Duygularınıza nasıl hakim olabiliyorsunuz?

eheh evet :)) birden parlıyorum. söylememem gereken şeyleri söylüyorum. tartışma uzasa döverim ve işten atılırım. karşı taraf uzatmadı şimdiye kadar. direk kavga pozisyonuna giriyorum çünkü
 
Ya ben de öyleyim birine bi şeye canım sıkılırsa asla yapmacik davranip gülemiyorum mutluymus gibi yapamiyorum. Mesela esimin ailesindeyken cok sıkılıyorum cok bunalıyorum vakit gecmek bilmiyor, bir de üstüne bazen canımı sıkacak seyler söylüyorlar ya da tavirlarda bulunuyorlar, ya da onlardayken esimle ufak bi tatsizligimiz bile olsa asla gülemiyorum, hani kizginligimi mutsuzlugumu belli etmeyim rol yapayım desem yapamiyorum. Herkese karsi böyleyim canim biseye sıkıldıysa durgunlastiysam yanimda kim olursa olsun gülemiyorum. Gülmeye calisinca da öyle yapmacik oluyorki.
 

Toplum içinde taktığımız maske ile gerçek benliğimiz arasındaki uyumsuzluk ne kadar eziyet çektiren bir şey aslında, değil mi? :/ Carl Jung'un kulakları çınlasın, büyük adam.

ludtral kullandim 2 yil cok cok daha iyiyim keske daha once kullansaydim daha serin kanliyim

Doktor önerisi dışında kendi kendime asla ilaç başlamam, teşekkür ederim. :)
 
Duygularıma esir oluyorum seni görünce
İnsan bin kere mi yanıyor bir kere sevince
Başlığı görünce bu şarkı geldi aklıma
Valla duygularını yaşayabilmek kadar güzel şey mi var ya :) ben yirmi-yirmibes yıl sonra kavuştum bu özelliğe,asla kaybetmek istemem.
Çocukken ablam çook korkakti. Herşeyden ,iğneden, kustan, sinekten...her şeyden deli korkardi. Ben de içten içe bir savunma mekanizması geliştirmiştim . Küçüğüm ama korkmuyorum diye. Ne dişçide korkumu belli edebildim yıllarca ne annem kızınca ağlayabildim.
Bebekken bile biri beni ağlatmak isteyince gözüne nefretle bakiyormuşum, aglamiyormuşum.
Sonra büyüdüm, arkadaşlar arasında hep şey oldum: 'yengenc nasolsa buna takilmaz ya' diye ekilen insan :)
Cidden de çok takıldığimdan değil de, aynı ayıp hem bana hem sulugoz x kişisine yapılsa herkes sulugoz x'in peşinde olurdu, ona kendini affettirmeye çalışırdı. Ben dışarıdan belli etmediğim için kimse benim de üzülmüş olabileceğimi hesaba katmazdi...
Sonra zaman geçti, ilişkilerim oldu. Hep bir kuyruğunu dik tutma, romantik veda sahneleri hariç ağlayamama, kırılınca, kıskanınca duygularını asla belli etmeme, aslında hiç takilmamiş gibi yapma...
Ne kadar istesem de kimseye içimi açamadım.
Beni duygusal olarak hirpalayan , kötü bir olayı bile insanlara tiyatrolaştirarak, kahkahalarla anlattım..
Ve bu inanılmaz derecede ağır birşey.
Coook uzun süre cabaladiktan sonra bu özelliğimi bir nebze aştım.
Şimdi en azından kırılınca soğuk durabiliyorum birkaç saat...
Hem kuyruğu dik tutmanın ne gereği var ki? Bir damla gözyaşıyla zaten bütün istediklerimi yaptırabiliyorum artık sevgililerime (kırk yılda bir ağladiğimdan kıymete mi biniyor,yoksa bunca yıldır bunca kadın bu yüzden mi gözyaşı silahını kullanıyormuş,orasini bilemiyorum)
Bence duygularını sev :) ağlıyorsun rahatliyorsun en azından
Aksi türlü inan daha kötü
 
Toplum içinde taktığımız maske ile gerçek benliğimiz arasındaki uyumsuzluk ne kadar eziyet çektiren bir şey aslında, değil mi? :/ Carl Jung'un kulakları çınlasın, büyük adam.
Kesinlikle öyle ya çok eziyet cektiren bi durum bu. Kendimiz gibi olamiyoruz maske takmak zorunda kaliyoruz...
 

