Her Güne Bir Şiir

Ben sana sevmenin ne
demek olduğunu öğrettim
Sende bana, seni sevmenin
ne kadar yanlış olduğunu
şimdi sırada gitmek var…
yüreğimde kalan emanet sevgini vererek
çıkacağım hayatından
ve nasıl girdiysem yalan gözlerine
öylece akıp gideceğim
bir kaç damla gözyaşıyla birlikte
yanaklarından süzülüp
dudaklarında son bulacağım
hani her şeyin başladığı yerde?

**************

şimdi sırada susmak var…

şiir bitince başlayacak sessizliğim
duymayacaksın bir daha seni
seviyorum sözünü benden
bir başkasının söylediği
en güzel söz bile
titretemez yüreğini bundan sonra
ve hiçbirşeyin değerini
kavrayamaz benliğin
ben sustukça…
suskunluğum saklıdır
ihanetinin suçlusu olan ‘dilinde’
hani bana herşeyim dediğin
yani yalanlarınla yaraladığın yerde……
***************


şimdi sırada gülmek var…

gözyaşıyla geçen yıllara inat gülmek!
yağmurlarla yarışmaktan vazgeçmek…
ama ben sende unuttum gülüşümü
girişinde parkı olan şehirlerde
kaldı tüm sevinçlerim
çokça aşk.. özlem.. ve gözyaşı
işte sana gençliğim!
oysaki herşey güzeldi bir zaman
adam gibi ağlamak bile koymuyordu
bugünkü sahte gülüşler kadar….

*************

şimdi sırada sahte yürekler var…

‘sonsuza dek’ diyen dillere
aşkın gücüyle aşılan yollara
kolarımda beklerken ellerde
gördüğüm sahte yüreklere
ve bana hatırla diye bıraktığın gecelere
Sahtelik nerde başlar bilirmisin sen?
sevgiyle çarpan kalbin
ihanetle durduğu yerde…

**********

şimdi sırada mazıyı gömmek var…

sonu hüsranla biten seneleri
hepsi seninle yaşanmıştı
mevsimlerin bir tadı vardı eskiden
seni bana sevdiren
yüzündeki imkansızlıktı
mutluluk mu? uzun zamandır uğramadı
çünkü o uzaktaki bir şehrin
tozlu kaldırımlarında kaldı….

*************

şimdi sırada özlemek var

huzurla geçen yılları
yalansız..dolansız.. tüm saflığınla
kollarımda uyandığın sabahları
terminallerde yaşanan burukluğu ve
geceleri uyurken yanımda
duran sıcaklığı özlemek
o sıcaklık şimdi
resimlerin hatırlattığı anılarda saklı….

*************

şimdi sırada unutmak var…

yaşanan ya da yaşanamayan güzel günleri
büyüsü bozuldu bu sevdanın
en iyisi kurutmak hayalleri
ve bir daha kurmamak
düşünmemek geçmişi..
ve sürdürmemek yalan
yüreğinde yarattığım
hiç bir geleneği!
bir güzelliktin uzun zaman
önce yüreğimde yer eden
şimdilerde ise çirkin ruhunla birlikte
kaybolup giden…..

**********

şimdi sırada teşekkür var…

‘sevgili’ olmayı başardığın zamanlarda
yaşattığın mutluluklar için.
pınarlarımı kurutup başkasına
ağlamamı engellediğin için.
benliğinde yer eden
anıları benimle yaşamayı
tercih ettiğin için.
ve en önemlisi bir dilim
ekmeği ikiye böldüğün için….

************

aslında sana o kadar çok

teşekkür borçluyum ki….
kalabalıklar ortasında
yalnızlığı tattırdın
bakamaz oldum uğruna
kırdığım dostların yüzüne
açamıyorum odamın penceresini
güneşe olan utancımdan!
o çok sevdiğim rüzgar
benden uzakta esiyor şimdi
sonbahar da kustu…
yapraklar öyle güzel sararmıyor
oysa tek sırdaşımdı seni
bana sevdiren kasım yağmuru
gençliğimi çöpe atım sayende
ve yıktın beni ayakta tutan son umudu
teşekkürler sevgilim son kez teşekkürler
şimdi herkes biliyor
gözlerinin kahverengi
adınında yalancının biri olduğunu…
İCLAL AYDIN
 
Ben sana sevmenin ne
demek olduğunu öğrettim
Sende bana, seni sevmenin
ne kadar yanlış olduğunu
şimdi sırada gitmek var…
yüreğimde kalan emanet sevgini vererek
çıkacağım hayatından
ve nasıl girdiysem yalan gözlerine
öylece akıp gideceğim
bir kaç damla gözyaşıyla birlikte
yanaklarından süzülüp
dudaklarında son bulacağım
hani her şeyin başladığı yerde?

