Sümüklüböceğin hikayesi

aklıma geldi:

dün dişlerine bakayım dedim denizin...bazı dişlerini sarı bi tabaka kaplamış...belki iyi fırçalamadığından..heh belki vitamin fazlasından...baktırmak istemediği gibi bi de ısırdı..kan getirdi eşek...şimdi fincan tutmaya çalışırken hatırladım....sonradan özür diledi...ara ara öpüyor...
 
denize önceden beri kendini savunması gerektiğini anlatırdım.biri ona vurmaya hazırlandı mı hemen eliyle savuştursun istedim.öğrensin istedim.uygulamalı anlattım hep.. aklımdaydı hep.çimdiği tekmeyi yiyip gelecek kendini savunamayan sümsük bişey olacak diye çok kaygılanırdım...dün kendini yenmiş.bir erkek çocuğu buna vurmaya kalkmış.anne şöyle şöyle yaptım.bana vurmaktan vazgeçti dedi.

vurdun mu vurur gibi mi yaptın dedim.vurur gibi yapmış.karşısındaki korkmış bişey yapmamış.oh! şükür...öğretebilmişim...vurur gibi : ) vuracak gibi : )

iyi geceler böcekseverler.......
 
yavrucum hasta...ateşi var.ıslak nemli bez yapıp değiştiriyorum...ilacımız var...ateş şiddetlenirse vereceğim.
saçma gelebilir...baba ile bizim tespitimiz bu...şimdiki mandalinalar bize yeşil yeşil organik diye yutturuluyor.zaten hep şphe ile bakıyordum...yakın zamana kadar mandalina dediğimiz sarı yada turuncu renkli ince kabuklu yada yöresine göre kabaca kabuklu bir meyveydi...
deniz geçen yılda mandalinayı biraz fazlaca yiyince hasta oluyordu...şu son iki hafta içerisinde kısa süreli bu gece ile birlikte üçüncü ateşlenmemiz...
dün gece ananedeydik..nemli bez düştü ateşi.dr a gitmek için tetikteydim.ilaç ta var evde...çok sıkışmadıkça vermiyorum ya da gçtürmüyorum..
daha bu tür mandalinayı eve sokmayacağım...denizi severken kızıma izmir mandalinası arayacağııımmm.satsumaa diye seviyorum iki gündür...hiç te görmüyorum artık bu ince kabuklu lezzetli mandalinaları...
bu şimdiki bize mandalina diye yutturulan portakal büyüklüğündeki şeyler...sanki..sanki limon ağacına aşılanmış mandalinalar...limonlar da bi tuhaf..onlar da tam tersi mandalinamsı kokulu salataya tuhaf bir tat veren limonlar....
sağlığımız nereye gidiyor?
 
çok azimli bir çocuk deniz....okula gitmek için ağladı...hafif ateşli olmasına rağmen ilaçlarını içirip götürdüm..

küçükken de öyleydi...yeni yeni yürümeye başladığında nasıl da inat ederdi düştükçe tekrar kalkar hacı yatmaz gibi sallana sallana yürümeye azmederdi...yavrum az alnını morartmadı iki koltuk arasında yürümeye çalışırken....

sevgi ile...
 
önce baba sonra deniz...şimdi de ben grip olduk...salya sümük çeşmeyiz...biz kendimize hastayız diyemiyoruz da yavrum....öksürüğü onu da bizi de mahvetti...aldığı antibiyotikler bi yavaşlattı kuzumu...çocuk gitti başka bi çocuk geldi...sesi az, kendi halinde, sümsük bişey oldu...
ben çok üzüldüm cümlesi boş bi cümle...baba bana bu kadar anne olma dedi...

ama ben anneyim.

