ya ne hakareti güzelim.
bak ben 15 sene okul okudum.çalıştım ve mutsuz oldum.benimle evlenmek isteyenler benim diplomamla evlenmek istediler.
çalışmak üretmek çok güzel.şu an ev hanımıyım yine üretiyorum.yine çalışıyorum.hayır kurumları,siyasi parti vs.
sizde kafası basan ev hanımları deyimini kullanarak ev hanımlarına hakaret etmişsiniz.
ama ben üzerime alınmadım.
evde duramam mutsuz olurum diyorsanız çalışın bundan bana ne.ben burada bana karşı yazı yazan hiçbir bayana cevap vermedim.herkesin kendi düşüncesi.eleştiriye açığım yani.
kimseye hakaret etmedim.eğer siz öyle anladıysanız özür dilerim.
marjinfayda can Dündar'ın yazisinna hayran kaldım :) ellerine saglık :))
yazdilanlarin hepsini okudum..ilk önce sunu belirtiyim;sizlerle konuşmak fikir alisverisi yapmak hatta tartışmak bile keyifli :)) o kadar güzel o kadar mantıklı ve dahada önemlisi o kadar SAYGİLİsiniz ki..tartışmalar atışmalar bile keyifli,insana bir seyler katıyor,öğretiyor :)) bunu söylemesem çatlardim :)
supersiniz bayanlar çok teşekkür ederim :)))
Hanımefendi bu saldırganlık neyin nesi? Kim ekonomi okumuş, ben mi ? Kim yazdıklarımı anladınız mı demiş, ben mi? Ekonominin alası ne oluyor, ekonomi master'ı mı ? Peki bu saldırgan tavır nereden? O da ekonominin ala kısmından mı? Sorularım sözde soru cümlesi olup cevap beklemiyorum, ilgilenmiyorum da. Allah yolunuzu açık etsin. a.s.
Çalışan, iş hayatına alışmış kadının kocasına ve çocuklarına sağladığı destek sınırla kalmakta ve aile içindeki rolünü tam yerine getirememektedir. Bunun içinde genelde ailede uyumsuzluk olmakta ve istenilen huzur sağlanamamaktadır. TV sunucusu ve artisti Selin Dilmen, “Başkalaşmış kadınlar” başlıklı yazısında bunu konuyu şöyle dile getirmektedir:
“Adettir, kadınlar bir araya geldikleri zaman erkeklerden bahsederler. Ya da en yalnız, en gizli düşüncelerinde erkekler olur.
Konuşmalarda hep erkeklerin olumsuz yanları dökülür ortaya. Gözlerinin dışarıda olduğundan, futbola ya da eğlenceye düşkünlüklerinden hatta sorumsuzluklarından dem vurulur.
Kadınlar, eğer kendi erkekleri hakkında bu gerçekleri itiraf edebilecek kadar samimi değillerse de en azından başka hemcinslerinin başına gelen tatsızlıkları konu ederler.
Ben iki defa evlendim.
Bu tip sohbetleri fazla olmasa da yaptım. Ve bir daha evlenmemeye kesin olarak karar verdim. Bunun bir sebebi var.
İlkin erkekler hakikaten kadınlardan farklı yaratılmışlar. Değişmeleri ve kadınların olmalarını istediği gibi olmaları mümkün değil.
Bir süre önce düşünmeye başladım. Erkeklerin bu olumsuz yanları bir tesadüf mü diye. Kendi evliliklerimi saymayalım ve bütün hatanın bende olduğunu farzedelim. İyi de, otuz bir yaşındayım ve bugüne kadar % 100 mutlu giden bir tek evliliğe bile rastlamadım.
Bir yerde bir hata var.
Daha doğrusu mutlu bir evlilik hayatına yaklaşmanın bir tek yolu var. Kadının kadınlığını, erkeğin erkekliğini bilmesi.
Kadının kadınlığını bilmesi ne demek?
Erkekten sonra ve onun omurga kemiğinden, ona eşlik etmek için yaratıldığını bilmesi demek. “Yani önce erkek sonra ben” cümlesini inanarak kabul etmek. Bu bağlamda erkekten gelecek her türlü sıkıntı verici tepkiye olumlu bir ifadeyle boyun eğmek.
Bunun karşılığında ufak tefek kaprisler yapmak ve bununla avunmak... Böyle yapabiliyorsanız; hayatınızı fazla sorgulamıyorsanız, kısacası haddinizi biliyorsanız bir ömür boyu eşinizle evli kalabilirsiniz. Ve bu, benim gözümde ciddi bir başarı elde etmiş olmak demek.Bana ve benim gibi kadınlara gelince...