**************

şimdi sırada susmak var…

şiir bitince başlayacak sessizliğim
duymayacaksın bir daha seni
seviyorum sözünü benden
bir başkasının söylediği
en güzel söz bile
titretemez yüreğini bundan sonra
ve hiçbirşeyin değerini
kavrayamaz benliğin
ben sustukça…
suskunluğum saklıdır
ihanetinin suçlusu olan ‘dilinde’
hani bana herşeyim dediğin
yani yalanlarınla yaraladığın yerde……
***************


şimdi sırada gülmek var…

gözyaşıyla geçen yıllara inat gülmek!
yağmurlarla yarışmaktan vazgeçmek…
ama ben sende unuttum gülüşümü
girişinde parkı olan şehirlerde
kaldı tüm sevinçlerim
çokça aşk.. özlem.. ve gözyaşı
işte sana gençliğim!
oysaki herşey güzeldi bir zaman
adam gibi ağlamak bile koymuyordu
bugünkü sahte gülüşler kadar….

*************

şimdi sırada sahte yürekler var…

‘sonsuza dek’ diyen dillere
aşkın gücüyle aşılan yollara
kolarımda beklerken ellerde
gördüğüm sahte yüreklere
ve bana hatırla diye bıraktığın gecelere
Sahtelik nerde başlar bilirmisin sen?
sevgiyle çarpan kalbin
ihanetle durduğu yerde…

**********

şimdi sırada mazıyı gömmek var…

sonu hüsranla biten seneleri
hepsi seninle yaşanmıştı
mevsimlerin bir tadı vardı eskiden
seni bana sevdiren
yüzündeki imkansızlıktı
mutluluk mu? uzun zamandır uğramadı
çünkü o uzaktaki bir şehrin
tozlu kaldırımlarında kaldı….

*************

şimdi sırada özlemek var

huzurla geçen yılları
yalansız..dolansız.. tüm saflığınla
kollarımda uyandığın sabahları
terminallerde yaşanan burukluğu ve
geceleri uyurken yanımda
duran sıcaklığı özlemek
o sıcaklık şimdi
resimlerin hatırlattığı anılarda saklı….

*************

şimdi sırada unutmak var…

yaşanan ya da yaşanamayan güzel günleri
büyüsü bozuldu bu sevdanın
en iyisi kurutmak hayalleri
ve bir daha kurmamak
düşünmemek geçmişi..
ve sürdürmemek yalan
yüreğinde yarattığım
hiç bir geleneği!
bir güzelliktin uzun zaman
önce yüreğimde yer eden
şimdilerde ise çirkin ruhunla birlikte
kaybolup giden…..

**********

şimdi sırada teşekkür var…

‘sevgili’ olmayı başardığın zamanlarda
yaşattığın mutluluklar için.
pınarlarımı kurutup başkasına
ağlamamı engellediğin için.
benliğinde yer eden
anıları benimle yaşamayı
tercih ettiğin için.
ve en önemlisi bir dilim
ekmeği ikiye böldüğün için….

************

aslında sana o kadar çok

teşekkür borçluyum ki….
kalabalıklar ortasında
yalnızlığı tattırdın
bakamaz oldum uğruna
kırdığım dostların yüzüne
açamıyorum odamın penceresini
güneşe olan utancımdan!
o çok sevdiğim rüzgar
benden uzakta esiyor şimdi
sonbahar da kustu…
yapraklar öyle güzel sararmıyor
oysa tek sırdaşımdı seni
bana sevdiren kasım yağmuru
gençliğimi çöpe atım sayende
ve yıktın beni ayakta tutan son umudu
teşekkürler sevgilim son kez teşekkürler
şimdi herkes biliyor
gözlerinin kahverengi
adınında yalancının biri olduğunu…
İCLAL AYDIN
çok tanıdık geldi acaba kimdi diyerek başladım okumaya ve bildiğim şiirlerden biriymiş çok severim
 
