YaEşim çok çabuk sinirlenen biri. Yaptığım söylediğim en ufak tefek şey en korkunç kavgaya bir saniye içinde dönüşebiliyor.
Daha evleneli 1.5 sene olmadı. Evlendiğimizden beri defalarca incir çekirdeğini doldurmayacak şeylerden çok büyük kavgalar ettik.
Bir kaç Örnek:
Evlilik sonrası ilk kavgamız. Evleneli bir hafta anca olmuştu. Yeğeni para koparmak için yalan söylüyordu, ben olsam para veririm ama yalan söylediğini bildiğimi ima ederim dedim. Sen bana akıl mı öğretiyorsun, ben nasıl davranacağımı bilmiyor muyum diye kavga çıkardı. Yatağını ayırdı, bir gün konuşmadı.
Bir gün kısır yapmıştım. İlk defa yapacağım için onlarca tarife baktım, en son annesini arayıp tarif aldım, soğan taze mi sever kuru mu sever ona kadar sordum... Yapma aşamasındayken gelip baktı, olmamış bu dedi, niye gıcıklık yapıyorsun daha yemedin bile dedim, sen bana nasıl gıcık dersin beni aşağılarsın diye kavga çıktı.
Bir akşam yürüyüşe çıkmıştık. Tatlı yedik, saat geç oldu, benim karnım açtı yemek yememiştim, bilmemnereye gidelim yemek yiyelim dedim, ben çok yorgunum beni anlamıyorsun hiç dedi, tamam dedim eve gidelim o zaman, sen şimdi surat asarsın üç saat dedi. oraya doğru yürümeye başladı. ben gitmeyeceğim eve gidelim dedim. elindekileri yere fırlattı. beni sokakta yalnız bırakıp gitti. ertesi güne kadar konuşmadı. ertesi gün ben anlaşmalı boşanma davası açmaya gidiyorum dedi. Onun için önce benle anlaşman gerekiyor dedim. Bir şey demedi, çıktı. Adliyeye gitmiş. O zaman daha evliliğimiz bir yılı doldurmadığı için anlaşmalı açılmıyormuş zaten. Çekişmeli dava açıp eve geldi. Akşam da hala benle konuşmayınca annemi, kayınvalidemi aradım. Ben annemin evine gidiyorum diye. Özellikle anne ve babam telefonda gitme, barışın dediler. Kaldım... Sonra bir şekilde barıştık.
Arabayla günübirlik geziye çıkmıştık. O gün arabayı çok hızlı kullandı, birkaç kere, direkt konuşmadan "aşkım bizim aracımız eski, aslında yavaş gitmek lazım 90 ı aşmamak lazım hep" filan dedim. En son eve girmek üzereyken, ana caddeden binanın önüne sert bir dönüş var, orada caddedeki trafiğin arkadan ışıkla kesilmesini bekliyoruz genelde kenara çekip, "ışığı bekle istersen" dedim. saatlerce hatta günlerce kavga ettik. onun araba sürüşüne karışmayacakmışım.
dün de dışarıda bir yerde yemek yedik. dönerken arabayı o kullandı. yavaşlaması gereken yerde hiç yavaşlamıyor. bütün kasislere çarpıyor. hızlı kullanıyor. benim 40 la gittiğim yolda o 80 le gidiyor. o araba kullanırken hep yüreğim ağzımda. akşam evde nasıl oldu hatırlamıyorum, araba konusu açıldı. aşkım bizim arabamız çok eski dedim. (benim eski arabam, neredeyse 15 yaşında, büyük kazalar atlattı altı çarptı, yan dönüp sürüklendi, ben bir kazada orta şiddette yaralandım. bunun izini hala taşıyorum fiziksel olarak ve kaza yapmaktan çok korkuyorum.) çok kaza geçirdi, frenleri de sağlam değil. sen güzel kullanıyorsun ama araba buna uygun değil. daha yavaş kullan ben çok korkuyorum dedim. beni dinlemek istemedi oflayıp pufladı, seninle beş dakika yolculuk yapıyoruz bir saat azar işitiyorum dedi. azar işitmiyorsun sana derdimi anlatmaya çalışıyorum dedim. ben bir daha senin arabana binmiycem dedi. gidip anahtarını anahtarlıktan çıkardı. allah senin belanı versin, allah kahretsin seni her akşam kavga çıkarıyorsun diye söylene söylene dışarı çıktı...
