Hamile kalmak isteyenler(kaç kişi kaldık?)

inşallah canım bende sabırsızlanıyorum olursa kocişe de sürpriz olucak korunmiicamı bilmiyoo aslında adetim yeni bitti 10 gün korunmamıştım rüyamdada hamiş olduğumu görünce belki üztüne görmüşümdür diye yaptım testi ama sonuş negatif :) neyse birlikte inanmaya devam edelim çok sağol iyi geldi sende ne var ne yok?

bende iyiyim güzelim..bir yandan çalışıyorum..bir yandan sizlere yazıyorum..benimde adetime 2 gün var..bekliyorum..:nazar:
 
abyosun 2 günb olarak bekleme daha 7 gün var hastalanmasan bile test yapıcaksınya kendini 2 güne kilitleme cnm
 
neyse kızlar ben çıkıyorum işlerimi toparlayayım biraaz görüşürüz sonra mucx
abyosun+, angel_eda, belenay, dezy, empty002, istanbul_, Niran77, rengarenk_, sekerkiz67+, sinemis84+ iyi bakın kendinize :a015:
görüşürüz güzelim..sende kendine iyi bak.fazla özletmeyin..senağlama
kızlar ben de çıkayım biraz işlerim var toparlanayım sonra yine görüşürüz kendinize iyi bakın
görüşürüz..kendinize iyi bakın byeesenağlama
selam kızlar.nasılsınız?bugün benim doktor kontrolüm var. klomen kullanmıştım. bakalım yumoşlar büyümüş mü.. görücez. dualarınızı eksik etmeyin.
selam güzelim..hoşgeldin..nasılsın..dualarımız seninle..inşallah yumoşlar büyümüştür..hihoyyyt
 
citos serdar mı koycaksınız bebişe isim olarak. güzelmiş. ne kadar oldu ya hamilelik? inşallah sorunsuz kavuşmanı nasip eder rabbim!!
 
Sakın üzülme bebeğim...

Bu senin suçun değil yavrum...Seni böyle sistemde,okumayı bellediğinden beri her sınavda bir yarış atı gibi yarıştırdığım için ben suçluyum...

Sakın üzülme bebeğim...

Sen masumsun,hiç kabahatin yok bu işte...Yıllardır ömrümü verdiğim,amansız kavgalara girişip bu sistemi değiştiremediğim için asıl suçlu benim...

Sen çocukluğunu yaşayamadın bile...Ağır sırt çantanla,beslenme sepetinle tatlı uykularından kalkıp sabahın köründe servis araçlarına binerek hazırlandın bu yarışa...

Yarın son düzlük...Son yüz metre...Dağarcığında birikenler,hayatın boyu belki hiç lazım olmayacak sorularla sınanacak,gereksiz bilgilerden imtihan olacaksın...

Belki hiç istemediğin bir okulu tutturacaksın belki kazanamayacaksın...Sakın üzülme bebeğim...Sen kazansan da kazanamazsan da yine bebeğimsin benim.
Belki gelecek için hayallerin için çok önemli addediyor olsan da Uygar ülkelerde böyle sınavlar yoktur...

Sosyal Devlet çocuklarına yarınlarımız derken,geleceğini onların varlığına bağlamışken,alt yapısını hazırlamadan,yeteneklerine göre sınıflara ayırıp eğitim vermeyi akıl edemediğinden,dahası biraz da önemsemediğinden böyle sınavlardan çare umar olmuştur...

Belki yarın gireceğin sınavda hiç istemediğin bir bölümü kazanacaksın...Bir ömür boyu sevmediğin bir mesleği yapmaya mecbur bırakılacaksın...Üzülme bebeğim sakın...

Suçlu sen değilsin...Çocuklarına iyi bir ülke,güzel bir gelecek bırakamayan bizleriz gerçek suçlular...

Yarın bir şey daha öğreneceksin...Hayat bundan sonra hep sınav olacak...Hep yokuş,hep emek gerektirecek...Ben sana o duyguyu verebildim ancak...Dürüstlüğü,ülkesini ve milletini sevmeyi ve kendine güvenmeyi öğrettim...

