zaten ıkı kere herkese tesekkur edıp ıse baslamayı dusundugumu belırttım..
yanı bu yuzden calısan bayanlara nıye laf soylıyım????
bu yuzden de bana evde oturmak ıstıyorum demıssın mırın kırın hıkaye dıyen arkadasıma da soylıyım..en son cevabım bu kararım da bu..kım nasıl dusunmek ıstıyorsa oyle dussun benı ılgılendırmez..
fıkırlerını goruslerını yasantısını paylasan butun arkadaslarıma cok tesekkur ederım tekrar tekrar...
umarım en kısa zamanda bende bır ıs bulabılırım...
senin için herseyin hayırlısı olsun... önemli olan calısmak yada calısmamak diil burda hepimiz farklı ailelerden farklı yerlerden insanlar toplulugumuz ve dogal olarak farklı düşünceler içerisindeyiz ve hiç birimizin yasam kosulları bir diil o yüzden aynı seleri düşünüp yasayamayız...
calıs yada calısma kocanla ailenle mutlu ol önemli olan bu saygılar buyrunnnnnnnnn
.............................................."marjinalfayda" arkadaşımızın söylediklerini elle tutulur buldum katılmasam da. O nedenle, fikir alışverişi olması bakımından sevgili marjinalfayda'ya birkaç şey söylemek isterim. Ben de tüketim çılgınlığından son derece rahatsız olan biriyim. Mümkün olduğunca sade hayatlar yaşayıp kapitalizmin çarkından olabildiğince sıyrılmaktan yanayım............................................................................................................
Her neyse, özetle; üretmek için çalışıyorum, daha çok çılgınca tüketebilmek için değil.
Bazı başka arkadaşlar da üzülmesin, eşimin karnı tok, gömlekleri baktırtacak kadar iyi ütülü, evim hijyenik ve evde de bulaşık bırakmadık. Ha bir de bu akşam için harika bir sürprizim var eşime, gayet işve dolu bulacağını düşünüyorum.
ben burada hıc bır polemıge gırmeden herkesın fıkırlerını goruslerını alarak ne yapıcagıma karar vermeye calısıyorum..her ıkı tarafında artılarını eksılerını ogrenmeye calısıyorum..bu sebeplede ne evde oturanlara ne de calısanlara en ufak bır sagısızlıgım olmamıstır bugune kadar yazdıgım yazılarda..benım orda ne demeye calıstıgım cok bellı..ben evımın kadınıyımda sız bılmemnenın kadınısınız gıbı bır sey yok..benım yazdıklarımın altında bır kotu nıyet aramayın cunku konuyu acan da benım fıkır alısverısınde bulunmak ısteyende karar vermeye calısanda..
orda evımın kadını olmak ıstıyorum dememdekı maksat kendımı evıme adamak evımle ve esımle ılgılenmek demek oluyor..
lutfen benı bu tarz tartısmalardan uzak tutun cunku dedıgım gıbı burada fıkır alısverısı yapmak ıstıyorum...
Sevgili tinkerbelle, fikirlerimiz çok benzeşmese de sanırım meslektaş olmamız sebebiyle birbirimizi anlamışız.Mesleğin kazandırdığı elle tutulur, to the point cevapları ve yorumları beğeniyoruz anladığım kadarıyla. Ben de senin açıklamalarını sevdim zira.Gelelim meselemize kaydirigubbakcemile3 Ben o işve cilve kısmında yapılan yorumlara zaten katılmıyorum, kaldı ki bi kaç arkadaş bana "bazı tip" insanları eleştirdiğim için kızmışlar ama asıl bence başka bir insanın işve cilve seviyesine yorumda bulunmak kabalıktır. Benim eleştirdiğim noktayı doğru tespit etmişsin, tüketim çılgınlığını ve sadece daha çok tüketmek , ya da doymaz gözleri doyurmak uğruna feda edilen hayatları sindiremiyorum ben. Bir de , çalışmanın , evde napıcam sorusuna verilecek cevapla ikame edilmesine. Dediğim gibi, insanların farklı sebebpleri ve motivasyonları olabilir çalışmak için.Sen kendi motivasyonunu açıklamışsın ve bu anlattıkların şu an zaman zaman benim de hissettiğim şeyler.Çalışmadığın zaman aynı entellektüelite düzeyine sahip insanlar genelde işte olduğu için seçim değil, mecburiyetten dolayı ev hanımlarından oluşuyor çevren. Ve tabii ki senin de dediğin gibi, kelebek grubu, papatya topluluğu gibi gruplar da kesmez bi yerden sonra. Bu gibi dezavantajları var tabii ki, eğer çalışmamak bir tercihse. Ama bir de lösev var, ve belki kafası basan insanlardan oluşan ev hanımlarının sayısı artsa ve bibirleriyle tanışma imkanları olsa, daha yapılacak başka girişimler de vardır. Ama söylediklerinin şu kısmına hiç katılmıyorum."Bazı arkadaşların tabiriyle "evde oturma, isterse yataktan çıkmama özgürlüğü" erkek bedenine oturmadı mı?
