Maalesef gençlere böyle düşündüren diziler ve sosyal medya. Aile temalı eski Türk filmlerine bakıyorum, esas konu aile içi bağlılık ve huzur. Şimdikiler ise bitmek bilmeyen bir ihtiras, hiç dinmeyen heyecan, tuhaf ama evli olduğu halde bir türlü kavuşamamış çift. La nikahınız var sizin diye ekrandan içeri giresim geliyor.
Sosyal medya var bir de. Akşam eşiyle çay içiyor kadın, tipik Türk ailesinde her akşam gerçekleşen eylem. Sanırsın ki yıllardır kocasına hasret kalmış da seferberlik zamanında bir damla çaya muhtaç olmuşlar. Çay altı üstü yahu. Bel lastiği gevşemiş pijamasından donunun ucu görünen adamla "aşkla çay keyfi" yazıyor. İyice kafayı yedi hepsi.
Bunları izleyen yeni nesil kızlarımız da öncelikle erkenden evlenmek istiyor. Henüz üniversite okurken pembe çiçekli kahve fincanları hayal ediyor. Sonra evlenince de akşam içilen çayın dümdüz bir çay olduğunu, bir hikmetinin olmadığını, doğalgaz faturasını nasıl öderim diye dertlenen adamın iltifata mecalinin kalmadığını görünce vay efendim sevgili gibi değiliz.
Tabi ki sevgili gibi olamazsın. Senin sevgiliyken tek derdin buluşmalarda ne giyeyim, eyeliner kuyruğumu arşa nasıl uzatayım iken, adamın tek derdi de hangi tenha cafeye götüreyim de yarimi accuk mıncıklayayım oluyor. Adamın geçim derdi yok, kafası rahat bir kere. Bir zahmet iki iltifat etsin, çiçek alsın. Kadın akşama ne yemek yapacağım, eltime nasıl nispet yapayım diye düşünmüyor. Bir zahmet kuaförden çıkmış gibi olsun her buluşmada.
Eyyorlamam bu kadar. İmza: beyini seven ama sinir olan 6 yıllık evli idrak.