- 15 Kasım 2009
- 1.424
- 635
- 688
- Konu Sahibi Yokuspokus
-
- #141
Öyle ki memnuniyetsizliğim ve bezmişliğim artık çabuk bıkma, git gide tembelleşme ve insanlardan kendini geri çekme olarak kendini gösterir oldu. Kolumu kaldırasım yok desem yalan olmaz; işler git gide birikiyor ve başlangıcı sürekli erteliyorum
İnsan bir kitap değil ki okuyup böyle yazıyor eminim diyebilelim. Herkesle ilgili yorumum bir tahminden ibaret. Yüklem çekimleri kötü hissettirdi belki de. Zaman kiplerinin birbirinin yerine kullanılmasına örnek niteliginde hepsi. Açık bir kitapsin seni görüyorum anlamı icermiyorlar. Daha önce okuduğum bir kitaba benziyorsun seni tahmin edebiliyorum anlamı içerebilirler fakat :)Denk gelip alıntılayabilirsin konuşuruz öyle münazara havası alma benden, yazı dili duygudan arı olduğu için sert görünüyor olabilir ama öyle biri değilim. Anlaşmak üzere yazan biriyim, taraf değilim. Az önceki cevap yorumum da saldırgan algılayıp verdiğim fevri bir cevap değil aksine zan olarak söylenilenlerin "Hayır o öyle değil, şöyle" açıklaması.
Hala bir tahmin üzerinden gidiyorsunuz.
Bi konum vardı, eve geçince aratıp göstereyim, eleştiri ötesine varan yorumlara verdiğim cevapları tek tek okursanız o konu içindeki, demek istediğim daha net anlaşılacak.
Gangsta,Est. Mune Müdürüm, yorumları değerli bir kadınsın; konuma yazmanı da isterdim, iyi ki yazmışsın.
Mükemmeliyetçi ve tezcanlı biriyim Mune. Kendimi bildim bileli bu iki huyum kendime eziyet seviyesinde oldu, inkar edemem. Ama bunu öğrendim ben, annemden; bununla büyüdüm "Düşmeyen gard, her şey yolunda imajı, en iyisini ve her zaman daha da iyisini yapmak" ...
Bazı şeyler anlatılmıyor Mune, hiçbir zaman dile gelmiyor, gelecek gibiyken "Boşver" deniyor.
Önümde yemek var, zorla yiyorum, şu an yazarken bir yandan kendimi zorlaya zorlaya yiyorum. Bugünkü ilk öğünüm bu. İştahımın açılması için haplar alıyorum. Tat almıyorum gerçek manada.
Yarın kurs sonrası deniz kenarına gidip dalgaları dinleyeyim bari. Kendimi kötü hissettiğimde deniz kenarına inerdim. Unutmuşum. O iyi geliyordu biraz.
Bana sebep, kabullenmekten çok kişisel alan kavramina verilen önemin saplanti boyutunda olmasi gibi geliyor. Böyle bir saplantısı olan kişiler anlattigi zaman da duygularını değil olayları anlatmayi tercih eder. Anlaşılmayı dilerken bile anlaşılmaktan, daha doğrusu tamamiyle kesfedilmekten korkmak bir nevi.
Gangsta,
yazıyorum ama inan kendini bulman için yazıyorum, sert bir eleştiriye hazır mısın? Biraz dan dun yazarım ama olduğun yerden çıkmanı çok istiyorum çünkü her günümüz sitede geçtiğinden ister istemez aramızda bir bağ oluyor ve sizlerden birini çökmüş görünce bir tuhaf oluyorum.
Sana mükemmeliyetçilik ve tezcanlılık, şahane, övünülecek gurur duyulacak evlat olma duygusu dikte edilmiş bir çocukluk geçirmişsin, gerçek Gangsta'yla annesinin mükemmel Gangsta'sı arasına sıkıştırılmışsın, çocukluk yıllarında annenle nasıl başa çıkacağını bilmediğinden onun istediği gibi olmayı tercih ederek boyun eğmişsin, annemden öğrendim bununla büyüdüm cümlenden çıkardığım sonuç aynen bu.
