Hayallerinize hiçbir zaman ulaşamayacağınızı ne zaman anladınız?

Kayıp gül kitabını okumanızı tavsiye ederim(çok uzun zaman önce okumuştum yazınızı görünce kitabı hatırladım). Hayatta hiçbir şey boşuna değildir. Bazen bize öyle gelir, geçişler olur. Hayattan ne beklediğinize bağlı. Maddi yönden beklenti neyse, gerçekten çalışıp çabalayıp bir şekilde ulaşılabiliyor, ama manevi tatmin küçük şeylerde, durup bakmak lazım sadece. 20 yaşımdayken bana bu yaşıma kadar yaşayacaklarım izlettirilseydi depresyona girerdim heralde. Ama şimdi yaşarken herşeyin bir nedeni olduğunu farkediyorum. İyiki diyorum. Bazen herşey ağır geliyor, sonra bir şarkı, bir şiir, bir koku duyumsuyorum ve iyiki diyorum. Dilerim güzel şeyler getirsin hayat hepimize...
 
Benim gördüğüm kadarıyla hayatta bir şeylere ulaşan, başaran insanlar genelde daha pragmatik ve arabesklikten uzak insanlar. Buna arabesklik yerine duygusallık, ayakları yere basmama da deniyor ama özellikle ülkemizde herkes mağdur herkes kurban.

Hiç oturup hayal kuran bir insan olmadım, belki böylesi daha kötü bilmiyorum ama istediğim şeyler vardı küçüklüğümden beri, mesela ekonomik olarak rahat etmek, güzel bir evde yaşamak, özgür ve güçlü olmak gibi. Bunlar hayal mi bilmiyorum ama bunlara nasıl ulaşabilirim diye sorup cevabını bulunca ona çabaladım. Şansım da yaver gitti muhtemelen, düşündüğümden daha iyi bir hayatım var. Ama gitmeseydi de yine temel ölçüde bu istediklerimi başarırdım.

Hayatı başınıza gelen olaylar silsilesi olarak görmek yerine, günlük/anlık seçimlerinizin sonucu olarak görmek lazım. Hayal kurarken de gerçekçi olmak lazım. Örneğin iyileşmesi mümkün olmayan bir yürüme engelliniz varsa, zıplaya hoplaya gezme hayaliniz gerçekleşmeyecek ama başka şeyler de var hayatta.

20 yaşında hayallerin gerçekleşmeyeceğini anlamak olgunluk ya da gerçekçilik değil, tam tersi kurban psikolojisi. 20 yaş ne ki? Daha beyniniz gelişimini bile tamamlamıyor o yaşta.
 
Bu yıl çok net anladım. Tek tesellim benim gibi mutsuz olacak bir çocuğumun olmaması. Geldim gidiyorum. Pes ettim sanırım artık. Yoruldum. Bu dünyada gün sayıyor gibi hissediyorum.
Katılıyorum. Çocuk yapan insanları gerçekten anlamıyorum. Aralarında çok eğitimliler de var halbuki... Dünyaya daha fazla insan getirmek niye?
 
Herkes mağdur değil kesinlikle. Dünyanın %30'luk kesimi kaynakların %100'ünü tüketiyor. Geri kalan %70'e ise aval aval onları seyretmek kalıyor. Umut fakirin ekmeğidir. Ve de bir insanın başarılı olmasında genetik yapısı + şansı önemli tamamen. Öyle tipler var ki doğa harikası resmen. Başarılı, zeki, çalışkan, güzel, sosyal... Bunlar çalışarak elde edilecek şeyler değil. Kuğuya bakıp kendini teselli eden kara karga gibiyiz kaybeden kesim olarak. Hayallerde yaşıyoruz (en azından ben öyle). Ama maalesef bazı insanlar bunu anlamıyor ya da anlamak istemiyor. Korkutucu geliyor çünkü.