İSKELEDE BİR ÇIRAK

Ne diyeyim allahım
ben sana biraz platoniğimdir biliyorsun
Ben bu şüpheyi sırtıma yük edindim, öyle yürüdüm,
gocunmam da yükümden beni bilirsin.
Ama bunlar çok iştahlı allahım ve görüyorsun nasıl da dünyevi.
Bunlarmış senin kulların öyle diyorlar biz de kürenin üveyi.
Öyle mi?
Oysa allahım bilirsin ben en çok yeryüzünü,
ve başımı yatırınca toprağa, gökteki yıldızları da,
işte böyle bilirsin çok güzel yapmıştın bu yeryüzünü.
Bizim köydeki gibi.
Allahım bunlar tokileri seviyor, betonları, hızlı trenleri.
Oysa ne acelemiz var, ben ki bunca agnostiğim yine de biliyorum
ordaysan nasılsa geleceğiz yanına geri.

Diyor ki, yasalar getirdim, gıcır gıcır, delik deşikti eskisi
Anlıyoruz ki yasalar dümdüz ediyor ciğerimizi
Diyor ki, yasaklar getirdim ama senin iyiliğine canımın içi
Diyor ki, üç beş ağacı kesmişim, indir bindir bütün yaz boyu,
keseriz tabii bunda ne var diyor,
İnsan önce bir minnet duyar.
Oysa allahım toprağa bassın ayaklarımız fena mı olur,
istiyoruz ki sokağımızda bir ağaç gölgesi.

Diyor ki, boynuzlu köprü yaptırdım gelip geçmeye
haliçin ortasına bak nası’ seksi.
Allahım sen bunlara akıl fikir ver diyeceğim ama
vardır senin bir bildiğin illa ki.

Allahım işte görüyorsun bunları, eyübün sabrı nedir,
rızanın fazladan şeftalisi ne?
Bilmiyor. Bilmiyor nedendir zeynebin yakarısı.
Ben ki sana bunca platoniğim ama canıma yetti artık
Valla bak biz mi düşeceğiz hep iskelelerden
Başlarına yık şunların bu metropolleri.

Birhan Keskin
 
ben bir aziz değilim
hele gündüz değilim
attığı her adımda siyah bir iz bırakan
bir yanında ürküten bir baldıran gövdesi
bir yanımda kederi özümleyen bir lale
merhamet sahrasının uyuyan gecesiyim
bırakta böyle bitsin bu günahkar serüven
bırakta kurtarayım bu emanet sarayı
yeter intiharınla oyduğun yüreğimi
umutsuz şarkılarla avutulduğun yeter

göğsümde bir yanardağ kıvranıyor rüveyda
yaraları kapandıkça kanıyor rüveyda
duman çöktü güneşin sitem aynalarına
aralandı perdeler şimdi sensiz değilim
dertliyim, viraneyim, ben bir aziz değilim
azizler tohum eker sevgi tarlalarına

senin gözlerin dram, oysa ağlatan benim
ben dilenci, sen sultan sevgi dağıtan benim
sen ışık ben karanlık ve aydınlatan benim
ben ölümüm sen hayat cana can katan benim
sabah sende oluyor güneşi tutan benim
soran ben sorulan sen hüznü damıtan benim
öldüren ben ölen sen kabirde yatan benim
sen, sevda yüklü bulut, göklerimin sahibi
saklıyorum içimde seni bir tufan gibi

nerde uğruna ömür verdiğim bela, nerde
her hatıra bir demet zakkum meyhanelerde
düşlerim esrsrınla çoğalan pervanedir
götür benden ahzanı bana, ihsanı getir
yalanı reddederken düşüyorum yalana
ben bir aziz değilim rüveyda anlasana

bu ağıdı öldüğün için söylemiyorum
sen ölmedin rüveyda
at vuruldu ben öldüm
her hamlesi bir tabut şimdi bakışlarının
yıkayıp kefenledim mehtabına gömüldüm
duysun alem ateşin dağı erittiğini
bu illetin daşları bile çürüttüğünü

gün olurda ayrılık yumağı çözülürmü
bergüzarım ayaklar altında ezilirmi
rüveyda görürmüyüm yeşil ufuklarını
seninle bir sonsuzluk bulurmuyum rüveyda
yoksa hep bu kabirde kalır mıyım rüveyda
 
gibi...