Şimdi de ruhun isyanda, özele girecek olduğundan annenle arandaki bağı, çocukluk yıllarını sormayacağım ama senin kendine çocukluğunla ilgili sorman gereken bir sürü soru var, soruları da cevapları da sen biliyorsun, senin huyun falan değil bunlar, öyle olmaya zorlanmışsın ve şu an geldiğin noktaya bakacak olursak epey baskılanmış belki de susturulmuş susmak zorunda kalmışsın.
İleri gidiyorsam durdurmanı istiyorum senden.
İçinde 2 Gangsta mı var senin? Gerçek Gangsta zincirlerini kırıp ortaya çıkamadığı için mi bu kadar hayattan tat almayışın, yemekleri bile zorla yemen?
Gerçek Gangsta ortaya çıkarsa sevdiklerinin seni olduğun gibi kabul etmemesinden mi korkuyorsun? Ya da gerçek senden kendinde mi korkuyorsun? Yaşadığın hayat istediğin hayat mı dayatılan hayat mı?
Hiçbir zaman uslu bir çocuk olmadım, kendince zeki, algısı açık, pratik bir akla sahiptim, hani eskilerin büyümüş de küçülmüş dedikleri çocuklardandım ama bir o kadar da ele avuca sığmayan kök söktüren biriydim, bu da bazı beklentiler doğurdu haliyle, sınıfta okumayı öğrenen ilk çocuk olmalıydım, oldum yani benim annem de mükemmeliyetçilik duygularına yenilen bir kadındı, en güzel, en akıllı, en iyi yerlere gelen, en iyi evlilikleri yapan çocukları olmalıydı ama kalıplara sokulabilen bir çocuk olmadığımdan asi diye yaftalandım, vurdumduymaz, gamsız, umursamaz, asi, dik kafalı, inatçı diye tanımlandım hep :)))
Hala aynı tanımlamalar geçerli benim için ama artık bana alıştılar, olduğum gibi kabul görmediğim yerde arkama bakmam çünkü, belki cidden de umursamazımdır :)
Ama ailende olsa insan olduğundan farklı bir kimliğe bürünemezdi bana göre, herkesin doğrusu farklıydı, benim için doğru mune bu'ydu, senin için doğru Gangsta kimdir? Gangsta aslında nasıl biri?
Sorularımı burada cevaplaman için sormuyorum, kendine sormalısın Gangsta.
Bu yazı içimi titretti. Kendine acıma bence artık ve UYAN.Annemle ilgili bir konu açmıştım ve senden baya sert bir yorum almıştım Mune Müdürüm hatırlıyor musun? Bu, onun yanında pamuk gibi bir yorum. :) O gün sana özelden mesaj atmış "Açık anlatamadım, olduğu gibi anlatsam anneme gaddar derler, demesinler" demiştim. Annem de doğru bildiğini yaptı diyorum ama aslında ne kadar ağır olduğunu çocuğumdan sonra fark ettim. Kabul ediyorum, sonra edemiyorum. Affediyorum, sonra edemiyorum.
Annemi ve ikimize seyirci kalan babamı da. Bana yükledikleri tüm yükleri hala daha için için sırtımda taşıyorum.
Kötü insanlar değiller, belki onlar da ne yapacaklarını bilemediler benle; ele avuca sığmazdım.
O konumda da demiştim "Dövselerdi keşke" diye, o zaman karşıma alırdım onları. Ama duygusal manipülasyonun ne demek olduğunu öğrendiğimde karşıma annem çıktı. Aldığımı zannettiğim kararların hepsi ona aitmiş, düşüncelerimin içine kadar sızmış, yönetmiş. Bunu kelimelere dökmek çok zor.
Her şeyi, inançlarıma kadar her şeyin sallantıda olduğu, inkar içinde olduğum bir zamanı yaşıyorum ve bu süreç dalgalı halde iki yıldır peşimi bırakmadı.
Şu kırmızıladığım kısmı o konuda da yazmıştın ama cevap vermemiştim ya; iddia ediyorum Mune, benim annemin eline doğmuş olsaydın seni delirte delirte olduğun yere oturturdu.