O zaman bana neden otursun? " Oturmaz arkadaşım, benim bedenime oturmadı.Erkekle kadın sosyal anlamda eşit olmalıdır, ama fiziken ve ruhen eşit değillerdir.Erkek üstündür demiyorum, burada o tartışmaya girmeyelim hiç :1closedeyes: Çok güçlü bir bünyen varsa bilemem ama benim mideme sabah alelacele yapılan(bazen hiç yapılmayan) kahvaltılar, her öğlen lokanta yemekleri, akşam geldiğimde de o sizin alınmanıza sebebp olan "buzluk yemekleri" veeeee her ay 2 gün pms , 2 gün de adet sancıları benim vücuduma oturmadı. Çalışmak için kişisel motivasyonları olabilir insanların, ama çalışmamak için de yeterince olabiliyor. Kişinin kendi fiziksel, psikolojik, maddi, sosyokültürel durumu ve dünya görüşüne kalır sonuçta. Bu yazı da konu sahibine bi fikir daha versin umarım. a.s Hoşçakalın.
Sizin yazdıklarınızı tabii ki de anladı cevap verenler.siz ekonomi okuduysanız ben de ekonominin alasını okudum ve daha çok tüketim,daha pahalı kıyafetler daha lüks yaşam için değil ileride çocuğumu daha iyi şartlarda okutabilmek adına çalıştığımı belirttim.yazdıklarınızı kişisel olarak algıladığımdan dolayı kişisel olarak cevap yazmıyorum.başkalarını bilemem sizin gibi ben de kendimden örnek veriyorum.
hiçbir zaman kadın erkek eşittir naralarını atmadım ben her zaman kadın kadınlığını bilsin erkek erkekliğini bilsin görüşünü savunurken bir yandan da maddi olarak herşeyden erkekler sorumludur görüşüne karşı çıktım.erkek tabiki de çalışmayan bir kadınla bilerek kabul ederek evleniyorsa b u kadına sonradan çalış deme gibi bi hakkı olmamalı aynı şekilde çalışan bir kadın üzerinde de çalış ya da çalışma diye baskı kuramaz.
ben de bir kadınım ben de zorluk yaşıyorum kimi zaman ama eksi yönleri daha fazla değil..bana sabahları kalkmak zor gelmiyor ben buzluk yemeği yemiyorum buzlupa sebze hazırlayıp atmıyorum ama hergece benim evimde ya sebze ya et yemeği oluyor yanında çorbasından salatasına yanlış anlaşılmasın ben çok becerikliyim demek değil bu ama istenince oluyor demek istiyorum.elbette herkesin kişisel tercihi sabah erken lakıp sabahın o saatinde hızlıca edilmiş bir kahvaltıyı her bünye kaldıramayabilir ama benim kızdığım nokta her çalışan kadın daha rahat tüketim daha pahalı kıyafetler için çalışmıyor ya da her kadın buzluk yemeği yemiyor her kadın evine temizlikçi tutmuyor kaldı ki ev hanımlarının arasında da yadsınmayacak kadar fazla evine temizlikçi alan..
yani açıkçası sizinde dediğiniz gibi kişinin sosyokültürek fiziksel durumuna bağlı olan bişey bu.o yüzden kişi evde kalırsa neler olur çalışırsa neler olur kısası üzerinden giderken bir diğerini aşağılayıp kötülemeden yaparsa herkes düşüncesini demokratik olarak bir tarafa saldırmadan söylemiş savunmuş olur.
Hanımefendi bu saldırganlık neyin nesi? Kim ekonomi okumuş, ben mi ? Kim yazdıklarımı anladınız mı demiş, ben mi? Ekonominin alası ne oluyor, ekonomi master'ı mı ? Peki bu saldırgan tavır nereden? O da ekonominin ala kısmından mı? Sorularım sözde soru cümlesi olup cevap beklemiyorum, ilgilenmiyorum da. Allah yolunuzu açık etsin. a.s.
