Süresiz nafakaya bende karşıyım. Fakat artık çocuklu durumlarda çocuğun nafakası dışında çalışan ya da çalışmayan kadın fark etmeksizin anneye de kesinlikle manevi nafaka verilmesi taraftarıyım. Hatta çalışan anneye daha fazla verilsin. Çünkü kadın manevi olarak kat kat yıpranıyor, hayatını yetemeyeceği kadar parçaya ayırıyor. Çocuğu, ev ve iş... çocuk bakmak manevi açıdan başkaları için ne ifade ediyor bilmiyorum ama benim için çocuğumla kaliteli zaman geçirmek demek. Boşanmış ebeveynlerde ise çocuğun manevi yükünün %90'ından fazlası anneye yükleniyor. Ben evliyim ve çalışmıyorum mesela ama eşim akşam geldiğinde çocukların sorumluluğunu ikimizde paylaşmaya çalışıyoruz. Fakat boşanmış olsam tüm yük bende olmuş olacak. Çalışmaya başladığımda daha zor. Eşler beraberken eve giren iki maaş ile ayrıldıktan sonra gelen gelir bir değil. Ülke şartlarında kadınlar iş başvurusu yaparken evli misin, çocuğun var mı diye soruyorlar -ki birde boşanmış ve velayetin annede olması kadına ekstra bir dezavantaj sağlıyor.
Bu durum kişiden kişiye, aileden aileye değişir elbette. Ben anne açısından değil, birde çocuk açısından bakmaya çalışıyorum. Annem ben 3. sınıfa giderken çalışmaya başladı. Her zaman gurur duydum ve duyuyorum. Fakat bunun yanında yaşadığım manevi yetersizliği düşününce içim hep buruk. Eşim gel benimle çalış diyor, yapamıyorum. Çünkü, çocuklarımın benim gibi büyümesini istemiyorum. Maddi açıdan zorluk çekmemiş olabilirim ama manevi yanım hep eksik kaldı. Annem sabah 7'de işe giderdi. Ben sabah kalkar annemin hazırladığı kahvaltımı yapar ve hazırlanmaya koyulurdum. Bazen kahvaltı bile hazırlayamaz kendime birşeyler alayım diye ekstra harçlık bırakmış olurdu. Üstümü kendim giyerdim, saçımı kendim yapmaya çalışırdım. Öğlen eve gider yemek varsa kendime yemek ısıtır, yoksa dolaptan bir şeyler atıştırır ya da öğle yemeği için verilen harçlıkla kendime öğle arası bir şeyler alır gider evde yerdim. Yanlış hatırlamıyorsam saat 2.45 gibi okuldan çıkardık. Eve gelirdim, yemek yoksa yine atıştırır ve çoğunlukla ablamın vardiyasına göre evde akşam 7'ye kadar yalnız kalırdım. İlk çay demlemeyi, patates kızartmayı, soğan doğrayıp kışlık menemen kapağını tavada suda kaynatarak açıp menemen yapmayı, ütü yapmayı o sene öğrendim. Çünkü başımın çaresine bakmayı öğrenmek zorundaydım. 5. sınıfa giderken soslu makarna, kek, köfte, kurabiye ve sulu köfte yapmayı biliyordum. 6. sınıfa giderken pilav yapmayı öğrendim ve yaprak sarma içi yapmayı bilmesem de sarabiliyordum. Becerikli olduğumdan değil. Çok yemek seçen bir çocuktum. Bazen evde yemek olmadığında, çoğunlukla olurdu ama yemediğim yemeklerdi ve hem karnımı doyurayım hem de annem eve gelince koştur koştur yemekle, bulaşıkla uğraşmasın, yorulmasında biraz annemi göreyim diye öğrendiğim şeylerdi. Annem yemek yaparken dikkatle izlerdim. Yine 5. sınıfta cumartesi günleri evde temizlik yapmaya başladım. Çünkü annem her pazar temizlik yapmakla uğraşıyordu. O yükü ortadan kaldırmak istiyordum ki pazar günleri ailece beraber olalım. Bakıcı tutma, eve yardıma kadın çağırma gibi imkânlaımız yoktu. Daha çok şey sayardım ama bence bunlar yeterli. Şimdi annem yine çalışıyor ama babam emekli oldu beraber idare ediyorlar işi. Ben oradayken kızlarımı yedirmeyi bana bile bırakmıyor, kendi elleri ile besliyor. Mayıs ayıydı galiba, ne zaman büyüdün anlamadım, dedi bana. Bence bir çocuğun maddiyattan ziyade duygusal açlığı daha önemli. Anneme çalıştığı için kızmıyorum, yetemiyordu nereye koşturacağını şaşırıyordu ama o arada ben kaynayıp gittim ve bir daha çocuk olma gibi bir şansım yok. 3. sınıftan itibaren evin kapısını hep kendim açtım.
Şimdi bunları birde boşanmış bir kadının sırtına yükleyelim. Eve giren çift maaş ile tek maaş bir değil. Çocuk özel okula gidiyorsa belki daha kolay, sabah gidip akşam üstü eve geliyor ama özel okul masrafı öyle kolay değil. Biz bir kreşe neredeyse 19 bin + kırtasiye kıyafet masrafı 21-22 bin lira ödüyoruz. Okulda yapılan etkinlikler oluyor ekstra masraf ve arkadaşlarından bir şey görüp istiyor hepsinde almamazlık yapamıyorsun. Devlet okuluna gitse ya sabahçı ya öğlenci ya da tam gün oluyor ama o da çocuk öğle arasına çıkıyor ve saat 3'e doğru da okuldan çıkıyor. Ee bu kadın neye yetsin? Babanın tek sorumluluğu nafaka ödemek oluyor. Çocuğun maddi sorumluluğu da paylaşılmalı denmiş ama manevi yükü zaten annede... bu kadın daha ne yapsın?
Ayrıca bu içki masası olayı nedir ya? Bizimde ayda bir-iki arkadaşlarımız geliyor bize veya biz onlara gidiyoruz ve alkollü masa kuruluyor. Ben içmeyi sevmediğimden içmiyorum ama öyle zil zurna hurra bir ortam da olmuyor. Hiç mi alkollü yemek veren restaurantlara gitmediniz? Çocuklu aileler azımsanamayacak kadar fazla oluyor. O özendiğiniz avrupada aileler yemeklerin yanında çoğunlukla alkol tüketiyorlar. Adamların bira, şarap stokları oluyor resmen. Çocuklarının önünde birbirlerini de öpüyorlar. Boşanmış bir anne çocuğunun yanında erkek arkadaşını öpebiliyor. Sevişiyor demiyorum bakın öpüyor. Ee, bunların çocuklarına bir şey olmuyor da bizimkilere mi oluyor? Suç oranları da bizden daha düşük. Kadına da bizden daha çok değer verdikleri kesin gibi.
Yazacağım çok şey var da parmaklarım yoruldu. Konu sahibi keşke paraya değil, kötü şeyler yaşadığını iddia ettiğin o çocuğu düşünseydin de sana hak verebilseydim. O baba da nasıl baba anlayamadım.