Görüp görebileceğin en asi çocuklardan biriydim, itina ile olmadığım biri olarak evcilleştirildim. O konuda da söylemiştim "Benim hayatım bir beyin yıkama seansı" .. Şimdi uyanıyorum ve uyandıkça içim gidiyor, içime akıyorum, çöküyorum. Buraya milyonlarca sayfa olarak yazabilirim bunu; bilgisayarımdaki 1000 küsur şiir, kenara attığım 100 küsur resim... Hepsinde aynı şeyi anlatmaya çalışan biri var, hepsinde, farklı kelime ve cümlelerle "Uyan" diye kendini sarsan biri varmış gibi. Oturup baktığımda kendime acıyorum.
Anne ve cocuk arasinda her zaman bir bag olmuyor maalesef. Cocuk tarafinda bu bag yoksa hayirsiz evlat oluyor ama annede yoksa?Dile bile getirilmiyor, cocuk ileride anne de olsa hep karisik,hep yarim oluyor.Durumu kabullenmek en iyisi.Elde kalanlarla yola devam.sen oglunun annesisin. ama herkesin vasisi annesi senmissin gibi hissediyosun.
x ilacını içmedi diye, y gidecegi yere zamaninda gitmedi diye, z fazla yememesi lazim ama yiyo diye...
bu hayatta hepimiz farkli seyler oluyoruz zaman zaman. ama sen hep herkesin herseyisin, herkesin en cok annesisin.
mesela sen kimseyle dertlesmiyosun galiba. sadece dinleyici yol gosterici oluyosun. karsindaki dert anlatiyo, sen kendi derdini anlatmaya gelince olmuyo. güçsüzlesmek kotu bisey degildir, aglamak kötü bisey degildir. birinin seni zayif gormesi seni zayif yapmaz.
ne biliyim ya bütün bu "annelik yapmada kendine engel olamama" annenle iliskinden dolayi mi. burdan ilerlesen bile belki cok sey temizlemis olacaksin hayatindan. benim annem bana pek annelik yapmadi. sadece emir ve yasaklar. buyudum akillandigini dusunuyo. ama hala zor zamanimda bana ayiracak vakti yoktur uygun degildir. ama benden baska herkese faydasi vardir vakti vardir o vakti yaratir. belki ben de cemkirsem ya da komple kussem bu sekilde davranmaz. ama annem diye yapamiyorum işte. o hep herkese yetisip beni ortada birakan kadindi hala da oyle. sadece mesafe var aramizda. oturup derdimi anlatmama anneme aglamama engel olan bi mesafe. bu duruma da cok kiziyorum.
birisi icin canimi vermeye gidecekken kendim icin kalkip bi bardak su alacak takatim yoktu bi ara. sen de var sanirim su an. kendini sorumlu ve zorunlu hissettigin herkes icin hersey var ama sen yoksun sana yetecek kadar.
Bu benim.Görüp görebileceğin en asi çocuklardan biriydim, itina ile olmadığım biri olarak evcilleştirildim
Ben de zor dönemlerden geçtim.Hatta günlerce ,haftalarca uyumadım. Uyursam ölürüm düşüncesi...)arkadaşlarım,hocalarım bendeki değişimi farketmişlerdi(çok enerjik,kabına sığmayan, hayatın içinde olduğumu iliklerime kadar hisseden biriydim.)Benden psikolog desteği almam için ellerinden geleni yapmaya çalıştılar lakin, ben psikolog konusunda direnç gösterdim,hiç gitmedim.İçinde bulunduğum durumdan kurtulmak için tek başıma savaş vermeye karar verdim.Birgün arkadaşlarımdan biri ile otururken “insanlara bakar mısın hepsi plastik görünümde ,içlerini görüyorum,organları yok ,içleri boş!”dedim. O an arkadaşımın gözlerindeki dehşeti gördüm.”0 dehşet” bulunduğum durumun yansıması olarak bana göründü.Normal olmadığımı net gördüm!mücadelem o an başladı.uzun ve meşakkatli bir sürecin sonunda bambaşka biri olarak doğurdum kendimi.Güçlü ol demekle güçlü olunmuyor maalesef.psikolog eşliğinde bu süreci atlatmaya çalışın.Geçmiş olsun.Merhaba hanımlar, nasılsınız; nasıl gidiyor hayat?
Ben her zamanki gibi... Yani kendi içinde yalnız, kararsız ve huzursuz.
Uzun yazacağım baştan söyleyeyim; çünkü canım öyle istiyor.