şükür dün akşamdan beri efsane geri döndü...dönüşü muhteşem oldu...battaniyeler pikeler...koltukları öne çekmeler...çadır yapmalar...
iştahı da azalmıştı ya...bu benim için çok büyük bir şok...şükür bu şoku da atlattım...yemekten sonra mutfak dolabının en alt çekmecesini dolap içlerini boşaltıyordu...bir de kayısı poşetine parmak atmış,avucunda saklamış hesapta gizlice yiyor..
delmesinler ama poşeti canııım....istesinler ben açıp vereyim...babası kılıklı...hemencik her şeyin kolayona kaçıyorlar...babadan gördü babadan!
 
babaya çok şükür dağıtmaya başladı dediğinde oldu.
öyle ama...birşeylerle uğraşmak hayat belirtisi,,,canlı olmak...neşeli olmak....aman..yavrum iyi olsun da....odanın altını üstüne getirsin..
bir de babanın çenesi olmasa....dağınığı pis olmakla karıştırıyor.bir çatal ona
 
en güzel günümüzdür
demokrasi ürünüdür
Atatürk'ün eseridir
29 ekimler





az önce denize ezberlettiğim şiir.
 
denizden daha çok ben heyecanlıydım...onun okuldaki ilk 29 Ekim.'i.sabah ta dışarısı ne soğuktu öyle...soğuktan çok rüzgârı yüzünüzü kesecek...okula doğru yollandık.yollarda pek kimse yok ,öğrenci namına.e tabii elinden tutmuş veliisi de.
dedimbiz erken gidiyoruz herhal.yolda yukarıdaki şiiri söyleye söyleye iyice ezberleyerek girdik okula...hayal kırıklığı!
toplasan 30-40 kişi var yok...herkes ayrı ayrı yerlerde...kimisi çocuğunun zoruyla gelmiş.sınıfımızı aradım.yok.sınıf mınıf yok.öğrenci yok.velii yok.öğretmen yok.ilgili içeri girip ilgili birine sordum.tören! saat onda başlayacakmış.öğretmen bize 9 da burda olun dedi....eeee.kendi de yok....yok!

neyse ,,,öğretmen göründü görünmesine ya görünmesiyle kayboldu.kantine girdik üşümeyelim diye.bir vakit sonra az biraz toplanma olur gibi oldu...henüz elime aldığım sevimsiz karton kutudaki çayı çöpe bırakıp dileylemesine(uzuuun derin sert bir cisimden yapılmış kirli kutusu)acele ile koşturduk bahçeye..

baktım bazı öğretmenler sayısı az da olsa sınıfının başında...yanımda bir öğretmen konuşuyor ister istemez kulak misafiri oluyorum.sınıfında hiç kimse gelmemiş...sözde serzenişte bulunuyor...yani çok ta umarlı değil..belki bana öyle geldi.dayanamadım:hocan izninizle mecburi koşmalıydınız törene katılmayı mutlaka gelmelilerdi...şunu dedi bunu dedi...karne vermiycem ya da başka bişeyle de olsa geliceksiniz demeliydiniz..

istiklal marşı okundu....henüz teşrif ettiler ilk başlarda çok sevdiğim sevgili öğretmenimiz.
:hocam nerdesiniz yaa....istiklal marşı okundu siz yoksunuz dedim,tatlı acı..eliyle gözüyle bi tarafı gösterdi ben ordaydım.geldim geldim .hemen arkanızdayım.vs vs.......bir çatal ona!!

sonra dön arkanı bak ki geöresin hocayı..buldum ama...elinde teli foto çekiyor...öyle fotoları okul feysine koymakla olmaz beyler....çocukların kalbine beyinlerine koyun bakalım.

kendi haline bırakılmış ellerine de birkaç sayfa tutuşturulmuş tatlı bir kıerkek ve bir kız çocuğu töreni idare ettiler...töreni onlara bırakmışler inanabiliyor musunuz...tebrik etmeli yavrular yaşlarına ve görünüşlerine rağmen iyi iş çıkardılar...ben onları birer şiir söyleyip gidecek minikler sandım.
mikrofon,,,ses düzeni beklendiği üzere sorun çıkardı...ama bir kez....olsun.bu birkez bile toplasan ancak 50-60 kişi olan ahaliyi rahatsız edecek nitelikte bir cızırtı ..olmadı cızırtı değil ses bozukluğuydu...şimdi düğünlerde bile rastalanmıyor herşey yolunda gidiyor.
hakkını yemeyelim karadeniz folklorunda kemençe çalan birini bulmuşlar...bu konuda tebrik koyuyorum...ama bi an içimden kemençeci gencin gönüllü gelmiş olabileceği aklımdan geçmedi değil...şimdi kızıyorum kendime....keşke gidip teşekkür etseymişim.yaptığı işin hakkını verdiği için.gönüllü ise eğer yüreklenirdi bir.