Bu arada 24 yaşındayım. 20 yaşında ise bunları ilk kez fark ettim diyorum.
 
Ulaşılması çok zor hayaller bana oldum olası iyi gelmez, hedefler koymak hayallerimi makul ulaşabileceğim şeylere çekmek ve olmadığında bütün hayallerimden vazgeçmediğim için bir sürü de hayalim olduğu için hiç bir zaman anlamayacağım :)
 
Başarılı, zeki, çalışkan, güzel, sosyal... Bunlar çalışarak elde edilecek şeyler değil.

Kalanları bilemem ama başarı gayet çalışarak elde ediliyor, benim tanıdığım her başarılı insan -ben de dahil- çok çalışıyor. Çok çalışmanın yanında odaklı olmak ve tuttuğunu koparmak da önemli.
Sadece merakımdan soruyorum, başarı çalışmadan nasıl elde ediliyor? Nasıl olabilir? Hiçbir şey ortaya koymadan, kafa patlatmadan vakit harcamadan ortaya ne kim ne koyabilir?
 
Çalışmaktan kastım kendini değiştirmeye çalışmak. Türk olup bu ülkeden çıkıp yurtdışında çok önemli yerlere gelen insanlar yok mu? Çok sayıda var. Nasıl geliyorlar? Çok çalışarak ama sadece bu da yetmez. Aynı zamanda çok da zekiler. Yabancıların "gifted" dediği kapasitede kimseler. Yıllarca bize böyle insanların çok az olduğu, geri kalanların eşit olduğu masalıyla uyutulduk. Halbuki 10 kişiden en az 3'ü öyle. Geri kalan 7'si ise çöp. Bunu dış güzellik alanında da görebilirsiniz. Akademik başarı alanında da görebilirsiniz. Sosyal statü alanında da görebilirsiniz. Zaten dünyada bu kadar çok insanın olması da anlamsız bu yüzden. Hayatta ciddi başarısı olmayıp çocuk sahibi olanlara o yüzden kızıyorum. Bilmem...
 
Başarılı diye özendiğiniz insanların çoğu da başarısız insanlardan çıkıyor.

Yani tabii şimdi 24 yaşında siz kendinize olgun, hayatı çözmüş geliyorsunuz ama bana bakış açısı çok toy geldi. Biraz “istediklerimi elde edemedim (henüz), neden olmadı?” sorusuna cevabı dış etkenlerde arıyorsunuz, böylece kendi içinize bakmaya gerek kalmıyor. Bu da tam olarak kurban psikolojisi zaten.

Yazdığımı beğenmeyip, “evet hayaller gerçekleşmiyor” diyenleri beğenmenizden de bu çıkarıma çözüm yerine “evet kurban olduğun için olmuyor, aynen devam” diyen yoldaş arıyorsunuz.

Genetik faktörler çok etkili ama özellikle sağlık sorunu olmayan bir insanın başarabileceği şeyler çok fazla çünkü çoğunluk ağlanıp, sızlanmakla ya da bahane üretmekle meşgul.

Sizin “şanslı” dediğiniz gruptanım, istersem hayatımdan acıklı dram filmi de çıkartırım. Şans yaratılıyor biraz. Gerçekten bir hayaliniz var da gerçekleşmesini istiyorsanız, bu kafadan çabucak çıkın. Yok şikayet etmek tatlı geliyorsa, size eşlik edecek dost çok bulunur.
 
Asla kaybettim demem hayallerimden de vazgeçmem, yaşanacak çok güzel günlerim var hayat bomboş yaşamak için çok kısa o nedenle başkalarına değil kendi hayatınıza odaklanın ve başarmak için mücadele edin.
 
Ülkede zeka ölçeğinin de çoğunlukla standart çok seçenekli testlerde başarılı olmak olduğunu düşünürsek, o da gayet çalışmakla oluyor.

