Çok pişmanım çok..

Siz eşinize hiç çekinmeden "3 yıldır başıma gelmeyen kalmadı, bir de üstüne bu bebek olayı çıktı " derseniz, o da evden git diyebilir bence. Siz söylediğiniz cümlenin ağırlığının farkında değilsiniz bana kalırsa. Öncelikle sizin özür dilemeniz gerekir, haddini aşan bir cümle kurmuşsunuz çünkü.
 
Yasadiklariniz cok uzucu, esinizde, aileside sizi ve ailenizi anlayabilecek insanlar degiller.
Cocuk icin acele etmeyin bencede.
Fakat cocukla ilgili bu durumunuzda saniyorum esiniz bir hayli kotu hissediyor kendini, o yuzdendir boyle agir konusmasi.
Hakkinizda hayirlisi olsun.
 
Burayı hep okurum ama bir gün yazacağımı hiç düşünmemiştim. Biraz uzun oldu kusura bakmayın artık..Kafam o kadar dolu ki,çevremde de çok ketum olarak tanınırım o yüzden kimseyle paylaşamıyorum derdimi.. eşimi tanıdığım günden beri hayatım sanki 180 derece tersine döndü. Öncesinde hep çok şanslı olduğum söylenirdi. Evimin tek kızıyım ailemin de durumu iyi çok şükür,hep el bebek gül bebek bir yaşantım oldu bir dediğim iki edilmedi. Üniversiteyi ailemin yanında okudum, sonrasında da onların bulunduğu ile atandım.âhlaki anlamda da kendimi en güzel şekilde yetiştirdim, yaşadığım il küçük biyer olduğundan babamı tanırlar diye her şeyime çok dikkat ettim bildiğiniz hanım hanımcık denilen tiplerdendim işte ama ne büyük yanlış yapmışım bunu şimdi anlıyorum. Eşim olan kişi o zaman sadece doğuda görev yapan bi arkadaşımdı, ama sürekli bir şey bahane ediyor beni arıyor, önemli günlerimde taa ordan telefon ediyor derkenn bu kişiye karşı bir şeyler hissetmeye başladım ve İlk erkek arkadaşım oldu. Bu benim için o kadar önemliydi ki onun içinde öyle olduğunu düşünüyordum. Fakat hiç öyle olmadı ne yapıyorum, kiminleyim hiç merak etmedi bu durumu fazla güvenmesine bağladım. Sonrasında önemli günlerimi unuttu, bunu doğudaki çalışma şartlarının zorluğuna bağladım. yani anlayacağınız kendi içimde polyanacılık oynamışım. Bunları ona dediğimde evden çok erken ayrıldığını aile düzenini bilmediğini ama her şeyi benimle birlikte öğreneceğini söyleyerek özür dileyip beni ikna ediyordu. ben saf da her halta sırf doğuda görev yaptığından vicdan yapıp inanıyordum. Daha sonra nişan yapalım diye diretti ne dediysem ikna edemedim sonunda böyle bir durum var diye aileme söyledim onlar da kararına saygı duyarız dediler ve ilk izninde tanışmamız, bi sonrakinde nişanımız oldu. Biarada hiç vakit geçirmedik. Sadece 3 aydan 3 aya 15 gün izninde biaradaydık.Ama kafamda hep bir soru işareti oluşmaya başladı çok huzursuzdum, herkese çatıyordum. Annemlere niye bu kadar çabuk kabul ettiniz diye söyleniyordum onlar da siz aranızda konuştuktan sonra bize onaylamak düşer, sen bugüne kadar bize hiç yanlış yapmadın diyorlardı. Nişandı düğündü derken bisürü badireler atlattık. Oturduğumuz evi bindiğimiz arabayı babam düğün hediyesi olarak aldı.ayrıca düğün ve eşyanın yarısını da ödedi.Eşimin ailesi çift maaşlı olmasına rağmen hiçbir şeye yanaşmadılar üstüne üstlük oğullarının doğudaki parasını da bitirmişlerdi. O dönem nişanı atmayı çok istedim ama 'elalem' yüzünden mecburen devam ettim. Babama çok kızdım bu kadar her şeyi yapma, onlar kız alıyor, biz değil dedim ama anlatamadım. Biz her şeyi senin için yapıyoruz dediler halbuki bunun ilerde aramızda çok sorun olacağını düşünmediler. Eşimin ailesinin burnu çok havadadır hiçbir şey yapmayıp, her şeyi yapmış izlenimi vermeyi çok severler. Düğün arası oğullarının parasını kullanmalarına çok sinirlenince eşime bu kadar parayı nasıl bitirmişler niye sormuyorsun diye çok söylendim.o da annesine sorunca bu soruyu sen sormazsın kesin eşin sorduruyor bütün