sınıfımızdan üç kişi olduk...biri çocuğunun istemesiyle gelmiş diğeri evi yakınmış sesi beklemiş öyle gelmiş...törenin ortasında.tören dediğime de bakmayın.hepi topu yarım saat 45
 
ara vermek zorunda kaldım özür..inşallah yazacaklarım aklımdan gitmedi bi yerlere.

toplamda bi saat bile sürmemiştir....keşke saate baksaymışım.net bildi olurdu.üst sınıf çocuklar koro halinde şarkılar söylediler.yalnız ben anlamadım.arka fondaki şarkı öyle yüksek sesteydiki çocukların sesleri güme gitti.tekrar etmek isterdim...tek bir kelime anlamadım...çocuklar var ağozları açık bağırıp bişeyler söylüyor ama önceden okunmuş (bizim zamanımızda teyp çalardı...ama sadece folklorda)kolonlar bas bas bağırıyor...
olmadı yaaa.bu nasıl anlatış....anlatamadım.çocuklar söylüyorlar ...çocukların söyledikleri şarkı arkadan kolondan söyleniyor...ama duyduğunuz çocukların sesi değil....
ufff...bazı şeyleri yazıya aktarmak ne zor...bir de olduğu gibi olanı söylemek istiyorsanız.

yavrularım....kısa kollu incecik penyeler giydirmişler..tamam tişörtlerin üzerinde Atatürkün fotosu basılı.




çok özür....bu kadar uzun yazınca klavye sapıtıyor....duruyor....çok isterdim tamamlamayı.sevgi ile
 
denizin ilk aşkı....

geçen hafta ananedeydik...yatacağız..deniz başlattı konuşmayı...
_anne ben karşı sınıfımızda bi çocuğa aşık oldum..
_ ..tabiii bu bakışımı karanlıkta görmedi.tabii bu şaşkınlığımı karanlıkta görmedi..ben sıradan bir şey gibi konuşmamıza devam ettim._öyle mi?..aşık olmak ne demek biliyomusun ki..nerden anladın aşık olduğunu..
_ondan hoşlanmak onunla evlenmek...ondan hoşlanıyorum evleneceğim.
_ben hafif sesli manidar güldüm...ama o ne şekil güldüğümü farklı anladı.
_ne gülüyosun...hiç değilse ben fikiy yüyütüyoyum! (çokk tat lı...tutuyorum gülmemi)
_peki senin aşık olmandan onun haberi var mı?
_yok.
_o halde seninkisi platonik aşk.(gayet sıradan bi konuşma gibi sürdürüyoruz konuşmayı hee_
_o ne demek?
_birisi birine aşık olursa diğerinin de haberi yoksa buna platonik aşk deniyor.
_o zaman yarın teneffüste gider söylerim!
_bak ne diyeceğim....şimdi evlenmek için biraz büyüyün olur mu..okullarınızı bitirin diplomanızı alın meslek sahibi olun...sonra evlenirsiniz..
_peki ya taşınırlarsa? ben gidip söyleyim.
_bence sen bu evlilik işini ertelemelisin..hem daha yaşlarınız küçük..ona annesi babası sana da biz bakıyoruz..ertelemelisin..
erteleme işini sevmedi..ancakbiraz düşündükten sonra:
_zaten daha küçük...3-4 yaşlarında bişey...




sabahın gülümsemesi bizden olsun....günaydın böcekseverler
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…