Çalışan, iş hayatına alışmış kadının kocasına ve çocuklarına sağladığı destek sınırla kalmakta ve aile içindeki rolünü tam yerine getirememektedir. Bunun içinde genelde ailede uyumsuzluk olmakta ve istenilen huzur sağlanamamaktadır. TV sunucusu ve artisti Selin Dilmen, “Başkalaşmış kadınlar” başlıklı yazısında bunu konuyu şöyle dile getirmektedir:
“Adettir, kadınlar bir araya geldikleri zaman erkeklerden bahsederler. Ya da en yalnız, en gizli düşüncelerinde erkekler olur.
Konuşmalarda hep erkeklerin olumsuz yanları dökülür ortaya. Gözlerinin dışarıda olduğundan, futbola ya da eğlenceye düşkünlüklerinden hatta sorumsuzluklarından dem vurulur.
Kadınlar, eğer kendi erkekleri hakkında bu gerçekleri itiraf edebilecek kadar samimi değillerse de en azından başka hemcinslerinin başına gelen tatsızlıkları konu ederler.
Ben iki defa evlendim.
Bu tip sohbetleri fazla olmasa da yaptım. Ve bir daha evlenmemeye kesin olarak karar verdim. Bunun bir sebebi var.
ılkin erkekler hakikaten kadınlardan farklı yaratılmışlar. Değişmeleri ve kadınların olmalarını istediği gibi olmaları mümkün değil.
Bir süre önce düşünmeye başladım. Erkeklerin bu olumsuz yanları bir tesadüf mü diye. Kendi evliliklerimi saymayalım ve bütün hatanın bende olduğunu farzedelim. ıyi de, otuz bir yaşındayım ve bugüne kadar % 100 mutlu giden bir tek evliliğe bile rastlamadım.
Bir yerde bir hata var.
Daha doğrusu mutlu bir evlilik hayatına yaklaşmanın bir tek yolu var. Kadının kadınlığını, erkeğin erkekliğini bilmesi.
Kadının kadınlığını bilmesi ne demek?
Erkekten sonra ve onun omurga kemiğinden, ona eşlik etmek için yaratıldığını bilmesi demek. “Yani önce erkek sonra ben” cümlesini inanarak kabul etmek. Bu bağlamda erkekten gelecek her türlü sıkıntı verici tepkiye olumlu bir ifadeyle boyun eğmek.
Bunun karşılığında ufak tefek kaprisler yapmak ve bununla avunmak... Böyle yapabiliyorsanız; hayatınızı fazla sorgulamıyorsanız, kısacası haddinizi biliyorsanız bir ömür boyu eşinizle evli kalabilirsiniz. Ve bu, benim gözümde ciddi bir başarı elde etmiş olmak demek.
Bana ve benim gibi kadınlara gelince...
Bizler başkalaşmış kadınlarız. Kadın olma özelliklerinden pek çok şeyi yitirmişiz. Haddimizi aşalı ve sorgulamaya başlayalı çok olmuş. Geri dönmek imkansız.
Bizler, ilk bakışta hoş görünen ama sonrasında erkeği kızdıran ve sıkan tipleriz.
Aldığımız eğitimle, üzerimize giydiğimiz pantalonla, iş hayatında boğuşarak ve para kazanmaya başlayarak belki de erkekleşmeye başlamışız.
Giderek hayattan daha az beklentimiz kalmış. Anneliğimiz bile babalık ruhunda. Kısacası bizlerden iyi eş olmaz. (27.10.99 Türkiye)
ınsan hayatında “yaşam tarzı” alışkanlıklarının önemi çok büyüktür. Örneğin on beş sene okul okumuş sonra bir işe girmiş üç beş sene de böyle iş hayatı olmuş bir kadın kendi isteği ile de olsa, çocukları ile evi ile ilgilenmek için evine çekildiğinde, bir müddet sonra ruhi dengesi bozuluyor. Çoçuklarını himaye edeceği yerde kendisi himayeye muhtaç hale geliyor. Psikiyatristlere abone olmak zorunda kalıyor. Yaşanan tecrübeler bunu açıkca gösteriyor.
Bunun için evlenecek erkek, “Huzurlu bir aile” için sadece kendisi ile, çocukları ile evi ile ilgilenecek “ev hanımı” istiyorsa baştan tercihini buna göre yapmak zorundadır. Çünkü sosyal yaşantının zorla değişimi mümkün değildir. Zorlamalar er geç ters tepki gösterir “Depresyona” sebep olur.
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?