Bu öğretilerinde yetmediğini görebilirsin,sakın üzülme bebeğim...

Sen kazansan da kazanamazsan da benim minicik pisiciğimsin...Varlığım övüncümdür her zaman...

Seni böyle yarışlara sokmak zorunda kaldığım için esas ben senden özür dilerim yavrum...

Her şeye rağmen hem sana,hem bütün ülke çocuklarına yarınki maratonda başarılar dilerim yavrum....


Yürekleri yüzleri kadar güzel çocuklar...
Gül yüzlü bebeklerim
Sizde sakın üzülmeyin...
 
canım benim gez gez bu günleri arıcan serdar efendi şimdi sadece tepik atıyor yarın hele bi doğsun bak neler yapaak annesi sen zaten bu kk da doğurcan bide kk doğumhanesi kursakta kızlar burda doğursa:roflol:

:roflol:hiç fena olmaz cnm kazen beye söylüyelimde bide doğumhane sitesi açsın bize doğumada laptopla gircem siz olmadan asla doğurmamsırnaşık şeysırnaşık şey
 
saol abyosun inşallah büyümüştür. artık kafaya takmıom ben ya... Rabbim nasıl uygun görürse öle olcak.. sadece zamanı bekliom ben.. kafaya takınca noluo ki. stres metabloizmamı mahvedio...
 
Doğdun bebeğim büyütemedim seni istediğim gibi. Sevgimi sunamadım sana istediğin gibi. Başını okşamanı istediğinde ben uzaklardaydım. Ben seni okşayıp sevecek kadar yakınında olduğumda sen büyümüştün. Büyümüş görünüyordun ama içinde ki çocuk hala sevgi öksüzüydü.

Hayat bazen anneleri çaresiz bırakır bebeğim. Çocuklarından uzaklara uzaklara savurur. Annelerin çocuklarına gösteremedikleri sevgileri yüreklerinden taşar ve evrene karışır bebeğim. Sen onu almak istediğinde bazen esen bir bahar yeliyle, bazen kocaman bir yağmur damlasıyla, bazen bembeyaz bir kar tanesiyle buluşur seninle. Sen hissetmeden yavaşça kavuşur teninle. Bazen kuşun kanadından kopan tüyle gelir hafifçe okşar yanağını. Bazen yeni doğmuş bir bebeğin gözlerinden delice akar sana. Bazen ilahi bir şekilde yerleşir içine yüreğini yaka yaka. Bütünleşir o kocaman yüreğinle.Sen yeterki kendini sevgiye aç ve hakettiğini düşün bebeğim.

Unutma her yaşanılan acının, özlemin, hasretin bir sebebi var bebeğim. Senin bu dünyaya geliş amacınla, seçtiğin kişilik özelliğiye, yaşamın getirdikleri arasında bir bağ var. Ve sen henüz bu bağları görecek kadar yukarıdan bakamıyorsun hayata. Eminim ki bir gün, seçtiğin güçlü kişiliğinin, inanılmaz incelikteki ruhunun, Tanrı’ya olan benzerliğinin farkına vardığında, bunların hayatına nasıl da sutanesi gibi damla damla aktığını gördüğünde, şükürler olsun Tanrı’ m bu seçtiklerime, yaşadıklarıma diye haykırmak isteyeceksin. Kendi varlığından kendi elini sıkabilecek kadar memnun olup kendini yeterince sevdiğinde bir değil bin kez şükredeceksin.

Görüyorum bebeğim, içinde o acıların ve sancıların oluşturduğu, günden güne büyüttüğü koskocaman sevgiyle dolmayı bekleyen bir çukur var. Ve sen buna bir kum tanesi kadar sevgi koyabilmek için kendin olmaktan vazgeçip sevilen olmak için uğraşıyorsun. Ama nafile bebeğim yine de dolmuyor. Ömrünün sonuna kadar da uğraşsan başkalarının sana vereceği sahte sevgilerle, yalan övgülerle dolduramazsın o çukuru. Kendini seni bir parçacık sevsinler diye boş yere paralama bebeğim. Duyacağın bir kaç kuru onaylanma sözü için kendin olmaktan vazgeçme bebeğim. Sen böyle davrandıkça içindeki kocaman bebeği daha da derinlere hapsedersin. Sen onu görmezden geldikçe o kendini sana hatırlatmak için benliğini yaralar ve oydukça oyar içini. Oysa ki onu ordan, geçmişin karanlığından kurtarmalısın. Onu hakettiği ışığına kavuşturmalısın. Karşılıklı oturup yüzleşmelisin onunla ve geçmişinle. Her ne yaşattıysa hayat, senin yaşayabileceğinin en iyisi olduğunu anlatmalısın ona. Ve bunları yaşamayı senin seçtiğini, hepsini kendin istediğini.

