- 27 Nisan 2014
- 2.618
- 1.970
- 108
- Konu Sahibi obiviyante
-
- #41
Anlamıyorum arkadaşlar! Ya da anlayamıyorum…
30 yaşındayım; hayatımın çok büyük bir döneminde aktif olarak bu sorunu yaşadım. Bilemiyorum burada derdime derman olabilecek birileri var mıdır, ya da belki benim gibi birileriyle karşılaşırım bir şekilde. Ya da bana ışık tutacak önerilerde bulunan bazı insanların bu şekilde bana ulaşmalarını sağlarım, ya da ben onlara ulaşırım… Neyse işte…
Dürüst ol dediler, dürüst ve adil olmak lazım, haksızlığa boyun eğme zalimi azdırma dediler eyvallah dedim. Böyle büyüdüm yani. Hayatımın düsturu oldu. Çokta zor olmadı benim için çünkü terazi burcuyum.
İlkokuldaydım. Okulun bahçesine beton dökülmüştü. Çocuklar henüz kurumadan üstüne ayak basmaya falan başladılar. Çok sinirlendim. Yapmayın devlet malı günah dedim. Bunu yapmamaları içinde baya mücadele ettim. Çokta sinirlendim, sonunda benimle alay ettiler. O kadar üstüme geldiler ki ağladım.
Ne biliyim mesela kırmızı ışıkta asla geçmedim. Hayatım boyunca hiç kopya çekmedim. İnsanların emeğine haksızlık olur düşüncesiyle kimseden not istemedim. Benden not isteyenlere açıkça “Bak arkadaşım ben her Allah’ ın günü bu fakülteye geliyorum. Akşama kadar ders dinliyorum. Üstelik bu hiçte zevkli değil. Not tutmak için en öne oturuyorum, o yüzden notlarımı vermem. Ama birlikte çalışmak istersen gel çalışalım!” dedim. Tabi bu beni hep antipatik ve sevilmeyen bir insan yaptı.
Bir arkadaşım vardı. Nişanlıydı. Eş zamanlı olarak eski nişanlısıyla görüşüyordu. Yapma dedim. Bak dedim annenle baban ayrı büyümüşsün. Başından bir nişan geçmiş, bizim insanımız dedikoducudur. Erkeğe bir şey olmaz ama sen mağdur olursun. Görüşme diğer adamla ya da şimdiki nişanlından adam gibi ayrıl yoluna bak. Yazıktır günahtır dedim. Bana düşman oldu. Kendisinin bana düşman olması yetmedi diğer ev arkadaşlarımı da örgütledi. Bildiğin kovuldum evden.
Araştırma görevlisi olarak atandım. İşe başladığım gün mezun olduktan 11 yıl sonra zor bela İngilizce’ yi geçip araştırma görevlisi olan bir bayanı başıma verdiler. Allah şahidim hiç hakir görmedim. Odasına gittim o oturabilirsin demeden oturmadım. Gitti olur olmaz ne var ne yoksa beni danışmanımın şimdilerde Profesör olan diğer asistanına şikâyet etti. Ben başıma buyrukmuşum, kendime çok güveniyormuşum, her işi yapabileceğimi düşünüyormuşum. Yüksek lisans öğrencileriyle oturdu dedikodumu yaptı. Diğer asistanları bana karşı bir güzel örgütledi. Çok uğraştı benimle 6 yıl sabrettim. Allah’ tan danışmanım çok değerli bir insandır, bana sahip çıktıda bir şekilde yoluma bakabildim.