Bugün psikoloji mezunu bir yaşam koçu ve asistanı ile 3. seansıma gitmek üzereyken ertelettim ve kafam karışık.
İki kişi ilgileniyorlar benle; sağ olsunlar kendilerince dil döküyorlar ama sanki olmayacak gibi. Bunu nasıl izah edebilirim bilmiyorum, çok sıkı bir duvarım var ve yıkılmıyor; başlangıçta enerjik ve umutlu dahi olsam ikinci görüşmeye kadar sanki hayata dair her şeyi çözüp yine karamsarlığıma yeniliyorum.
İlk seansta sayfalarca sorular sorulup hakkımda biraz bilgi toplanıldı ve bu iki saat kadar sürdü; sonrasında "Sizin de gayretinize bağlı olarak en iyi ihtimalle 9-10 seans kadar sürebilir, zorlu birisiniz" vb. cümleler kuruldu. Sanki klasik herkese söylenen şeyler gibi, kim buhranını kolay atlatıyor ki?... Biraz da "Ben zaten gayret edebilsem niçin size geleyim" gibi bi düşünce peydah oldu. Tüm anahtarlar bende madem, kapının önünde dikilmiş niye bekliyorum? Bana bunu söylesenize??
Farkındayım, üstü kapalı yazıyorum ve biraz da karışık başladım ama bunun sebebi benim de karışık vaziyette olmam; kendimi doğru ifade edemezsem ve aklınıza takılan noktalar olursa sorabilirsiniz, bir sıkıntıyı dökmeye, dökerek anlamaya çalışıyorum sadece. Psikologlardan da bıktım.
Randevu saati yaklaştıkça ayaklarım geri geri basıyordu, üzerimdeki bıkkınlık artıyor ve yol gözümde büyüyordu, yarına ertelettim ama yarın olmadan yarını da pazartesiye sallayacakmışım gibi hissediyorum. "Gideceksin ne olacak, aynı şeyleri tekrar tekrar konuşmaktan öte gidemeyeceksiniz, biraz meditasyon biraz -kendini bırakmalısın- vurgusu, abuk subuk derin manalı dertleşmelerle geçen faydasız bir saatin ardından evine gelecek ve canının ne kadar sıkıldığını, ne kadar huzursuz olduğunu yine anımsayacaksın. Onun yerine bari bi güzellik salonuna neyim git de şu hep şikayet edip durduğun cildine profesyonel bakım yaptır, biraz çeşit olsun" diyorum. Çabuk mu kestirip atıyorum dersiniz?
Sorun ne, dert ne diye sorarsanız; dert, artık somut halde anlatılamayacak kadar karışmış, soyut çorba olmuş bir iç sıkıntısı. "Kocam böyle böyle yaptı da ondan", "Çocukluğumda şöyle oldu atlatamadım","Hayat şartları canımdan bezdirdi","Şöyle bir depresyona girdim de hala çıkamadım" "Annem şöyle davranırdı derinden sarsıldım" "Şu şu hayallerim yıkıldı" "Onun ölümünü geçemedim", "Hastalıklarım beni bitirdi" vb. somut bir kaynak ile açıklanamayacak hale gelmiş bir sıkıntı yumağı. Öyle ki memnuniyetsizliğim ve bezmişliğim artık çabuk bıkma, git gide tembelleşme ve insanlardan kendini geri çekme olarak kendini gösterir oldu. Kolumu kaldırasım yok desem yalan olmaz; işler git gide birikiyor ve başlangıcı sürekli erteliyorum. "Değmez" deyişlerim artıyor... Sanki içimde bi gün bi delik açıldı ve o günden beri tüm huzurumu içine soğurup yok ediyor.
Dün kendimi biraz zorladım, birkaç işim vardı asıldım... Yok. Bıraktım.
Ondan önceki gün neredeyse ölü gibiydim, çaktırmadım.
Bugün de evin içine kendimi kapatmış siz tanımadığım, bilmediğim insanlara "Derdim ne benim?" diye soruyorum.
Böyle olan var mı? Kendimi yalnız hissediyorum, sanki kimseyle aynı lisanı konuşmuyor gibiyim.
Mütemadiyen çökkün ve kamufleyim.
Mütemadiyen düşünceli ve fakat halini umursamaz haldeyim.