parayı ona harcadık ucuz bişey beğenmiyor demişler. Ama bana 2 yıl nişanlılıkta 2 elbise dışında hiçbişey almamışlardı ki...ben de gidip anne bana ne aldınız açıklar mısınız deyince kayınvalide güya sinir krizleri geçirdi, beni haklıyken haksız duruma düşürdüHalbuki o ara evinin bütün eşyalarını yeniledi, kendine yeni ev aldı. Oğluna düğün yapacak birisi bunları yapabilir mi?düğüne 1 hafta kala eşim beni annesinden özür diletmeye götürdü ömrümde ilk defa birisinden özür dilemiştim, hem de haklı olfuğumu bildiğim halde. Hayatımda yaşamadığım saydığım bir gündür. Sonra düğün oldu düğün gecesi tam bir kabustu o güne kadar kimsenin elini bile tutmamış ben,odama tek başıma çıkmıştım çünkü eşim arkadaşlarıyla aşağıda içiyordu. Onun için benim için çok önemli olan hiçbir şeyin önemi yoktu.Ertesi gün balayına otelimize gittiğimizde bu olanları uzun uzun konuştuk düğün zamanı yaşanan stresin çok etkisi olduğunu,doğudaki şartlarının çok zor olduğunu yeni yeni alışmaya başladığını söyledi.yanlış yaptığını kabul etti ve özür diledi. O gün bugündür de alkol almaz. Ama tabi bu kadar gerginlik ve sevgisizlikten sonra ben de vajinismus problemi ortaya çıktı doktora gitmeyi de kabul etmedim ve 2 yıl devam etti. Sonrasında gittiğimiz psikiyatrist yaşadığım olayların etkisiyle vücudumun kendisini kilitlediğini söyledi. Kısa süreli bir tedaviyle artık bu problemimizi de yenmiştik. Evliliğimde de çok yol katetmiştim tek zorluğum ailemden uzakta, gurbette olmamdı, çok özlüyordun onları. eşimin ailesine hiçbir zaman ısınamadım evdeki pısırık babasına, despot annesine alışmak istemiyordum. Aramızda hep bir duvar oldu hâlâ birbirimize siz diye hitap ederiz sadece önemli günlerde ararız, hediyelerimizi kargolarız daha ötesine de geçmeyiz. Fakat nerde kalabalık var kayınvalidem canım kızım, güzel kızım fiye sarılır bu huyundan da nefret ederim. Oysa ki evinde tek kelime bile konuşmaz. Ama eşimle iyi olduktan sonra gerisini önemsemedim. Artık bebek düşünmeye başlayınca doktora gittik fakat eşimde sperm yetersizliği ve şekil bozukluğu olduğu ortaya çıktı ve doktor mecburi tüp bebeğe yönlendirdi. Bende hiçbir problem görülmüyordu çok şükür. Haberi aldığımız gün çok ağladım hem yaşım geçiyordu, hem de tedavi sürecinden çok korkuyordum.Kayınvalidemler durumdan haberdar, daha 1 kere aramadılar bana destek olmadılar. Annem her gün yeni bir doktor bulup kızım bu daha başarılıymış diye araştırıp en iyi yere gitmemi istiyor.Şimdi yaz tatili eşim çalıştığı ilde ben de bayrama kadar ailemin yanındayım. Beni gören herkes eşin ne şanslıymış ne kadar güzelsin diye sürekli övüyor fakat gün içinde eşim merak edip de hiç aramıyor.Akşam kimleydim nerdeydim Sormuyor bile. Bunu deyince de güvenmeyeceksek niye evlenelim diyor.inanın artık kadın olduğumu unuttum.Az önce telefonda çok ciddi tartıştık senin yüzünden 3 yıldır başıma gelmeyen kalmadı, bir de üstüne bu bebek olayı çıktı bu bebek ikimizin dedim insan sırf moral olsun diye aramaz mı, insan karısını hiç mi kıskanmaz diye ağladım telefonda. Bana bunu başıma kakma istemiyorsan ayrıl, uğraşamıcam seninle dedi şu an çok kötü durumdayım elim ayağım titriyor ben bunları hak edecek naptım nolur akıl verin:KK43:

Hayatı insanları çok iyi tanımamaktan kaynaklanıyor gibi.. hem sevmeyip, hem içinize sinmeyip evlenmeyebilirdiniz.. Ama kaderin önüne geçilmez.. Sevmiyorsan mutsuz olacaksan bir de çocuk doğurma derim.. Geçmiş olsun.
 
Ah o elalem yok muuu!!!!!öyle nefret ediyorum ki şu "elalem ne der" olaylarından...!her işte vardır bir hayır.madem çok mutsuzsunuz ve eşinizin değişmeyeceğinizi düşünüyorsunuz ayrılın..ya da kurşun döktürün...
 
