Bu arada arkadaşlar, başımdan geçen birşeyi aslında bir bakıma hepimize hayat eğitimi olarak anlatmak istiyorum. Geçen akşam eşim eve geldi elinde benim fotoğrafım. O fotoğrafı işyerine götürmüştü çerçeveli birşey. Ne oldu dedim fotoğrafı bana verince. Boşanıyormuyuz diye takılıyorum bir yandan, diğer yandan da işte kötü birşey mi oldu diye düşünüyorum. Bana bu fotoğraf yedi yıllık oldu, artık güncellenmesi gerekiyor dedi. Ona güncel fotoğrafım olmadığını ve çektirecek de tipim olmadığını söylediğimde, bilmem artık ben fotoğraftaki eşimi geri istiyorum dedi. Kafama birşey daannn dedi indi sanki. yedi senedir bebek sahibi olmaya çalışırken bunun son beş senesini kendimi tamamen unutarak geçirdim. Hergün saç baş makyaj, kılık kıyafet özen gösterirken, kendime güvenli bir yürüyüşüm varken hepsi yıllar içinde uçtu gitti. Hatta eski resimlere ben bile bakmak istemiyor hale geldim. Bebeğimi kaybettiğim iki yıl öncesinden bu yana gerek eşim, annem ve gerekse arkadaşlarım hep kendime bakmam için tatlı dille, iğneleyici laflarla her türlü yolu denediler ama hiç içimden gelmedi, olmadı yapamadım. Ama bu son olay nasihatten öteye gittiği için çok etkileyici oldu açıkçası. Hayatımın son beş yılını herkesten ve herşeyden koparak, hayata gittikçe küserek geçirdim. Herşey olumsuz olmaya devam etti. Bu sefer deneyeceğim gerçekten eski bakımlı, neşeli insan olmayı. Bunu niye anlattım dersek; bebek isteğimiz, bebeğimizle ilgilenmek olsun veya iş koşuşturmalarımız ya da başka şeyler, birşeyleri elde edebilmek uğruna kendimizden ne kadar verirsek aslında sevdiklerimizden de birşeyleri vermiş oluyoruz. Onları da üzüyoruz, mutsuz ediyoruz. Eşimin bana bakıp evliliğimizin beş yılı bebekten başka konuyla geçmedi derkenki sesi öyle anlamlıydı ki. Bunu ne kendimize ne de sevdiklerimize yaşatmamalıyız. Bunu bu sefer gerçekten anladım. Bu hırpalanış aslında bizim sahip olmaya çalıştığımız şeylerden de belki bizi bir anlamda uzaklaştırıyor olabilir mi. Moral çok öenmli derken birşeyleri biliyor olmalı doktorlar.
Sevgiler hepinize.