artık burama kadar geldi. ne yapmam lazım ne demem lazım bilemiyorum. hep aynı kısır döngüde yuvarlanıyoruz. sanki o bir padişahmış gibi hiçbir şeyine bir eleştiri, en ufak bir şey söylememi istemiyor. bense biyonik insan gibi olmalıyım. asla isyan etmemeliyim, korkmamalıyım, yorulmamalıyım, küsmemeliyim...
dahası da var. hep yorgundur. bir iş yapması için yirmi beş gün beş yüz defa söylemem gerekir. ama kendi sporuna gelince enerjisi olur. kendi işleri her zaman evin işinden önceliklidir. yardımcı olacağına daha köstek olur (yatağın üzerinde çamaşır katlanırken gelip ortasına yatmak gibi). uykusu gelince o saniye evdeki her ışık ve gürültü durmalıdır. yoksa bağırır çağırır. ama aynı hassasiyeti o bana göstermez...
kavga edince küser, yatağını ayırır, günlerce konuşmaz. asla ama asla barışan kişi o olmaz.
daha neler neler var da şimdilik bu kadar.
ne yapsam bilmiyorum. akşam eve gitmesem mi? başka yere taşınıp boşanma davası mı açsam? yaptıklarını görmezden gelip bu hayata devam mı etsem?
Bence de bi pikyatriye götürmeliEşim çok çabuk sinirlenen biri. Yaptığım söylediğim en ufak tefek şey en korkunç kavgaya bir saniye içinde dönüşebiliyor.
Daha evleneli 1.5 sene olmadı. Evlendiğimizden beri defalarca incir çekirdeğini doldurmayacak şeylerden çok büyük kavgalar ettik.
Bir kaç Örnek:
Evlilik sonrası ilk kavgamız. Evleneli bir hafta anca olmuştu. Yeğeni para koparmak için yalan söylüyordu, ben olsam para veririm ama yalan söylediğini bildiğimi ima ederim dedim. Sen bana akıl mı öğretiyorsun, ben nasıl davranacağımı bilmiyor muyum diye kavga çıkardı. Yatağını ayırdı, bir gün konuşmadı.
Bir gün kısır yapmıştım. İlk defa yapacağım için onlarca tarife baktım, en son annesini arayıp tarif aldım, soğan taze mi sever kuru mu sever ona kadar sordum... Yapma aşamasındayken gelip baktı, olmamış bu dedi, niye gıcıklık yapıyorsun daha yemedin bile dedim, sen bana nasıl gıcık dersin beni aşağılarsın diye kavga çıktı.
Bir akşam yürüyüşe çıkmıştık. Tatlı yedik, saat geç oldu, benim karnım açtı yemek yememiştim, bilmemnereye gidelim yemek yiyelim dedim, ben çok yorgunum beni anlamıyorsun hiç dedi, tamam dedim eve gidelim o zaman, sen şimdi surat asarsın üç saat dedi. oraya doğru yürümeye başladı. ben gitmeyeceğim eve gidelim dedim. elindekileri yere fırlattı. beni sokakta yalnız bırakıp gitti. ertesi güne kadar konuşmadı. ertesi gün ben anlaşmalı boşanma davası açmaya gidiyorum dedi. Onun için önce benle anlaşman gerekiyor dedim. Bir şey demedi, çıktı. Adliyeye gitmiş. O zaman daha evliliğimiz bir yılı doldurmadığı için anlaşmalı açılmıyormuş zaten. Çekişmeli dava açıp eve geldi. Akşam da hala benle konuşmayınca annemi, kayınvalidemi aradım. Ben annemin evine gidiyorum diye. Özellikle anne ve babam telefonda gitme, barışın dediler. Kaldım... Sonra bir şekilde barıştık.
Arabayla günübirlik geziye çıkmıştık. O gün arabayı çok hızlı kullandı, birkaç kere, direkt konuşmadan "aşkım bizim aracımız eski, aslında yavaş gitmek lazım 90 ı aşmamak lazım hep" filan dedim. En son eve girmek üzereyken, ana caddeden binanın önüne sert bir dönüş var, orada caddedeki trafiğin arkadan ışıkla kesilmesini bekliyoruz genelde kenara çekip, "ışığı bekle istersen" dedim. saatlerce hatta günlerce kavga ettik. onun araba sürüşüne karışmayacakmışım.