Fazlalaşırken bir yandan
Bir yandan eksilir gibi.


Sözler söylesem
Susmalar fazla
Sussam
Sözler eksik gibi.

Düş gibi
Hayal ve gerçek karışmış
Uyansam yitecek
Uyusam bitecek gibi.

Tüy gibi
Bıraksam düşecek
Tutsam kırılacak gibi.

Hem gülmek hem ağlamak gibi
Ağlasam bensiz
Gülsem sensiz kalmak gibi.

Gölge gibi
Peşime takılmış
Sanki dönsem arkamı ordaymış
Uzatsam elimi değecekmişim gibi.

Kaybolmuş gibi
Arasam bulacak
Bulsam sevinecek
Sevinsem kaybolacak gibi.

Unutulmuş bir şey gibi
Düşünsem hatırlayacak
Hatırlasam rahatlayacak
Rahatlasam unutacak gibi.

Varılacak yer gibi
Çıksam yola uzak
Oturup beklesem kısalmayacak
Varsam ulaşamayacak gibi.

Soru gibi
Sormaktan korkulan
Cevabı çok
Bulsam bile cevabı
Doğrusu yok gibi

Volkan gibi
Bıraksam patlayacak
Patlasam yakacak
Yansam...
Bir rüzgar esse sönecek
Bir fırtına esse körüklenecek gibi
 
KIZIM BERFİN'E
Berfinim,
içimin güler yüzü,
yaşanılası iklimim hoşgeldin...(adımın çapraz yazılması kimin umrunda...
denize düşen yılana öykünür biraz da...)bir aralık sızıverdin işte
ömrümüzün en gevrek zamanı...
çıt diyor kırılıyoruz,
öfke kadar saydamız o zamanlar
ve kırılgan
bıçak kadar!kızım demeyi öğrettiğin için
o tanrısal kokun
ve gülüşündeki baban içinki hala zillleri çalıp kaçmak istiyorduk
yarım yamalak aşk kırıntıları
tabakta bırakılmış,yazık atılacak bir sevda
haritası,
hatta el değmemiş delilikler istiyorduk...
çocuktuk daha
büyümeye direniyorduk,
iş toplantılarında lolipop zamanlar
düşlüyordukama sızı verdin işte...
bir avuç yeşil gevrek rokaydık,
mayışmamıza bir limon yetecekti...
biz garsonu bekliyorduk,
sen çıkageldin...hoşgeldin berfinim..
kızım kızgınlığım..
bilmiyorduk daha,
objektıflerin objektif olmadığını,
ikimize yeter sanıyorduk ikimizin toplamı,
meğer doyurmak zormuş içimizdeki hayvanı...habersiz geldin,kusura bakma
ortalık biraz dağınıktı..
şimdi hemen toplarız sanıyorduk,
olmamıştık daha...işin zor kızım
hem büyüyecek
hem bizi büyüteceksin..
baban mı var,derdin var kızım...hoşgeldin kızım,
içimin güler yüzü,hoşgeldin...
Yılmaz Erdoğan
 
Eylül'dü
Dalından kopan yaprakların
Sararan yanlarına yazdım adını
Sahte bir gülüşten ibarettin oysa.
Ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu.

Eylül’dü.
Di’li geçmiş bir zamandı yaşadığımız
Adımlarımızın kısalığı bundandı
Bundandı gözlerimin durgunluğu.
Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,
Ellerin kadar ıssız,
Sen kadar zamansız molalar veriyordum
Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz.

Eylül’dü.
İzlerini çizdiği zaman ansızın gidişin,
Şimdi yoktu bi anlamı suskunluğun.
Çırılçıplak kalakaldım sessizliğinin orta yerinde.
Sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman
En çok sesini aradım.
Gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hâlâ.
Gözlerini sildi zaman..

Dedim ya… Eylül’dü.
Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin.

Cemal Süreya
 

GÜZEL HAVALAR​

Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.