Bugün “güzel” bulunan kadınların çoğunluğu öyle gözükmek için inanılmaz çaba ve vakit harcıyor. Yok saç bakımı, yok cilt bakımı, makyaj tekniği, giyim stili, vs. bunlar da hep emek. Tabii herkes model olarak doğmuyor ama gündelik hayatta güzel bulunan insan olmak için model olmaya gerek yok. Ülkenin sorunu zaten başarılı olan insanlara bakıp, onların şanslı olduğu sonucuna varmak. Tabii ki şans önemli ama sağa sola bakıp şikayet ederken, kimbilir ne şanslar kaçırıldı.
 
Bu da doğru. İnkar edemem. Ama dış etkenler ne kadar etkili, içine doğulan koşullar ne kadar etkili, bireysel çaba ne kadar etkili oranını tam kuramadım kafamda... Evet belki gereğinden az çalışıyorumdur ama daha fazlası için enerjim yok. Güzel insanların çevrelerinden güç alıp ileriye atıldıklarını düşünüyorum üstüne zeka da binince başarı kaçınılmaz oluyor. Benim fikrim bu, belki de yanlıştır. Çünkü zaten zeki olmadığımı biliyorum. Fikirlerim saçma olabilir o yüzden.
 
Bu kesinlikle yanlış. Ülkedeki görünürde güzel kadın sayısı makyajla arttı bu doğru ama güzelliğin %100'ü doğuştan geliyor kesinlikle. En yetenekli estetik cerrah bile doğal güzelin kıyısına yanaşamıyor.
 
İşte çevreden güç alabilmek için, çevreyi “yapabilirsin, bu yapamam havasından çık, neden olmasın? Nereden başlayabilirsin”, vs. diyen insanlarla doldurmak lazım. “Ben de vazgeçtim” diyen insanlarla değil.

Zekayı neyle ölçtüğüne göre değişir, önemli olan kendine güven ve yapabilirim mantığı.

Yani oyun oynanıyor, kartlar dağıtılmış, kartlardan şikayet etmenin bir anlamı yok çünkü kartlar şikayetle değişmiyor. Elimdeki kartlarla ne elde edebilirim diye bakmak lazım.
 
Hayatta yapmak istediklerim ne varsa günün birinde mutlaka oldu. Zaman ilerlerken arttığım kadar azaldım.. o zaman anladım dünya bir varış değil geçiş. Ama sırf geçiyoruz diye gözlerimizide kapayıp uyumamak lazım manzara çok, güzellikler de çok.
 
Hayat o kadar enteresan ki tam her şey bitti dediğinizde yeniden başlıyor. Hayatının altı üstünden çok daha İİ olanlardanım şükür bütün hayallerim gerçek oldu.
 
Bence böyle düşünenlerin işine böylesi geliyor. Kendi hayatımı tırnaklarımla kazıdım. Okumayı ve çok çalışmayı hiç bırakmadım. Üstün bir zekam yok mesela sayısal zekam yok ama ben de kendimi iyi olduğum başka taraflara yönlendirdim kariyerimi de bunun üstüne planladım. Çok zorluk çektim hastalık sahibi de oldum ama istediğim noktaya gelene kadar durmadım. Her zaman zor işlere girdim kendimi gösterebilmek için ama başardım da. Hayatta şansım olan tek şey ailemden bir ev kalması ve eşimin evi olması onun dışındaki her şeyi kendim yaptım. İyi bir şirkette iyi bir işim olmasına rağmen yüksek lisansımı yaptım. Aylık 30-35 bin gelirim var evden çalışıyorum işim rahat. Ama hala bazı eğitimler alıyorum ve 3.üniversitemi de okumayı planlıyorum (ilk ikisi aöf veya uzaktan eğitim değil gayet iyi okullar) onu da artık yönetsel kariyer planladığım için istiyorum mesela çünkü hedeflerim birkaç yıl sonrası için bu şekilde. Şu an bulunduğum yere varmayı da 5 sene önce planlamıştım. Yani hiçbir şey tesadüf değil. Dindar bir insan değilim ama en çok çaba verdiğim şeylere ilişkin dileklerim kabul oldu diyebilirim net bir şekilde.
 
