Bazilari elestirmekle salt sikayet etmeyi karistiriyor bence. Sikayet etmek disinda ulkenin gelismesi icin neler yapiyorsunuz? Siz nerde rol aliyorsunuz? Turkiye'yi kurtarin demiyorum da, kendi adiniza neler yapiyorsunuz? Herkes kacma derdinde, bu mu ulkeyi ileriye goturecek?
Ben oyle idealist insanlar gorup dinledim ki neyin yapici elestiri neyin salt sikayet oldugunu cok iyi ayirt edebiliyorum.
Sahsen ben bu konuyu okurken aklima cizgi filmlerde gordugumuz bagira cagira girdaba dusen karakterler geliyor. Bazi yorumculari onlara benzetiyorum. Salt sikayet, ama hicbir icraat yok, bu durumdan nasil cikabiliriz, kendi adimiza ne yapabiliriz muhabbeti yok. Ya da ulkeni seviyorsan kacma da gel birsey yap denmiyor. Kimse TR'nin gulluk gulistanlik oldugunu iddaa etmedi, TR'de yasamak isteyenler bile. Herkes Avrupa'nin avantajlarinin farkinda zaten. Olan biteni de genel olarak biliyoruz. Soyle ki bu ulke soyle kotu ama bu ulkeyi ileri goturebilecek adamlara ihtiyaci var diyen yok, soyle kotu boyle kotu akli olan kacsin denmis bol bol. Yani yapici elestiri namina birsey yok, sirf yikici elestiri. Bunlar hicbir ulkeyi ileri goturmez, kendimizi kandirmayalim bari.
Oyumu kullanıyorum, ülkemi geri götüreceğini düşündüklerime oy vermiyorum.
Vergimi ödüyorum, hem de düzenli, eksiksiz.
Devlet malını koruyorum, haklarımı biliyorum, haketmediğim hiçbir şeyi devletten beklemiyorum.
Okulumu en iyi şekilde bitirdim. Bölüm birincisi olmaktan bahsetmiyorum. Bölümümle ilgili tüm gelişmeleri
hep takip ettim, severek okudum ve şu an mesleğimi yapamasam da hala okuyorum.
AMA
İktidara gelenlerin çoğu, onları seçenleri unutup, görevlerini unutup kendilerine çalışıyor.
Ödediğim vergilerin nereye gittiğini bilmiyorum. Şimdi meclisten geçmek üzere olan bir yasaya göre,
vekillerin silah ruhsatı vergilerini bile bizler karşılayacağız, trafik cezaları vergilerimizden, telefon
faturaları, yedikleri yemekler... Vekil mecliste en ala yemeği, meyvesi, tatlısı salatası da
dahil 14 liraya yerken, ben o paraya yarım kilo et alamıyorum................
Devletin malını ben koruyorum ama korumayana caydırıcılık yok. Makam araçları özel araç gibi
kullanılıyor mesela en basitinden...
Mesleğimin önü kapandı 4 yıl içinde. Ödediğimiz harçları, masrafları, kitap defter, arazi, proje
masraflarını bir kenara bıraktım, emeklerim gitti...
Böyle yaşarken ben, konu sahibine nasıl derim 'Gel, kocan bir iş bulur asgari ücretle. Evlatlarını
mahalle okula verirsin ama fakir kağıdı almayı unutma, yoksa alınmayacağı iddia adilen kayıt
bedelini ödersin. İstanbul'da yaşayacaksan, ev kiran eşinin maaşını geçer, o yüzden Allah
yardımcın olsun. Elektrik, su, ısınmayı nasıl karşılayacağım dersen, sen de çalışmalısın. Ama burada
ücretsiz kreş yok, en kötü asgari ücretin yarısını verirsin de ondan da pek beklentin olmasın.
Böylece senin maaşın yarısı kreşe, yarısı giderlere gider. Al sana miss gibi geçim.'
Ben neredeyse 3 yıldır çok büyük bir holdinge bağlı şirkette çalışıyorum. Artık direkt eleman
alımı yok. Taşeronla anlaşmalı. Ben minimum kazanıyorum, kazanmaya da devam edeceğim.
