Sümüklüböceğin hikayesi

deniz büyüyor...çok şükür bu güne...bu günlere...bu hafta çok gezdik...bu hafta artık birileriyle sohbet etmenin nasıl bir şey olduğunu anlayabildim.bir iki seferdir diyorum ben böyle uzun süre yerimde oturabilecekmiydim gittiğim yerde?
büyümüş büyümüş...tatlı kızım büyümüş...bu hafta anneannesinin aldığı ilk şemsiyesinin siftahını da yaptı....aman ne noşuna gitti nasıl bir mutlulukla tuttu tuttu da gezindi duşarıda.e tabiiii az sonra kolu yorulunca şemsiye taşıyıcılığını ben ele aldım.

.........................................

deniz artık ayrı uyumalı,,,kendi yatağında yatmalı.şimdiye kadar hep ikimiz koyun koyuna idik.bir ara alışmıştı bir kaç gece ayrı yatmıştı....ama geceleri yerinden kaçıp kaçıp yanıma gelince bırakmıştı yerini...özendirmeye çalışıyoruz.bir mobilya mağazasına gittik onunla.bir baza...ve altından çekmece gibi açılınca yine bir baza çıkan çift yataklı baza..hoşuna gitti.deim teyzen gelince birinde o yatar.ne dersin?olur diye sevinmişti.sonra da...yavuzu da yanıma lırım onla yatarım demişti.erkek bbeği var.yavuz adı....

babamız pek alma taraftarı değildi.kaçıp kaçıp geecek yatmayacak diye ama bir yerlerden başlamalı dii mi?seneye ana sınıfı....bu akşam ayrı yatırdım...bakalım....1 hafta 10 gün ayrı yatarsa ve gece de yanıma gelmez ise babanın bu konuya olumlu bakacağını söyledim.tamam.dedi....bakacağız.....


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,



dün sabah kahvaltı da bana ne dedi biliyor musunuz?
_anne,,,,babamla bir yere gittiğim zaman seni özlüyorum seninle bir yere gittiğim zaman babamı.dedi....

canım ya....

ve günde defalarca annecim ben seni çok seviyorum diyor....



...............................

bir ara şimdi kimin sorduğunu hatırlayamıyorum özür...ama takipçimdi öyle hatırlıyorum...ismihan sen miydin?
bana ona gerçeği söylemeyi düşünüp düşünmediğimizi sormuştu....söyliyecekmiyiz söylemiyecekmiyiz diye...
sanki bunu yazmıştım gibi geliyor...belki evlat edinenler topiğine de yazmış olabilirim....
ayyyyy....kısa bir moşa...iki kilo süt almıştım.kaynatmayı unuttum.bi kahve içsem mi diye düşünür iken .....hatırıma geldi..az sonra döneceğim
 
[QUOTEDenizGeldi, post: 37569219, member: 152461"]o emzikli avatarını sevmeli.....darısı sana..ve isteyen herkese.[/QUOTE]
Amin inşallah tatlı denizimizin annesi tesekkur ederim ♥♥♥
 
kahve artık sütten sonra....

bu gece ne çok yazmak istiyorum kızım seni...ara ara tv ye bakıyorum madencilerden haber var mı diye...sızlıyor sürekli bi yerim...
denizim...kızm...bazı bazı seni izliyorum...oyun oynarken,,,kendi kendine masallar okurken tiyatrolar oynarken uydururken...konuşmaların....cümlelerin..ne tatlı şeysin sen...kızm sen idin ne oldun tatlı kızım...nasıl bi cevaplar veriyorsun bana.babanı beni şaşırtıyorsun...
bu gün....bugün ne eğlendin.ben de bi nefes aldım yani.itiraf etmek gerekirse...yeni yeni başlıyorum artık bi yerlee katılmaya,ortamlara...artık haftada bir ya da iki gün uykularından fire veriyoruz.bu arada sütü unutmuyayım....biri bana hatırlatsa!!
heh heh....
bir eyrlere gitmek sosyalleşmek ikimize de iyi geliyor artık.o iki ağabeyle ne güzel oynadın annem...hatta eve gitme vakti geldiğinde gitmeyelim diye tuttturdun.