Tüm yorumları okudum, yazıp yazmamakta kararsız kalmistim ama yazmak daha iyi sanki.

32 yaşına yaklaşık 2 ay önce girdim, 2016 yılında -tanidik çıkmasın diye çok detay vermeyecegim- iyi bir teknik üniversitenin mühendislik bölümünden mezun oldum. İlk yıl kazandığım yeri bırakıp, sınava universite sınavına tekrar girmiştim.

10-11 yaşlarımdan beri hayalim, maddi olarak kendi ayaklarimin üzerinde durmak. Geçen yıllarda iş bulamadım, basvurmadigim yer kalmadı. Bolumum dışında başvurduğum, zincir marketler kasiyer/mağaza personeli olarak almadilar. 3 kere kpss'ye girdim, 2020deki kpss'den çok umutluydum çünkü iyi çalışmıştım. -okumayi öğrendiğinde beri sürekli kitap okuyan ben- Türkçe'de 11 yanlış yaptım, 2022'de puanım 2-3 puan üstünde en son alım oldu.

2022de iptal edilen sınavim çok daha iyi geçmişti; öbür sınavda nerdeyse sınavda aglayacaktim, bocaladim, şaşırdım ve geçen yillardaki puanlarını bile alamadım. ki alsaydım, çok rahat ataniyordum.

İlk yıllar kendime kızdım, a bölümü yerine b bölümünü kazansaydim, daha çok calissaydim isim olacaktı diye. Devam zorunluluğu yüzünden ağlayarak okula gittiğim zamanlar oldu. Kampüsün büyüklüğü beni çok bogardi.

Bir yerden başlamak lazım dedim, kendimi eve kapatmaya son verip düzenli yürüyüşe başladım, araba kullanmayı öğrendim, dikiş kursuna gittim. Cocuklugumdan beri diğer bir hayalim, tıp okumakti. Evlenmeyi hele ki düğün yapmayı hiç istemiyorum, düğün yapacağınız parayla tıp okurum diyordum. Edebiyat, bilim, sanat beni çok heyecanlandırdı. Ama bir yere kadar, tikandim kaldım. Mesela yürürken çiçeğe, kediye bakıp mutlu oluyordum, -dum artık kucuk seylerden mutlu olamıyorum. Huzurevinde her gün ölümü bekleyen çok yaşlı biri gibi hissediyorum kendimi.

Belki yeri değil ama inançlı biriyim. Allah'ım ne günah işledim, ne yaptım diye her gün soruyorum, bir ara Allah'ım beni neden sevmiyorsun da bu haldeyim diye ağlıyordum. Doğum günümde, her şey daha kötüye gidemez, artık düzelmesi lazım diye düşünüp umutvar olmuştum, her şey daha kötüye gitti.

Şikayet etmekten, drama queenlikten hiç hoşlanmam ama geldiğim noktada benden bu kadar diyorum. En ufak birşey dediğimde herkes otur, şükret diyor. Tamam da neye? Saçlarım bembeyaz oldu, olsun saçım var mı diyeyim.
Negatif enerjimi yansittigim için kusura bakmayın, artık içimde tutamıyorum.
 
Sabahki mesajim pek karamsardi, o anki ruh hâli sebebiyle.
Şimdi konuşalım:
Neden kaybedensin? Hangi hayaline ulasamadin da kaybeden oldun?
Dünyanın, insanlarin hangi yönden farklı olduğunu gördün?
Neden boşuna yaşadığını düşünüyorsun? Bundan sonrası icin enerjim yok demiştin, ama belli olmuyor, biraz dinlenir toparlanir, bi yerde tekrar başlarsın.
Benim düşüşlerim çok olur, ama hep toparlanıcam derim kalkarım. Bu güç içimizde var.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…