Çünkü taşeron sistem diyor ki, prensibimiz bu, beğenmiyorsan çek git. Çünkü dışarıda
milyonlarca işsiz var. Haklı da, milyonlarca işsizden biri, şimdilik benim sahip olduğum bu
minimum haklara erişmek için herşeyini feda edebilir.
Biz ülkemizi kötülemiyoruz. Evet çok güzel bir ülke, sıcak, doğal güzellikleri var, manevi
olarak güzel şeyler de var. Vatan hasreti de en büyük özlemlerden biri... Bunlardan şüphemiz yok.
Sorun, Avrupa'daki imkanlara alışmış olan birinin, özellikle çocukların burada bocalayacak olması
durumu. Konu sahibinin eşinin bir mesleği de yokmuş. Bu durum burada vasıfsız işçilik demektir.
Çok kazancı olmayan işler yaparlar. Birikimi ile iş kursa, ev kiralamak zorunda, ev alsa asgari
kazançla çalışmak zorunda. Yurt dışında sahip olduğu eğitimin ücretsiz olması lüksü burada yok...
Yaaa valla bunca yil avrupadayim.. Nerde bu insan haklari merak ettim.
Okula gideriz yabanci diye kisitlama, polise gideriz yabanci diye ilgisizlik,
Ev almak istesen yuksek sartlar aranir,
Cocuklar elimizden almak icin sudan sebepler bulunur,
Hasta olsak tahlil yapmazlar,
Vergiler asiri yuksektir, kaldirim vergisi bile 100 civari ki gerisini siz dusunun.
Sokakta bazen irkcilarin alay konusu oluruz.
Sosyal destek almak icin amuda kalkmamiz gerekir hadi aldik diyelim bunu burnumuzdan getirirler.
Is basvurusu yapariz sonuncu secenegizdir.
Ise gireriz normalden az saat ucreti aliriz.
Ulkenin butun pis islerini yapariz. Avrupanin orjinalleri hem en ustte olurlar.
Sokaklar buram buram uyusturucu kokar.
Devlet kresine pedofili ise girer.
Elma suyunun bile icinde bile domuz katkisi vardir.
.......
Daha say say bitmez.
Valla her yer sorunlu ama Turkiye baska..
Kendi dilim kendi irkim kendi topragim.
Ikinci sinif degil direk bir vatandasim..
Bence avrupaya hayranlik fazla kacmis gibi
Yurt dışında bazı ülkelerde ırkçılık oldukça can sıkıcı boyutlarda olabiliyor.
Ama burada da bizler ayrılıyoruz. Gerek ırkımıza, mesleğimize, en önemlisi cinsiyetimize göre...
Ev almak isteyemiyorum bile, hayal dahi edemiyorum. Çünkü çok fazla birikmişim bile olsa,
bizzat bu ülke vatandaşı da olsam çektiğim kredi kadar faiz ödemem gerek bankaya. Hatta
hepsini boşveriyorum, ne kredi çekeyim ne paramı işlesin banka. Sadece işveren maaşımı
bankaya yatırıyor diye yıllık paralar ödüyoruz biz.
Bazı aileler çocuklarını dilendirir ama elinden almak ne kelime, görmezden gelir zabıtalar. Bazı aileler
gözü gibi baktıkları evlatları kaşla göz arasında ortadaki şuruptan biraz içip tedbir amaçlı hastaneye
götürülünce davalık olup çocuklarının elinden alınacağı korkusuyla yüzleştirilir.
Hasta olsak tahlil yaparlar, eve gönderirler, kişi evde ölür. Çünkü makine bozuktur, titrasyonu
hatalıdır. Menenjit olan kişi bile anlaşılmayabilir. Tahlil yapılır ama bazıları antibiyotikleri hastalığa
göre değil, fazlaca promosyon veren firmaya göre verilebilir. Tüm bunlara rağmen işini düzgün,
kurallı, adil yapmaya çalışan, yolundan sapmayan doktorlar şiddet görür, öldürülür, hakarete maruz
kalır.
Vergiler hiç düşük değildir. Kazanç arttıkça biz işçilerden giderek artan oranlarda vergi kesilir.
