Eskiden toplumsal cinsiyet rolleri daha belirgindi. Kadın yemek yapar, evi çekip çevirir, ütü yapar, erkeğin evdeki ihtiyaçlarını karşılardı. Çoğu erkek için evlenmek hayatının düzenli hale gelmesi demekti. Ailelerin müdahalesi de daha baskındı. Aynı zamanda Türkiyede cinselliğe erişim bu kadar kolay değildi, daha büyük tabuydu. Şu an bu saydıklarım tek bir cinsiyetin görevi gibi görülmüyor, nasıl para kazanmak sadece erkeğin görevi olarak görülmüyorsa. Benim babam yumurta bile kırmakta zorlanır mesela, garip gelir ona. Ama benden çok daha iyi yemek yapan bir sürü arkadaşım var. E adam kendine bakıyor, istediği cinsellik olduğunda rahatlıkla erişiyor. Dolayısıyla bu sebepten evlenen insanlar azalıyor. Aynı zamanda hepimiz çok daha bireyseliz, çok daha kendimize yetiyoruz kadın ya da erkek, dolayısıyla geriye sadece birini sevdiğin ve hayatını onla geçirmeye karar verdiğin için evlenmek kalıyor. Bu kararı vermek de eskisi kadar kolay değil çünkü hayatımızın her noktasında tüketim algısıyla sarılmış durumdayız. Tatmin olmuyoruz, daha iyisini arıyoruz. Kadınlar yaş sebebiyle, çocuk sahibi olabilmek için evlilik beklemeye daha yatkın bence ve bir yandan da toplumsal baskı kadınların üzerinde daha yüksek; o yüzden kadın evlenmeye çabalayan erkek naza çeken olmaya başladı. O yüzden erkeklerin kafası daha rahat, yarın evlenmek istese bunu isteyecek bir kadın bulma ihtimali daha yüksek. Biyolojik saat dertleri de yok, o yüzden takılma sürecini mümkün olduğunca uzatıyorlar. Benim çevremde gördüğüm, erkek arkadaşlarımdan duyduğum şeyler bunlar. Güvenememe, bağlanma korkusu gibi sebepleri sunan insanların bir tanesi doğruyu söylüyorsa, kalan dokuzunun gerçek sebebi sorumluluk istememek, gerek görmemek, o insandan emin olmamak ya da bir ömür boyu onu seçip kendini diğer seçeneklere kapatmayı tercih etmemek gibi şeyler oluyor.