Orhan Veli Kanık
 
BULMAK

Bir an kayboldun gibi! yaşadım kıyameti
Yoruldun ama buldun ey kalbim emaneti

Yeniden su yürüdü dalıma yaprağıma
Bir bakışın can verdi kurumuş toprağıma

Çiçeğe durdu kalbim içtim parmaklarından
Göz çeşmem suya erdi sevda kaynaklarından

Bir aydınlık denizin sonsuz derinliğinde
Yüzüyorum gözünün yeşil serinliğinde

Bir ışık bir kelebek biraz çiçek biraz kuş
Yeni bir ülke yüzün ellerimde kaybolmuş

Soluğum bir kuş gibi uçuyor ellerine
Kapılıp gidiyorum saçının sellerine

Gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar
Bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar

Bir kurtuluştur o an çağrılsa senin adın
Sesin ne kadar sıcak sesin ne kadar yakın

Tabiat bir bembeyaz gelinlik giymiş gibi
Yüzüme kar yağıyor sanki elinmiş gibi

Sensiz geçen zamanı belli yaşamamışım
Sensizlik bir kuyuymuş onu aşamamışım

Bir yol buldum öteye geçerek gözlerinden
İşte yeni bir dünya peygamber sözlerinden

Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm

Adil Erdem Bayazıt
 
Şu aralar 24 saat şiir dinleme hastalığına yakalandım süper denk geliş Harika bir topic 😍😍

Ben de bir şiir bırakayım ✍️

Firari​

Sana çirkin dediler, düşmani oldum güzelin,
Sana kafir dediler, diş biledim Hak\'ka bile.
Topladin saçtigi altinlari yüzlerce elin,
Kahpelendin de garez bagladim ahlaka bile...

Sana çirkin demedim ben, sana kafir demedim,
Bence dinin gibi küfrün de mukaddesti senin,
Yaşadin beş sene kalbimde misafir demedim.
Bu firar aklina nerden, ne zaman esti senin?

Zülfünün yay gibi çelik tellerine
Takilan gönlüm asirlarca peşinden gidecek.
Sen bir ahu gibi dagdan daga kaçsan da yine
Seni aşkim canavarlar gibi takip edecek...

Faruk Nafız Çamlıbel
 

GÜZEL HAVALAR​

Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.

Orhan Veli Kanık
Beni de yağmurlu kötü havalar mahvetti hep.
Ama yağmurla barışmaya başladım bu yaşımda... :)
 
Twitter'da İş Bankasi Yayinlari'nin profilinde her pazartesi bir şiir paylasimi oluyor, onu sevdim ben de :))
 
Ben sana sevmenin ne
demek olduğunu öğrettim
Sende bana, seni sevmenin
ne kadar yanlış olduğunu
şimdi sırada gitmek var…
yüreğimde kalan emanet sevgini vererek
çıkacağım hayatından
ve nasıl girdiysem yalan gözlerine
öylece akıp gideceğim
bir kaç damla gözyaşıyla birlikte
yanaklarından süzülüp
dudaklarında son bulacağım
hani her şeyin başladığı yerde?

**************

şimdi sırada susmak var…

şiir bitince başlayacak sessizliğim
duymayacaksın bir daha seni
seviyorum sözünü benden
bir başkasının söylediği
en güzel söz bile
titretemez yüreğini bundan sonra
ve hiçbirşeyin değerini
kavrayamaz benliğin
ben sustukça…
suskunluğum saklıdır
ihanetinin suçlusu olan ‘dilinde’
hani bana herşeyim dediğin
yani yalanlarınla yaraladığın yerde……
***************


şimdi sırada gülmek var…

gözyaşıyla geçen yıllara inat gülmek!
yağmurlarla yarışmaktan vazgeçmek…
ama ben sende unuttum gülüşümü
girişinde parkı olan şehirlerde
kaldı tüm sevinçlerim
çokça aşk.. özlem.. ve gözyaşı
işte sana gençliğim!
oysaki herşey güzeldi bir zaman
adam gibi ağlamak bile koymuyordu
bugünkü sahte gülüşler kadar….

*************

şimdi sırada sahte yürekler var…

‘sonsuza dek’ diyen dillere
aşkın gücüyle aşılan yollara
kolarımda beklerken ellerde
gördüğüm sahte yüreklere
ve bana hatırla diye bıraktığın gecelere
Sahtelik nerde başlar bilirmisin sen?
sevgiyle çarpan kalbin
ihanetle durduğu yerde…

**********

şimdi sırada mazıyı gömmek var…

sonu hüsranla biten seneleri
hepsi seninle yaşanmıştı
mevsimlerin bir tadı vardı eskiden
seni bana sevdiren
yüzündeki imkansızlıktı
mutluluk mu? uzun zamandır uğramadı
çünkü o uzaktaki bir şehrin
tozlu kaldırımlarında kaldı….