Bizler başkalaşmış kadınlarız. Kadın olma özelliklerinden pek çok şeyi yitirmişiz. Haddimizi aşalı ve sorgulamaya başlayalı çok olmuş. Geri dönmek imkansız.
Bizler, ilk bakışta hoş görünen ama sonrasında erkeği kızdıran ve sıkan tipleriz.
Aldığımız eğitimle, üzerimize giydiğimiz pantalonla, iş hayatında boğuşarak ve para kazanmaya başlayarak belki de erkekleşmeye başlamışız.
Giderek hayattan daha az beklentimiz kalmış. Anneliğimiz bile babalık ruhunda. Kısacası bizlerden iyi eş olmaz. (27.10.99 Türkiye)
İnsan hayatında “yaşam tarzı” alışkanlıklarının önemi çok büyüktür. Örneğin on beş sene okul okumuş sonra bir işe girmiş üç beş sene de böyle iş hayatı olmuş bir kadın kendi isteği ile de olsa, çocukları ile evi ile ilgilenmek için evine çekildiğinde, bir müddet sonra ruhi dengesi bozuluyor. Çoçuklarını himaye edeceği yerde kendisi himayeye muhtaç hale geliyor. Psikiyatristlere abone olmak zorunda kalıyor. Yaşanan tecrübeler bunu açıkca gösteriyor.
Bunun için evlenecek erkek, “Huzurlu bir aile” için sadece kendisi ile, çocukları ile evi ile ilgilenecek “ev hanımı” istiyorsa baştan tercihini buna göre yapmak zorundadır. Çünkü sosyal yaşantının zorla değişimi mümkün değildir. Zorlamalar er geç ters tepki gösterir “Depresyona” sebep olur.
BEN HİÇ ÇALIŞMADIM MESELA EŞİM CİMRİDİR.HERŞEYİN HESABINI SORARmafoldumbenKIYMETİM YOK YANİ ÇALIŞSAMDA OLMAZ GENE KIYMET BİLMEZ KAYINVALİDEMDE ÇALIŞTI YILLARCA HİÇBİ KIYMETİ YOK DAHA 1 KERE MAAŞINI ÇEKMEMİŞ.NE KADAR MAAŞI VAR BİLMEZ ÖYLE AİLEDE YETİŞTİĞİ İÇİN EŞİMDE MALESEF BÖYLE O YÜZDEN DEDİM NE KENDİMİ YIPRATICAM YORULDUĞUM YANIMA KAR OTURURUM EVDE.ZATEN Bİ TARTIŞMA SIRASINDA DEMİŞTİ ÇALIŞSAN BİLE SÖZ SAHİBİ OLMA HAKKIN YOK senağlama
Sizin bu dedikleriniz yıllar öncesinde kaldı, artık erkekler midesine giden yoldan çok evin maddi yükünü paylaşacak omuzlarındaki yükü azaltacak bir eşinin olmasını düşünüyor, batsın dediğiniz sosyal güvence yaşamın vazgeçilmezi artık, insanlar tek maaş ile geçinemezken kocanın Allah gecinden versin malülen veya ölüm emekliliği sonucu verilen parası ile bir kadın ne kadar ev geçindirebilir çocuklarını nasıl okutur, artık ekmek aslanın ağzında hele ki Türkiye de emekli olunca sürünüyorsun en rahat olman gereken zamanında, artık hayat kocanın midesine gidecek güzel yemekleri düşünecek kadar toz pembe değil, ayrıca boşanma vakalarına bir bakın evlilikler kadın çalıştığı için mi yoksa geçim sıkıntısı yüzünden mi bitiyor? hangisi daha fazla acaba, maddi durumlar her an değişebilir hazırlıklı olmak lazım, en azından bir kadının çalışmasa bile mesleğinin olması lazım
bizim adamlar aç...haliyle yakındır adamın beni boşaması..vah ki ne vah halime..
Anlamadığım nokta biz evde oturanları "evde oturuyolar koca parası yiyolar ıyyhh ne kötü" diye aşağılamazken ev de oturanlar neden çalışan kadınlara " bir işten anlamayan kocasını mutlu edemeyen yemek yapamayan kadınlık yapamayan ve ayrılmaya kocaları tarafından bırakılmaya mahkum" olarak bi aşağılama olayına girliyor anlamıorm..
canım hiç kusura bakma çalşanlar üzerine alınmasın demişsin ama bu laflara alınayacak kimse göremiyorum...