Çok güzel, samimi bir dille yazmışsınız, su gibi okudum. :) Benim derdim aslında duygularımla değil, ben iletişimde duyguları kullanmaktan yana olmuşumdur. Duygu odaklı olarak gerçekleşen iletişim hep daha iyiye götürür, özellikle çift ilişkilerinde. Ancak benim sıkıntım duygularımı bastırmak değil, işyerindeyken ofansif ya da kaba bir tutumla karşılaştığım zaman kolayca zayıf yönümü insanlara göstermeyip, olayları daha kontrollü bir şekilde ele alabilmek. Karşı tarafla sesimi titretmeden ya da gözlerimi doldurmadan daha güven verici, işine hakim bir ses tonuyla konuşabilmek mesela. :)
 

Eskiden direkt insanlarla (hem de coook sayıda insanla) muhatap olduğum bir işte çalışırdım. İnsan dediğim de anne babalar (piremses anneleri) ve çalıştığım yerde bazen sesler yükselirdi, bazi gergin ebeveynler 'parasiyla değil mi' şimarikligi yapar,çalışanlara sesini yukselterek istediklerini yaptirmaya çalışırdı.
Öyle durumlar için bizim yöneticimizin bir lafı vardi (adamı sevmem, tam bir yavşak yöneticiydi. Ama bu öğüdü iş hayatına yeni atılmış bana çok yardımcı olmuştu) . Şey derdi:
' böyle zamanlarda bulunduğunuz bedenden çıkıp yukarıdan izlemeye çalışın. Aslında farkedeceksiniz ki bağırıp çağıran insanın derdi siz değilsiniz. Sizin yerinize Mehmet de olsa ona da bağırıp çağıracak:) sizinle kişisel hiçbir alıp veremediği yok. Belki evde kocası da ona bağırdı ego tatmin etmek istiyor, belki o an işleyişleri ilgili birşeye sinirlendi. Bu sizin probleminiz değil. Bağırır bağırır susar. Sakın kişisel almayın, moralinizi bozmayin. Bir tık yukarıdan bakıp o söylediklerini bitirince sakın bir dille konuşun. Canınızı sıkmayin'

Ben bu tavsiyeye uydum, sonraki deneyimlerimde de işime yaradı.
Bir de bir diğer savunma mekanizmam var (bunu tamamen kendim buldum) karşımda gerçekten gergin, huzursuzluk çıkarmaya meraklı bir insan olunca diyorum ki: şükürler olsun en azından kocam değil . Ya da annem babam görümcem değil:)
O sadece şu an işte olan bir insan, evime gidince hatirlamayacagim bile. Ama onun ailesi bir ömür onla olmak zorunda.
Bu düşünce beni rahatlatiyor^^
 

Ben de benzer laflar işitiyorum, bazı ebeveynler çocukları söz konusu olunca ekstra hassas ama orada tek kendi çocuğunun olmadığını, diğer çocukların da haklarını gözetmemiz, eşit derecede ilgi göstermemiz gerektiğinin ayrımına varamıyorlar ne yazık ki. Dediğiniz gibi durumlar da olabilir elbette, kişisel almamam gerektiğini biliyorum. Ama istemeden oluyor bu durumum da, eve gittiğimde asla işyerimdeki sorunlarımı kafaya takmıyorum. Zaten taksam bile ya erkek arkadaşım ya da kardeşim beni rahatlatıyorlar. Ah bir de biraz daha soğukkanlı kalabilsem :) Kendinize uyguladığınız yöntemi ben de deneyeceğim, rahatlatıcı olabilir benim için. Teşekkür ediyorum ilginizden dolayı. :)
 
ve duygularıma hakim ola ola duygularımı kaybetmedim.

Sizin gibi insanları taktir ediyorum.
Çoğu zaman yoğun duygularımı ben de saklayamam maalesef.
Ama iş yerinde ağlamak da çok çocukça, itici oluyor, ben ağladım, tutamıyorum kendimi kaldıramadığım şeyler olduğunda, aşırı zorlanıyorum.. Maalesef bir dengeye oturtmak gerekiyor, bu halimden memnun olamıyorum.
Ve bir çok duygum yüzünden insanların yanlış anlamalarına deli oluyorum, kafama takıyorum...
 