Geçtiğimiz günlerde odama gelip bana “Sen dosdoğru sun, şu fakültede güvenebileceğim iki kişi varsa birisi sensin!” (vallahi aynen böyle söyledi) demiş olan bir arkadaşımın bölümümüze daha yeni atanmış diğer bir asistan arkadaşıma benim için “Ona dikkat et, kurnazdır, soğuk ve baskın bir tiptir!” dediğini öğrendim. O kadar üzüldüm ki anlatamam. Bu olay günlerdir kafamı meşgul ediyor. Halbuki ben o eğitime gidebilsin diye hocama ne kadarda ısrar etmiştim. Yeni gelen asistan arkadaşa da başka bir şehirden geldi diye ne kadar destek oldum ama o bana diğer arkadaşın lafları yüzünden tavır aldı.
Sorun nedir bilmiyorum. Dün bir arkadaşım bana çok netsin, kendini olduğun gibi ifade ediyorsun dedi. Bu halim insanları rahatsız edebilirmiş. Ben patavatsız birisi değilim. İkili ilişkilerde çok hassasımdır. İnsanları kırmamak için çok özen gösteririm. Neden böyle oluyor anlamıyorum.
Bu yaştan sonra olur mu dersin?Tamam güzel meziyetler bu anlattıklarınız ama bu kadar keskin çizgilerinizin olması da size zarar, ki zaten kafanıza takılıyor ki konu açmışsınız. Hayat ve kimi insanlar öyle dürüst, mükemmel, üst ahlaki seviyede değil ki.
Bu konudan nasıl bir izlenim aldım biliyor musunuz, ödevini muntazam yapıp derste ilk iş hocam ödev vermiştiniz! diye atılan örnek öğrenci gibisiniz.
Biraz relax olun takmamaya-düzeltmemeye çalışın bazı şeyleri
Aynen. Çok yoruluyorum bazen.Ben yazdıklarınızdan sizin kurallar içinde kalmış eğlenmeyen birisi olduğunuzu düşündüm .
Anlamıyorum arkadaşlar! Ya da anlayamıyorum…
30 yaşındayım; hayatımın çok büyük bir döneminde aktif olarak bu sorunu yaşadım. Bilemiyorum burada derdime derman olabilecek birileri var mıdır, ya da belki benim gibi birileriyle karşılaşırım bir şekilde. Ya da bana ışık tutacak önerilerde bulunan bazı insanların bu şekilde bana ulaşmalarını sağlarım, ya da ben onlara ulaşırım… Neyse işte…
Dürüst ol dediler, dürüst ve adil olmak lazım, haksızlığa boyun eğme zalimi azdırma dediler eyvallah dedim. Böyle büyüdüm yani. Hayatımın düsturu oldu. Çokta zor olmadı benim için çünkü terazi burcuyum.
İlkokuldaydım. Okulun bahçesine beton dökülmüştü. Çocuklar henüz kurumadan üstüne ayak basmaya falan başladılar. Çok sinirlendim. Yapmayın devlet malı günah dedim. Bunu yapmamaları içinde baya mücadele ettim. Çokta sinirlendim, sonunda benimle alay ettiler. O kadar üstüme geldiler ki ağladım.
Ne biliyim mesela kırmızı ışıkta asla geçmedim. Hayatım boyunca hiç kopya çekmedim. İnsanların emeğine haksızlık olur düşüncesiyle kimseden not istemedim. Benden not isteyenlere açıkça “Bak arkadaşım ben her Allah’ ın günü bu fakülteye geliyorum. Akşama kadar ders dinliyorum. Üstelik bu hiçte zevkli değil. Not tutmak için en öne oturuyorum, o yüzden notlarımı vermem. Ama birlikte çalışmak istersen gel çalışalım!” dedim. Tabi bu beni hep antipatik ve sevilmeyen bir insan yaptı.
Bir arkadaşım vardı. Nişanlıydı. Eş zamanlı olarak eski nişanlısıyla görüşüyordu. Yapma dedim. Bak dedim annenle baban ayrı büyümüşsün. Başından bir nişan geçmiş, bizim insanımız dedikoducudur. Erkeğe bir şey olmaz ama sen mağdur olursun. Görüşme diğer adamla ya da şimdiki nişanlından adam gibi ayrıl yoluna bak. Yazıktır günahtır dedim. Bana düşman oldu. Kendisinin bana düşman olması yetmedi diğer ev arkadaşlarımı da örgütledi. Bildiğin kovuldum evden.