Tek farkımız bizim vergilerimiz önceden kesildiği için gözümüze görünmez. Sonuçta elimize
sizin kaldırım verginiz*3,27 lik bir tutar geçer. ( bugün kur 2,36 )
Sokakta ırkçılığa maruz kalmadım ama kalmayacağımın garantisini şu günlere bakarak veremem.
Sosyal destek dediğiniz şeyin ne olduğuna dair en ufak bir fikrim yok. Anne memur, baba işçi bende.
Aldığımız destek sözde ücretsiz sağlık hizmeti. Üniversiteye giderken ailemin gelir beyanını aldım. 3
kardeşiz, 1'i okuyordu o dönem. Bilmem kaçıncı yedek oldum. Bu arada orta halin alt sınırında bir
aileyiz, ev kira, mal, mülk, araç yok.Hatta miras kalma olasılığımız bile yok. Öğrenim kredisini dişimi
sıkıp almadım bile, ödemeyi düşünerek. Şu eziyetli işe, şimdi sırf okurken 2 yıl aldığım krediyi ödemek
için tahammül ediyorum.
İş başvurusu....... Sanırım 180 adet iş başvurusu yaptım. Referans ( torpil ) isimlerimi beğenmedikleri
için arayıp 'Başvurunuz olumsuz sonuçlanmıştır.' diyen dahi olmadı. Şu an çalıştığım işi, stand işi yaparken
bir süre çalıştığım, ismi buralarda çok bilinen patronum sayesinde kaptım. Kaptığım iş bildiğiniz sekreterlik.
Çay getir götür yaptığım da oluyor... Ben Latince hayvan, bitki adlarını ezbere bilirdim. Vücutta bilmediğim
kemik, kas, damar yoktu. DNA izole edip, çoğaltırdım.
İşte asgari kazanıyorum, yemek ücretimi duysanız gülmekten ölürsünüz. Yol parası almıyorum.
Günde 10 saat çalışıyorum en az. Fazla çalıştığımda mesai almıyorum.
Pis işleri yapıyorum, hem de dibine kadar. Aklınız hayaliniz almaz. Sözde idealistim bir de. Aileme
yük olmamak için hemen çalışmak istedim. X kursu, y kursu, z sertifikası almadım. Ben zaten aklı
olan biriyim. Yıllardır eğitim alıyorum, daha neyin sertifikası. Devlet kendi verdiği eğitime güvenmiyor.
O güzel koltuklarda oturanların kimi gerçekten haketmiş. Ama haketmeyenlerle bir yerde hesabımız
görülecek nasılsa... İşin kötüsü o insanlarla 'vatandaşım' ben. Ayrım da yok.
Biz ilkokuldayken, okul duvarları belimize gelirdi. Üzerine otururduk, sohbet ederdik. Şimdi okul duvarları
Çin Seddi gibi. Nedeni belli. Daha ben lisedeyken, her ay uyuşturucu maddelerden uzak durmamız için
seminerler verirdi rehberlik öğretmenlerimiz ki ben gerçekten çok elit bir semtte, çok elit bir okulda
okuduğum halde...
Pedofili kreş öğretmeni, beden eğitimi öğretmeni vakaları burada da var. Dikkatli öğretmenlerin
çabasıyla ortaya çıkarıldı bunlar. Hatta bir tane buna yakın vakayı, burada bir öğretmen arkadaşımız
farketmişti. Tacizci müdürler, fırsatçı iş arkadaşları bu sitedeki bir çok kadının derdidir mesela.
Domuz kıymasıyla yapılan lahmacun, domuz kanı olan meyve suyu, at eti satan kasap,
gdo'lu olup, gittiği ülkenin gümrüğünden geçmediği için geri dönen pirinç, x marka almadı
diye bize dönen aflatoksinli fındık, üzerinde çok fazla tarım ilaçı kalıntısı olduğu için gittiği
ülkenin gümrüğünden çevirilen domatesler... Bu dönenlerin hepsi bizim iç pazarımıza sürüldü.
Avrupa'ya da hayran değilim.