Sizin konunuzu okuyunca kendi yaşadıklarımdan kesitler gördüm. Elbette yaşanan şeyler birebir olamaz ama altta yatan sebepler benzer olunca, yaşananlar da benzerlik arzediyor.
Eşimle 2 sene flört ettik. Artık iş ilişkimizin adını koymaya, ciddileştirmeye geldiğinde ailesi sızlanmaya başladı yavaştan.Sudan bir sebeple, tanışmaya gelme aşamasında büyük bir kavga çıkardılar ve sözü "Seni istemiyoruz, çünkü seni henüz tanıyamadık"a getirdiler..."Kimsin, nesin, iyi biri misin, oğlumuzu mutlu edebilir misin, seni tanımadan olur vermeyiz. Sen de soğuksun,aramıza girmiyorsun." dediler. Oğullarının aldığı kararlara saygıları olmadığı gibi zerre kadar da güvenleri yokmuş demek ki. Oysa iş tamamen farklıymış, yaşadıkça gördüm, çözdüm...
Eşimin ailesi de zevklerinden asla ödün vermeyen, bencil aile fertlerinden oluşuyor. Tam aksini iddia edip, birbirlerine tutkunluklarıyla övünseler de, kimse kimse için fedakarlık etmiyor, herkes birbirini kullanma peşinde, eşimden başka.
Eşim de ben de mühendisiz.Hamdü senalar olsun,güzel kazanıyoruz.
Meğerse sorun işte buradaymış. Elbette işin içinde eve giren maddiyatı kaybetme korkusu varmış. Tabi ki kayınvalidemin ve görümcelerimin kıskançlıkları da var...
Sözün özü, öyle böyle eşimin ve benim ilişkimize sahip çıkma çabalarımızla, nişanlandık.Ailesi düğün ve evlilik öncesi hazırlıklarda hiç bir şeye ellerini sürmediler, hiç bir masrafı üstlenmediler. Her şeyi eşimle birlikte emek emek aldık, hazırladık. Tek kuruş yük olmadık onlara. ama herşeye karıştılar, süreci bizim için zorlaştırmak adına ne varsa yaptılar. Çok üzdüler çok.Size de olduğu gibi, nişan yüzükleri takılması ve isteme hariç (aynı gün oldu) hiç ziyaret etmediler, doğru düzgün aramadılar, muhattap kabul etmediler.
Benim ailem sağolsunlar,bana hep destek oldular.Eşimin ailesi düğün yapmak istemedi, rahmetli babacığım yaptı. Size düşer, bize düşer demeden her şeyi hallettik eşimle.
Tam düğün üstü eşimin elindeki birikmiş, yüklüce bir parayı da istediler. Eşim (o zaman nişanlım) bana sordu, ben de henüz eşi olmadığımı, onun kazancı üzerinde kendimi söz sahibi görmediğimi söyleyerek kararı kendine bıraktım. Gerçekten de düşüncem buydu. Eşim de verdi.
Çok kavgalı bir düğünle de dünya evine girdik. Nikahımız kıyıldıktan sonra eşimin ablaları büyük bir kavga çıkardılar ve bunun sonunda ailemle de 1 seneye yakın görüşmediler.
O süre zarfında,yavaş yavaş gerçek yüzleri ve olan bitenin asıl sebepleri ortaya çıkmaya başladı. Eşim zamanında iyi olan maddi durumları, gün geçtikçe bozuldu yanlış yapılan harcamalar, düşüncesizlikler yüzünden.
Ben kayınvalidemden “Hem oğlumu aldın elimden, hem de para kaynağımı” cümlesini bile duydum.
Evliliğimizin ilk senesinde, ben daha alışma evresindeyken, ilişkilerimi oturtmaya çalışırken, eşimin ağabeyi düğünde takılan altınlarımızın büyük kısmını borç olarak istedi, yine hayır diyemedim. Ödeyeceğini düşündüm. Ödedi. Ama komik taksitlerle. Çarçur oldu kısacası.
Bunun yanında ufak tefek meblağlarda dünyanın kazığını attı bize.
Kayınvalidem, izin almadan altınlarımdan yüklü bir miktar harcamış, onlarda kaldığı sürede. Sorma veya en azından söyleme gereği bile duymamış.
Tüm bunlar kısa zaman içerisinde oldu. Yalnız bu süre zarfında nişan ve nişan öncesi tutumları devam etmedi bana. Çok iyi davrandılar, dürüst olmak lazım. Hep sevecen oldular, (sözleriyle) hep yücelttiler, sıcak davrandılar. Gelin değil, kızlarından biri olduğumu söylediler. Elbette bunlar birer politika bunları da zamanla anladım.
Babam hastalandı, 3 ay ömür biçildi, hastaneye bir kez gelmediler, gelmedikleri gibi sudan bahanelerle aptal yerine koydular beni. Oysa ben bir kez dahi gelin demedim.
Babam vefat etti, sadece kayınpederim, cenazeye geldi. Başka kimse yok, eve gelmek yok. Koyduğum ağır tavır sonrası kayınvalidem yedisine geldi ancak.
Üstüne bebeğimi kaybettim, geçmiş olsuna bile gelmediler. Ama sahte tavırlarına devam ettiler, sürekli telefonla aradılar, güya yanımdaymış gibi yaptılar. Ama gerçek olmadığını anladım. Zaman aldı ama anladım. Aptal olduğumdan değil, İNSAN OLDUĞUMDAN.
Ve ben bu iki olaydan sonra işte, bir karar aldım. Eşimi ev ve araba gibi, büyük yatırımlara ikna ettim. Böylece düzenli ödeme akışımız oldu. Artık kimseye kaptıracak beş kuruşumuz yok. Tüm kazancın bir yeri var.
Kayınpederimin kredi ve kredi kartları borçlarından dolayı yine elimizde bulunan bir miktar birikmişi istediler hayır dedim bu kez kesin ve net. Dönüp arkama bakmadım bile.
İlişkilerime mesafe koydum. Ne kadar sıcak davransalar da kanmadım, koyduğum çizgiyi aşmadım, aştırmadım. El nasılsa, ben de öyleyim. Acılarına ancak üzülürüm; yanmam. Onlardan da bir şey beklemem.
Kim kaybetti peki? “Benim kaybetmediğim kesin….”