Araştırma görevlisi olarak atandım. İşe başladığım gün mezun olduktan 11 yıl sonra zor bela İngilizce’ yi geçip araştırma görevlisi olan bir bayanı başıma verdiler. Allah şahidim hiç hakir görmedim. Odasına gittim o oturabilirsin demeden oturmadım. Gitti olur olmaz ne var ne yoksa beni danışmanımın şimdilerde Profesör olan diğer asistanına şikâyet etti. Ben başıma buyrukmuşum, kendime çok güveniyormuşum, her işi yapabileceğimi düşünüyormuşum. Yüksek lisans öğrencileriyle oturdu dedikodumu yaptı. Diğer asistanları bana karşı bir güzel örgütledi. Çok uğraştı benimle 6 yıl sabrettim. Allah’ tan danışmanım çok değerli bir insandır, bana sahip çıktıda bir şekilde yoluma bakabildim.
Geçtiğimiz günlerde odama gelip bana “Sen dosdoğru sun, şu fakültede güvenebileceğim iki kişi varsa birisi sensin!” (vallahi aynen böyle söyledi) demiş olan bir arkadaşımın bölümümüze daha yeni atanmış diğer bir asistan arkadaşıma benim için “Ona dikkat et, kurnazdır, soğuk ve baskın bir tiptir!” dediğini öğrendim. O kadar üzüldüm ki anlatamam. Bu olay günlerdir kafamı meşgul ediyor. Halbuki ben o eğitime gidebilsin diye hocama ne kadarda ısrar etmiştim. Yeni gelen asistan arkadaşa da başka bir şehirden geldi diye ne kadar destek oldum ama o bana diğer arkadaşın lafları yüzünden tavır aldı.
Sorun nedir bilmiyorum. Dün bir arkadaşım bana çok netsin, kendini olduğun gibi ifade ediyorsun dedi. Bu halim insanları rahatsız edebilirmiş. Ben patavatsız birisi değilim. İkili ilişkilerde çok hassasımdır. İnsanları kırmamak için çok özen gösteririm. Neden böyle oluyor anlamıyorum.
Teşekkür ederim. Vakit ayırmışsın. Ama anlayamıyorum. Bazı insanların baktığı yerden bakamıyorum. Bunu geliştirmenin bir yolu var mı?Türk kültürünün samimiyet arayışı genelde kural uyumunun esnetilmesi ve konuşkanlıkla bağdaşıyor. Ben de çok benzer şeyler yaşadım okulda, sosyal çevrede hatta aile içinde, bir tek babam anladı beni. Maalesef ki bu toplumsal bir beklenti, buradaki yorumlara bakarak da anlayabilirsiniz. Yurt dışına kaçtığımdan beri kendi istemediğim tek bir davranışta bulunmadım sosyal ilişkilerde, cok da rahatım.
Bazen kültürün içinde de büyümüş olsak ideal ve dolayısıyla bazı karakter özelliklerimiz zıt düşebiliyor çoğu insanla. Ben olsam umursamazdim çoğu şeyi ve güler yüzlü bir tavır takınırdım. Kimse gerçeği düzgün söylemediği için az söyleyen kişi kendini de ifade ediyor olsa bir kurnazlik beklentisi oluşuyor insanlarda maalesef ki... Ayrıca, duygularınızı göstermek zorunda değilsiniz kesinlikle ama karşıdaki insanı da anlamaya çalışmak iyi olur. Şöyle düşünün, siz içine sığmadığınız bir dünyada yaşamaya çalışıp bunun sonuçlarına katlaniyorken buna ister istemez alışmış oldunuz. Karşınızdaki insan o dünyaya ait ama sizin düşünceleriniz onda bir aitsizlik hissi yaratacak. Rahatsız bir hissi deneyimleyen kişi bir daha geri gelmez oraya eger böyle bir şansı varsa. Sesinizi yumusatin, "kesinlikle kişisel sınırı geçmeye çalışmıyorum ama bir arkadas olarak endiseliyim, sadece bir kere fikrimi söylemek istiyorum bu sebeple" gibi şeyler deyin eğer illa bir şey söylemek istiyorsanız da.