dün de dışarıda bir yerde yemek yedik. dönerken arabayı o kullandı. yavaşlaması gereken yerde hiç yavaşlamıyor. bütün kasislere çarpıyor. hızlı kullanıyor. benim 40 la gittiğim yolda o 80 le gidiyor. o araba kullanırken hep yüreğim ağzımda. akşam evde nasıl oldu hatırlamıyorum, araba konusu açıldı. aşkım bizim arabamız çok eski dedim. (benim eski arabam, neredeyse 15 yaşında, büyük kazalar atlattı altı çarptı, yan dönüp sürüklendi, ben bir kazada orta şiddette yaralandım. bunun izini hala taşıyorum fiziksel olarak ve kaza yapmaktan çok korkuyorum.) çok kaza geçirdi, frenleri de sağlam değil. sen güzel kullanıyorsun ama araba buna uygun değil. daha yavaş kullan ben çok korkuyorum dedim. beni dinlemek istemedi oflayıp pufladı, seninle beş dakika yolculuk yapıyoruz bir saat azar işitiyorum dedi. azar işitmiyorsun sana derdimi anlatmaya çalışıyorum dedim. ben bir daha senin arabana binmiycem dedi. gidip anahtarını anahtarlıktan çıkardı. allah senin belanı versin, allah kahretsin seni her akşam kavga çıkarıyorsun diye söylene söylene dışarı çıktı...
artık burama kadar geldi. ne yapmam lazım ne demem lazım bilemiyorum. hep aynı kısır döngüde yuvarlanıyoruz. sanki o bir padişahmış gibi hiçbir şeyine bir eleştiri, en ufak bir şey söylememi istemiyor. bense biyonik insan gibi olmalıyım. asla isyan etmemeliyim, korkmamalıyım, yorulmamalıyım, küsmemeliyim...
dahası da var. hep yorgundur. bir iş yapması için yirmi beş gün beş yüz defa söylemem gerekir. ama kendi sporuna gelince enerjisi olur. kendi işleri her zaman evin işinden önceliklidir. yardımcı olacağına daha köstek olur (yatağın üzerinde çamaşır katlanırken gelip ortasına yatmak gibi). uykusu gelince o saniye evdeki her ışık ve gürültü durmalıdır. yoksa bağırır çağırır. ama aynı hassasiyeti o bana göstermez...
kavga edince küser, yatağını ayırır, günlerce konuşmaz. asla ama asla barışan kişi o olmaz.
daha neler neler var da şimdilik bu kadar.
ne yapsam bilmiyorum. akşam eve gitmesem mi? başka yere taşınıp boşanma davası mı açsam? yaptıklarını görmezden gelip bu hayata devam mı etsem?
Böyle tanıdıklarım var haksızken kendilerini haklı zanneden erkekler ama bunları güzel sözlerle pisikyatriye götürecek sin seviyorsan ama yok sevmiyorsan geç kalma ne yapacağını bilir bayanlar ama cesaret ister boşanmak her kadın başaramaz bu ara da yeni uyeyimKompleksli bir adam. Bununla deği ömür, bir gün bile geçmez. Ben sizin sabrınıza şaştım doğrusu. Tedavilik bir vaka
Eşim çok çabuk sinirlenen biri. Yaptığım söylediğim en ufak tefek şey en korkunç kavgaya bir saniye içinde dönüşebiliyor.
Daha evleneli 1.5 sene olmadı. Evlendiğimizden beri defalarca incir çekirdeğini doldurmayacak şeylerden çok büyük kavgalar ettik.
Bir kaç Örnek:
Evlilik sonrası ilk kavgamız. Evleneli bir hafta anca olmuştu. Yeğeni para koparmak için yalan söylüyordu, ben olsam para veririm ama yalan söylediğini bildiğimi ima ederim dedim. Sen bana akıl mı öğretiyorsun, ben nasıl davranacağımı bilmiyor muyum diye kavga çıkardı. Yatağını ayırdı, bir gün konuşmadı.
Bir gün kısır yapmıştım. İlk defa yapacağım için onlarca tarife baktım, en son annesini arayıp tarif aldım, soğan taze mi sever kuru mu sever ona kadar sordum... Yapma aşamasındayken gelip baktı, olmamış bu dedi, niye gıcıklık yapıyorsun daha yemedin bile dedim, sen bana nasıl gıcık dersin beni aşağılarsın diye kavga çıktı.
Bir akşam yürüyüşe çıkmıştık. Tatlı yedik, saat geç oldu, benim karnım açtı yemek yememiştim, bilmemnereye gidelim yemek yiyelim dedim, ben çok yorgunum beni anlamıyorsun hiç dedi, tamam dedim eve gidelim o zaman, sen şimdi surat asarsın üç saat dedi. oraya doğru yürümeye başladı. ben gitmeyeceğim eve gidelim dedim. elindekileri yere fırlattı. beni sokakta yalnız bırakıp gitti. ertesi güne kadar konuşmadı. ertesi gün ben anlaşmalı boşanma davası açmaya gidiyorum dedi. Onun için önce benle anlaşman gerekiyor dedim. Bir şey demedi, çıktı. Adliyeye gitmiş. O zaman daha evliliğimiz bir yılı doldurmadığı için anlaşmalı açılmıyormuş zaten. Çekişmeli dava açıp eve geldi. Akşam da hala benle konuşmayınca annemi, kayınvalidemi aradım. Ben annemin evine gidiyorum diye. Özellikle anne ve babam telefonda gitme, barışın dediler. Kaldım... Sonra bir şekilde barıştık.
