava gelmesinin evdeki mikrop çeşitliliğini arttırdığı, bunun da sağlığınız için çok yararlı olduğu gösterilmiş.
YAPMA: Tarım kimyasallarından kaçının. Özellikle bir antibiyotik olan ve tarım sektöründe fazlaca kullanılan glifosat bağırsaklarımızdaki birçok yararlı bakteriyi yok ediyor.
YAP: Bulaşıklarınızı makinede yıkamayın elde yıkayın. Yeni araştırmalar elde bulaşık yıkandığında bakterilerin tam ölmediğini bunun da yediklerimizin daha az steril olmasına ve böylelikle alerjilerden korunmak için bağışıklık sisteminin uyarılmasına yol açtığını söylüyor.
YAPMA: Antibakteriyel sabunlardan kaçının çünkü kötü bakterileri öldürdükleri gibi iyi bakterileri de öldürüyorlar bu da antibiyotik direnci geliştiriyor.”
Bu yazıyı okuyunca ister istemez Prof. Dr. Canan Karatay'ın bol bol ev yoğurdu ve ev turşusu yenmesini tavsiye etmesinin ne kadar yerinde olduğunu bir kez daha anladık. Bir yazıda (2) cilt sorunları varsa, bağışıklığınız zayıfsa, uyku düzeninizde bozukluk varsa, aşırı şeker isteği duyuyorsanız, bağırsaklarınızla ilgili sorunlarınız varsa ve ruh haliniz değişkenlik gösteriyorsa probiyotik desteği alınmalıdır diyor. Toplum olarak yoğurt, kefir ve turşu gibi probiyotik yiyecekler mutfağımızda önemli yer tuttuğu için çok şanslıyız.
Yarimadaninsesi gazetesinden alintidir