Değiştim, git gide berbat bir yöne doğru; ya öyle saçma bir hal ki ayaklarımın yönü ne zaman ileriye dönse moonwalka başlıyorum sanki, öyle bi şey. Başlayamıyorum, başlıyorsam devam edemiyorum, devam ediyorsam "Manasız, yetersiz" deyip bırakıyorum. Bunun sebebi ne olabilir? Bu soyut çorbayı ayıklayabilen birileri var mı aramızda? Ben bu döngüden şöyle çıktım ve şunu anladım diye anlatabilir misiniz?
Ruhsal çöküşten çıkmayı başaran kişiler, yazar mısınız bir şeyler?
Okuyanların gözlerine sağlık.
Işık olacak yorumlarınızı bekliyorum çünkü ben artık tamamen karanlıkta kalmış gibi hissediyorum.
Anne ve cocuk arasinda her zaman bir bag olmuyor maalesef. Cocuk tarafinda bu bag yoksa hayirsiz evlat oluyor ama annede yoksa?Dile bile getirilmiyor, cocuk ileride anne de olsa hep karisik,hep yarim oluyor.Durumu kabullenmek en iyisi.Elde kalanlarla yola devam.
Esasında duyguyu da olayı da anlatmıyorum. Her ikisini de gizlemek için, daha küçük olayları (esasında beni çok da etkilemeyen olaylar) ve duygudan ziyade ruh halini anlatıyorum.Yokuspokus konularında da gördüğüm, hissettiğim bu. O yüzden insanlara karmaşık geliyor. O yüzden "eee derdin ne biz anlamadık" deniliyor. Ben artık bunu duymamak için daha somut, diğerleri tarafından da dert sayılabilecek mevzuları yazıyorum konularda. Evet onlar da sorun ve yardım istiyorum. Ancak asıl sorun onlar değil.
Ben, beni neyin ve nelerin bu hale getirdiğini biliyorum. Fazlasıyla eminimYokuspokus da biliyor. Ancak bunları anlatmak yerine küçümsemek ve yok saymak işimize geliyor. Çünkü biliyoruz ki çaresi yok. İyileşme ihtimali yok. Bazı olaylar ve travmalar öyle zayıf anlarda yakalıyor ki insanı, tamiri olmuyor işte.
Bu yazı içimi titretti. Kendine acıma bence artık ve UYAN.
Bu benim.
Yazdiklarini hep okuyorum.. bazi konularda da yorumlarina denk geliyorum. Tanimadan sevdiklerimdensin.. bipolar teshisin devam ediyor mu? Su an kac yasindasin bilmiyorum ama 40 yastan umutluyum ben.. sana bu durumda kabullen diyemem..
Tepki gosterebilirler lakin terapilerin faydali olacagini dusunmuyorum..
cok sukur ki bir cocugun olmus.. kisa zamanda ataklarin gecmesini ve tekrarlamamasini diliyorum.
Birçok işi bir arada yapmaya çalışıyorsunuz.Hayalinizdeki siz ile gerçekteki siz arasındaki farkın çok açıldığını düşünüyorum.Bu fark ne kadar yakınsa birbirine yaşamdan, yaptığınız işten bir o kadar doyum alırsınız,mutlu olursunuz.Resim yapmak aynı zamanda terapi gibi fakat,kafanızın dingin olması gerekiyor.
Ben de zor dönemlerden geçtim.Hatta günlerce ,haftalarca uyumadım. Uyursam ölürüm düşüncesi...)arkadaşlarım,hocalarım bendeki değişimi farketmişlerdi(çok enerjik,kabına sığmayan, hayatın içinde olduğumu iliklerime kadar hisseden biriydim.)Benden psikolog desteği almam için ellerinden geleni yapmaya çalıştılar lakin, ben psikolog konusunda direnç gösterdim,hiç gitmedim.İçinde bulunduğum durumdan kurtulmak için tek başıma savaş vermeye karar verdim.Birgün arkadaşlarımdan biri ile otururken “insanlara bakar mısın hepsi plastik görünümde ,içlerini görüyorum,organları yok ,içleri boş!”dedim. O an arkadaşımın gözlerindeki dehşeti gördüm.”0 dehşet” bulunduğum durumun yansıması olarak bana göründü.Normal olmadığımı net gördüm!mücadelem o an başladı.uzun ve meşakkatli bir sürecin sonunda bambaşka biri olarak doğurdum kendimi.Güçlü ol demekle güçlü olunmuyor maalesef.psikolog eşliğinde bu süreci atlatmaya çalışın.Geçmiş olsun.