aklıma ne geldi biliyormusun şimdi deniz...sağımda uyyorsun şu an.yattığın yerle aramızda iki metre kadar bi uzaklık var.kıpırdandın ve ben biraz korkuyla(uyanırsın korkusu ile=çünkü bu sessiz anları ve de boş vakitleri iple çekiyorum)sen daha bebek iken ya da bir iki yaşlarında diyiiim doğrusu olsun.ben geceleri seni yazardım buraya sessiz sessiz.sen aniden bi kalkardın naynay naynay diye bağırırı beni yakalardın pc başında.yine öyle oldu sandım.uyandın sandım.kıpırdanınca..
dur bak ...küçük olmalısın ..naynay dediğine göre...müzik dinletirdim ya sana ,ondan...


seni anlatıyordum diii mi annem...çok değil bir iki sene kaldı...öyle sanıyorum...bu sayfaları okumaya...tabiii ne kadar idrak edebilirsin göreceğiz zamanı gelince...sen...sen çok olgun bir kızsın deniz...benim davranışlarımın mı etkisi oldu bilmiyorum....çok akıllısın...çok zekiiisn.bu gün markette seni arkamda bırakıp bırakıp gittim bir iki metre ileriden...na yapacak diye yarım bakışlarla..sen sepet almaya çalışıyordun.yerinden çıkmıyordu hınzır sepet..neyse..sonunda aldın.bana yetişmeye çalışırkensesini duydum.biraz yüksek sesle...
_müsaade edermisiniz?

ne tatlı şeysin sen...büyüdün mü annem...büyüledin mi etrafındakileri...en çok ben seviyorum diye mi geçmedi gözündeki nazarın?
hayran hayran baktım sana.canım yavrumbeim dedim ses ile..nasıl bir gurur...
_müsaade edermisiniz?

büyüdün annem büyüdün...


süte bi bakayım tatlı kızım...ama lütfen şu yakın saatlerde uyanma olur mu?
 
Siz hep yazin olur mu Allah güzel meleğinize size ailenizi hep korusun bugün çok duygusalim galiba tedavi için gün sayiyorum hormonlardan ve heyecandan sanırım maşallah diyeyim küçük hanfendiye
 
süı tamam annem....şimdi ehm yaşımı siler hem yazarım seni ben...hem de kalkıp sıcak sbir fican süte acı granül kahve koyar böyle karışık bir ruh haliyle yazarım seni ben. deli annen.senin delin annen...

baban horuldayıp duruyo...aynen senin aslan taklidini yaptığın gibi...
yarın ananen gelicek.akşama da yine var bi gezme...yani yine gündüz uykusu yok.ey vah eyvah....uyumadın mı tam bi felaketsin kızım...deniz değil başka bir yaratıksın.ruh halin değişiyor tam bi psikopata bağlıyorsun gündelik tabir ile...halıları topluyor perdeleri ısırıyor duvarları yalıyor yerde mutfakta brek dansı yapıyorsun şuursuzca yaptığın hareketlerle...kimseyi tanımaz takmaz elinde ne varsa fırlatıberirsin.teyzen böyle hallerinde iken çocuk yapmak istemiyor evlendiğinde.heh heh!bazı bazı gelmeden önce aradığında o gün uyuyup uymadığını soruyor özellikle...
 