Sevin beni, lütfen daha çok sevin diye haykırdıkça, sesini bir türlü kimselere duyuramayan o kocaman bebeği önce kendi sevgin ve şefkatinle sarıp sarmalamalısın bebeğim. Kendi sevgine açmalısın kendini. Kendi sevginle yakmalısın kendini. Bak o çukur nasıl da tıka basa dolacak o zaman. Ve Tanrı’ nın yüce sevgisi senin o kocaman yüreğinden akarak ulaşacak yeryüzüne. Ve sen sevgiyle dolacaksın. Ve sen sevginin ta kendisi olacaksın. Tanrı’ nın daima seni sevdiğini ve koruduğunu kendi içinde bulacaksın. Seni seviyorum kocaman bebeğim. Senin seni sevdiğin kadar.
 
abyosun 2 günb olarak bekleme daha 7 gün var hastalanmasan bile test yapıcaksınya kendini 2 güne kilitleme cnm

tamam güzelim...testi 5 gün sonra yapacağım..ama benim o kadar düzenliki adetim..hani yarıgün geçse..tamam derim valla..ama emin olmak için 5 gün daha beklerim..öyle test yaparım kaydirigubbakcemile2
 
Sen Küçüksün, Anlayamazsın Bebeğim
Televizyonun daha yaşamımıza girmediği, (bazen iki, bazen üç ayda bir gelen faturadan, elektrik diye bir şeyden haberdar olsak da) genelde gazyağı lambasıyla aydınlandığımız günlerdi.

Daracık çakır çukur yollarda faytonların, çamurluk üzerinde mekanik sayaçlı Desoto ve Dodge markalı taksilerden sayıca fazla olduğu zamanlardan bahsediyorum.
Bırak minibüsü, taksiyi, içinde bilet kesen görevlisiyle bilmem kaç saatte bir gelen belediye otobüsünü beklemektense, akraba ziyaretlerine hatta gelin çıkarmaya bile o faytonlarla gidilirdi. Şimdi sana; “emmi emmi, arkaya kamçı” cümlesi neyi hatırlatıyor diye sorsam, boş gözlerle bakıp, cevap veremeyeceğini biliyorum. Ama bizim için öyle miydi ya?
Giden faytonun arkasına koşup takıldığımızda, büyülü dünyamıza açılan kapının kapanması anlamına gelen bu iç ürpertici cümlenin derin manası çok büyüktü. Şimdi kalkıp bunu sana anlatamam. Çünkü sen çok küçüksün bebeğim, anlayamazsın…

Taş duvar ve toprak bacalıydı ama sağlam yürekli komşularımızla, kale kadar sağlam olan evlerimiz vardı. Şimdi apartmanlarda olduğu gibi, kırk kapıdan geçildikten sonra yalnızlığa mahkûm evler gibi değildi elbet. O zamanlar mahalledeki bütün evlerin ortak bir kapısı vardı! O da sokak başında olan ve sadece mahalle sakinlerine açılan görünmez, sırlı bir kapıydı. Her ev, gece oldu mu bir ama güneş doğdu mu, bütün evler tek bir ev gibi olurdu.
Her yaz toprak bacaları yabani ot kaplardı. Bunlar da yağmur sularını tutup çektikleri için, yaz içinde evlerin tavanları damlardı. O yüzden konu komşu toplanır bacalara çıkardık. Analar bir yerde oturup mantısda demledikleri çay eşliğinde muhabbetlerine bakarken, biz çocuklar bu otları yolup sokak arasına atardık. Sonra da inip bu otlarla “canlan çiçeğim canlan” oynardık. Şimdi sana; “canlan çiçeğim canlan” cümlesi neyi hatırlatıyor diye sorsam, boş gözlerle bakıp, cevap veremeyeceğini biliyorum. Ama bizim için öyle miydi ya?
Bilgisayarla sandalye arasında sıkışıp kalan şimdiki bir çocuktan çok daha fazla heyecanlar yaşatan bu eğlenceli oyunu şimdi kalkıp anlatamam sana. Çünkü sen çok küçüksün bebeğim, anlayamazsın…