Kendine acımanı gerektirecek birşey yok Gangsta, neler yazdığımı tam hatırlamıyorum ama dilim arada sivri olabiliyor, umarım incitmemişimdir zira maksadım incitmek değil, kıymet veriyorum sizlere ve nasıl desem çaresizliği yakıştıramıyorum galiba, ondan çıkışlar yapışım.Annemle ilgili bir konu açmıştım ve senden baya sert bir yorum almıştım Mune Müdürüm hatırlıyor musun? Bu, onun yanında pamuk gibi bir yorum. :) O gün sana özelden mesaj atmış "Açık anlatamadım, olduğu gibi anlatsam anneme gaddar derler, demesinler" demiştim. Annem de doğru bildiğini yaptı diyorum ama aslında ne kadar ağır olduğunu çocuğumdan sonra fark ettim. Kabul ediyorum, sonra edemiyorum. Affediyorum, sonra edemiyorum.
Annemi ve ikimize seyirci kalan babamı da. Bana yükledikleri tüm yükleri hala daha için için sırtımda taşıyorum.
Kötü insanlar değiller, belki onlar da ne yapacaklarını bilemediler benle; ele avuca sığmazdım.
O konumda da demiştim "Dövselerdi keşke" diye, o zaman karşıma alırdım onları. Ama duygusal manipülasyonun ne demek olduğunu öğrendiğimde karşıma annem çıktı. Aldığımı zannettiğim kararların hepsi ona aitmiş, düşüncelerimin içine kadar sızmış, yönetmiş. Bunu kelimelere dökmek çok zor.
Her şeyi, inançlarıma kadar her şeyin sallantıda olduğu, inkar içinde olduğum bir zamanı yaşıyorum ve bu süreç dalgalı halde iki yıldır peşimi bırakmadı.
Şu kırmızıladığım kısmı o konuda da yazmıştın ama cevap vermemiştim ya; iddia ediyorum Mune, benim annemin eline doğmuş olsaydın seni delirte delirte olduğun yere oturturdu.
Görüp görebileceğin en asi çocuklardan biriydim, itina ile olmadığım biri olarak evcilleştirildim. O konuda da söylemiştim "Benim hayatım bir beyin yıkama seansı" .. Şimdi uyanıyorum ve uyandıkça içim gidiyor, içime akıyorum, çöküyorum. Buraya milyonlarca sayfa olarak yazabilirim bunu; bilgisayarımdaki 1000 küsur şiir, kenara attığım 100 küsur resim... Hepsinde aynı şeyi anlatmaya çalışan biri var, hepsinde, farklı kelime ve cümlelerle "Uyan" diye kendini sarsan biri varmış gibi. Oturup baktığımda kendime acıyorum.
Tamiri yok gibi İdrak ama buranın bir çıkışı olmak zorunda. Bir dertse dermanı olmak zorunda ve bulmam gerekiyor.
Bugün psikolog "Kendini bırak" diye uyardı, "Ağla, bırak, duygudan çıkarıyorsun kendini, niye kaçıyorsun, kaçma" dedi. Buradaki yazıların totalindeki şeyler anlayacağın. Hep aynı adres. Hüngür hüngür ağlayayım mı bi dahaki seansa ne yapayım bilmiyorum, koyvereyim bari napayım...
Şiir okumayı severdim, yazardım da; bıraktım uzun zamandır ne okuyorum ne yazıyorum. Elimde bir tek resim yapmak kaldı. Buradaki profilime kadar her yeri şiirlerle doldurdum. Hakkımda kısmı Orhan Veli, imza kısmı Nefi...
Ben yavaş yavaş geri çekiliyorum sanattan. Bunda belki de -kendim gibi bir adam bulamamanın- etkisi vardır.
Şiir seven birine özelden kendi şiirlerimden birini naçizane göndermeyi isterim. Çevremde şiir seven insan yok, yazdıklarım pcde yer işgal ediyor sadece, bari birkaçını anlayacak birileri daha okusun.
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?