- 1 Mart 2014
- 1.313
- 2.573
- 208
Olay çocuğun ailesinin subay-astsubay-polis olması değil, insanların zihniyeti.
Bende subay çocuguyum, annem savcı. Babam uzun yıllar hakkari'de, tunceli'de diyarbakır'da görev yaptı. Lojmanları molotofla yakmaya kalktıkları da oldu, bizi okula götüren servisi kaçırmaya çalıştıklarıda. Bir pazar günü lojmanı tarayarak her zaman bizimle oynayan askerimizi şehit ettikleri de oldu ki, yüzü gözümün önüne gelince hala gözlerim dolar. Ama biz asla kimseyi kürt diye aşağılamadık. 5 parmağın 5'i bir değil dedik, hala severek görüştüğümüz dostlar edindik orada.
Ardından Ankara'ya geldik. ben o kadar sene doğuda okula gidip, arkadaş edindiğim için şivem kürtçeye kayıyordu artık.
Başkent'in sayılı kolejlerinden birine başladım. Ve öğretmenim okulun ilk günü klasik tanışma faslında benim konuşmamı duyunca , alıp en arkaya oturttu. İnsanlar benden vebalıymışım gibi kaçtı. Parmak kaldırırdım, kadın bana burun kıvırırdı. İnanın nedeni hakkında hiç bir fikrim yoktu, ta ki aktivite dersinde sınıftakiler topluca beni çember ortasına alıp, terorist, kürt , hain diyerek beni ağlatana kadar.
O kadar ağladım ki hastalandım. annem beni almaya geldi, ne olduğunu sorunca anlattım. 3 aydır böyle, öğretmen beni sevmiyor sanmıştım dedim.
Hayatımda annemi o kadar cıgırından çıkmış halde görmedim. Okulu birbirine kattı.Fırtına gibi esip geçti, tekrar okula döndüğüm gün o öğretmen müsvettesi, sınıfa açıklama yaparak benim "kürt" olmadığımı, benimle rahatça arkadaşlık edebileceklerini söyledi.Beni de aldı en ön sıraya koydu, yakama "en uslu" yıldızını taktı, yersen tabii...
Dönem sonunda başka okula nakil oldum. Bu kadının eğittiği o çocuklardan hayır gelir mi? Özellikle doğu insanını tanımayan , oralarda bulunmayanlarda inanılmaz bir önyargı var. Belki ben de orada bulunmamış olsam, bugun "kürt görünce tüylerim dikilliyor şerefsizim,hepsine sıkıcaksın" diyebilenlerden olurdum. Pek çoğumuz TV bize ne anlatıyorsa ona inanıyoruz.
İnsanı, insan olduğu için sevmeliyiz. Türkler olarak her şeyimiz 4-4'lük mü? Bazı iç anadolu şehirleri yobazlıkta sınır tanımazken, mesela Tunceli inanılmaz modern bir şehir. Keza diyarbakır da öyle,"Doğunun Paris'i " derler.
Bence aradaki bu çatışmayı bir kenara bırakıp, geri kalmış, geri bırakılmış o bölgeleri nasıl kalkındırırız, nasıl faydalı oluruz diye kafa yormamız gerek.
Bende subay çocuguyum, annem savcı. Babam uzun yıllar hakkari'de, tunceli'de diyarbakır'da görev yaptı. Lojmanları molotofla yakmaya kalktıkları da oldu, bizi okula götüren servisi kaçırmaya çalıştıklarıda. Bir pazar günü lojmanı tarayarak her zaman bizimle oynayan askerimizi şehit ettikleri de oldu ki, yüzü gözümün önüne gelince hala gözlerim dolar. Ama biz asla kimseyi kürt diye aşağılamadık. 5 parmağın 5'i bir değil dedik, hala severek görüştüğümüz dostlar edindik orada.
Ardından Ankara'ya geldik. ben o kadar sene doğuda okula gidip, arkadaş edindiğim için şivem kürtçeye kayıyordu artık.
Başkent'in sayılı kolejlerinden birine başladım. Ve öğretmenim okulun ilk günü klasik tanışma faslında benim konuşmamı duyunca , alıp en arkaya oturttu. İnsanlar benden vebalıymışım gibi kaçtı. Parmak kaldırırdım, kadın bana burun kıvırırdı. İnanın nedeni hakkında hiç bir fikrim yoktu, ta ki aktivite dersinde sınıftakiler topluca beni çember ortasına alıp, terorist, kürt , hain diyerek beni ağlatana kadar.
O kadar ağladım ki hastalandım. annem beni almaya geldi, ne olduğunu sorunca anlattım. 3 aydır böyle, öğretmen beni sevmiyor sanmıştım dedim.
Hayatımda annemi o kadar cıgırından çıkmış halde görmedim. Okulu birbirine kattı.Fırtına gibi esip geçti, tekrar okula döndüğüm gün o öğretmen müsvettesi, sınıfa açıklama yaparak benim "kürt" olmadığımı, benimle rahatça arkadaşlık edebileceklerini söyledi.Beni de aldı en ön sıraya koydu, yakama "en uslu" yıldızını taktı, yersen tabii...
Dönem sonunda başka okula nakil oldum. Bu kadının eğittiği o çocuklardan hayır gelir mi? Özellikle doğu insanını tanımayan , oralarda bulunmayanlarda inanılmaz bir önyargı var. Belki ben de orada bulunmamış olsam, bugun "kürt görünce tüylerim dikilliyor şerefsizim,hepsine sıkıcaksın" diyebilenlerden olurdum. Pek çoğumuz TV bize ne anlatıyorsa ona inanıyoruz.
İnsanı, insan olduğu için sevmeliyiz. Türkler olarak her şeyimiz 4-4'lük mü? Bazı iç anadolu şehirleri yobazlıkta sınır tanımazken, mesela Tunceli inanılmaz modern bir şehir. Keza diyarbakır da öyle,"Doğunun Paris'i " derler.
Bence aradaki bu çatışmayı bir kenara bırakıp, geri kalmış, geri bırakılmış o bölgeleri nasıl kalkındırırız, nasıl faydalı oluruz diye kafa yormamız gerek.