Arabayla günübirlik geziye çıkmıştık. O gün arabayı çok hızlı kullandı, birkaç kere, direkt konuşmadan "aşkım bizim aracımız eski, aslında yavaş gitmek lazım 90 ı aşmamak lazım hep" filan dedim. En son eve girmek üzereyken, ana caddeden binanın önüne sert bir dönüş var, orada caddedeki trafiğin arkadan ışıkla kesilmesini bekliyoruz genelde kenara çekip, "ışığı bekle istersen" dedim. saatlerce hatta günlerce kavga ettik. onun araba sürüşüne karışmayacakmışım.
dün de dışarıda bir yerde yemek yedik. dönerken arabayı o kullandı. yavaşlaması gereken yerde hiç yavaşlamıyor. bütün kasislere çarpıyor. hızlı kullanıyor. benim 40 la gittiğim yolda o 80 le gidiyor. o araba kullanırken hep yüreğim ağzımda. akşam evde nasıl oldu hatırlamıyorum, araba konusu açıldı. aşkım bizim arabamız çok eski dedim. (benim eski arabam, neredeyse 15 yaşında, büyük kazalar atlattı altı çarptı, yan dönüp sürüklendi, ben bir kazada orta şiddette yaralandım. bunun izini hala taşıyorum fiziksel olarak ve kaza yapmaktan çok korkuyorum.) çok kaza geçirdi, frenleri de sağlam değil. sen güzel kullanıyorsun ama araba buna uygun değil. daha yavaş kullan ben çok korkuyorum dedim. beni dinlemek istemedi oflayıp pufladı, seninle beş dakika yolculuk yapıyoruz bir saat azar işitiyorum dedi. azar işitmiyorsun sana derdimi anlatmaya çalışıyorum dedim. ben bir daha senin arabana binmiycem dedi. gidip anahtarını anahtarlıktan çıkardı. allah senin belanı versin, allah kahretsin seni her akşam kavga çıkarıyorsun diye söylene söylene dışarı çıktı...
artık burama kadar geldi. ne yapmam lazım ne demem lazım bilemiyorum. hep aynı kısır döngüde yuvarlanıyoruz. sanki o bir padişahmış gibi hiçbir şeyine bir eleştiri, en ufak bir şey söylememi istemiyor. bense biyonik insan gibi olmalıyım. asla isyan etmemeliyim, korkmamalıyım, yorulmamalıyım, küsmemeliyim...
dahası da var. hep yorgundur. bir iş yapması için yirmi beş gün beş yüz defa söylemem gerekir. ama kendi sporuna gelince enerjisi olur. kendi işleri her zaman evin işinden önceliklidir. yardımcı olacağına daha köstek olur (yatağın üzerinde çamaşır katlanırken gelip ortasına yatmak gibi). uykusu gelince o saniye evdeki her ışık ve gürültü durmalıdır. yoksa bağırır çağırır. ama aynı hassasiyeti o bana göstermez...
kavga edince küser, yatağını ayırır, günlerce konuşmaz. asla ama asla barışan kişi o olmaz.
daha neler neler var da şimdilik bu kadar.
ne yapsam bilmiyorum. akşam eve gitmesem mi? başka yere taşınıp boşanma davası mı açsam? yaptıklarını görmezden gelip bu hayata devam mı etsem?
İlk başlarda küsüyordum canım ama zamanla küsmelerimi takmamaya başladı.ben de küsmek yerine o sinirlenince sustum.kendi öfkelenince konuştu konuştu sonra geldi yanıma ben de sürekli tatlı bi dille bak sen böyle yapman bize ve evliliğimize zarar veriyor.ilerde çocuğumuz olsa onun yanında da böyle davranırsan o da bize öyle davranır gibisinden nasihatlerde bulunuyorum sürekli.Ama sarılarak öperek onun da isteklerini dinleyerek.neden böyle davrandın diorum içinde varsa bi sorun sıkıntı benimle paylaşmasını sağlıyorum.bu şekilde baya ilerleme katettim şükür canımTatli dille sinirle koca nasil yola getirilir onu canim yaa
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?