Gerçekten sizin kafada insan olsa bu kadar sorun yaşanmaz ama günlük hayattaki zorunlu çevreniz için biraz empati/onların gözünden görmek lazım. Onlar yapsaydı zaten sorun olmazdi, ama iç huzurunuz için sizin biraz çaba göstermeniz gerekebilir.
Üzgünüm lafımın arkasındayım. Yetişkin, hali hazırda iki tane evladı olan, üstelik rahatsız bir kadının sırf kendine eğlence olsun diye doğmamış bir insanın hayatını mahvetme ihtimalini cehalet diyip geçiştiremem. Bence asıl merhametsizlik budur.Burada yazdıkların gerçekten hoş özellikler ve anlayabiliyorum, benzerlerini yaşadım. Üstelik benim sınırım da yoktu vericilikte. Tuttuğum not varsa, millete dağıtıverirdim. "Hakka girmeyeyim, kalpleri kırılmasın da varsın benden gitsin" diyerek ne verdiğim borcu geri isterdim, ne kendi kalbimi kırdırmaktan çekinirdim vb...
Salt burada yazdıklarından değil, birkaç keskin yorumundan hatırlıyorum seni, eğer ki geçtiğimiz günlere kadar "Hermione Granger" avatarını kullanan sen isen. Aklımda kalan bir özelliğin var: Dilinin çok keskin olması.
Patavatsızlık değil belki ama çevrendeki insanlara, burada yazdığın gibi davranıyor ve hitap ediyorsan, kırıcı birisin demektir ve durduk yere onların sana karşı cephe almalarına sebep olursun.
Hasta ablasının hamileliği düşünmesi ile ilgili bir şeyler paylaşan bi kız vardı konunun birinde. Hepimiz bir yere kadar öfkelendik, endişelendik, "Ah cahillik" dedik, ilaçlarını al - doktora sor dedik... Ama ben sizin oradaki yorumunuzu unutamadım: "Bazı insanların kısırlaştırılması gerektiğine inanıyorum" dediniz o kızın konusunda.
Bunu siz yazmıştınız değil mi? Yanlış kişiyi mi hatırlıyorum?
Böyle konuşan birinin adalet duygusuna değil, merhamet duygusuna bakarım önce şahsen.
Dilinizi biraz merhametle törpülemenizi öneririm naçizane.
Teşekkür ederim. Vakit ayırmışsın. Ama anlayamıyorum. Bazı insanların baktığı yerden bakamıyorum. Bunu geliştirmenin bir yolu var mı?
Üzgünüm lafımın arkasındayım. Yetişkin, hali hazırda iki tane evladı olan, üstelik rahatsız bir kadının sırf kendine eğlence olsun diye doğmamış bir insanın hayatını mahvetme ihtimalini cehalet diyip geçiştiremem. Bence asıl merhametsizlik budur.
Üslubum size sert gelebilir eyvallah. Yalnız o cidden hassas olduğum bir konuydu.Yalnız o konuyu tartışmıyorum sizinle, olayları nasıl gördüğünüz kısmına da bir şey demiyorum,
şu anki konunuz üzerine "Neden böyle oluyor anlamıyorum" dediğiniz kısmını irdeliyorum geçmiş yorumlarınızdaki aklımda kalan üslubunuzdan.