Çok üzüldüm gerçekten adınıza. Kayınvalidenin oglu için başka bir gelin adayımı vardıki acaba.
 
Niye insanlar boşan diyor ki ya. Evet sorunlar yaşanmış ve aşılamamış ama aşılamayacak şeyler değil gibi görünüyor. Siz su an sinirden pişmanım diyorsunuz bence. İki taraflı hatalar yapmışsınız. Seviyorsaniz eşinizi bırakmayın aklı selim şekilde konuşun. Hatta bunu iki tarafta kendine hakem seçerek yapsın.
 
Burayı hep okurum ama bir gün yazacağımı hiç düşünmemiştim. Biraz uzun oldu kusura bakmayın artık..Kafam o kadar dolu ki,çevremde de çok ketum olarak tanınırım o yüzden kimseyle paylaşamıyorum derdimi.. eşimi tanıdığım günden beri hayatım sanki 180 derece tersine döndü. Öncesinde hep çok şanslı olduğum söylenirdi. Evimin tek kızıyım ailemin de durumu iyi çok şükür,hep el bebek gül bebek bir yaşantım oldu bir dediğim iki edilmedi. Üniversiteyi ailemin yanında okudum, sonrasında da onların bulunduğu ile atandım.âhlaki anlamda da kendimi en güzel şekilde yetiştirdim, yaşadığım il küçük biyer olduğundan babamı tanırlar diye her şeyime çok dikkat ettim bildiğiniz hanım hanımcık denilen tiplerdendim işte ama ne büyük yanlış yapmışım bunu şimdi anlıyorum. Eşim olan kişi o zaman sadece doğuda görev yapan bi arkadaşımdı, ama sürekli bir şey bahane ediyor beni arıyor, önemli günlerimde taa ordan telefon ediyor derkenn bu kişiye karşı bir şeyler hissetmeye başladım ve İlk erkek arkadaşım oldu. Bu benim için o kadar önemliydi ki onun içinde öyle olduğunu düşünüyordum. Fakat hiç öyle olmadı ne yapıyorum, kiminleyim hiç merak etmedi bu durumu fazla güvenmesine bağladım. Sonrasında önemli günlerimi unuttu, bunu doğudaki çalışma şartlarının zorluğuna bağladım. yani anlayacağınız kendi içimde polyanacılık oynamışım. Bunları ona dediğimde evden çok erken ayrıldığını aile düzenini bilmediğini ama her şeyi benimle birlikte öğreneceğini söyleyerek özür dileyip beni ikna ediyordu. ben saf da her halta sırf doğuda görev yaptığından vicdan yapıp inanıyordum. Daha sonra nişan yapalım diye diretti ne dediysem ikna edemedim sonunda böyle bir durum var diye aileme söyledim onlar da kararına saygı duyarız dediler ve ilk izninde tanışmamız, bi sonrakinde nişanımız oldu. Biarada hiç vakit geçirmedik. Sadece 3 aydan 3 aya 15 gün izninde biaradaydık.Ama kafamda hep bir soru işareti oluşmaya başladı çok huzursuzdum, herkese çatıyordum. Annemlere niye bu kadar çabuk kabul ettiniz diye söyleniyordum onlar da siz aranızda konuştuktan sonra bize onaylamak düşer, sen bugüne kadar bize hiç yanlış yapmadın diyorlardı. Nişandı düğündü derken bisürü badireler atlattık. Oturduğumuz evi bindiğimiz arabayı babam düğün hediyesi olarak aldı.ayrıca düğün ve eşyanın yarısını da ödedi.Eşimin ailesi çift maaşlı olmasına rağmen hiçbir şeye yanaşmadılar üstüne üstlük oğullarının doğudaki parasını da bitirmişlerdi. O dönem nişanı atmayı çok istedim ama 'elalem' yüzünden mecburen devam ettim. Babama çok kızdım bu kadar her şeyi yapma, onlar kız alıyor, biz değil dedim ama anlatamadım. Biz her şeyi senin için yapıyoruz dediler halbuki bunun ilerde aramızda çok sorun olacağını düşünmediler. Eşimin ailesinin burnu çok havadadır hiçbir şey yapmayıp, her şeyi yapmış izlenimi vermeyi çok severler. Düğün arası oğullarının parasını kullanmalarına çok sinirlenince eşime bu kadar parayı nasıl