çok değil az kaldı demiştim ya...seni seven bir böceksever sormuştu...sen de biliyorsun bir kısmını zaten.şu an ki yaşının anlayabileceği bir dille anlatmıştım sana.bir gün pc de seni çektiğimiz videolarını izliyordun.çok seversin kendini izlemeye annecim.müzik leri bulur oynarsın.çizgi film takar izlersin ..yine videolarını izlediğin bir gün sordun bana...
anne....beni nerden aldınız?
beklediğim soru bu değildi...doğumla ilgili nasıl doğduğunla ilgili sorular gelebileceğini biliyordumama direkt böyle bir soru beklemiyordum...anne ben nasıl doğdum demedin.doğmek nedir nasıl doğulur demedin.direkt ...beni nereden aldınız dedin...

diyorum ya annem sen çok zekiiisin diye.bu da nereden çıktı diye zaman kazanmaya çalışıken sana vereceğim cevap için....verdiği cevap...bu da nereden çıktı dedim.bana verdiğin cevap:
bebekliğim yok ta ondan...
izlediği videolarda bebekliği yoktu doğal olarak...ve bunun farkına varalı.bir yıldan fazla oluyor.2 3 yaşları civarı.


ona hani hatırlıyormusun hayatta her istediğimiz şey olmayabiliyor...çok istesek te...baban ve ben birbirimizi sevdik evlendik.bir kızımız olsun istedik onu sevelim istedik.çok istedik.ama bir türlü olmadı annem...biri bize dediki üzülmeyin ...........li bir yerde sizi bekleyen güzel bir kız var.isterseniz ona anne baba olabilirsiniz sizi bekliyor.dedi.biz de çok sevindik.hemen gittk.seni bize getirdiler.kırmızı bir elbise vardı üzerinde.bir de şapkası...takım.bembeyaz çıplak kolların...çıplak bacakların...netatlı bakıyordun japon japon...kollarını ilk babana uzattın.güldün...baban aldı sardı seni.ben bacaklarını öptüm..çıplak bacaklarını...sümüklendim ya annem...az mola.
 
sen babanı seçtin annecim...kollarını uzattın ona..o da sardı seni..sevdi...bu güne dek...sonsuza dek...benbabanın bir çocuğu böylesine sevebileceğini koruyacağını saracağını bilmezdim annem...erkekler duygularını bell etmezler ya pek.öyle öğretilmiştir.bana babanı tanıttın kızım...sonra....sonra seni sarı bi taksiyle evimize getirdik kızım..ne acemi anne babaydık deniz.keşke şimdiki olgunluğunla izleyebilseydin bizi...ütopi...
heh...üzerindeki elbiseyi çıkartamıştık ta.kirlenince kesip bi tarfından öyle çıkarmıştık...heh heee..ama çok dikkat etmiştik sana değmesin sana bişey olmasın sana zarar vermeyelim diye..

sana anlayabileceğin dilde anlattım..babanın seni kollarına aldığını bilmek seni çok mutlu etti...güldün..bir kaç kere daha sordun..sana yine yalansız...anlayabileceğin dilde gayet normal birşeyi anlatır gibi anlattım.sen de çocuk aklınla doğal karşıladın.artık sormuyorsun.

sana türlü hikayeler anlattık babanla..kimini uydurduk...bu yazdıklarımı okuduğunu varsayarak hatırlarsan hani yalnız ördek yavrusu hikayemiz vardı....

pek karıştım kızım...izin ver..biraz bilge dedeni okuyayım....

sahracım....sana da canlı selam.....
 
kızım....şunu da yazayım daha bilge dedeni bekletmiyeyim...duramadım söyliyeceğim...son zamanlarda sana en çok söylediğim cümleler....

sen ne güzel bir evlatsın....Allahın güzel yaratığı.....sen çok güzel bir evlatsın...
 
Bir seminer sonrası bir baba benimle bir sorununu paylaştı. Sekiz yaşındaki oğlu ilkokul üçte artık hiç dersle ilgilenmez, öğretmeni umursamaz hale gelmiş. Sadece okul değil evde anneyi babayı umursamıyormuş; okulla ilgili her şeyi, kitap okuma, ev ödevini yapma, okula zamanında gitme konusunu tamamıyla umursamaz durumdaymış; ne söylerlerse söylesinler, artık hiç duymuyormuş. “Biz anne, baba olarak kendimizi çaresiz hissediyoruz, ne yapabiliriz,” diye sordu.