O senelerdeki kışların ne soğuğunun şiddetini ne de yağan karın çokluğunu cümlelerle anlatmak neredeyse imkânsız küçüğüm. Donmamak için içimizi hep sevgiyle ısıtmak zorundaydık. Öyle ki, o zamanlar biz her şeyin hep en çoğunu yaşadığımızdan, birgün gelirde o soğukları tarif et diyen birisinin olacağını hiç düşünemediğimizden, şimdi bunu sana nasıl anlatabilirim ki? Tipiden, günlerce evden çıkmadığımız olurdu. Mısır patlatır, kavurga kavurur yerdik. Transistorlu radyoyu açtıktan sonra, lambalarının ısınması için en az beş on dakika beklerdik. Uzun dalgadan yayın yapan Erzurum radyosunu bulduğumuzda ise çokça Klasik Türk Sanat Müziği ve Türk Halk Müziği dinlerdik. Hangi zamanlarda olurdu bilemem ama bazen de Halit Kıvanç’ın heyecanlı sesinden futbol müsabakalarını dinlerken, gözlerimizi kapar, sahada olup bitenleri aynen hayal eder ve hayallerimizi izlerdik. Şimdi sen hiç televizyonsuzluk nedir bilemezsin ki, o hayal gücünün bize ne büyük zevkler yaşattığını da bilesin! Sakın bana nasıl bir şey olduğunu sorma anlatamam. Çünkü sen çok küçüksün bebeğim, anlayamazsın…

Yazın olduğu gibi, kışın da bacalar damlardı. Bunun için çoluk çocuk çıkar elbirliğiyle bacaları yine sokak aralarına kürürdük. Sonra da inip bu kar yığınlarının içini oyarak kendimize küçük küçük evler yapar, “iyi komşuluk nasıl olur” oyununu oynardık. Atlarla çekilen arabalarla sokağa giren belediye işçilerinin, kazma kürek, bu evleri yükleyip götürmelerinin hüznü fazla sürmezdi içimizde. Odunluklardan çıkardığımız üç beş tahta parçası mahir bir ustanın elinde hemencecik bir kızağa dönüşürdü. Kardan temizlenmiş sokağımız harika bir kayak pisti, altına çaktığımız teneke parçaları kızaklarımız ve muhteşem kayakçılar olarak biz…

Aslında anlatacağım çok ama çok şey var, anlatamıyorum. Korkum, şimdiye kadar anlattıklarımı anlayamadığın gibi bunları da anlayamayacağından! Sanırım sen çok küçüksün bebeğim, anlayamazsın…

Birgün gelecek, sende büyüyeceksin! Küçüklerine anlatacağın ama onların anlayamayacağını düşündüğün hatıraların da olacak. işte o zaman daha iyi anlayacaksın beni, biliyorum bebeğim...
 
citos serdar mı koycaksınız bebişe isim olarak. güzelmiş. ne kadar oldu ya hamilelik? inşallah sorunsuz kavuşmanı nasip eder rabbim!!

slm angel eda hoşgeldin cnmkaydirigubbakcemile5
ewet cnm mehmet serdar olucak adı :asigim:
5 aylık olduk artık cnm :nazar::nazar:
rabbim sanada versin hayırlısıyla en kısa zamanda cnm:Saruboceq:
 
Sana yazıyorum bu mektubumu;