bitirmişler niye sormuyorsun diye çok söylendim.o da annesine sorunca bu soruyu sen sormazsın kesin eşin sorduruyor bütün parayı ona harcadık ucuz bişey beğenmiyor demişler. Ama bana 2 yıl nişanlılıkta 2 elbise dışında hiçbişey almamışlardı ki...ben de gidip anne bana ne aldınız açıklar mısınız deyince kayınvalide güya sinir krizleri geçirdi, beni haklıyken haksız duruma düşürdüHalbuki o ara evinin bütün eşyalarını yeniledi, kendine yeni ev aldı. Oğluna düğün yapacak birisi bunları yapabilir mi?düğüne 1 hafta kala eşim beni annesinden özür diletmeye götürdü ömrümde ilk defa birisinden özür dilemiştim, hem de haklı olfuğumu bildiğim halde. Hayatımda yaşamadığım saydığım bir gündür. Sonra düğün oldu düğün gecesi tam bir kabustu o güne kadar kimsenin elini bile tutmamış ben,odama tek başıma çıkmıştım çünkü eşim arkadaşlarıyla aşağıda içiyordu. Onun için benim için çok önemli olan hiçbir şeyin önemi yoktu.Ertesi gün balayına otelimize gittiğimizde bu olanları uzun uzun konuştuk düğün zamanı yaşanan stresin çok etkisi olduğunu,doğudaki şartlarının çok zor olduğunu yeni yeni alışmaya başladığını söyledi.yanlış yaptığını kabul etti ve özür diledi. O gün bugündür de alkol almaz. Ama tabi bu kadar gerginlik ve sevgisizlikten sonra ben de vajinismus problemi ortaya çıktı doktora gitmeyi de kabul etmedim ve 2 yıl devam etti. Sonrasında gittiğimiz psikiyatrist yaşadığım olayların etkisiyle vücudumun kendisini kilitlediğini söyledi. Kısa süreli bir tedaviyle artık bu problemimizi de yenmiştik. Evliliğimde de çok yol katetmiştim tek zorluğum ailemden uzakta, gurbette olmamdı, çok özlüyordun onları. eşimin ailesine hiçbir zaman ısınamadım evdeki pısırık babasına, despot annesine alışmak istemiyordum. Aramızda hep bir duvar oldu hâlâ birbirimize siz diye hitap ederiz sadece önemli günlerde ararız, hediyelerimizi kargolarız daha ötesine de geçmeyiz. Fakat nerde kalabalık var kayınvalidem canım kızım, güzel kızım fiye sarılır bu huyundan da nefret ederim. Oysa ki evinde tek kelime bile konuşmaz. Ama eşimle iyi olduktan sonra gerisini önemsemedim. Artık bebek düşünmeye başlayınca doktora gittik fakat eşimde sperm yetersizliği ve şekil bozukluğu olduğu ortaya çıktı ve doktor mecburi tüp bebeğe yönlendirdi. Bende hiçbir problem görülmüyordu çok şükür. Haberi aldığımız gün çok ağladım hem yaşım geçiyordu, hem de tedavi sürecinden çok korkuyordum.Kayınvalidemler durumdan haberdar, daha 1 kere aramadılar bana destek olmadılar. Annem her gün yeni bir doktor bulup kızım bu daha başarılıymış diye araştırıp en iyi yere gitmemi istiyor.Şimdi yaz tatili eşim çalıştığı ilde ben de bayrama kadar ailemin yanındayım. Beni gören herkes eşin ne şanslıymış ne kadar güzelsin diye sürekli övüyor fakat gün içinde eşim merak edip de hiç aramıyor.Akşam kimleydim nerdeydim Sormuyor bile. Bunu deyince de güvenmeyeceksek niye evlenelim diyor.inanın artık kadın olduğumu unuttum.Az önce telefonda çok ciddi tartıştık senin yüzünden 3 yıldır başıma gelmeyen kalmadı, bir de üstüne bu bebek olayı çıktı bu bebek ikimizin dedim insan sırf moral olsun diye aramaz mı, insan karısını hiç mi kıskanmaz diye ağladım telefonda. Bana bunu başıma kakma istemiyorsan ayrıl, uğraşamıcam seninle dedi şu an çok kötü durumdayım elim ayağım titriyor ben bunları hak edecek naptım nolur akıl verin:KK43:

bence bu kadar kafaya takmamalısın ailesini falan, sonuçta mesafeni koymuşsun, senin tek derdin eşinle geçimin olmalı ve bebek, ama konundan anladığım kadarıyla olayları fazla takıp çok fazla konuşup bunaltıyorsun, bak haksızsın demiyorum, ama bazen olayın çözümlenmesi için biraz durgunluk şart, tartışmanız falan çok olduğundan sanırım eşiniz şuan kafasını dinliyor ama tabi aramalıydı o ayrı, bebekkonusunda suçlayıcı konuşmayın çünkü bu ağır gelebilir eşinize, o kadar dert arasında bebekte çıktı demeniz eşinizi incitebilir, tedavisi varmış olur Allahın izniyle
 
Siz eşinize hiç çekinmeden "3 yıldır başıma gelmeyen kalmadı, bir de üstüne bu bebek olayı çıktı " derseniz, o da evden git diyebilir bence. Siz söylediğiniz cümlenin ağırlığının farkında değilsiniz bana kalırsa. Öncelikle sizin özür dilemeniz gerekir, haddini aşan bir cümle kurmuşsunuz çünkü.
Sanırım çevremde sizin gibilere ihtiyacım var. Çünkü o da çok zor bir süreçren geçiyor, bir de bayağı süredir ayrı yerlerdeyiz. Ben en ufak şeyleri bahane edip çok söyleniyorum, o da çok rahat yapılı ya da öyle görünüyor. Ben söylendikçe o sessiz kalıyor. Gece çok düşündüm evet çok hassas bir dönemden geçiyoruz bitbirimize destek olmalıyız. Sinirle çok kırucı mesajlar attım onlara bile cevap yazmadı kafamız rahatken görüşelim kırmayalım birbirimizi dedi
 
Biraz
bence bu kadar kafaya takmamalısın ailesini falan, sonuçta mesafeni koymuşsun, senin tek derdin eşinle geçimin olmalı ve bebek, ama konundan anladığım kadarıyla olayları fazla takıp çok fazla konuşup bunaltıyorsun, bak haksızsın demiyorum, ama bazen olayın çözümlenmesi için biraz durgunluk şart, tartışmanız falan çok olduğundan sanırım eşiniz şuan kafasını dinliyor ama tabi aramalıydı o ayrı, bebekkonusunda suçlayıcı konuşmayın çünkü bu ağır gelebilir eşinize, o kadar dert arasında bebekte çıktı demeniz eşinizi incitebilir, tedavisi varmış olur Allahın izniyle
biraz da öyle olmayı deneyeceğim bugüne kadar hiç susmadım sanırım burda hata yapıyorum.
 
Valla bn bir problem göremedim. Ilk zamanlar sorunlar yaşamışsınız ailesiyle evet ama adam şimdi size görüşmeyelim ailemle ve gerilmeyelim diyormuş ne güzel. Vajinusmus olmuşsunuz eşiniz size 2 sene boyunca ağzını açmamış ama siz onun eksikliğini hemen yüzüne vurmuşsunuz. Bence burda haksız olan sizsiniz. Siz bunu söyledikten sonra eşinizin de onları söylemesi çok normal. Ve evliliğiniz boyunca biraz fazla dırdır etmişsiniz. Eşiniz uyumlu bir insana benziyor mutlu olmaya çalışın bence
 
Zaten basimiza ne geliyorsa el alem yüzünden geliyor .
Bu durumda cocuk yapman cok büyük hata olur ..
 
hayat inişlerle çıkışlarla dolu,imtihandasiniz sizde..Yaşanacaklarin hepsi kaderinizde varmış.Alttaki yazıyı okuyun,ben kendi adima okudukca rahatliyorum.
Hayatı bir açıdan tereddüt ve şüpheler içinde geçen insanoğlu, çok defa kendini his, düşünce ve amelde bir yol ayırımında veya çatallaşan bir yolda bulur ve dolayısıyla acil bir seçim yapmak mecburiyeti duyar. Doğru ya da yanlış bir seçim yapıp yoluna devam ederse de, seçim ve davranışlarının rıza-i İlâhî’ye muvafık olup olmadığını, neticenin lehinde mi yoksa aleyhinde mi olacağını başlangıçta bilemeyebilir. Doğru seçimlerin getirdiği hayır ve bereketlerin yanında, yanlış tercihlerin sebebiyet verdiği hatalar ve günahlar da vardır ki, bunların pek çoğu, kendi cinsinden tövbe ve istiğfar ile telafi edilmezse, nice gaileleri insanın başına açar ve onu çaresiz bırakır. Kader inancı çoğu kez yardıma koşar ve kul hatasından kaynaklanan üzüntü içinde, “Hayır ve bereket, Allah’ın takdir ettiği ve benim için seçtiği şeydedir.” der, teselli bulur. Fakat, iradenin hakkını verememe hüznüyle burkulduğu anlar olduğu gibi, beşeriyet muktezası olarak bazen de dudaklardan şu âh u vâh dökülür: "Keşke!.." Keşke, bir temenni sözüdür.. .Hazreti Âdem (a.s.)’den bize kadar dilden dile, gönülden gönüle dolaşıp duran ve bizden sonra da kıyamete hattâ öteki âleme kadar intikal edecek olan, belki sadece cennetliklerin cennetin kapısında çıkarıp atacakları fıtratımıza yerleşmiş bir sözdür. “Keşke” demeyen yok gibidir. - Kimisi çoğu zaman bir pişmanlığın akabinde “keşke” der inler. - Bir başkası, henüz tahakkuk etmemiş olsa da gerçekleşmesini çok istediği şeyleri hatırlamakla telaffuz eder o hasret kelimesini. - Bir diğeri, umduğunu bulamama, vaktini ve ömrünü değerlendirememe inkisarıyla dillendirir onu. - Pek çokları, elindekilerle tatmin olmaz da daha iyi imkânlar, daha fazla dünyalık arzu ve isteğiyle refah, rahat ve lüks boyalı keşkeler seslendirir. - Ve topyekün beşer, kıymetini bilemediği, elinden kaçırdığı nimetleri sonradan yâdeder; iç burukluklarını “keşke” hicranlarıyla mırıldanır. Bu çeşit ifadelerin çoğu, İslâm nazarında, kaderi tenkit anlamı taşıyan ve hoş olmayan sözlerdir. Zira, istikbale irade ve sorumluluk açısından bakıp, gerekli plan ve programı yapmak gerekirken, maziyi kader yönüyle değerlendirmek uygundur. İstikbalde yolumuzu aydınlatmayacak, bizi sa’ye ve hayra sevketmeyecekse; geçmişle alâkalı her yakınma, kaderi tenkit, ef’âl-i İlâhiye’ye karışma ve haddi tecavüz manâsına gelir. Bundan dolayıdır ki, Peygamber Efendimiz (aleyhi ekmelü’t-tehâyâ) bir hadis-i şeriflerinde buyurmaktadır: “Eğer başına bir iş gelirse, ‘Keşke şöyle yapsaydım; o zaman şöyle olurdu.’ deme. ‘Allah’ın takdiri böyleymiş; O dilediğini yaptı.’ de. Zira, ‘Keşke şöyle yapsaydım’ sözü, şeytanın vesvesesine yol açar.” (Müslim, Kader, 34)
 