Düşündüm; bu çocuk doğduğunda böyle değildi. Bildiğim şu ki, çocuk doğduktan altı saat sonra iki sorunun cevabını bulmaya çalışıyor: 1- Güvende miyim? 2- Olduğum gibi kabul ediliyor muyum? Yani çocuk doğuştan merak eden, ilgilenen bir varlık; doğumdan sonra etrafında olup biteni tüm varoluşuyla umursuyor, öyle yaratılmış.
Peki, nasıl oldu da bu anne ve baba çocuğu bu hale getirdi?
Adam konuşurken kafamda oluşan soru buydu. Babaya sordum; küçükten böyle miydi, çocukla nasıl bir etkileşiminiz oldu?
Baba büyük bir ciddiyet ve heyecanla, yüzünde konuya önem veren birinin tavrı içinde anlattı:
- Ben oğlumun azimli, mücadeleci ve tuttuğunu koparan biri olmasını istedim. Buna özellikle dikkat ettim. Mesela emekleme zamanında önüne bir oyuncak kordum, o oyuncağa doğru emeklerdi, oyuncağa yaklaşıp tam oyuncağı alacağı zaman oyuncağın üstünde durduğu havluyu veya kilimi kendime doğru çekerdim, takip etsin diye. Yeniden oyuncağın peşine düşer ona ulaşıp yakalamak isterdi, ama bir türlü oyuncağı yakalamasına fırsat vermezdim, hep peşine düşsün isterdim. Oyuncağı uzağa çekip kaçırdığımda, alamayınca ağlardı, ama ağlamasına hiç acımaz, “bırakma, uğraş, ağlama,” der, oyuncağı vermezdim. Büyünce de hep zorlaştırdım; kolay başarıların adamı olsun istemedim; azimli olsun, herkesin başaramadığı şeyleri başarsın, istedim. Şimdi ilkokul üçte böyle bir tavır beni çok şaşırtıyor.
“Beni hiç şaşırtmadı,” dedim ve devam ettim;
- Siz bu çocuğa iyi niyetle çok büyük bir kötülük yapmışsınız. Bir insanın azminin, sebatının kaynağı onun ‘ben yapabilirim’ duygusundan kaynaklanır. Siz çocuğunuza ben yapabilirim duygusunu yaşatmamışsınız! ‘Ben yapabilirim’ duygusu çocuklukta zaman içinde deneyimle, yaşayarak yavaş yavaş oluşur, inşa edilir. Nasıl inşa edilir? İşte bu noktada sizin yanlış bir varsayımınız varmış.
Gerçekte çocuk ‘ben yapabilirim’ duygusunu başararak inşa eder, hedefine varıp, oyuncağı eline alarak başarı duygusunu kazanır.
Babaya ben doktora öğrencisi iken benimle aynı ofiste çalışan bir genç babanın bana öğrettikleri üzerinde durdum, o hikâyeyi anlattım. (okumak için tıklayınız http://www.dogancuceloglu.net/yazilar/413-iki-masum-davranis ) Anlattığımı dinledikten sonra, “Siz sandalyeye çıkan çocuğa yardım etmişsiniz, ben ise zorlaştırıyordum,” dedi.
“Evet, siz zorlaştırıyordunuz,” dedim ve açıklamaya devam ettim;
- Ben kolaylaştırarak çocuğun başarı duygusu yaşamasını engelliyordum. Çocuk kendisinin doğal olarak uğraşarak elde edeceği bir şeyi, benim yardımımla uğraşmadan elde ediyordu. ‘Ben onun zaferini çalıyordum.’ Bu doğal sürece müdahale etmekti.
Sen de doğal sürece müdahale ediyordun ve onun zaferini çalıyordun. Emekleyerek ulaşıp alabileceği, aldıktan sonra bakıp inceleyebileceği bir şeyden onu mahrum ediyordun. Ve üç dört denemeden sonra çocuğun vardığı sonuç şu oluyor: “Heveslenme, ulaşmaya çalışma, senin kaderin ulaşamamak, başaramamak.” Bu çocuk o kadar hayal kırıklığı yaşamış ki, artık heveslenerek kendisine hedef koymaktan vazgeçmiş durumda. Ve bilinçli bir şekilde müdahale edilip, danışmanlık alınmazsa, sadece eğitim hayatında değil, evlilik için eş seçişinde ve tüm evlilik hayatında, meslek seçiminde ve meslek yaşamında ömür boyu devam eden bir tavırdan kurtulamaz. Kendinden kat kat yeteneksizler onun çevresinde başarı yaşarlarken o umutsuzca onları seyreder. Etrafımızda gördüğümüz soğuk, bıkkın, küskün ve öfkeli inanlar sürüsüne biri daha eklenir.
- Hocam çok acı bir tablo çizdiniz.
- Tabloyu siz çizdiniz, ben size bu tablonun ne olduğunu anlatıyorum. Tabii benim için önemli olan soru, sizinle ilgili bir soru.
- Nasıl bir soru?
- Siz nasıl bir ailede, nasıl bir çocukluk yaşadınız ki, bu son derece sevgisiz ve sağlıksız davranışı çocuğunuza yapabildiniz?
- Benim babam çok mükemmeliyetçi idi. Yaptığım hiçbir şeyden memnun olmazdı.
- Teşekkür ederim, daha fazla anlatmanıza gerek yok. Nesilden nesile aktarılan hastalıklı bir dünya görüşünden söz ediyoruz.
Daha sonra kendisine tanıdığım bir gelişim danışmanının adını verdim. Bu öyküyü sizlerle paylaşmak istedim, umarım sizde ve ailenizde bu hastalıklı tavır yoktur.
Doğan Cüceloğlu (08.10.2014)
 