Hayatın bilmediğin veya farkında olmadığın bir yüzü vardır. O yüzler etrafında varolan binlerce bedende yaşar. Sadece bakmakla göremezsin. Yaşamak, hissetmek, konuşmak ve çaba harcayıp sabırlı olmak gerekir. Bakmak arzusunu hissetmediğin gözlerde dahi bilmediğin, kaçırdığın binlerce yüz vardır. Hissetmelisin bebeğim. Hissetmelisin kalbimi. Anlamalısın bu yürekteki sevgiyi. Sana yazıyorum bu mektubumu. ıçimde yaşattığım, büyüttüğüm o saf bebeğime yazıyorum. Duy sesimi, haykırışlarıma kulak ver. ıçindeki öfkeyi kaldır rafa. Hayatını yaşa. Sen içten, saf, tertemiz ruhunla ve ışıl ışıl parlayan gözlerinle yeniden tebessüm edebilmelisin hayata. Seni içine akıttığın acı gözyaşlarınla diri diri gömemem. Seninle dünyaya meydan okudum. Sen bana doğru yolu gösterdin. Gerçek sevgiyi, gerçek aşkı, gerçek aileyi, gerçek arkadaşlıkları ve gerçek dostlukları…
Sen benim gözüm oldun yaşama. Sana sesleniyorum bebeğim. Biliyorum bu acı bambaşka. Bilmiyorum sanma ama sensin beni hayata geri döndürecek olan. Sana sesleniyorum yeter yaşadığım bu acılar. Sadece sen. Sadece ve sadece sen yardım edebilirsin bana. Yeniden eskisi gibi tebessüm etmeliyim aynadaki yansımama. O kadar saf, iyi niyetli, dürüst, açık ve mert öyle masumsun ki tekrardan yaşamalısın. Biliyorum bu acı seni yaşatmıyor şimdilerde. Bir ihaneti, yalanları kaldıracak kadar acısını yaşamamıştın hayatın. Saf, temiz, sevgi dolu hayatında yer yoktu bu yaşadıklarına. Anlamıyorum sanma ama yeter!
Hakkın yok beni de yanına almana. Ben acı çekmek istemiyorum. Bana gece uykularımı geri ver. Gözümdeki yaşları durdur. At artık içindeki öfkeyi. Böyle yaşayamazsın! Neden anlamıyorsun sevmiş olabilirsin, güvenmiş ama bitti. Yarım kalan bir aşk hikayesi bırakmışsın geride kime ne?
Hakkın yok beni öldürmeye. Uyan artık bebek! Büyümelisin!
Uyan bak etrafına. ılk kandırılan, ilk aldatılan sen değilsin. ılk duygularıyla oynanan insan da sen değilsin. Biliyorum kalbinde hiç yer yoktu bu acılara. O kadar saftın ki yalan nedir bilmezdin. Her sorunu konuşarak çözersin sandın, insandın.
Bilemezdin bebeğim köpekler bile hissedebilip anlarken bazen bazı hayvan türleri konuşmaktan anlamıyor! Bilemezdin bebeğim, tahmin edemezdin bu kadar vicdansız bir varlığı sevdiğini… Sana her zamankinden daha da çok ihtiyacım var. Birkaç gün sonra yeni bir yıl, yeni umutlar. ınanmalısın, yeniden bağlanmalısın dört elle yaşama. Hatırla ne diyorlardı sana polyanna felsefesiyle yaşıyordun. Her kötü olaydan ders çıkarıyor yine de mutlu oluyordun. Ne oldu ne bu öfke, neden isyan ediyorsun. Nereye kadar sürecek bu hikaye. Anla artık belki orada yarım kaldı ama acılarına da son noktayı koymalısın.
Bırakmalısın yarım kalmış bu aşk hikayeni acılarıyla ve mutluluklarıyla bir rafta. Mecbursun buna. Anla artık bebeğim bitti! Acılarını da kaldırmazsan rafa bitmez ızdırap dolu günlerin. Hep başa dönersin acılarınla yeniden alevlenir kalbin. Acı çektiğini biliyorum. ıçinin nasıl yandığını ve üzüldüğünü de biliyorum. Yüreğinin çığlıklarını duyuyorum. Gözyaşlarını da görüyorum gözlerinden yanaklarına akan. Ama artık yeter. Uyan artık!
Aç gözlerini. Güzel gözlerine o masum yüzüne yakışmıyor bu ifade. Sen herzaman gülen gözlerinle neşe saçardın. Huzur ve sevgi dolardı dünyamız. Ne oldu sana. Niye bu öfke, niye bu sivri dil, neden bu isyan? Sen ki tatlı dilinle her sorunu çözerdin. Bir tebessümü etrafındakilerinin yeterdi mutluluğuna. Değer mi halen acı çekmene?
Biliyorum onun için ağlamıyorsun. Biliyorsun ki değmez. Biliyorum haline ağlıyorsun. Haklısın bebeğim ağla. Ağlamalısın çünkü küçücüğüm. Unutma her bebek yeni doğduğunda dünyaya gelirken ilk ağlar. Sen de ağla bebeğim ağlayabildiğin kadar. Sabırlı ol bebeğim. Yakında yeniden doğup, büyüyeceksin zamanla gülmeyi de öğreneceksin...