hayat inişlerle çıkışlarla dolu,imtihandasiniz sizde..Yaşanacaklarin hepsi kaderinizde varmış.Alttaki yazıyı okuyun,ben kendi adima okudukca rahatliyorum.
Hayatı bir açıdan tereddüt ve şüpheler içinde geçen insanoğlu, çok defa kendini his, düşünce ve amelde bir yol ayırımında veya çatallaşan bir yolda bulur ve dolayısıyla acil bir seçim yapmak mecburiyeti duyar. Doğru ya da yanlış bir seçim yapıp yoluna devam ederse de, seçim ve davranışlarının rıza-i İlâhî’ye muvafık olup olmadığını, neticenin lehinde mi yoksa aleyhinde mi olacağını başlangıçta bilemeyebilir. Doğru seçimlerin getirdiği hayır ve bereketlerin yanında, yanlış tercihlerin sebebiyet verdiği hatalar ve günahlar da vardır ki, bunların pek çoğu, kendi cinsinden tövbe ve istiğfar ile telafi edilmezse, nice gaileleri insanın başına açar ve onu çaresiz bırakır. Kader inancı çoğu kez yardıma koşar ve kul hatasından kaynaklanan üzüntü içinde, “Hayır ve bereket, Allah’ın takdir ettiği ve benim için seçtiği şeydedir.” der, teselli bulur. Fakat, iradenin hakkını verememe hüznüyle burkulduğu anlar olduğu gibi, beşeriyet muktezası olarak bazen de dudaklardan şu âh u vâh dökülür: "Keşke!.." Keşke, bir temenni sözüdür.. .Hazreti Âdem (a.s.)’den bize kadar dilden dile, gönülden gönüle dolaşıp duran ve bizden sonra da kıyamete hattâ öteki âleme kadar intikal edecek olan, belki sadece cennetliklerin cennetin kapısında çıkarıp atacakları fıtratımıza yerleşmiş bir sözdür. “Keşke” demeyen yok gibidir. - Kimisi çoğu zaman bir pişmanlığın akabinde “keşke” der inler. - Bir başkası, henüz tahakkuk etmemiş olsa da gerçekleşmesini çok istediği şeyleri hatırlamakla telaffuz eder o hasret kelimesini. - Bir diğeri, umduğunu bulamama, vaktini ve ömrünü değerlendirememe inkisarıyla dillendirir onu. - Pek çokları, elindekilerle tatmin olmaz da daha iyi imkânlar, daha fazla dünyalık arzu ve isteğiyle refah, rahat ve lüks boyalı keşkeler seslendirir. - Ve topyekün beşer, kıymetini bilemediği, elinden kaçırdığı nimetleri sonradan yâdeder; iç burukluklarını “keşke” hicranlarıyla mırıldanır. Bu çeşit ifadelerin çoğu, İslâm nazarında, kaderi tenkit anlamı taşıyan ve hoş olmayan sözlerdir. Zira, istikbale irade ve sorumluluk açısından bakıp, gerekli plan ve programı yapmak gerekirken, maziyi kader yönüyle değerlendirmek uygundur. İstikbalde yolumuzu aydınlatmayacak, bizi sa’ye ve hayra sevketmeyecekse; geçmişle alâkalı her yakınma, kaderi tenkit, ef’âl-i İlâhiye’ye karışma ve haddi tecavüz manâsına gelir. Bundan dolayıdır ki, Peygamber Efendimiz (aleyhi ekmelü’t-tehâyâ) bir hadis-i şeriflerinde buyurmaktadır: “Eğer başına bir iş gelirse, ‘Keşke şöyle yapsaydım; o zaman şöyle olurdu.’ deme. ‘Allah’ın takdiri böyleymiş; O dilediğini yaptı.’ de. Zira, ‘Keşke şöyle yapsaydım’ sözü, şeytanın vesvesesine yol açar.” (Müslim, Kader, 34)
Ne güzel yazmışsınız, teşekkürler..
 