Net kalmış mesela o yorum; kadının sağlıklı düşünemediğini görebiliyor ve kardeşini incitmeden yorum yapabiliyorsam, bunu siz de yapabilirsiniz. Siz gibi biz de doğruyduk o konuda. Tek farkla. Siz aynı zamanda kırıcıydınız da. Merhamet olayı budur.
Diğer yorumumda söylediğim gibi bir insanda, adalet duygusundan önce merhamet duygusuna bakacağım anlar olur.
Bebek açısından düşününce yakaladığınız adaletsizliği, ablası hasta bir kıza merhametsiz davranarak dile getirdiniz.
Bu benim fikrim, yani.
Bu cepheleştirir insanları işte.
Keskin olmayın bu kadar.
Sende net bir insansın. Ama akıllı bir kadın olduğunu düşünüyorum.
Anlamıyorum arkadaşlar! Ya da anlayamıyorum…
30 yaşındayım; hayatımın çok büyük bir döneminde aktif olarak bu sorunu yaşadım. Bilemiyorum burada derdime derman olabilecek birileri var mıdır, ya da belki benim gibi birileriyle karşılaşırım bir şekilde. Ya da bana ışık tutacak önerilerde bulunan bazı insanların bu şekilde bana ulaşmalarını sağlarım, ya da ben onlara ulaşırım… Neyse işte…
Dürüst ol dediler, dürüst ve adil olmak lazım, haksızlığa boyun eğme zalimi azdırma dediler eyvallah dedim. Böyle büyüdüm yani. Hayatımın düsturu oldu. Çokta zor olmadı benim için çünkü terazi burcuyum.
İlkokuldaydım. Okulun bahçesine beton dökülmüştü. Çocuklar henüz kurumadan üstüne ayak basmaya falan başladılar. Çok sinirlendim. Yapmayın devlet malı günah dedim. Bunu yapmamaları içinde baya mücadele ettim. Çokta sinirlendim, sonunda benimle alay ettiler. O kadar üstüme geldiler ki ağladım.
Ne biliyim mesela kırmızı ışıkta asla geçmedim. Hayatım boyunca hiç kopya çekmedim. İnsanların emeğine haksızlık olur düşüncesiyle kimseden not istemedim. Benden not isteyenlere açıkça “Bak arkadaşım ben her Allah’ ın günü bu fakülteye geliyorum. Akşama kadar ders dinliyorum. Üstelik bu hiçte zevkli değil. Not tutmak için en öne oturuyorum, o yüzden notlarımı vermem. Ama birlikte çalışmak istersen gel çalışalım!” dedim. Tabi bu beni hep antipatik ve sevilmeyen bir insan yaptı.
Bir arkadaşım vardı. Nişanlıydı. Eş zamanlı olarak eski nişanlısıyla görüşüyordu. Yapma dedim. Bak dedim annenle baban ayrı büyümüşsün. Başından bir nişan geçmiş, bizim insanımız dedikoducudur. Erkeğe bir şey olmaz ama sen mağdur olursun. Görüşme diğer adamla ya da şimdiki nişanlından adam gibi ayrıl yoluna bak. Yazıktır günahtır dedim. Bana düşman oldu. Kendisinin bana düşman olması yetmedi diğer ev arkadaşlarımı da örgütledi. Bildiğin kovuldum evden.
Araştırma görevlisi olarak atandım. İşe başladığım gün mezun olduktan 11 yıl sonra zor bela İngilizce’ yi geçip araştırma görevlisi olan bir bayanı başıma verdiler. Allah şahidim hiç hakir görmedim. Odasına gittim o oturabilirsin demeden oturmadım. Gitti olur olmaz ne var ne yoksa beni danışmanımın şimdilerde Profesör olan diğer asistanına şikâyet etti. Ben başıma buyrukmuşum, kendime çok güveniyormuşum, her işi yapabileceğimi düşünüyormuşum. Yüksek lisans öğrencileriyle oturdu dedikodumu yaptı. Diğer asistanları bana karşı bir güzel örgütledi. Çok uğraştı benimle 6 yıl sabrettim. Allah’ tan danışmanım çok değerli bir insandır, bana sahip çıktıda bir şekilde yoluma bakabildim.