*************

şimdi sırada özlemek var

huzurla geçen yılları
yalansız..dolansız.. tüm saflığınla
kollarımda uyandığın sabahları
terminallerde yaşanan burukluğu ve
geceleri uyurken yanımda
duran sıcaklığı özlemek
o sıcaklık şimdi
resimlerin hatırlattığı anılarda saklı….

*************

şimdi sırada unutmak var…

yaşanan ya da yaşanamayan güzel günleri
büyüsü bozuldu bu sevdanın
en iyisi kurutmak hayalleri
ve bir daha kurmamak
düşünmemek geçmişi..
ve sürdürmemek yalan
yüreğinde yarattığım
hiç bir geleneği!
bir güzelliktin uzun zaman
önce yüreğimde yer eden
şimdilerde ise çirkin ruhunla birlikte
kaybolup giden…..

**********

şimdi sırada teşekkür var…

‘sevgili’ olmayı başardığın zamanlarda
yaşattığın mutluluklar için.
pınarlarımı kurutup başkasına
ağlamamı engellediğin için.
benliğinde yer eden
anıları benimle yaşamayı
tercih ettiğin için.
ve en önemlisi bir dilim
ekmeği ikiye böldüğün için….

************

aslında sana o kadar çok

teşekkür borçluyum ki….
kalabalıklar ortasında
yalnızlığı tattırdın
bakamaz oldum uğruna
kırdığım dostların yüzüne
açamıyorum odamın penceresini
güneşe olan utancımdan!
o çok sevdiğim rüzgar
benden uzakta esiyor şimdi
sonbahar da kustu…
yapraklar öyle güzel sararmıyor
oysa tek sırdaşımdı seni
bana sevdiren kasım yağmuru
gençliğimi çöpe atım sayende
ve yıktın beni ayakta tutan son umudu
teşekkürler sevgilim son kez teşekkürler
şimdi herkes biliyor
gözlerinin kahverengi
adınında yalancının biri olduğunu…
İCLAL AYDIN
... ...
... ...
:KK43:
👌🏻
 
Eylül'dü
Dalından kopan yaprakların
Sararan yanlarına yazdım adını
Sahte bir gülüşten ibarettin oysa.
Ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu.

Eylül’dü.
Di’li geçmiş bir zamandı yaşadığımız
Adımlarımızın kısalığı bundandı
Bundandı gözlerimin durgunluğu.
Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,
Ellerin kadar ıssız,
Sen kadar zamansız molalar veriyordum
Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz.

Eylül’dü.
İzlerini çizdiği zaman ansızın gidişin,
Şimdi yoktu bi anlamı suskunluğun.
Çırılçıplak kalakaldım sessizliğinin orta yerinde.
Sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman
En çok sesini aradım.
Gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hâlâ.
Gözlerini sildi zaman..

Dedim ya… Eylül’dü.
Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin.

Cemal Süreya
Ne diyo yaa
:KK61:
 
ACIYOR

Mutsuzluktan söz etmek istiyorum
Dikey ve yatay mutsuzluktan
Mükemmel mutsuzluğundan insan soyunun
Sevgim acıyor

Biz giz dolu bir şey yaşadık
Onlar da orada yaşadılar
Bir dağın çarpıklığını
Bir sevinç sanarak

En başta mutsuzluk elbet
Kasaba meyhanesi gibi
Kahkahası gün ışığına vurup da
Ötede beride yansımayan
Yani birinin solgun bir gülden kaptığı firengi

Öbürünün bir kadından aldığı verem
Bütün ishanlarının tarihçesi
Bütün söz vermelerin tarihçesi
Sevgim acıyor

Yazık sevgime diyor birisi
Güzel gözlü bir çocuğun bile
O kadar korunmuş bir yazı yoktu
Ne denmelidir bilemiyorum
Sevgim acıyor

Gemiler gene gelip gidiyor
Dağlar kararıp aydınlanacaklar
Ve o kadar

Tavrım bir şeyi bulup coşmaktır
Sonbahar geldi hüzün
Kış geldi kara hüzün
Ey en akıllı kişisi gündüzün
Sevgim acıyor
Kimi sevsem
Kim beni sevse

Eylül toparlandı gitti işte
Ekim filan da gider bu gidişle
Tarihe gömülen koca koca atlar
Tarihe gömülür o kadar

Turgut Uyar
 
X