Burayı hep okurum ama bir gün yazacağımı hiç düşünmemiştim. Biraz uzun oldu kusura bakmayın artık..Kafam o kadar dolu ki,çevremde de çok ketum olarak tanınırım o yüzden kimseyle paylaşamıyorum derdimi.. eşimi tanıdığım günden beri hayatım sanki 180 derece tersine döndü. Öncesinde hep çok şanslı olduğum söylenirdi. Evimin tek kızıyım ailemin de durumu iyi çok şükür,hep el bebek gül bebek bir yaşantım oldu bir dediğim iki edilmedi. Üniversiteyi ailemin yanında okudum, sonrasında da onların bulunduğu ile atandım.âhlaki anlamda da kendimi en güzel şekilde yetiştirdim, yaşadığım il küçük biyer olduğundan babamı tanırlar diye her şeyime çok dikkat ettim bildiğiniz hanım hanımcık denilen tiplerdendim işte ama ne büyük yanlış yapmışım bunu şimdi anlıyorum. Eşim olan kişi o zaman sadece doğuda görev yapan bi arkadaşımdı, ama sürekli bir şey bahane ediyor beni arıyor, önemli günlerimde taa ordan telefon ediyor derkenn bu kişiye karşı bir şeyler hissetmeye başladım ve İlk erkek arkadaşım oldu. Bu benim için o kadar önemliydi ki onun içinde öyle olduğunu düşünüyordum. Fakat hiç öyle olmadı ne yapıyorum, kiminleyim hiç merak etmedi bu durumu fazla güvenmesine bağladım. Sonrasında önemli günlerimi unuttu, bunu doğudaki çalışma şartlarının zorluğuna bağladım. yani anlayacağınız kendi içimde polyanacılık oynamışım. Bunları ona dediğimde evden çok erken ayrıldığını aile düzenini bilmediğini ama her şeyi benimle birlikte öğreneceğini söyleyerek özür dileyip beni ikna ediyordu. ben saf da her halta sırf doğuda görev yaptığından vicdan yapıp inanıyordum. Daha sonra nişan yapalım diye diretti ne dediysem ikna edemedim sonunda böyle bir durum var diye aileme söyledim onlar da kararına saygı duyarız dediler ve ilk izninde tanışmamız, bi sonrakinde nişanımız oldu. Biarada hiç vakit geçirmedik. Sadece 3 aydan 3 aya 15 gün izninde biaradaydık.Ama kafamda hep bir soru işareti oluşmaya başladı çok huzursuzdum, herkese çatıyordum. Annemlere niye bu kadar çabuk kabul ettiniz diye söyleniyordum onlar da siz aranızda konuştuktan sonra bize onaylamak düşer, sen bugüne kadar bize hiç yanlış yapmadın diyorlardı. Nişandı düğündü derken bisürü badireler atlattık. Oturduğumuz evi bindiğimiz arabayı babam düğün hediyesi olarak aldı.ayrıca düğün ve eşyanın yarısını da ödedi.Eşimin ailesi çift maaşlı olmasına rağmen hiçbir şeye yanaşmadılar üstüne üstlük oğullarının doğudaki parasını da bitirmişlerdi. O dönem nişanı atmayı çok istedim ama 'elalem' yüzünden mecburen devam ettim. Babama çok kızdım bu kadar her şeyi yapma, onlar kız alıyor, biz değil dedim ama anlatamadım. Biz her şeyi senin için yapıyoruz dediler halbuki bunun ilerde aramızda çok sorun olacağını düşünmediler. Eşimin ailesinin burnu çok havadadır hiçbir şey yapmayıp, her şeyi yapmış izlenimi vermeyi çok severler. Düğün arası oğullarının parasını kullanmalarına çok sinirlenince eşime bu kadar parayı nasıl bitirmişler niye sormuyorsun diye çok söylendim.o da annesine sorunca bu soruyu sen sormazsın kesin eşin sorduruyor bütün parayı ona harcadık ucuz bişey beğenmiyor demişler. Ama bana 2 yıl nişanlılıkta 2 elbise dışında hiçbişey almamışlardı ki...ben de gidip anne bana ne aldınız açıklar mısınız