Geçtiğimiz günlerde odama gelip bana “Sen dosdoğru sun, şu fakültede güvenebileceğim iki kişi varsa birisi sensin!” (vallahi aynen böyle söyledi) demiş olan bir arkadaşımın bölümümüze daha yeni atanmış diğer bir asistan arkadaşıma benim için “Ona dikkat et, kurnazdır, soğuk ve baskın bir tiptir!” dediğini öğrendim. O kadar üzüldüm ki anlatamam. Bu olay günlerdir kafamı meşgul ediyor. Halbuki ben o eğitime gidebilsin diye hocama ne kadarda ısrar etmiştim. Yeni gelen asistan arkadaşa da başka bir şehirden geldi diye ne kadar destek oldum ama o bana diğer arkadaşın lafları yüzünden tavır aldı.
Sorun nedir bilmiyorum. Dün bir arkadaşım bana çok netsin, kendini olduğun gibi ifade ediyorsun dedi. Bu halim insanları rahatsız edebilirmiş. Ben patavatsız birisi değilim. İkili ilişkilerde çok hassasımdır. İnsanları kırmamak için çok özen gösteririm. Neden böyle oluyor anlamıyorum.
Üslubum size sert gelebilir eyvallah. Yalnız o cidden hassas olduğum bir konuydu.
Şöyleki ;
Bir komşumuz sırf güzel diye şizofreni hastası bir kadınla evlendi. Kadının hastalığı ilk doğumundan sonra arttı. Doktor bir kez daha doğum yapmasın dedi. Adam oğlum olacak diye kadını ikinci ve üçüncü kez hamile bıraktı.
Sonuç;
Anne baba öldü. Üç kızda ileri derecede şizofreni ve üçüde bakım evinde.
Keşke o adamı birileri kısırlaştırsaydı.
Küfür etmezdim. Tarzım değil.Ablasının durumundan bihaber olduğundan konu açmıştı kızcağız ve soruyordu "Böyle olan var mı?" diye, bildiğin cahillik işte. Hani ne bileyim ısrarla "Ablam bebe yapacak" filan dese zaten kıza bi küfür etmediğimiz kalırdı herhalde. Ama incitir yani işte o konudaki cümlelerin.
Bilmiyorum, hassas olduğun bir konu ise bi derece kabul edilebilir o üslup, anlarım, hassas olduğumuz noktalarda normal üstü keskinlik olur zaten davranışlarımızda ve konuşmalarımızda ama bunu belirtmezseniz anlaşılamazsınız.
Misal o yorumunuzda, bu örnekle birlikte öyle deseydiniz, tepkinizi anlardım.
Bende de vardır aynı keskin tepkiler yer yer. Ama geri adım da atarım, kanattığım yeri sararım da.
Yani dediğim gibi,o yorumunuz çok net kalmış aklımda, incitici - katı - keskin bir cümle olarak.
Küfür etmezdim. Tarzım değil.
Bu arada o kızlardan birisi tecavüze uğradı. Kimsede merhamet etmedi biliyor musun? Birsürü akrabaları vardı. Birisi bile onları evine almadı. Bence onların merhamete daha çok ihtiyaçları vardı.
Şu anda olmaz, bu karakteriniz sizi buraya konu açmaktan çok daha fazla rahatsız ederse ve zorlarsa olur ancak.Bu yaştan sonra olur mu dersin?
Evet. Çünkü merhametsiz birisi değilim.Eh işte küfür benim de tarzım değil, o yüzden diyorum ya "Bi küfür etmediğimiz kalırdı" diye.
İyi de konumuz bu değil ki, genel olarak keskin konuştuğunuzu dile getiriyorum.
Üslubunuzda merhamet olsun dedim diye içerlediniz mi sanki biraz?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?