Genel olarak bi umursamazlık zırhı takınıyorum. Ama insanın kağıt gibi inceldiği zamanlar oluyor patronum birşey deyince şakır şakır ağlamaya başladığım da oldu. Bu arada siz psikolog dunuz yanılmıyorsam eğer bahsettiğiniz duygu belirtme hali danışanlarınızın karşısunda oluyorsa o farklı bi durum tabi
 
Bir yerde okumuştum, tartışırken karşı tarafı bırakın istediğini desin o süre konuşmayın dinleyin konuşması bitince çok konuşup yüklenmiş konumuna gelecek siz sustuğunuz için, kendini suçlu hissedecek vs.

Maalesef ben de sizin gibiyim ve daha kötüsü tepkilerimi ayarlayamıyorum. eskiden susup dinliyordum ama eziliyordum baya baya. şimdi iğrenç bir şekilde tartışır hale geldim. hiç iyi değil.
 
Merhabalar ,işiniz hayırlı olsun öncelikle .Bende özel sektörde 19 yaşında çalışmaya başladım .Bende ilk zamanlardan çok kez ağladım .İşten çıkmayı düşündüm .Ama sonra yılmadım .Kimsenin ekmeğine yağ sürmem ,çekerim onlar bana ,ben onlara dedim Zamanla alıştım .Şimdi çok nadir öyle ağlamalarım .Şayet çok dolduysam artık akıyor bir iki damla zabıt de herşeyi çok kafaya takan insanımdır . Sizde mükemmeliyetçilik var sanırım .Her şeye profesyonelce yaklaşmak istiyorsunuz .Ama Bunun için zamana ihtiyacınız var .İnsanları tanıdıkça ,konuştukça ancak bu profesyonelliğe ulaşabilirsiniz . Fazla da takmayın derim . :)
 
Bunun için tecrübeye ihtiyacınız var. Yaşınız küçük daha. İnsanları tanıdıkça bir görüşte karakter analizi yapabilecek kıvama gelince o zaman bu biter diye düşünüyorum. İşiniz icabı böyle olur zaten.
Ben hakim olamıyorum mesela duygularima. Belki 40 li yaşlardan sonra olabilir. İnsan sarrafı oldukça yani.
 
Astoria'cım ben de branş öğretmeniyim. Meslekte 8 yılım. Yaşın genç sanıyorum kısa süredir okul ortamındasın. Rehber öğretmenlerin işi gerçekten zor.

İlköğretimde veli ortaöğretinde öğrenci sıkıntılı. Sizler problemli öğrencilerle çalışmaktan iyi öğrencilere vakit bulamıyorsunuz.

Benim de ilk yıllarda öğrencilerle ve velilerle olan iletişimimim şimdiki gibi değildi hatırladıkça gülerim:)

Ben zamanla deneyimin arttıkça bu durumun değişeceğine inanıyorum. Gene özel hayatında duygusal olabilirsin. Ama öğrenci ve velilerle iletişime geçtikçe değişeceksin güçleneceksin.
Sesin titremeyecek ve sakin kalabileceksin.

Sevgiler:)
 
ben de doktor kontrolunde kullandim sordun soyledik sana git al demiyorum tovbee tovbe
 
sinirliysem ya da uzgunsem ya sabir der, tebessum ederim.
 
ben de doktor kontrolunde kullandim sordun soyledik sana git al demiyorum tovbee tovbe

Tamam hanımefendi ben insanların kendince kullandıkları yöntemleri sormuştum ilaç ismi verdiğiniz için ben de kullanmam dedim gerginleşmeye gerek yok.
 

Genel olarak çalışma arkadaşlarımla sorun yaşamıyorum hatta çalışma arkadaşlarımdan daha deneyimli olanları bana çok yardımcı oluyorlar, sağ olsunlar. :) Danışanlar karşısında oluyor diyebiliriz evet, saldırgan tavırlarla karşılaştığım zaman özellikle. Lisans döneminde bir hocam kendisine silah doğrultan bir danışanından ve o danışanı nasıl sakinleştirdiğinden bahsetmişti. Allah korusun benim başıma öyle bir şey gelse ben şu an sakin kalabilecek potansiyeli görmüyorum kendimde.


Çok teşekkür ederim, evet olabilir belki biraz mükemmelliyet isteyen bir yapıya sahibimdir. :) Deneyimle olacağını söylüyor herkes, haklısınız. Size de işinizde kolaylıklar diliyorum. :)
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…