Tatildeki Çocuğun Annesi

Doğan Cüceloğlu
46 yaşındaki emekli anne bir mektup yazmış; yazdığı mektubun başlığını, "kötü anne" koymuş. Mektup şöyle diyor:
Başarıya Götüren Aile kitabınızı okudum. Kitabınıza göre ben destek değil, köstek olan bir anneyim. Söylemeden duramıyorum. Çocuğum lise biri teşekkürle geçti (düz lise), buna rağmen tatilde bir şeyler yapmasını istiyorum. O da tatilde olduğunu söyleyip ders konusundan uzak duruyor.
Ben ne yapmalıyım?
Düşüncelerinizi kısa zamanda bana yazarsanız memnun olurum.
Saygılarımla.

Şimdi bu tür anne ve babalara sesleniyorum. Söyleyeceklerimi duymaları çok zor olacak, çünkü işlerine gelmeyecek, umarım bunlar üzerinde düşünürler:
1- Çocuğunuzu sevdiğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz; önce gerçek sevginin ne olduğunu anlamanız gerekiyor. Çünkü çocuğunuzun mutluluğu, gelişmesi, yaşam coşkusu sizin umurunuzda değil. İlk olarak, çocuğunuzun okul başarısıyla egonuzu tatmin etme peşinde olduğunuzun farkına varın. Çocuğunuzu kendi amaçlarınız ve egonuz için araç olarak kullanmaktan vazgeçin. (Biliyorum, söylemesi kolay. Ama hiç olmazsa deneyin; sürekli bir çaba gösterin.)
2- Çocuğunuzla sohbet içine girmeyi öğrenin. (Bu sitede on hafta bu konuda bir dizi yazı yazdım. Bu diziyi, mış gibi değil, gerçekten okuyun.)
3- Çocuğunuza güvenin ve inanın. Güvenilen çocuk güvenilir olur. (Biliyorum, bunu yapmanız çok zor, çünkü önce sizin kendinizi keşfetmeniz, keşfettiğinizi sevmeniz ve kendinize inanmanız gerekir ki bunları çocuğunuzda görebilmeli ve geliştirebilmelisiniz.)
4- Anneler, çocuğun babasının da onun yaşamında önemli olduğunu bilmeli ve onun da çocuğuyla sohbet içinde olması için elinden gelen yardımı yapmalı.
Acı ama içimden geçeni söylemeden edemeyeceğim. "Bu yaklaşımla iyi ki benim annem olmadınız!"