“ıçimdeki bebeğe sevgilerle”
 
Büyüme Bebek.......

Bugun düşüncelerimin en izbe köşesinden sesleniyorum. Tüm kokuşmuşlugumla selamlıyorum,içimdeki dostlarımı onlara, gayrı resmi törenlerin coşkusundayım

Bir top atıyorum, kucaklıyorlar ki görmeyin;"elden ele" Bugün düşüncelermin, duygularımın en silik kuytusunda gizlice sevişiyorum pörsümüş bedenimin ruhlar alemindeki gizem gibi sessizce...

Hangi diriligim,hangi gençligim.hangi kapıda sessiz,çaresiz kalakalmış? Kapılar duvar,duvarlar surlara dönmüş. Düşman duyguların isyanı çoktan bastırılmış,cephane aç, cephane sefil, cephane siper yerine pusuya bir adımım kalmış kendi pusulugumu yaşarken sevişiyorum

Bir dürtü inletiyor beni,kıvrım kıvrım oluyor ruhum bedenimde ise ne bir kırışma,ne bir esneme,ne bir ah çekiş....

Bugün eski yıllarımı,anılarımı koydugum bir torbayı karıştırıyorum sanki tombala gibi çekiyor;birinci çinko!! diyorum,"çocukluğum" gençligimi çektigim taşta ikinci çinko derken çok gülüyorum taşlar büyüyor, elim tutamıyor mübarek kaya mı kaya?
"kaya beni bulamaz" diye çocukça bagırıyorum
Kaya bu belli mi olur? Bir düşse üzerime halım nice olur
O inatla üzerine çıkıyorum kaya büyüyor, büyüyor; kendimi uçurumun kenarında görüyorum
"Ne çabuk büyüdün,yaşlandın" sen kaya diye avaz avaz bagırmak isterken,
kaya küçülüyor, o sarsıntılarla uçurum ben oluyorum kaya ise çakıl taşı fırlattıgım gibi atıyorum uzaklıgın taa uzaklıgına torbayı karıştırmaya devam ediyorum,annemin bana hamileyken çektirdigi resmi ve titreyen ellerimle, babamın kromozomlarını tetikliyorum
Güçlü adamın güçlü kromozomları tetik dinlemiyor,avuçlarım terli,tetik mahkum,tetik kelepçeli karıştırdıgım torbadan sesler çıkıyor hemde tanıdık,bildigim sesler konuşmalar duyulmuyor, bir ugultu, bir gürültü,bir kavga, bir kahkaha karışıyor kundaktaki resmim elime geçiyor, tam tombala diyecegi, unutup hopala diye bağırıyorum.

Sizi gidi taşlar, taşcıklar, koca kaya parçaları kundaktaki bebeden ne istediniz? Aç gözlerini bebe öyle yumma, haykır, ağla,"ıngaaa" de... Yumma ne olur, sen yumdukça, sen sustukça.... Senin gibiler dogacak,çogalacak arkadaşların,dostların,sevgililerin olacak
Ve bir gün onlar senide,beni de....
Neyse ne işte!...bebekk....!
 
Back
X