Valla elin işini yapıyorum ama kendi evimin işini yaptığım gibi bedavaya yada karın tokluğuna değil.. Maaşımı alyorum sosyal güvencem ödeniyor...
Evet maddi sıkıntım yok, ama çalışıyorum.. Hayatımda hiçbir zaman amacım kocamı mutlu etmek olmadı.. Benim birincil amacım kendimi mutlu etmek, ben mutluysam kocam da mutlu olur çünkü.... Aman o mutlu olsun diye de lükslerimden vazgeçp hayatımı yemek yapmak temizlik yapmak çocuk doğurup büyütmek gibi bir kapana kıstıramam...evet işten yorgun geliyorum ama hiç oturup da muhabbet edemediğimiz olmadı.... Hatta çoğu zaman eğer akşam vakit geçiremiyorsak benim değil eşimin yorgunluğundan dolayı vakt geçiremiyoruz...
Arıca her akşam da beraber vakit geçirmek zorunludur diye bir kural mı var.. Herkesin bireysel birer hayat alanı da olmalı.. Ben yorgunsam dnlenmek istersem eşim oturur tvsini izler kitap okur vakit geçirir. Yada o yorgunsa yatar ben oturur kitabımı okurum yada tv izlerim yada ütü yaparım..illa her akşam her dakka dip dibe olcaksınız diye bir kural yokki...
Hatta biz seyahatlerimiz nedeniyle ikimizde iş gereği seyahatlere gidiyoruz... Zellikle fuar dönemlerinde 10-15 gün görüşemedğiğimiz olyor...ne yani bu bir hata mı bu bir kusur mu???
Evlilikte mutsuz olmak sadece kadının çalışması ile ilgili bir durum değil... Benim de birsürü çalışmayan arkadaşım var ve çok mutsuzlar ama boşanamıyorlar....
çalışan kadınlarda boşanma oranının yüksek olması kadının çalışması yüzünden mi zannediyorsun arkadaşım... Hayır. Yüksek çünkü çalışan kadın mutsuzsa, çalıştığı ve kendine ait bir geliri olduğu için mutsuzluğa katlanmak yerine boşanmayı tercih ediyor...
Haa çalışmayan kadınlarda düşük olan boşanma oranı da inan evde oturdukları ve kocalarının kalbine giden yoluyani mideyi bol bol yemek yaparak besledikleri, kocalarını çok mutlu ettikleri için değil. Boşanamadıkları için... Boşansalar neyle geçinecekler, ailesi de destek olmyorsa sokaktamı kalsın, sokakta kalmaktansa bu mutsuzluğa katlanırım ama karnım doyar başımda bir çatı olur diyerek boşanamadıkları için düşük
lütfen yaa at gözlüklerinizi çıkarın artık.....
Buradaçalışan kadınlar hiçbirimiz ıyyy evde oturmak mı amaan evde otur otur, günler komşular pasta börekler duba gibi oluyorlar, dedikodu ve tvdeki kadın programlarından başka dünyadan haberleri yok falan gibi ithamalarda bulunmamışız. Yani çalışmayan arkadaşları kracak incitecek hiçbirşey söylememişiz. Ama çalışmayan arkadaşların bir kısmı yok erkekleşiyorlar yok cilve bilmiyorlar yok elin işini niye yapıyosunuz ki...erkeğin kalbne giden yol mideden geçer adamın karnını doyuramıyorsan kadınlığın ne anlamı var, yok çalışan kadınlar mutsuz boşanıyorlar falan gibi yersiz ve mantıksız yorumlar yapmak niye...
Umarım başınıza gelmez ama batsın bu sosyal güvence dediğiniz şeye ve amman ne gerek var elin işini yapacam dediğiniz el işinden alınan maaş olmazsa eşinizin başına bişey gelse nasıl geçineceksiniz....
Mesela kocanızın eline bakmak bakmamak meselesi değil.. Mesele kendi ayaklarımızın üzerinde durabiliyor olmak...
Eşinn eline bakmıyor olabilirsin, sana ihtiyacından fazlasını veriyor olabilir, ama ya birgün veremeyecek duruma düşerse...
Tv sunucusunun yazısına takıldım ben de kadının haddini aşması ne demekmiş merak ettim doğrusu
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?