deyince kayınvalide güya sinir krizleri geçirdi, beni haklıyken haksız duruma düşürdüHalbuki o ara evinin bütün eşyalarını yeniledi, kendine yeni ev aldı. Oğluna düğün yapacak birisi bunları yapabilir mi?düğüne 1 hafta kala eşim beni annesinden özür diletmeye götürdü ömrümde ilk defa birisinden özür dilemiştim, hem de haklı olfuğumu bildiğim halde. Hayatımda yaşamadığım saydığım bir gündür. Sonra düğün oldu düğün gecesi tam bir kabustu o güne kadar kimsenin elini bile tutmamış ben,odama tek başıma çıkmıştım çünkü eşim arkadaşlarıyla aşağıda içiyordu. Onun için benim için çok önemli olan hiçbir şeyin önemi yoktu.Ertesi gün balayına otelimize gittiğimizde bu olanları uzun uzun konuştuk düğün zamanı yaşanan stresin çok etkisi olduğunu,doğudaki şartlarının çok zor olduğunu yeni yeni alışmaya başladığını söyledi.yanlış yaptığını kabul etti ve özür diledi. O gün bugündür de alkol almaz. Ama tabi bu kadar gerginlik ve sevgisizlikten sonra ben de vajinismus problemi ortaya çıktı doktora gitmeyi de kabul etmedim ve 2 yıl devam etti. Sonrasında gittiğimiz psikiyatrist yaşadığım olayların etkisiyle vücudumun kendisini kilitlediğini söyledi. Kısa süreli bir tedaviyle artık bu problemimizi de yenmiştik. Evliliğimde de çok yol katetmiştim tek zorluğum ailemden uzakta, gurbette olmamdı, çok özlüyordun onları. eşimin ailesine hiçbir zaman ısınamadım evdeki pısırık babasına, despot annesine alışmak istemiyordum. Aramızda hep bir duvar oldu hâlâ birbirimize siz diye hitap ederiz sadece önemli günlerde ararız, hediyelerimizi kargolarız daha ötesine de geçmeyiz. Fakat nerde kalabalık var kayınvalidem canım kızım, güzel kızım fiye sarılır bu huyundan da nefret ederim. Oysa ki evinde tek kelime bile konuşmaz. Ama eşimle iyi olduktan sonra gerisini önemsemedim. Artık bebek düşünmeye başlayınca doktora gittik fakat eşimde sperm yetersizliği ve şekil bozukluğu olduğu ortaya çıktı ve doktor mecburi tüp bebeğe yönlendirdi. Bende hiçbir problem görülmüyordu çok şükür. Haberi aldığımız gün çok ağladım hem yaşım geçiyordu, hem de tedavi sürecinden çok korkuyordum.Kayınvalidemler durumdan haberdar, daha 1 kere aramadılar bana destek olmadılar. Annem her gün yeni bir doktor bulup kızım bu daha başarılıymış diye araştırıp en iyi yere gitmemi istiyor.Şimdi yaz tatili eşim çalıştığı ilde ben de bayrama kadar ailemin yanındayım. Beni gören herkes eşin ne şanslıymış ne kadar güzelsin diye sürekli övüyor fakat gün içinde eşim merak edip de hiç aramıyor.Akşam kimleydim nerdeydim Sormuyor bile. Bunu deyince de güvenmeyeceksek niye evlenelim diyor.inanın artık kadın olduğumu unuttum.Az önce telefonda çok ciddi tartıştık senin yüzünden 3 yıldır başıma gelmeyen kalmadı, bir de üstüne bu bebek olayı çıktı bu bebek ikimizin dedim insan sırf moral olsun diye aramaz mı, insan karısını hiç mi kıskanmaz diye ağladım telefonda. Bana bunu başıma kakma istemiyorsan ayrıl, uğraşamıcam seninle dedi şu an çok kötü durumdayım elim ayağım titriyor ben bunları hak edecek naptım nolur akıl verin:KK43:
Bence ayrilin . Hemm sorunlu olan o on yüzünden tedavi olaylarina giriyorsun ve o napıyor havalarda ??? Keske nişan atsaymissin . Ne diyecekler falan demeseydin . Ama olan olmuş.
 
X