Doğan Cüceloğlu (22.07.2007)

Anasayfa | Yaşam Yolculuğu
 
Günaydın canım. Paylaşımlarını ilgiyle takip ediyorum , birkaç satır karalamak istedim :)
 
dün gece ne çok eğlendideniz.anlatılmaz...görülmesi gereken bir ortamdı...soğrusu ben de ilk kez böyle bi rasker ağlencesi gördüm...havaya atılan gül yaprağı şeklinde konfetiler...adının ne olduğunu tam bilemediğim yürürken iki tarafınızda yukarı doğru tehlikesiz ateşlerin sıçradığı....bilen lütfen söylesin...yeni bir şey öğremiş olurum...
deniz yere düşen konfetileri toplamakla geçirdi ilk dakikalarda vaktini....salonun bir nevii temizlik elemanı oldu.topladıklarını öbek öbek yapıp bir kenara yığdı..meğer yemek yapıyormuş.(evde de market insörtlerini kesip kesip yemek yapar..ezogelin çorbası,,,tarifini ilk kez duyacağınız yemekler.....:)

yerlerde türlü renklerde balonları görünce beni teyzesini tüm aile bireylerini unuttu.başka bir dünyaya daldı...çocuk.....damat oyununa girdi benimle,kendince oynadı...evde nerdeyse tüm hareketleri yapıyor orada tabiii serii olmak gerekiyor halayda...yine de vazgeçmedi oynadı.yine ankaranın bağlarında,,,,şimdi aklıma gelmeyen birkaç şarkı türkü müzikte eşlik etti oynadı kudurdu...şımardı...eve gelirken çok güzel bir gece geçirdiğini çok mutlu olduğunu die getirdi....şimdi böyle anlatıyorum ama bi tarafım sanki durum raporu veriyorsun diyor...yani bi tarafım bana kızıyor.o tarafım aslında haklı....bu bir hikaye...bizim hikayemiz..okuyup birilerinin daha yeni hikayelere adımatması ya da nasıl söylesem hayata farklı bir bakış sunablmem için diyeyim..denizin kıpırdanışlarında bunu takdir edersiniz yapmak imkansız....o ortamı yakaladığımda....ya da o....o şey neyse....geldiğinde...yeni hikayeler yazmak ümidi ile.....
sevgi ile.




kısaca deniz mutlu...biz mutlu...daim olsun...
 
sümeyyecim....yazdığım sıralarda beğeni göndermişsin...açıksın o halde....cannn lı bir günaydın...mutlu pazarlar...göbüşünü sev...yavrularınla konuş...benden de selam....inşalah herşey yolunda...
 
nette gazete okumaya geçmiştim ki aklıma geldi...deniz sarhoş gibi oldu gece merdivenlerden çıkarken...merdivenlerden bir kedi gibi böcek gibi ellriyle ayaklarıyla emekleyerek çıktı taa evimize kadar .bir kaç kat.çene de hiç durmadı.''BEN BÖCEĞİM.BANA İLAÇ SIKIN.BEN BÖCEĞİM BANA İLAÇ SIKIN....çığlıklar eşliğinde...
kızım sus....yavaş...sessiz...lütfen.....hiçbiri fayda etmedi...Allahtan kimse çıkıp bişey demedi.babayla ben de ona güleeee güle bi hal olduk.

hal olunması dileğiyle..
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…